Bu artış hızıyla gidersek 20 yıla kalmadan yaşamı felakete çevirecek kritik sınırı aşmış olacağız ve ondan sonra geriye dönüş olmayacaktır.
Uygarlaşmış dediğimiz insanın, baş edilemez bir jeolojik güç gibi Antroposen çağındaki eylemleriyle Dünya Sistemi’ni[1] etkilemesi sonucunda atmosferin kimyasal bileşiminin değişmesine bağlı olarak küresel iklim değişimi[2] günümüzde geri döndürülemez bir noktaya doğru hızla gitmektedir. İklim değişimi sadece bir bölgeyi ve oradaki canlıları değil, tüm Dünya’yı etkileyen ciddi bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Gezegenimizin geçmişinde de iklim değişimi, hem de yüksek salınımlar biçiminde yaşanmıştır. Fakat bunların şimdikinden en temel farkı, hepsinin doğal olaylar sonucunda gelişmiş olmasıdır.
Bilim insanları, iklim değişiminin hızlanarak sürmesi durumunda ne kadar büyük bir yıkıma yol açacağını fark ettiklerinde ilk Dünya İklim Konferansı 1979’da, Cenevre’de Dünya Meteoroloji Örgütünde (WMO/DMÖ) uzmanların katılımıyla yapılır. Ardından, BM Çevre Programı (UNEP/BMÇP) ve Uluslararası Bilimsel Birlikler Konseyi (ICSU) katkısıyla Dünya İklim Araştırma Programı başlatılır (Hamilton ve Grinevaldi 2015, sf. 4). ABD’nin ön almasıyla Dünya Sistemi Bilimi kapsamında Uluslararası Jeosfer-Biyosfer Programı (IGBP) başlatılır. Nihayet 1988’de, BMÇP ve DMÖ tarafından Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli (IPCC) kurulur. Panel, 5-7 yılda bir Dünya’nın iklim sisteminin geldiği durum ile ilgili değerlendirme raporları hazırlar. Bu raporların ilki 1990, ikincisi 1995, üçüncüsü 2001, dördüncüsü 2007 ve beşincisi de 2013-2014 yıllarında yayımlamış, 2015 ve 2018 yıllarında da 3 adet özel rapor hazırlamıştır.
Bir de bunun karşıtı, yaşanan karbondioksit (CO2) artışını görmezden gelerek yanıltıcı grafiklerle iklim gerçeklerini çarpıtmaya çalışan iklim değişimi inkârcıları var! Yaşadığımız çağdaki CO2 düzeylerini, insanların var olmadığı milyonlarca yıl öncesiyle karşılaştıran bir grafik insanları yanıltıyor. Buna bakarak, Dünya Sistemi’nin hangi noktaya geldiğini dikkate almadan iklim değişiminin zaten var olduğunu, yaşamı etkilemeyeceğini ileri sürüyorlar.
Yerküre tarihinde buzul çağları
Kretase sonundaki (65 My önce) büyük çaplı levha tektoniği hareketlerine bağlı olarak iki kıtanın karşılaştığı yerlerdeki dalma-batma ve çarpışma olayları sonucunda oluşan büyük volkanizmalar sırasında atmosferde ortalamanın üzerinde karbon dioksit (CO2) birikmiştir (Bjornerud, 2022, sf. 89). Bu nedenlerle, kıta çarpışmaları sonucunda Himalayalar, Alpler gibi büyük dağ kuşakları oluşmadan önce Dünya çok sıcak bir iklime sahiptir. Tektonik çarpışma ile kıta kabuğu kalınlaşması sonucunda büyük sıradağlar oluştuğunda hava kütlelerinin bunları aşmak için içlerindeki nemi bırakmasıyla oluşan yağışlar atmosferdeki CO2’yi aşağı indirmiştir.

