GazeteBilim
Destek Ol
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
Okuyorsun: İklimin kanunu var, adaleti yok!
Paylaş
Aa
GazeteBilimGazeteBilim
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
  • Destek Ol
Bizi Takip Edin
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
Copyright © 2023 Gazete Bilim - Bütün Hakları Saklıdır
GazeteBilim > Blog > Bilim > Ekoloji > İklimin kanunu var, adaleti yok!
Ekolojiİklim Değişikliği

İklimin kanunu var, adaleti yok!

Yazar: GazeteBilim Yayın Tarihi: 14 Nisan 2025 18 Dakikalık Okuma
Paylaş
Görsel: iStock / Khanchit Khirisutchalual
Görsel: iStock / Khanchit Khirisutchalual

Türkiye şimdi de “İklim Kanunu’na” dair hurafe bilgilerle körpecik beyinleri, asparagas habere susamış zihinleri kirletiyor. Eleştirilerin yüzde 90’ından fazlasının çıkış noktası yalan yanlış sosyal medya paylaşımları, kanunda pek çok sorun varken odaklandıkları tek konu “tarım yapmak yasaklanacakmış, ağaç dikemeyecekmişiz” gibi gerçek dışı paylaşımlar. Gerekçeli kanunun tamamını kimsenin okuduğu yok. Muhelefet partileri de sürece dair kamuoyu oluşturmak için bilgilendirme çalışmaları yapıyor.

İçindekiler
Karbon ayak izi yüksek iklim kanunuİklim Kanunu değil “Karbon Emisyon Ticaret Kanunu” Muhalefet şerhleriİklime yeşil makyaj İklim Kanunu fırsatlarıİklim Kanunu’nun hedefi ihracatı korumak Kirlenme ve kirletme hakkı yasayla korunurBu ne perhiz bu ne lahana turşusuİklim Kanunu’nun yetersiz tarım çözümleri Yetkili yetkisiz İklim Değişikliği Başkanlığıİklim Kanunu adil ama hakkaniyetli değil İnsan için sürdürülebilir, doğa için sürdürülemezKurda kuzu emanet etmekFosil yakıtlardan çıkmayacağımKanunun geride bıraktığı karbon kafalı çocuklar İklim Kanunu’nun adaleti yok Endüstriyel hayvancılığı koruyan yasa mı?İklim Kanunu var, Ekokırım Yasası yokAdil geçiş çok adil değil Sizi iklim cahilleri

Yazan: Mine Ataman

Türkiye şimdi de “İklim Kanunu’na” dair hurafe bilgilerle körpecik beyinleri, asparagas habere susamış zihinleri kirletiyor. Eleştirilerin yüzde 90’ından fazlasının çıkış noktası yalan yanlış sosyal medya paylaşımları, kanunda pek çok sorun varken odaklandıkları tek konu “tarım yapmak yasaklanacakmış, ağaç dikemeyecekmişiz” gibi gerçek dışı paylaşımlar. Gerekçeli kanunun tamamını kimsenin okuduğu yok. Muhelefet partileri de sürece dair kamuoyu oluşturmak için bilgilendirme çalışmaları yapıyor. İçlerinden en bilimseli, tarafsızı Deva Partisi milletvekili Evrim Rızvanoğlu’ndan. Kanunun tamamı özetle, “krizi fırsata tahvil etmece,” yanlış mı etiğin konusu, fırsat var mı her zaman?

Karbon ayak izi yüksek iklim kanunu

Kanun yıllardır Meclis’te dolaşıyor, çeşitli komisyonlarda sunumlar yapıldı, paydaşlar, ilgililer dinlendi, çaylar kahveler içilip karbon ayak izi yükseltecek toplantılarda bilimsel gıybetten hallice hoşbeşler yapıldı. Bir ara STK’ler ile paylaşıldı sonra onların sitelerinden kaldırıldı. İçeriğine, usulüne pek çok eleştiri var. Kanun, kötü niyetli mi? Hayır. İklim kaynaklı tarımda, toplumsal yaşamda ortaya çıkacak olumsuzlukları yönetmeye yarayacak çözümler var mı? Hayır. Umut var mı bolca?

