Yanık türkülerin yeşil başlı gövel ördeklerinden esinlenilen romantizm yalnızca bizim hayallerimizde var; gerçek dünyada bu türlerin aşk hayatları çok daha karmaşık ve çatışmalarla şekillenir. Benzer davranışlar ve sonuçları primatlarda, yarasalarda, fok ve deniz aslanlarında, bazı balık türlerinde ve böceklerde de gözlenir.
Bir evrimsel biyolog ve ornitolog olan Dr. Richard O. Prum, “The Evolution of Beauty” (TR: Güzelliğin evrimi) kitabında eşeysel seçilim teorisini ve estetik olanı tercih etmenin evrimsel süreçler üzerinde nasıl bir rol oynadığını çok güzel anlatır. Kitapta Dr. Patricia L. R. Brennan ile başlattıkları Arjantin Göl Ördeği’ne dair bir dizi çalışmayı içeren dikkat çekici bir bölüm vardır. Bu ördek, Brennan’ın yıllarca süren bilimsel çalışmaları ve erkeklerinin sıra dışı uzun penisleri sayesinde ününe kavuşsa da Amerikan halkı onu ve penisini, bir dönem Amerikan ekonomisiyle ve Obama’yla ilgili tartışmalara yol açması nedeniyle tanımıştı.
Dr. Brennan ve ekibi uzun yıllarca bu ördeklerin penis boyu ve yapısıyla ilgili bir dizi temel biyolojik araştırma yaparak, evrimsel süreçte eşeysel seçilimin bu özellik üzerindeki rolünü inceledi. Hala alanın en kritik öneme sahip çalışmaları arasındadır. Ancak bu çalışmaları 2013 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde beklenmedik bir şekilde siyasi tartışmaların merkezine oturdu. Özellikle muhafazakâr çevreler, hükümetin bu tür araştırmalara fon ayırmasını sert bir dille eleştirdi. Fox News gibi kanallar, bu araştırmalarla alay eden ve kamu kaynaklarının böyle gereksiz projelere harcandığını öne süren programlar yaptı. Fox’taki eleştiriler, özellikle dönemin Obama hükümetinin bilimsel araştırmalar için sağladığı fonları hedef alarak, hükümetin Arjantin Göl Ördeği’nin penisine dair araştırmalarına 400 bin dolar gibi miktarlarda yatırım yapmasını saçma bulduklarını söylüyordu (oysa ki muhtemelen bir doktora öğrencisinin maaşını ve biraz da araştırma parasını kapsayan bu miktar oldukça mütevazi). Brennan, bu çevrelere hem çalışmalarının aslında Bush hükümeti zamanında desteklenmeye başladığını (yani Obama’nın aksine cumhuriyetçilerin desteğini almıştı), hem de kişi başına 2000 dolar olan savunma ödeneklerine karşılık ulusal bilim vakfının (Ing.: National Science Foundation) tüm bütçesinin 20 dolar olduğunu hatırlatarak iyi bir savunma yaptı. Sonuç olarak bir dönem Amerika’da herkes bir ördek türünün penisine ve ona giden paraya odaklanmıştı. Bizde ise konuyu yalnızca HaberTürk gazetesi atlamamış, yansız gibi görünen ama eleştirilere gelen bilimsel yanıtlarına yer vermeyen kısa bir haber yapmışlar: Ördek penisine 385 bin dolarlık ödenek
Bu tarz haberler ve yorumlar çoğu zaman bilimsel çalışmaların amacını yanlış anlama veya tamamen göz ardı etme eğiliminden, yani kısacası cehaletten kaynaklanır. Bilim dünyasında temel bilim araştırmaları genellikle hemen uygulamaya yönelik sorunlarla ilgilenmez (ilgilenirse zaten buna temel değil uygulamalı bilim denir). Fakat bu tür çalışmalar zamanla değer kazanıp birçok alanda çığır açıcı keşifler sunabilir. Dr. Brennan’ın ördek penisi ve vajinası üzerine çalışmaları (tabii ki muhafazakârlar sadece penisi haber yapmışlardı fakat araştırmanın asıl çıkış noktalarından biri vajinaların ilginç yapısıydı), biyolojinin temel evrimsel mekanizmalarını anlamak açısından son derece önemlidir. Arjantin Göl Ördeği’nin penis uzunluğu, vücut boyunun iki katına kadar çıkabilir ve bu durum, eşeysel seçilim bağlamında ele alınan önemli bir evrimsel itici güç, bu ve önümüzdeki birkaç bölümün konusu olan eşeysel çatışmanın (Ing: Sexual conflict) anlaşılmasına yaramış iyi bir örnektir.