Kretase devri sonunda büyük çaplı levha tektoniği hareketlerinin bitmesine bağlı olarak çok etkili magmatizma ve volkanizma da görülmediğinden yerkürenin başlangıçtan o zamana dek 8-20C arasında iniş çıkışlarla salınan ısısı (Şek. 1) ve atmosferin 2000-500 ppm (milyonda bir ölçeğinde) arasındaki CO2 derişimi (Zachos ve diğ., 2001, Şek. 6) düşmeye başlamıştır. Ancak Eosen başındaki muazzam küresel magmatik-volkanik etkinliğe bağlı olarak ısı 60C’ye kadar yeniden yükselmiş fakat Eosen sonundan başlayarak ısının hızla düşmesiyle yerküreyi küresel olarak etkisi altına alan Buzullar Devri başlamıştır. Bu dönemde ısıdaki dalgalanmalar nedeniyle farklı uçlar yaşanmış, örneğin Oligosen’de (30 My önce) Antarktika buzullaşmış fakat Miyosen’de, yaklaşık 20 My önce buzullar erimiş ve ardından yaklaşık 10 My önce Antarktika’yı yeniden buzullar örtmüştür. Son 2,6 My içerisinde 21 kez buzul ve buzul arası dönem yaşanmıştır (Sarıkaya ve Çiner, 2015, sf. 113).

Buz Çağı aslında, baştan sona kadar tümüyle buzlu değildir. Bu dönemdeki 2,6 My boyunca iklim, çeşitli zaman ölçeklerinde tıpkı elektrokardiyogram kayıtlarındaki gibi bir aşağıya bir yukarıya salınmıştır. Bu salınımların, Dünya’nın yörünge hareketindeki değişimlerden kaynaklandığı bilim insanları tarafından açıklanmıştır (Bjornerud, 2022, sf. 140). Dünya’nın yörüngesindeki hareket değişimleri Milankoviç Döngüleri adı verilen üç değişkenden ileri gelir: 1) Dünya’nın Güneş çevresindeki yörüngesi 100 bin yılda bir uzayıp elips ve kısalıp daire biçimini alır (eksantriklik); 2) Dünya’nın ekseninin düşeyden eğikliği 41 bin yılda bir 24,50 ile 21,50 arasında değişir; 3) Dünya’nın yörüngesindeki topaç gibi yalpalaması (presesyon) 23 bin yılda bir değişir. Bu döngülerde, Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığı ya da yakınlığı ve güneş ışınlarını dik ya da yatık almasına bağlı olarak ısınması değişir. Bu döngülerin isim babası Milankoviç, döngülerin Dünya’ya düşen Güneş radyasyonu üzerindeki toplam etkisini hesaplamıştır. Bir de, karaların orantısız olarak Kuzey Yarıküre’de toplanmış olması yüzünden yalpalama döngüsünün kuzey enlemleri üzerindeki etkilerinin küresel iklimi belirlediğini fark etmiştir (Bjornerud, 2022, sf. 141). Milankoviç döngüleri, buz çağının ilk 1,5 My bölümünde eksen eğikliği döngüsü özellikle belirgindir. Ardından gelen 1 My bölümündeyse Dünya eksantriklik döngüsüne girip yavaşlamıştır. Sinüs dalgaları olan Milankoviç döngülerinde, Dünya buzlu döneme girdiğinde yörünge hareketindeki değişimlere bağlı olarak soğuk dönemler arasında kısa ve ani sıcak dönemler görülür.
Kuşkucular, geçmişte iklimde görülen bu doğal değişkenliğe gönderme yaparak, çevresel değişikliklerin zaten bir düzen olduğunu ve antropojenik[3] zorlamalara bağlı olmadığını belirterek gelecekteki küresel değişimin insan toplumları üzerindeki etkilerini göz ardı etme eğilimindedir (Steffen ve diğ., 2005, sf. 244).

İklimdeki değişiklikler böylece döngüler biçiminde sürerek yaklaşık 14 bin yıl önce başlayıp 11.700 yıl önce biten Genç Dryas devri sonunda buzul devirleri sona ermiştir (Şek. 2). Son buz devrinde, ortalama küresel sıcaklık bugünkünden sadece 50C daha düşüktür (Angus, 2021, sf. 110). Yerkürede yaşanan iklim değişikliklerine bağlı olarak buzullar çağında Karadeniz’in kuzeyinden başlayarak yarı kürenin geriye kalanı 3 km kalınlığında buzullarla kaplıdır(Yücel ve Kurnaz, 2021, sf. 105); yani Avrupa’da Alplerin kuzeyinde yaşam belirtisi yok, ülkemizse bugünkü Norveç’in iklimini yaşıyor: Yazlar soğuk ve yağışlı, kışlar dondurucu ve karlı.