İklim Kanunu değil “Karbon Emisyon Ticaret Kanunu”

Dem Parti’ye göre “İklim Kanunu, iklim felaketi kaynaklı sorunlara çözüm getirmekten çok uzak. İş dünyasının iklimle ilgili sorunlarına çözümler üreten uygulama ve yaptırımlarla dolu, bir bakıma göz boyama. İsmi “Karbon Emisyonu Ticaret Kanunu” olmalıydı.

Muhalefet şerhleri

Muhalefet; Çevre Komisyonu Raporu’nda kanunla ilgili eleştirilerini sıralarken, detaylı bir değerlendirme yapıyor, şerhler koyuyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kanun teklifine yaptığı eleştirilerin başında kanunun temelde iklim felaketinin bir iktisadi fırsata çevrildiği yönünde olması.

İklime yeşil makyaj

Muhalefete göre İklim Kanunu, iktidarın karbonu alınır satılır meta haline dönüştürecek süreci “yeşil makyaj” yaparak yasallaştırma çabasının ürünü. Tüm bunlar olurken arka planda karbon borsası, daha önce yazdığım Ortadoğu ülkelerinde “Tayyip” adı altında var olan “islami iklim finansmanı” araçları da oluşturulmaya devam ediyor. Doların yeşili, kalkınmanın yeşili, kapitalist her kavram ve kelimenin önüne “yeşil” ekleyerek süreci yumuşatma arayışları. Talana “yeşil” marketing yandaşları yaratma sürecinden başkası değil. Kanun, iklim felaketine yol açan temel problemlere odaklanacağına mevcut üretim ve tüketim sistemlerini koruma ve meşrulaştırmaya çalışıyor.

Muhalefete göre İklim Kanunu, iktidarın karbonu alınır satılır meta haline dönüştürecek süreci “yeşil makyaj” yaparak yasallaştırma çabasının ürünü.

İklim Kanunu fırsatları

İklimin etinden sütünden faydalanmak, kanunla süreci yasallaştırıp kriz üzerinden ticaret yapmak kulağa kötü gibi gelse de yaratılacak fonların pırıl pırıl gençlerin “karbon yakalama, karbon ayak izi düşürme” üzerine ürünler geliştirdiği şirketlere verilmesi yoluyla Türkiye’nin karbon ayak izini düşürme yolunda bir fırsat doğabilir. Biyoteknoloji alanında çalışan yüzlerce genç tarımdan, geri dönüşüme, tekstile pek çok alanda ürünler yaratıyor. Tüm bunlar için kanun bir çatı görevi görüp Türkiye’nin düşük karbon ekonomisine sahip geleceği için bir fırsat olarak görülebilir. Türkiye yaşam maliyeti düşük hayatı bir zorunluluk değil yaşam biçimi olarak seçebilir.

İklim Kanunu’nun hedefi ihracatı korumak

Muhalefet şerhine göre, kanunun temel gayesi AB’nin Sınırda Karbon Düzenlemesi (CBAM) nedeniyle yüksek emisyonlu ürünlerine gelecek yüksek vergi yükünü hafifletebilmek için içerde sanayinin karbon kredileriyle süreci yönetebilmelerinin altyapısını düzenlemek. Örneğin büyük ölçekli bir sanayi tesisi karbon ayak izini düşürmek için içerde karbon kredisi kullanabilecek veya 2 hektar orman yaptım diyerek sınırda vergi ödemeyecek. Kanun sayesinde ihracat, sanayi zarar görmeyecek. Türkiye ihracatı, sanayisi için elbette önemli. Keşke aynı hassasiyet Türkiye’nin tarımdan turizme, diplomasiye kadar her alanda karbon ayak izini düşürecek teknoloji, yaptırım çözümleri için de gösterilse. Zira kanunun koyduğu cezaların caydırıcılık etkisinin düşük olması karbonu azaltan değil, sadece ticaretinin meşrulaştırılmasını sağlamaya yetecek muhteviyatta.

Muhalefet şerhine göre, kanunun temel gayesi AB’nin Sınırda Karbon Düzenlemesi (CBAM) nedeniyle yüksek emisyonlu ürünlerine gelecek yüksek vergi yükünü hafifletebilmek için içerde sanayinin karbon kredileriyle süreci yönetebilmelerinin altyapısını düzenlemek.