Eşeysel seçilim, sperm rekabeti de dahil olmak üzere erkekler arasında dişilere ulaşmak için ortaya çıkan her türlü yarışa dair özelliklere ve dişileri çiftleşmeye teşvik ve ikna etmek için ortaya çıkmış özelliklere etki eder. Yani erkekler hem hemcinsleri hem de karşı cins ile neredeyse hep rekabet halindedir. Cinsiyetler arası rekabet, yani eşeysel çatışma, dişi ve erkeklerin üreme çıkarlarının farklı olması nedeniyle birbirlerine zıt yönde evrimsel baskılara maruz kalmaları durumunda ortaya çıkar. Bu çatışma, genellikle erkeklerin daha fazla üreme başarısı sağlamak için dişileri baskılaması ve dişilerin de bu baskılara direnmek için çeşitli stratejiler geliştirmesiyle ifade edilir. Bu çatışma çoğu zaman önemli evrimsel sonuçlara yol açabilecek sert biçimler alabilir. Mesela, erkekler dişileri kendileriyle çiftleşmeye zorlayabilir. Bu her ne kadar kulağa oldukça nahoş gelen davranışları içerse de biyolojik bir gerçeklik olarak hayvanlar arasında yaygındır ve eşeysel seçilimin bir biçimi olarak düşünülmelidir. Cinsel zorlama (Ing: Sexual coercion), bir eşeyin, genellikle de tipik olarak erkeklerin, karşı eşeyle çiftleşmek için güç, taciz veya dayatma kullandığı davranışları ifade eder. Bu tür davranışlar, dişilere erişimin zor olduğu, erkek sayısının daha çok olması dolayısıyla rekabetin yüksek olduğu veya dişilerin eş seçimi tercihlerinde fazlaca titiz olduğu türlerde daha yaygın olarak görülür. Hayvan davranışlarını inceleyen bilimsel çalışmalarda, cinsel zorlamayı daha geniş bir çerçevede ele alır ve farklı biçimlerinden söz edebiliriz. Pek çok şekilde ortaya çıkabilir ve sonunda her zaman eşeylerin üreme çıkarlarının çatışmasına yol açar.
En direk ama görece daha az yaygın olan çeşidi zorla çiftleşmedir, yani dişinin erkeği reddetmesine rağmen erkeğin hız veya güç kullanarak kopulasyonun gerçekleşmesini sağlamasıdır. Diğer çeşitleri ise, çiftleşme olmasa bile olma ihtimalini arttıracak davranışları içerir. Mesela taciz olarak tanımlayabileceğimiz erkeklerin tekrarlayan çiftleşme girişimleri veya korkutma ve cezalandırma yoluyla gelecekte eş olarak kabul edilme şanslarını artırmaları veya partneri muhafaza etme ve başka erkeklerle çiftleşmesini engelleme (Ing. Mate guarding) gibi davranışlarda cinsel zorlamaya girer. Bazı türlerde de erkekler doğan yavruları, dişiler tekrar ve daha çabuk üreme döngüsüne girsin diye öldürür. Bu tür bir davranış da dişiyi yeniden cinsel ilişkiye zorlamanın dolaylı bir yoludur, yani doğada erkekler konu zorlamaya gelince yaratıcılıktan ve agresiflikten kaçınmamışlardır. Karşı eşeye veya yavrulara zarar veren bu tür davranışların evrimi maalesef kaçınılmazdır. Çünkü bu davranışlar ortaya çıktığında, o erkeklerin yavru sayısı ve üreme başarısı artar, bu da ilgili mutasyonların popülasyonda hızla yayılmasına neden olur.
Çoğu zaman yalnızca erkeğe yarar sağlayan bu davranışlar dişilerin enerji, zaman ve hatta hayatlarına mâl olur ve eşeyler arasında çatışmayı alevlendirir. Sonuç olarak dişilerin de direnç mekanizmaları oluşturmasına neden olur. Erkek davranışlarına yanıt olarak dişiler istemedikleri erkeklerle çiftleşmekten kaçınmak için hem davranışsal hem de morfolojik özellikler ve hatta kimyasal savunmalar geliştirebilirler. Bir kez direnç mekanizması ortaya çıktığında, bu mekanizma da dişilere üreme başarısı açısından yarar sağlayacağından, ilgili genlerin popülasyonda hızla artmasına neden olur. Böylece, eşeysel seçilim sürecinde bir “silahlanma yarışı” (Ing. Arms race) ortaya çıkar. Bu silahlanma yarışı, sürekli bir evrimsel çatışmayı sürdürebilir ve genel olarak yeni özelliklerin ortaya çıkmasına, dolayısıyla biyolojik çeşitliliğe hizmet eder. İşte meşhur ördeğimizdeki şaşırtıcı büyüklükte bir penisin evrimi bu tür bir yarışın sonucu ortaya çıkmış ve bizi eşeysel çatışmanın evrimsel önemi hakkında eğitmiştir.