Genç Dryas’ın sona ermesiyle içinde bulunduğumuz Holosen devri başlar. Küresel ortalama sıcaklık 0,3-0,70C arasındadır. Hava ısınmıştır ve daha önemlisi, iklim duraylı bir biçimde neredeyse hiç yalpalamadan sürmektedir (Şek. 1). Buzullar kutuplara doğru çekilir, coğrafya ve iklimin elverişli bir ortam yaratmasıyla insan avcı-toplayıcı göçebe yaşamdan tarım yapan yerleşik düzene geçer. Bu devrim, onun doğanın verdikleriyle yetinmekten doğaya hükmetmeye geçmesinin yolunu açar.

Orta Çağ’da, 950-1250 yılları arasında küresel ısının 00C civarında olduğu ılık bir dönemden geçilir (Şek. 3). Orta Çağ sonunda, 1350-1850 yılları arasında 500 yıl süren ve yerküre ısısının -10C’ye kadar düştüğü Küçük Buz Çağı adı verilen bir soğuma dönemi de yaşanmıştır (Türkeş, 2013, Şek. 16).
Havada neler oluyor?
Son buzul ilerleyişi 18 bin yıl önce oldu ve o zamanda, atmosferdeki CO2 derişimi 180 ppm’dir (Bjornerud, 2022, sf. 147). Bu soğuk dönemden sonra, gezegenin yörüngesel etkenleri daha ılıman koşulları desteklemeye başladı ve sıcaklıkla birlikte CO2 düzeyleri de yükseldi. Bu süreç, günümüzden 12.800 yıl ile 11.700 yıl öncesi arasında yaşanan geçici bir soğuma dönemiyle (Genç Dryas) kesintiye uğradı. Bu soğumanın, ısınma döneminde eriyen buz örtülerinden gelip kuzey Atlantik’i kaplayan soğuk suların sıcak suları kuzey Atlantik’e taşıyan Golfstrim akıntısını engellemesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu zamanda, atmosferdeki CO2 derişimi 255 ppm düzeyine çıkmıştır (a.g.e.). Son buzul çağından çıkılarak (yaklaşık MÖ 11.700) Holosen’in başladığı zamandan Sanayi Devrimi dönemine gelindiğinde atmosferdeki CO2 miktarı 280 ppm’dir (a.g.e., sf. 148). Küresel CO2 düzeyi 1960’da 315 ppm olmuş ve 1990’daysa Holosen iklim kararlılığının korunması için üst sınır olan 350 ppm’yi aşmıştı (a.g.e., sf. 149). Günümüzdeyse bu oran, Haziran 2020’de 416,60 ppm iken 2023 Şubat’ında 419,93 ppm ve 2024 Şubat’ındaysa 422,86 ppm olarak ölçülmüştür[4]. Bu verilerden, atmosferdeki CO2 derişiminin oldukça dik bir eğimle sürekli yükselmekte olduğu anlaşılmaktadır.

Tarihsel birikimli (kümülatif) net CO2 salımları (emisyon) 1850-2019 döneminde 2400±240 milyar ton (giga ton- Gt), bunun yarıdan çoğu (% 58) 1850-1989 ve yaklaşık % 42’si de 1990-2019 döneminde olmuştur (IPCC, 2023, sf. 4). Her 1000 Gt CO2 için küresel yüzey ısısı 0,450C artmaktadır (a.g.e., sf. 19). 2019’da atmosferdeki CO2yoğunlaşması (410 ppm) 2 milyon yıldan bu yana, metan yoğunlaşması (1866 ppb) ile azot oksit (332 ppb) 800 bin yıldan bu yana herhangi bir zamandakinden daha çoktur. İnsan eylemleri sonucunda atmosferde biriken CO2 miktarı yerküredeki tüm yanardağlardan çıkandan çok fazladır. Günümüzde Dünya’daki karasal ve denizaltı volkanlarının yıllık küresel CO2 salım tahmini 0,13-0,44 Gt düzeyinde iken 2010 yılına ait insan kökenli (antropojenik) CO2 miktarı 35 Gt olarak öngörülmüştür (Gerlach, 2011, sf. 301).
