Orta Çağ Konstantinopolis’inde bir mimar ile avukat arasındaki sıradan bir mahalle kavgası buhar gücüyle gerçekleştirilen depremler ve gözleri kör eden aynaların dahil olduğu bir zihin savaşına dönüşmüştü. Bu hikaye bir adamın rakibini korkutmak için bilimi nasıl kullandığının ve kendisine “Aydınlatıcı Zeus” lakabını nasıl kazandırdığının tuhaf hikayesidir.
Medieavalist
Çeviri: Tarık Emre Karagül
Orta Çağ Konstantinopolis’inde bir mimar ile avukat arasındaki sıradan bir mahalle kavgası buhar gücüyle gerçekleştirilen depremler ve gözleri kör eden aynaların dahil olduğu bir zihin savaşına dönüşmüştü. Bu hikaye bir adamın rakibini korkutmak için bilimi nasıl kullandığının ve kendisine “Aydınlatıcı Zeus” lakabını nasıl kazandırdığının tuhaf hikayesidir.
Vakti zamanında, 6.yüzyılın Konstantinopolis’inde iki komşu yaşarmış; biri mimar Anthemius, biri ise avukat Zeno. Anlatıldığına göre birinin aşırı düzeyde gözetlemesi ya da bir diğerinin güneş ışığını engelleyecek bir ek bina inşa etmesi sebebiyle anlaşmazlık yaşamışlar. Nihayetinde bu kavga mahkemeye taşınmış ve bu mahkemeyi Zeno kazanmış. Ancak Anthemius bu kayıp karşısında hiç pes etmeye niyeti yokmuş ve tarihçi Agathias’a göre intikam için kolları sıvamış:
Zeno’nun güzel, geniş ve görkemli bir şekilde dekore edilmiş üst katta bir odası varmış. Kendisi burada vakit geçirmeyi ve yakın dostlarını ağırlamayı severmiş. Ancak alt katta yer alan odalar evin Anthemius’a ait bölümüne dahilmiş. Bu birinin tavanının diğerinin tabanı olduğu anlamına geliyormuş. Anthemius’da birkaç büyük kazanı su ile doldurup bunları binanın çeşitli yerlerine belirli aralıklarla yerleştirmiş. Yerleştirdikten sonra bunlara deriyle kaplanmış ve altı kazanların ağız kısmına sıkıca oturacak şekilde yapılmış geniş boruları bağlamış.
Daha sonra üst kısmını kirişlere düzgünce sabitlemiş. Böylece hava boruların içinden tavana doğru bir basınç uygulayacak kadar serbestçe yükselecek ve etrafında sarılı deri ise havayı içeri tutup hava kaçmasını önleyecekti. Bu düzeneği gizlice kurduktan sonra Anthemius, her kazanın altına altına bir ocak kurmuş ve güçlü bir ateş yakmış. Su ısınmış ve büyük bir buhar yükselmeye başlamış.
Anthemius’un bu buhar makinesinin tek bir amacı vardı: üst katın basınca maruz bırakarak sanki bir deprem yaşanıyormuş gibi sallanmasına sebep olmak. Öyle de oldu ve Zeno ile arkadaşları dehşet içinde kaçıştılar. Ancak sarsıntıyı başka kimsenin yaşamadığını fark edince de şaşkına döndüler.
İşkence elbette bu kadarla kalmadı.
Anthemius ayrıca içbükey bir ayna inşa etti. Bu ayna sayesinde güneş ışınlarını hapsetmiş ve sonra diski döndürerek aniden odaya güçlü bir ışık huzmesi göndermiştir ve bu o kadar güçlüdür ki herkesin gözlerini kamaştırmıştır. Daha sonra Anthemius gümbür gümbür bir ses çıkarmak ve korkunç bir gök gürültüsü etkisi yaratmak için vurmalı çeşitli nesneler icat etmiştir.
Tabi ki Zeno’nun bu gök gürültüsü gösterisinin arkasına kimin olduğunu bulması uzun sürmemiştir. Şikayetini Bizans İmparatoruna iletti ve “Aydınlatıcı Zeus” ve “Yer-gök inleten Posedion” lakablı Anthemius’dan işkence gördüğünü ifade etmiştir.
Bizler, Bizans imparatorunun bu şikayete nasıl tepki verdiğini bilmiyoruz ancak bildiğimiz tek şey Anthemius’un başarılı bir kariyere sahip olmaya devam ettiğidir. Hatta “On Burning Mirrors” başlıklı çalışması günümüze kadar ulaşmıştır. Tarihçi Agathias da birçok kişinin Anthemius’un makinesine hayran kaldığını ve onun gerçekten depremlerin nasıl oluştuğunu anlayıp anlamadığını merak etmiştir.
Bu kötü komşu hikayesi Agathias’ın, Joseph D. Frendo tarafından çevrilmiş ve 1975 yılında De Gruyter tarafından Corpus Fontium Historiae Byzantinae serisinde yayınlanan The Histories adlı kitabında yer almaktadır.
https://www.medievalists.net/2024/09/medieval-earthquake-machine/
(Son erişim tarihi: 11.11.2024)