Kirlenme ve kirletme hakkı yasayla korunur

Kanunun sanayide karbonu azaltma yerine “Emisyon Ticaret Sistemi” ve “Karbon Kredilendirme Mekanizmaları” gibi piyasa temelli çözümleri öne çıkarıyor. Karbonu azaltmak yerine karbon üzerinden ticaret inşa etmeye meyilli. Tıpkı dünyada olduğu gibi. “Emisyon Ticaret Sistemi” kapsamında işletmeler emisyon azaltımı veya yutak alanların artırılmasına yönelik projelerden elde edilen kredileri kullanarak tahsilat açıklarını kapatabilecekler. Bu mekanizmaya “denkleştirme” deniliyor. Parası olan kirletip sonrada vergiden düştüğü ağaç dikim faaliyetiyle kendini aklayacak, sorumluluğu üzerinden atacak. Yeşil dönüşümün “yeşil aklama paklama” olduğunu, temelde yeni bir dünya düzeninin “yeşil dönüşüm marketingi ve ekonomisiyle” lanse edildiğini tekrarlıyorum. Omo’nun reklamların da olduğu gibi bu yasa “çamaşır makineniz ve deterjanınız varsa “kirletmek güzeldir/kirletme hakkınız” yasayla korunur diyen bir yaklaşım sergiliyor. Sanayinin yenilenebilir enerji yatırımları desteklenirken fosil yakıt kullanımlarına karışılmıyor. Aslında yeşil dönüşüm için ceza değil ödül sistemi kullanılarak soruna değil çözüm alanlarının büyütülmesine odaklanılıyor, büyüklerin zaman kazanmasına destek veriliyor. Dezavantajlı grupların hayatını etkileyen iklim felaketini iyileştirmeye yönelik çözümlerin azlığı yoksullar için hayatın gelecekte daha da zorlaşacağının sinyalini veriyor.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu

2022 Ulusal Enerji Eylem Planı’nda fosil yakıtlardan uzaklaşmaktan çok yenilenebilir enerji kaynaklarını artırma yönünde hedefler vardı. 2035 yılına kadar 10 gigavat güce sahip doğalgaz santrallerinin devreye alınmasıyla, kömüre ve doğalgaza dayalı elektrik üretiminin 45 gigavattan 60 gigavata çıkarılması planlanmakta. İklim Kanunu 7. maddede belirtilen “İllerde Vali Başkanlığında” kurulacak “İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu” gibi yapıların işlemediği aşikâr. Valiliklerin başkanlığını yürüttüğü onlarca kurul toplaşıp konuşma festivali yapıp dağılıyor. 8. maddede amaçlara ulaşabilmek için kullanılacak finansman araçları kısmında “teşvik ve sigortalar, yeşil ve sürdürülebilir piyasa araçları, banka finansmanı, geri dönüşümün yaygınlaştırılması, Türkiye Yeşil Taksonomisinin Kurulması, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması” gibi başlıklar var lakin çoğu muğlak. Karbon yakalama, depolama araçları, eğitim programları ve yeşil işgücü yetişmesinden bahsedilmekte, bütçe nereden bulunacak yazılı değil.

İklim Kanunu’nun yetersiz tarım çözümleri

İklim Kanunu’nda “iklim felaketi kaynaklı yaşanan tarımsal problemlerle ilgili, “stratejiler geliştirmek, doğadan ilham alan, doğadan kopyalanan, uygun maliyetli, aynı zamanda çevresel, sosyal ve ekonomik fayda sağlayan ve dayanıklılık oluşturmaya yardımcı olan faaliyetlerin uygulanması amaçlanmaktadır. Doğa temelli çözümlerle iklim değişikliği, gıda ve su güvenliği gibi sorunların çözümüne fayda sağlayacak uygulamalar desteklenmektedir” gibi ibareler iklim felaketiyle sınanan geleneksel tarımın sorunlarını çözmeye kati suretle yeterli değil. Kanunun Tarım Komisyonu’nda görüşülmeden çıkmasının doğal sonucu kitabi bilgilerle yazılmasının bir sonucu. Onarıcı tarım, dirençli tarım gibi son yılların popüler tarım ekollerinin iklim felaketiyle mücadele etmede yeterli olmadığı, son yıllarda pek çok bilimsel makale ile ortaya konuldu. Bu anlamda İklim Kanunu’na eklenen bu türden ifadelerin gerçek tarım endüstrisinde karşılığı olmadığı su götürmez bir gerçek.