Kuşların üreme organları genelde basit bir yapıya sahiptir. Erkeklerin penis yerine yalnızca bir delikleri bulunurken, dişilerde bu açıklığa karşılık gelen basit bir vajinal açıklık vardır. Bu açıklıklara kloak denir. Çiftleşme sırasında iki kloak birbirine dokunur (kloaksal öpüşme) ve bu arada sperm transferi adeta göz açıp kapayana kadar gerçekleşir.
Ancak su kuşları, özellikle ördeklerde durum farklıdır. Erkek ördeklerin fallus adı verilen uzun penisleri, dişilerin ise karmaşık yapılı vajinaları vardır. Dişilerin vajinaları, çıkmaz sokaklar gibi kör keseler ve spiral şekilli kanallarla dolu bir labirenti andırır. Bu farklılaşmanın temel nedeni ise bazı su kuşlarında erkeklerin agresif hareketler içeren cinsel zorlama davranışlarına sahip olmasıdır.
Agresif erkek ördek davranışlarına örnek bir video
Fallusların ve vajinaların büyüklüğü, uzunluğu ve karmaşıklığı bu ördek türleri arasında büyük çeşitlilik gösterir. Prum, Brennan ve meslektaşları, su kuşlarının dişi ve erkek üreme organlarının birlikte evrimini incelediklerinde, 16 tür arasında fallusun uzunluğu ve vajinanın karmaşıklık ile o türde gözlenen cinsel zorlama davranışlarının sıklığı arasında belirgin bir ilişki bulmuşlar. Dahası, penis yapıları ile dişilerin vajinalarının birbiriyle uyumu da bu örüntüyü destekler. Yani cinsel zorlama oranı arttıkça, vajina daha karmaşık labirent gibi olmaya evrilmiş, buna karşılık penislerin o vajinaya daha uygun olacak şekilde uzayıp, şekil almasına neden olmuş. Dişiler bu vajinaları sayesinde istemedikleri erkeklerden gelen spermin ilerlemesini engelleyebilecek fiziksel engeller yaratabilir, böylece yalnızca tercih ettikleri erkeklerin spermine başarı şansı tanıyabilirler. Bu sayede istemedikleri erkeklerin kendileriyle çiftleşmeyi başarmalarına rağmen spermine karşı bir savunma mekanizması oluşturarak dişiler seçici eşey olma özelliklerini korumuş ve seçim sürecini çiftleşme sonrasına taşımıştır.
Buna karşılık, erkeklerde de bu labirent benzeri vajinalara uyum sağlayacak şekilde uzun ve spiral şekilli penisler evrilmiş ve bu silahlanma yarışında ördeklere meşhur dev penislerini kazandırmıştır. Yani anlayacağınız yanık türkülerin yeşil başlı gövel ördeklerinden esinlenilen romantizm yalnızca bizim hayallerimizde var; gerçek dünyada bu türlerin aşk hayatları çok daha karmaşık ve çatışmalarla şekillenir. Benzer davranışlar ve sonuçları primatlarda, yarasalarda, fok ve deniz aslanlarında, bazı balık türlerinde ve böceklerde de gözlenir. Ördekler üzerine yapılan bu çalışmanın işaret ettiği bir başka önemli mevzu, böyle üreme sistemlerinde cinsel şiddetin yaygın olmasına rağmen, dişilerde eş seçiminin sadece arena değiştirmesi, yani çiftleşmeden önce değil, çiftleşmeden sonra üreme organları aracılığıyla devam ettiğini göstermesidir. Buna “gizli (kriptik) dişi seçimi” diyoruz ve haftaya bu konudan bahsedeceğim. Bu, eşeysel seçilimin etkisini yitirmediğini ve hala baskın bir mekanizma olduğunu ortaya koyar. Bu durum, erkeklerde renkler, şarkılar ve gösterilerin, estetiğin ve güzelliğin evrimleşmeye devam etmesine olanak tanır. Bir başka deyişle güzel şeyler, özgür seçim süreçlerinin en çirkin şekillerde baskı altına alınmasına rağmen varlığını sürdürmeyi dişiler sayesinde başarır.