Atmosferdeki CO2 yoğunluğunun 350 ppm’yi geçmiş olması güvenlik sınırını aştığımızı göstermektedir (Satıcı ve Özesmi, 2022, sf. 11). Bu aşırı yükselişin nedeni, 1850’lerden bu yana yaşanan hızlı makineleşme süreci, üretim ve tüketim yapısının değişmesi, nüfus artışı ve kentleşme gibi gelişmelere bağlı olarak yoğun enerji gereksinimini karşılamak amacıyla giderek artan miktarlarda kullanılan fosil yakıtların yanmasıyla salınan gazların[5] atmosferdeki yoğunluklarının artmasıdır. Özellikle CO2’nin artması, yerküre yüzeyinden yayılan ısıl ışımanın daha fazla tutulmasına, böylece dünyanın enerji dengesini sağlayarak canlıların yaşayabileceği bir ısıda olmasına olanak veren doğal sera etkisinin güçlenmesine ve bu da küresel ısınma denilen olaya yol açmaktadır. İnsan kökenli küresel net sera gazı salımlarının 2021’e göre 0,6 ve 2020’ye göre 2,9 Gt artarak 2022’de 57,4±5,48 Gt-CO2 eşdeğeri olduğu (UNEP, 2023, sf. 4) belirlenmiştir. Bu değerler ile 2010-2019 on yıllık döneminin ortalaması olan 54,6 Gt değeri dikkate alındığında küresel sera gazı salımlarının yıllık artış ortalaması %0,9 olduğu anlaşılmaktadır. Bu ortalama artış 2000’lerdeki %2,2’den oldukça düşüktür. Bu sera gazlarının en büyük kısmı fosil yakıtların yanmasından kaynaklanan CO2 gazıdır.
Bilim adamları, yeryüzündeki yaşamın bildiğimiz durumuyla sürmesi için güvende olunacak CO2 düzeyinin 350 ppm olduğunu belirtiyorlar ve her yıl 2-3 ppm artmakta (Yücel ve Kurnaz, 2021, sf. 41) olup bu sınır 1990 başlarında aşılmıştır (a.g.e., sf. 122, Şekil). Yeryüzündeki yaşamın bildiğimiz durumuyla kalması için atmosferdeki CO2 miktarının 450 ppm düzeyini aşmaması gerekiyor. Yani bu artış hızıyla gidersek 20 yıla kalmadan yaşamı felakete çevirecek kritik sınırı aşmış olacağız ve ondan sonra geriye dönüş olmayacaktır. Eğer bilinen bütün fosil yakıt kaynakları kullanılacak olursa 5*1012 ton karbonun CO2 olarak salımı sonucunda önümüzdeki birkaç yüzyıl içinde atmosferdeki CO2miktarı olasılıkla günümüzdekinden 4 ile 6 kat artarak 1300-2000 ppm düzeylerine ulaşacaktır (National Research Council, 1979, sf. 6). IPCC son raporu (IPCC, 2021, sf. 4), CO2 artışının yanı sıra sera gazı etkisi yüksek olan metan gazı salımlarının özellikle endişe verici miktarına da dikkat çekiyor. Bu rapor, öncekilerden farklı olarak olasılık terimlerini kullanmadan insanın iklim sistemi üzerindeki etkisini, iklim değişikliğinin geri dönülmez bir noktaya geldiğini ve daha önce hiç yaşanmamış düzeyde olduğunu çok açık bir biçimde belirtmiştir (Türkeş, 2021, sf. 363).

Yerküre ilk oluşmaya başladığında (Arkeen öncesinde Hadean devri) atmosferde sera gazları bulunmadığından yüzey sıcaklığı -500C civarında olmalıydı (Zahnie ve diğ., 2010, Şek. 3). Sanayi Devrimi başladığındaki 280 ppm CO2 düzeyindeyse yeryüzü ısısı +150C civarındadır (Yücel ve Kurnaz, 2021, sf. 121). Sanayileşme öncesi düzeyi esas alındığında, atmosferdeki CO2 miktarının artmasıyla (Şek. 4) oluşan ısınma sonucunda dünyanın küresel (kıta-okyanus) ısısı her 10 yılda 0,20C yükselerek 2006-2015 döneminde 0,870C artmış (IPCC, 2013, sf. 5); fakat kıtalar üzerindeki havada ısı artışı 1,530C ile bu küresel artıştan daha yüksek olmuştur (IPCC, 2019a, sf. 5).
Daha on dokuzuncu yüzyılın sonunda, atmosferdeki CO2’nin su buharıyla birleşmesi sonucunda oluşan karbonik asidin (H2CO3) iklim yönetiminde önem taşıyabileceği belirtilmiştir (Bjornerud, 2022, sf. 142). Bu gaz, Güneş’ten gelen kısa dalga boylu radyasyonu (ışık) geçirmesine karşın Dünya’nın yüzeyinden geri yayılan uzun dalga boylu enerjiyi (ısı) tutar. Yani, yerkürenin ısınmasına yol açar.