Onarıcı tarım, dirençli tarım gibi son yılların popüler tarım ekollerinin iklim felaketiyle mücadele etmede yeterli olmadığı, son yıllarda pek çok bilimsel makale ile ortaya konuldu. Bu anlamda İklim Kanunu’na eklenen bu türden ifadelerin gerçek tarım endüstrisinde karşılığı olmadığı su götürmez bir gerçek.

Yetkili yetkisiz İklim Değişikliği Başkanlığı

Yeşil göz boyamanın başka bir emaresi de, “İklim Değişikliği Başkanlığı’nın 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 792/D maddesinde yer alan “İklim değişikliği konusunda teknolojileri ve yenilikçi çözümleri araştırmak, bu kapsamda çalışmalar yürüten ulusal ve uluslararası kuruluşlara koordinasyon sağlamak, kavramsal çalışmaları yürütmek, kılavuzlar ve rehber dokümanlar hazırlamak, farkındalık ve bilinçlendirme projeleri yürütmek.” gibi görevleri doğrultusunda sürece öncülük etmesi ibaresi etliye sütlüye karışamayarak aslında yetkisi ve bütçesi olmayan bir İklim Değişikliği Başkanlığı’na işaret ediyor.

İklim Kanunu adil ama hakkaniyetli değil

Kanunda ısı yalıtımı, konutlarda yenilenebilir enerji kullanımının kolaylaştırılması, karbon düşük ulaşım, lojistik, beslenme gibi konuların olmaması üzücü. Lojistiğin demir, deniz yollarıyla yapılması, karbon ayak izinin düşürülmesi, tarım gıda ekosisteminin sera gazı salınımlarına etkisinin düşürülmesi için alternatif proteinlere geçiş ve biyoteknoloji yatırımlarına yönelik desteklerin olmaması. Karbon ayak izi düşük tarım için daha marjinal çözümlerin uygulanmasına yönelik finans tedbirlerinin yer almayışı, bolca “öneri” ihtiva etmesi gibi nedenlerden ötürü “İklim Kanunu” için karbon ticareti yoluyla kirletme hakkı satın alma düzenlemesi denilebilir. Kanundaki her şey hukuki olmakla beraber toplumun dezavantajlı kesimlerinin hayatında yaratacağı olumsuz etkiler nedeniyle hakkaniyetli olduğu söylenemez.

Karbon ayak izi düşük tarım için daha marjinal çözümlerin uygulanmasına yönelik finans tedbirlerinin yer almayışı, bolca “öneri” ihtiva etmesi gibi nedenlerden ötürü “İklim Kanunu” için karbon ticareti yoluyla kirletme hakkı satın alma düzenlemesi denilebilir.

İnsan için sürdürülebilir, doğa için sürdürülemez

Homosapiensin sürdürülebilirlik anlayışı “insan odaklı,” insanlık konforlu bir yaşam ve doymak için hâlâ doğayı araç olarak görüyor. Tarımsal ve hayvansal faaliyetlerin insanlık için bir hak olduğunu iddia ediyor, doğa dostu çözüm diye de kendi sözde hakkaniyetli çözüm önerisi olan “sürdürülebilirliği” meşrulaştırmaya çalışıyor. Gezegenin insanlığın emrine verildiği önkabulüyle “doğa dostu kalkınma” uydurmacasıyla kendi ürettiği yalanı inandırıcı kılmaya çalışıyor.

Kurda kuzu emanet etmek

Muhalefete göre hukuk sitemindeki yozlaşma, çürüme ve keyfilik, İklim Kanunu çerçevesinde emisyonların denetimi ve ihlallerle ilgili yasal süreç kısmında endişeleri ortaya çıkarıyor. Sürecin Türk yargısına emanet edilmesi, düşük caydırıcı maddi yaptırımlar, devasa teşvikler akıllara “hukuk güçlüden yana mı kararlar alır?” sorusunu getiriyor. Örneğin devasa fosil yakıt şirketlerine 500 bin ile en fazla 5 milyon TL ceza vermek ne kadar caydırıcı “dişinin kovuğunu doldurmayacak cezalar kükremiş kapitalistleri durdurmaya yeter mi düşünmek lazım.’’

