Bu yıl insanlık, tarihinde gelmiş geçmiş en büyük evlatlarından birisinin 300. doğum yıldönümünü kutluyor.
Immanuel Kant, 1724 yılında o zamanlar Prusya’nın küçük, ama aynı zamanda bir dünya kenti olan Königsberg’de, bugünkü adıyla Kaliningrad’da doğdu. Baharın müjdeleyicisi olan Nisan ayında. Takvim günlerden 22’sini gösteriyor. Ortaya koyduğu felsefî, bilimsel eseriyle sanki insanlığa tarihinde nihayet bir baharı, yeni bir başlangıcı müjdelemek istiyordu, istemekten öte insanlık tarihinde yeni bir başlangıcı temellendiriyordu.
Filozof, tam bir tarihçi bakışı ile çağını, yani Aydınlanma Çağı olarak adlandırılan 18. yüzyılı insanlığın aydınlanmasının nihayet başladığı yüzyıl olarak duyuruyordu. Fakat onun çağı henüz aydınlanmış bir çağ değildi. İnsanlığın aydınlanmış olduğu, yani kendi varlığını ahlâki bir varlık olarak kurduğu çağa erişmesi için tüm güçlerini bilinçli ve planlı bir şekilde seferber etmesi gerekiyordu. Bunun için felsefenin ve tüm bilimlerin yeniden temellendirilmesi ve insanlığın kendisini ahlâklı bir varlık olarak yeniden kurabilmesi için aydınlanma yürüyüşünün “mümkün deneyim” olarak örgütlenmesi gerekiyordu.
Kant, bu yürüyüşü örgütlemek için önce düşüncede devrim yapması gerektiğini düşündüğünden dolayı “eleştirel felsefe” olarak adlandırılan teorik felsefesini kurdu. “Neyi bilebilirim?” diye soruyordu filozof. Bilgimiz bize ne yapmamız gerektiğini gösterecekti, yani filozofun diğer sorusu olan “neyi bilebilirim?” sorusuna yanıt vermemiz için olanak sunacaktı. Bu yanıt insanlığın aydınlanmaya doğru ısrarlı yürüyüşünün yönünü belirleyecekti. Kant’ın bilgimizi görünümün bilgisi ile sınırlamaktan neyi kastettiği tartışması bir tarafa; Hegel’in tabiri ile bu yaklaşım 19. yüzyılın ilk yarısında artık “bilgi tembelliği” için başvurulan bir argümana dönüşmüştü. Neyi bilebiliriz? sorusu, aynı zamanda eylem kapasitemizi ve eylemimizin yönünü belirlemememizi şart koşuyordu. Bunun için insanlığın pratik aklının eleştirilerek yeniden kurulması gerekiyordu. Özgürlüğü, ne olduğunu henüz bilmesek bile neden amaçlamak zorunda olduğumuz bu eleştirinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ne olduğunu bilmesek bile hepimizin özgürlüğünü hep beraber amaçlamak zorundayız. Kant’ın bu talebi ilk bakışta garip gelebilir. Fakat insanlık tarihinde kavramına ulaşmadan önce bilmediğimiz fakat yaptığımız o kadar çok şey vardır ki, birçok uygarlık değerine bu yolla ulaşmışızdır. Kant’ın üçüncü büyük sorusu olan “neyi umut edebilirim?” sorusunun yanıtı az çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. İnsanlığın “ebedi barışı”, eş deyişle nihayet aydınlanmış olmayı, özgürleşip ahlâklılığını tesis etmekten başka neyi amaç ve umut edebilir! Kant’ın dördüncü sorusu olan “insan nedir?” sorusuna artık kesin olarak yanıt verebilirdi. İnsan onurlu bir varlıktır. Dünyada kutsal bir şey varsa o da insan canı yanında insan onurudur. İnsanın canı ve onuru dokunulmazdır. İnsan onurunun dokunulmazlığı ancak insanın herhangi bir nesne gibi alınıp satılır olmaktan, yani yaşamak için ücret karşılığında beden gücünü kiralatıp çalışmak zorunda olmaktan kurtarıldığı zaman sağlanacaktır. Kant’ın “üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlâk yasası” deyip bütün bir evreni gözlerken ve uzayda kendisine bakarken zihnini meşgul eden sorular ve verdiği yanıtlar veya verdiği yanıtların içermeleri bunlardır.
Kant, önce düşüncede devrim yapması gerektiğini düşündüğünden dolayı “eleştirel felsefe” olarak adlandırılan teorik felsefesini kurdu.
Bu duygularla filozofun 300. doğum yıldönümü vesilesi ile sizlere GazeteBilim olarak bir dosya hazırladık. Ülkemizin değişik üniversitelerinden değişik aşamalarda çalışan öğrencilerimizin ve hocalarımızın yazılarından oluşan yazıları dikkatinize sunuyoruz. Yazılar, ağırlıklı olarak pratik felsefe konulu yazılardan oluşuyor. Bu bizim bilerek amaçladığımız bir durum değildir. Yazarlarımıza sadece dosya konusunu bildirdik. Yazıların hemen hepsinin Kant’ın pratik felsefesini veya pratik felsefesini gözeten bir bakış açısıyla teorik felsefesini ele almış olması, onun, 20. yüzyılın başlarında olduğunun tersi, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde pratik felsefesinin öne çıkıyor olması Gazetemiz açısından son derece anlamlıdır. İyi okumalar, eleştirel düşünümler diliyoruz ve bolca eleştiri bekliyoruz.