Küresel ısı artışı, 2017’de 10C’ye ulaşmıştır (IPCC, 2019a, sf. 31). Bu 10C’lik küresel ısı artışı, karalar üzerinde aşırı sıcaklıklarda 7-150C’ye karşılık gelmektedir (Satıcı ve Özesmi, 2022, sf. 12). Sera gazlarının salımına yol açan 2011-2020 dönemindeki insan eylemleri, 1850-1900 temeli üzerinde 1,10C’lik küresel yüzey sıcaklığıyla kesin olarak küresel ısınmaya neden olmuştur (IPCC, 2023, sf. 4). Küresel yüzey sıcaklığı, son 2000 yıldaki başka hiçbir 50 yıllık dönemde olmamış biçimde 1970’ten bu yana hızla artmıştır.
Geldiğimiz nokta

AB Copernicus İklim Değişikliği Merkezi’nin analizlerine göre, 2023 Temmuz ve Ağustos ayları ile 2023 yazı, küresel aletli gözlem kayıtlarındaki en sıcak Temmuz ve Ağustos ve en sıcak yaz mevsimi oldu (Türkeş, 2024). Son olarak, Kasım 2023, 14,22°C’lik küresel ortalama yüzey hava sıcaklığıyla aletli gözlem kayıtlarındaki en sıcak Kasım ayı oldu. Bu değer, Kasım ayına ait 1991-2020 ortalamasından 0,85°C daha yüksekti. Antarktika’da sıcaklıkların ilk kez 20°C’nin üzerine çıktığı bir sıcak hava dalgasına sahne oldu. Ayrıca, 2023 yılı, çok büyük bir olasılıkla, 2016’daki küresel ortalama yıllık yüzey sıcaklığı rekorunu geçerek sanayi dönemine kıyasla aletli gözlem kayıtlarındaki en sıcak yıl oldu[7]. Copernicus çözümlemelerine göre, 2023 yılı Yerküre’nin en sıcak yılı olma rekorunu kırmışken ardından gelen 11 ay (Haziran 2023-Nisan 2024) küresel sıcaklıklarda yeni rekorlar kırmıştır (Şek. 5). 2024 yılı Ocak ayında, İspanya Valencia’da sıcaklık 29,50C derece olarak kaydedildi[8]. NASA (ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Ajansı) verilerine göre, 1880’den bu yana on beş yıl içinde, peş peşe en sıcak beş Temmuz yaşanmıştır (Kıyak, 2023). Yine Copernicus ölçümlerine göre, 2024 Mart ayı, art arda en yüksek sıcaklık ölçülen onuncu ay oldu[9]. Demek ki geçen her an bir öncekinden daha sıcak olmakta ve bu da tahminlerin daha da önce gerçekleşeceğini göstermektedir. Bunun nedeni de ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Yönetimi (NOAA) ölçümlerine göre, kalıcı sera gazları olan karbon dioksit, metan ve azot oksidin 2023’te rekor düzeye yükselmiş olmasıdır[10].
Ülkemizde, 1991-2022 dönemi yaz mevsimi ortalama sıcaklığı 240C iken 2000 yılından başlayarak sıcaklıklar 240C’nin üzerindedir (MGM, 2022). Türkiye, 2023 yılında 47 gün aşırı sıcak yaşadı; üç iklim örgütünün bölgeler özelinde yaşayan insanların maruziyeti ve tüm nüfusun ortalaması alınarak yaptığı analize göre, Türkiye’de iklim değişikliğinin etkisi olmasaydı aşırı sıcak gün sayısı 18,8 gün olacaktı[11]. 2023 Ağustos ayı sıcaklığı 27,1°C ile son 53 yılın en sıcak Ağustos ayı olarak gerçekleşmiştir (MGM, 2023). Öte yandan buna benzer biçimde, Türkiye’nin 1991-2022 kış mevsimi ortalama sıcaklığı 3,9°C’dir ve 2024 yılı kış mevsimi ortalama sıcaklığı 7,2 °C ile mevsim normallerinin 3,3 °C üzerinde gerçekleşmiştir (MGM, 2024). 2023 yılı Aralık ayı ile 2024 yılı Ocak ve Şubat ayları da son 53 yılın en sıcak kış ayları olarak kaydedilmiştir.