Örneğin devasa fosil yakıt şirketlerine 500 bin ile en fazla 5 milyon TL ceza vermek ne kadar caydırıcı “dişinin kovuğunu doldurmayacak cezalar kükremiş kapitalistleri durdurmaya yeter mi düşünmek lazım.’’

Fosil yakıtlardan çıkmayacağım

İklim Kanunu’nda Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefine yönelik fosil yakıtlardan nasıl çıkacağı konusunda “yenilenebilir enerji yatırımları teşvik” dışında herhangi bir öneri yok. Türkiye’nin COP29’da açıkladığı “Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi Belgesi’nde de” konu hakkında bir ibare yoktu. Türkiye’nin iklim değişikliğine neden olan küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 46’sı elektrik sektörü, sera gazı emisyonlarının da yüzde 72’si kömür kaynaklı. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi verilerine göre Türkiye, genel enerji arzında fosil yakıtların oranının en yüksek olduğu 38 ülke arasında 7. sırada.

Kanunun geride bıraktığı karbon kafalı çocuklar

Bilim insanları “sürdürülebilirlik” kavramı yerine artık “yaşanabilirlik” kavramını kullanıyor. Cities in Motion endeksine göre Londra, New York ve Paris dünyanın en yaşanılabilir şehirleri seçildi. 92 ülkeden 183 şehir, “insan sermayesi, sosyal uyum, ekonomi, yönetim, çevre, ulaşım, iş kurmanın kolaylığı, müze sayısı ve teknoloji gibi yüzlerce kritere göre listelendi. İlk ona giren şehirler arasında Türkiye’den Ankara 132. İstanbul 97’inci sırada. AB şehirlerinin endeksin en üst sıralarında olmalarının nedenini, istikrarlı politik yönetişim, sosyal entegrasyon ve ekonomik dayanıklılık gibi özelliklerle açıklanıyor. İklim Kanunu, iklim felaketi kaynaklı artan maliyetler nedeniyle iklim gettolarında yaşamaya maruz bırakılan karbon kafalı çocukların hayatını iyileştirmeye yönelik hiçbir çözüm barındırmıyor. Muhalefete göre, “Ülke kaynakları ve fırsatlar sınırlı sayıdaki seçkinlere sunuluyor, ayrıcalıklı insanların kaderi genetik mirasa işlenerek modern kast sistemleri küçük bir soylu grubu önceliyor. Doğduğun genetik yoksulluk, kaderin olmaya devam ediyor. İklim Kanunu, BM’nin dediğinin tam tersi şekilde yoksulları geride çok geride bırakmaya endeksli.”

İklim Kanunu’nun adaleti yok

Muhalefetin sonuna kadar haklı olduğu bir başlık “iklim adaleti” maalesef kanunlar da politika yapıcılar da güçlülerden yana. Kanunda yoksullar için iklim felaketi kaynaklı sorunları onarmaya, güçsüzü korumaya, güçlendirmeye dair zerre öneri yok. Gelecekte nereler su altında kalacak, kuraklık en çok hangi ili vuracak. Yel, sel, don tarımı, besin kaynaklarını nasıl tahrip edecek. Önlemler genel geçer slogan mahiyetinde. İklim de hayat da tercihini güçlüden yana yapıyor, hayatın olmadığı gibi İklim Kanunu’nun da adaleti yok. Dezavantajlı gruplar, yoksullar, göçmenler, çiçekler, sinekler, kurbağalar, bozkır gibi görece biyoçeşitlilik değeri yokmuş gibi görünen hiçbir tür korunmuyor. Arılar el üstünde tutulup korunurken ondan çok daha fazla bitkiyi tozlayan biyoçeşitlilik unsuru kadersiz ve itibarsız sinekler gibi canlıları sürdürülebilirlik oyunun yeşil aklama planı dışına itiliyor.

Muhalefetin sonuna kadar haklı olduğu bir başlık “iklim adaleti” maalesef kanunlar da politika yapıcılar da güçlülerden yana. Kanunda yoksullar için iklim felaketi kaynaklı sorunları onarmaya, güçsüzü korumaya, güçlendirmeye dair zerre öneri yok.

Endüstriyel hayvancılığı koruyan yasa mı?

Muhalefete göre yasa, endüstriyel hayvancılığın günahlarını görmezden geliyor. Muhalefetin kanunla ilgili eleştirilerinin pek çoğu yerinde olmakla beraber bazı başlıklar şehir efsanelerinden beslenmiş önyargılarla örülü. PNAS’ta yayınlanan bir araştırmaya göre, “merada beslenen hayvanların karbon ayak izi daha düşük bilgisinin” doğru olmadığı ortaya çıktı. ABD’de otla beslenen sığır etinin kilo başına endüstriyel sığır etinden yüzde 10 ile yüzde 25 daha fazla emisyon ürettiği ortaya çıktı. Diğer taraftan kanunda hayvancılıkla ilgili kısıtlamaya yönelik genel geçer ibareler dışında herhangi bir başlık yok.

İklim Kanunu var, Ekokırım Yasası yok

Ekokırım yasası son yarım yüzyılın kavramlarından. Nükleer silahların endüstriyel üretimin çevresel etkilerinin biyoçeşitliliğe verdiği zarar üzerinden “ekokırım” kavramı kullanılıyor. Belçika, Ekokırımı tanıyan ilk AB ülkesi. AB 2024’te her türden üretimin insani ve çevresel etkilerini ortaya koymak için “Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi” yayınladı, uygarlığa etik/samimiyet testi olarak lanse etti. Homosapiensin yaşam maliyetinin hesabını mahşere bırakmadan vermesi gerektiği yönünde bir çalışma başlattı. İklim Kanunu’nda suçlu cezalandırmaktan öte karbonu nasıl hesaplayacağı, kim ne kadardan satacak, sanayinin karbon vergileriyle ilişkisi nasıl tesis edilecek daha çok bunlar var.

Görsel: Freepik

Adil geçiş çok adil değil

Kanun kapsamında kuruması planlanan Karbon Piyasası Kurulu ve Danışma Kurulu, tamamen iş dünyasından. İklim felaketinin etkilediği tarım, sanayi gibi alanlardan temsilcilerin sistem dışına itilmesi kuşkusuz adil geçiş için pek adil değil.

Sizi iklim cahilleri

Gelelim şehir efsanelerine, sosyal medyanın bilgi eksiği ve ilgi arsızı malumatfuruşlarının veryansın ettiği gibi; “tarım yasaklanacak, küçük çiftçiler ortadan kaldırılacak, ormanlar tahrip edilecek, ata tohumu ektirilmeyecek, su kullanımı yasaklanacak, bahçeye elma ağacı dikilemeyecek, köylünün toprağı elinden alınacak” gibi şehir efsaneleri elbette yok. Koparılan safsataların çoğu gündeme gelme amaçlı cehaletle örülü bilgisizlik ürünü açıklamalar.

Kanunda net olarak yer almamasına rağmen muhalefetin önyargılarla kaleme aldığı, hükümetin; Türkiye’de NES, GES, RES projelerini tarım arazilerine, meralara, yerel halkın geçim kaynakları üzerine, ormanlar yapıldığı bu nedenle yenilenebilir enerji yatırımlarının desteklenmesinin çiftçiyi, yerel halkları fakirleştireceği ve zor durumda bırakacağı saptaması da görece doğru olsa da önyargı yüklü tespitlerden biri. Bursa Ovası sanayileşme süreci ile Erzincan İliç’teki maden çalışmaları elbette gayet haklı eleştiriler olarak uzun vadede Türkiye’nin güçlü kaslarından tarımı korumaya yönelik bir şerh olarak haklıdır ama diğerleri kanunda yer bulan saptamalar değil, sadece önyargı.

Sadede gelirsek; hümanist homosapiens, kapitalizmin ekonomik büyüyememe haline çeşitli muhteviyatlarla çıkış arıyor. Her türden küçüklüğü, azlığı, acizliği, yoksulluğu ekonomik modellemesinde barındırmıyor ve artık tolere edemiyor.