Var olan yaşam dengesinin bozulmaması için, yüzyılın sonuna kadar, küresel ısının 1,50C’den fazla artmaması gerekmektedir. Isı artışı 20C olduğunda yaşam bir felakete dönüşecektir. Atmosferde CO2 miktarının yükselerek yerkürenin yüzey ısısının artmasıyla oluşan İklim değişimi sonucunda aşırı hava olayları sıklaşacak, buzulların erimesiyle deniz düzeyi yükselecek, su kıtlığı olacak, çölleşme ilerleyecek, biyolojik çeşitlilik yitecek ve insan sağlığına çok ciddi tehditler olacaktır. Akdeniz ve Ege bölgelerimizde 28/07/2021 tarihinde başlayıp 06/08/2021’de hâlâ süren ve yerleşim yerlerinde de etkili orman yangınlarının temel nedeni de iklim değişimine bağlı olarak ısının ve kuraklığın artmasıdır. İklim değişiminin yanı sıra, yaygın ve denetimsiz kullanılan sanayi zehirleri, tarım ilaçları, gelişigüzel yığılan atıklar ve pasalar insan eliyle kitlesel yok oluşun öldürücü silahlarıdır. Küresel ısı artışındaki bu değişimler, yapılan ölçümlere göre, antropojenik etkiye ve özellikle de sera gazlarının antropojenik salımındaki tarihsel artışa bağlıdır (Lİ ve diğ., 2018, sf. 6).
IPCC’nin 2006-2012 verilerine dayanarak yaptığı senaryolara göre, 2035 yılına kadar küresel ısıda sanayileşme öncesi temel düzeyinden 0,3-0,70C civarında bir artış olabileceği, ancak 21. Yüzyıl sonunda 1,50C’ye ulaşacağı ve 20C’yi aşmasının olası olmadığı (IPCC, 2013, sf. 20) rapor edilmişken 2021 raporunda (IPCC, 2021, sf. 18, Çiz. SPM.1), günümüzdeki hızla artmasını sürdürdüğünde 2030’lu yıllarda 1,60C’yi aşacağı ancak yüzyılın sonunda yerkürenin sıcaklık artışının yeniden 1,4°C’ye düşmesi öngörülüyor. IPCC’nin 2022 yılı raporuysa, yakın zamanda (2021–2040), 1.5°C’lik küresel ısınma düzeyinin büyük bir olasılıkla yüksek sera gazı salımları senaryosu altında aşılacağını belirtiyor (IPCC, 2022, sf. 8). 2100 yılına kadar, sera gazlarının salınmasını durduracak sıkı önlemler alınmadığı takdirde sanayileşme öncesi temel düzeyinden 2,60C’den 4,80C’ye kadar bir artış olabilecektir(IPCC, 2013, sf. 23, Çiz. SPM.2)[12]. Şimdiden Yerküre’nin geniş kesimlerinde görülen günlük aşırı sıcaklık ölçümlerinin çözümlemesi, iklimdeki daha ileri değişimlerin geçerli iklim modellemelerinin öngördüğü zamandan daha erken ortaya çıkacak gibidir (Lİ ve diğ., 2018, sf. 1). Sera gazı salımlarına en büyük katkı, 1990’da %76 iken 2007’de %86 olan fosil yakıtların çıkarılması, üretilmesi ve tüketilmesinden gelmektedir (Mikhaylov ve diğ., 2020, sf. 2903). Küresel atmosferik ısı artışı sonucunda 2010-20 arasında yerkürenin bütün buzullarında % 2 kayıp olmuştur (ESA, 2023/04/26). Çok yeni yapılan bir araştırma[13], iklim değişikliği yüzünden Grönland’da buzul kaybının beklenenden daha fazla olarak yüzde 20 artarak Grönland’ın saatte 30 milyon ton buz kaybettiğini ortaya koydu. Avusturya Alpleri’ndeki buzul ölçümleri sonucunda, 2024 yılında buzulların hiç görülmemiş biçimde küçüldüğü ve bu gidişe göre, önümüzdeki 45 yıl içinde yok olacakları belirtilmiştir[14].
Yazarın Önceki Antroposen Yazıları
- Antroposen Bir Jeolojik Zaman mıdır?