Sadede gelirsek; hümanist homosapiens, kapitalizmin ekonomik büyüyememe haline çeşitli muhteviyatlarla çıkış arıyor. Her türden küçüklüğü, azlığı, acizliği, yoksulluğu ekonomik modellemesinde barındırmıyor ve artık tolere edemiyor. Küçük hayatlarla, küçük ticaretle büyükleri hemhal edememenin cezasını “bırakın yoksullar ölsün” mantığıyla aradan çıkarmaya çalışıyor. Dileriz İklim Kanunu temelde tüm canlılar için yaşanabilirliği temel alan, endüstrilerin yeşil geçişini maddi manevi destekleyen, tarımdaki değişimi yeni beslenme kültürü ve gıda kaynaklarının yaratılmasına yönelik teknolojilerle güçlendirerek, uygarlıkta yeni bir faz olarak kurgular ve devamlılığı sağlanabilir. İhracat kaybı yaşamadan, dezavantajlıların yok olmasına neden olmadan, güçlüyü kayırıp güçsüze kuru özürle mevzu kapatılmaz.

Etiketler: İklim kanunu, karbon ayak izi, tarım
GazeteBilim 14 Nisan 2025
Bu Yazıyı Paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp E-Posta Linki Kopyala Yazdır
Önceki Yazı Yaratıcılık, Karahantepe’de sanat terapisi ve arkeoloji buluşması!
Sonraki Yazı İktidar, itaat ve Kafka: Türkiye örneği!

Popüler Yazılarımız

krematoryum fırını

Türkiye’de ölü yakma (kremasyon): Hukuken var, fiilen yok

BilimEtik
23 Kasım 2023
cehalet
Felsefe

“Cehalet mutluluktur” inancı üzerine

Eşitleştiren, özgürleştiren, mutlu kılan, bilgi midir yoksa cehalet mi? Mutlu kılan, cehalet mutluluktur sözünde ifade edildiği gibi, bilgisizlik ve cehalet…

12 Ağustos 2023
deontolojik etik
Felsefe

Deontolojik etik nedir?

Bir deontolog için hırsızlık her zaman kötü olabilir nitekim çalma eyleminin özünde bu eylemi (daima) kötü yapan bir şey vardır.

15 Ağustos 2024
kurt, köpek
Acaba Öyle midir?Zooloji

İddia: “Kurt evcilleşmeyen tek hayvandır!”

Tabii ki bu cümle baştan aşağı yanlıştır. Öncelikle kurt ilk ve en mükemmel evcilleşen hayvandır. İnsanın en yakın dostu köpek…

2 Şubat 2024

ÖNERİLEN YAZILAR

Yağmurlarımızda yeni bir tür asit var! Endişelenmeli miyiz?

Zararlı tartışılır bir asit olan TFA; göllerimizde, nehirlerimizde, yağmur sularımızda ve içme dularımızda birikiyor.

BilimBiyolojiEkoloji
28 Temmuz 2025

Ucuz olduğu için elektrik hatları ormandan geçiyor

Bakın elektrik iletim hatları ormandan geçmek zorunda değil ama en ucuz yöntem. Çünkü diğer alanlarda daha büyük kiralar vermeleri gerekiyor.

Ekoloji
4 Temmuz 2025

Yangınların asıl sebebi ne sabotaj ne uçak sayısı

Ormanların sabote edildiğini iddia edenler aslında orman yangınlarıyla mücadeleye zarar veriyor.

Ekoloji
30 Haziran 2025

Onlar, zeytinimize göz koyanlardır!..

Bu kanunun çıkması sadece muhafazakârlara yarayacaktır. Yani yaptıklarının yanına kâr kalmasını bekleyen, elde ettikleri kârı muhafaza için her şeyi yapanlara.

EkolojiGastronomi
28 Haziran 2025
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım İzinleri
  • İletişim
  • Reklam İçin İletişim

Takip Edin: 

GazeteBilim

E-Posta: gazetebilim@gmail.com

Copyright © 2023 GazeteBilim | Tasarım: ClickBrisk

  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk

Removed from reading list

Undo
Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?