- Antroposen Ne Zaman Başladı?
- Antroposen’in 21. Yüzyılı
- İnsanlığın güvenle sığınacağı yer: Dünyamızın sınırları
Kaynakça
Angus, I., 2021, Antroposen’le Yüzleşmek – Fosil Kapitalizm ve Dünya Sisteminin Krizi, Marx-21 Yayınları, 320 sf.
Bjornerud, M., 2022, Yeryüzünün Zamanı – Bir Jeolog Gibi Düşünerek Zamanı Kurtarabilir miyiz? Metis Bilim, 2. Basım, 210 sf.
ESA (European Space Agency), 26/04/2023, CryoSat Reveals İce Loss From Glaciers, https://www.esa.int/Applications/Observing_the_Earth/FutureEO/CryoSat/CryoSat_reveals_ice_loss_from_glaciers
Gerlach, T., 2011, Volcanic versus Anthropogenic Carbon Dioxide, EOS, Cilt 92, Sayı 24, sf. 201-203.
Hamilton, C. ve Grinevald, J., 2015, Was the Anthropocene Anticipated?, The Anthropocene Review, Cilt 2, Sayı 1, sf. 59-72.
Head, M. J. ve diğ., 2022, The Great Acceleration is Real and Provides a Quantitative Basis for the Proposed Anthropocene Series/Epoch, Episodes, IUGS, Cilt 45, Sayı 4, sf. 359-376.
IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli), 2013, Climate Change 2013-The Physical Science Basis, 1535 sf.
IPCC, 2019a, Climate Change and Land, 896 sf.
IPCC, 2019b, Global Warming of 1.50C, Intergovernmental Panel on Climate Change, 616 sf.
IPCC, 2021, Climate Change 2021: The Physical Science Basis-Summary for policymakers, 41 sf.
IPCC, 2022, 6th Assessment Report AR6-Summary For Policymakers, 33 sf.
IPCC, 2023, Climate Change 2023 – Synthesis Report, 6th Assessment Report, Summary for Policymakers, 34 sf.
Kıyak, G., 2023, En Sıcak Temmuz, T24, 27 Ağustos 2023; https://t24.com.tr/yazarlar/gunec-kiyak/en-sicak-temmuz,41276
Li, C. ve diğ., A.M., 2018, Widespread Persistent Changes to Temperature Extremes Occurred Earlier than Predicted, Nature, Scientific Reports, 8/1007, 8 sf.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 2022, 2022 Yılı Yaz Mevsimi Sıcaklıklarının Değerlendirmesi; https://mgm.gov.tr/veridegerlendirme/sicaklik-analizi.aspx?s=yaz
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 2023, 2023 Ağustos Sıcaklık ve Yağış Bülteni; https://www.mgm.gov.tr/veridegerlendirme/sicaklik-analizi.aspx?ay=agustos
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, 2024, 2024 Yılı Kış Mevsimi Sıcaklıklarının Değerlendirilmesi; https://www.mgm.gov.tr/veridegerlendirme/sicaklik-analizi.aspx?s=kis
Mikhaylov, A. ve diğ., 2020, Global Climate Change and Greenhouse Effect, Entrepreneurship and Sustainablity Issues, c. 7, no 4, sf. 2897-2913.
National Research Council Climate Research Board (ABD Ulusal Bilim Akademisi, İklim Araştırma Komitesi), 1979, Carbon Dioxide and Climate: A Scientific Assessment, 22 sf.
Sarıkaya, M.A. ve Çiner, A., 2015, Türkiye Geç Pleyistosen Buzullaşması ve Paleoiklimi, MTA Dergisi, No 151, sf. 111-132.
Satıcı, E. ve Özesmi, U., 2022, Çıkış Yolu Türetim Ekonomisi, Yeni İnsan Yayınevi, 87 sf.
Steffen, W. ve diğ., 2005, Global Change and the Earth System: A Planet Under Pressure, The IGBP Series, 2, Basım, 336 sf.
Türkeş, M., 2013, İklim Değişiklikleri: Kambriyen’den Pleyistosen’e, Geç Holosen’den 21. Yüzyıla, Ege Coğrafya Dergisi, Cilt 22, Sayı 1, sf. 1-25.
Türkeş, M., 2021, Murat Türkeş ile Söyleşi: İklim Değişikliğini Dikkate Alan Bir Geleceğin Planlanması Gerekiyor, Madde, Diyalektik ve Toplum, Cilt 4, Sayı 4, sf. 359-365.
Türkeş, M., 2024, Küresel ısınma önemli, ama başka çok önemli çevre sorunlarımız da var! Yeşil Gazete, 01 01 2024, https://yesilgazete.org/2023un-ardindan-kuresel-isinma-onemli-ama-baska-cok-onemli-cevre-sorunlarimiz-da-var/
UNEP (Birleşmiş Milletler Çevre Programı), 11 Mayıs 2020, Record Global Carbon Dioxide Concentrations Despite COVID-19 Crisis, https://www.unep.org/news-and-stories/story/record-global-carbon-dioxide-concentrations-despite-covid-19-crisis
UNEP, 2023, Emissions Gap Report _ Broken Record, 80 sf.
Yücel, G. ve Kurnaz, L., 2021, Yeni Gerçeğimiz Sürdürülebilirlik, Yeni İnsan Yayınevi, 173 sf.
Zahnie, K., Schaefer, L. ve Fegley, B., 2010, Earth’s Earliest Atmospheres, Cold Spring Harbor Perspectives in Biology, no 2, sf. 1-17.
Zalasiewicz, J. ve diğ., 2011, Stratigraphy of the Anthropocene,Phil. Trans. R. Soc. A, Sayı369, sf. 1036-1055.
[1] Gezegenimizin atmosferi (hava küresi), hidrosferi (su küresi), jeosferi (yer küresi- çekirdek, manto, kabuk ve karalar), kriyosferi (buz küresi) ve biyosferinin (canlı küresi), insan vücuduna benzer biçimde birbirine bağlı, birbiriyle ilişkili ve birbirini etkileyen bir biçimde çalışmasına Dünya Sistemi (Earth System) denir (NASA – About the Earth as a System: Background Information; https://mynasadata.larc.nasa.gov/basic-page/about-earth-system-background-information). Farklı disiplinlerin bir arada çalışmasını gerektiren kapsamlı bir araştırma alanı olarak Dünya Sistemi Bilimi (Earth System Science) adı verilen küresel ölçekte karşılıklı etkileşim içindeki jeoloji-biyoloji-kimya-fizik tarafından ele alınır ve çok yeni olarak tarih ve sosyal bilimler de aralarına katılmıştır.
[2] Değişiklik bir biçimden diğerine geçişin sınırını tanımladığından bir süreç olan iklimdeki farklılaşmayı “değişim” olarak adlandırmanın daha yerinde olduğunu düşünüyorum.
[3] İnsan eylemine bağlı olarak ortaya çıkan, insan kökenli anlamındadır.
[4] Global Monitoring Laboratory-Earth System Research Laboratories, 31/05/2024, Current trends; https://gml.noaa.gov/ccgg/trends/global.html
[5] Tüm küresel atmosferde baştanbaşa iyi karışmış bulunan ve uzun ömürlü su buharı, karbon dioksit, metan, azot oksit, ozon ve halojenleşmiş klor-flor-brom gazlarına sera gazları denir.
[6] https://pulse.climate.copernicus.eu/
[7] https://yesilgazete.org/son-2-bin-yilin-en-sicak-yazi-2023te-yasandi/
[8] https://yesilgazete.org/ispanyada-kis-ortasinda-endise-veren-sicaklik/
[9] https://yesilgazete.org/dunya-kayitlara-gecen-en-sicak-mart-ayini-yasadi-ust-uste-onuncu-rekor/
[10] https://yesilgazete.org/iklim-krizi-gezegeni-isitan-gazlar-2023te-rekor-seviyelere-ulasti/ ; https://yesilgazete.org/50-bin-yilin-en-hizli-karbondioksit-artisi/
[11] https://yesilgazete.org/turkiye-2023-yilinda-47-gun-asiri-sicak-yasadi/
[12] NRC (1979) araştırma raporuna (sf. 2) göre, 1979 yılında, CO2 miktarı (1979 düzeyi 334 ppm) ikiye katlandığı takdirde en olası küresel ısı artışı 2-3,50C 30C±1,50C olabilecektir.
[13] https://www.theguardian.com/environment/2024/jan/17/greenland-losing-30m-tonnes-of-ice-an-hour-study-reveals
[14] https://yesilgazete.org/rapor-avusturya-buzullari-45-yil-icinde-yok-olacak/