Yaratıcılık, alışkanlıklardan çıkıp özgün ve kullanılabilir yeni şeyler ve çözümler üretebilmeyi sağlayan bilişsel bir yetenektir. Sanat, bilim, eğitim ve günlük yaşam gibi birçok alanda kişinin yararlanabileceği bir özelliktir. Yeni bir şey ortaya çıkarmak, üretmek veya mevcut bir durumdan farklı bir şey türetmek olabilir. Yaratıcılık, kişiye özgüdür. Esas olan, kişinin yaratıcılığını kullanabilmesidir. Hepimiz farklıyız ve yaşamımıza kattığımız yaratıcılığın derecesi de değişir.
Yazan: Prof. Dr. Devran Tan
Sanat terapisti, Psikiyatrist, Psikoterapist, GazeteBilim yazarı
Yaratıcılık, alışkanlıklardan çıkıp özgün ve kullanılabilir yeni şeyler ve çözümler üretebilmeyi sağlayan bilişsel bir yetenektir. Sanat, bilim, eğitim ve günlük yaşam gibi birçok alanda kişinin yararlanabileceği bir özelliktir. Yeni bir şey ortaya çıkarmak, üretmek veya mevcut bir durumdan farklı bir şey türetmek olabilir. Yaratıcılık, kişiye özgüdür. Esas olan, kişinin yaratıcılığını kullanabilmesidir. Hepimiz farklıyız ve yaşamımıza kattığımız yaratıcılığın derecesi de değişir. Genetik faktörlerin etkisi olduğu kadar kişisel özelliklerle de yakından ilişkilidir. Yaratıcılık, düşüncelerimizi serbest bırakarak algılarımızı çevreden gelen uyaranlara açık tuttuğumuzda gerçekleşir. Sonraki aşamada, zihnimizdeki verileri değerlendirir, yorumlar ve üretiriz. Bu, üretim aşamasıdır.
Yaratıcılığın nörobilimsel yönünden bahsedebiliriz. Yaratabilme becerisi bazı beyin bölgeleri ile yakından ilişkilidir. Özellikle bu konuda Prefrontal korteks, yani ön beyin bölgesi, önemli bir rol oynar. Prefrontal korteks; düşünme, analiz yapma, yorumlama, bilgiyi işleme, karar verme, dikkat, problem çözme ve uyaranları kontrol etme gibi yaratıcılıkla yakından ilişkili işlevleri yöneten bir beyin bölgesidir. Birçok olasılığın düşünülmesini sağlayan bilişsel kontroldür. Bu kontrol, iki sistemle etkinleştirilir: Birincisi, çevredeki uyaranları algılayarak beyine ileten “bottom-up” yani aşağıdan yukarı ileti sistemidir. İkincisi ise beyinde uyaranları harmanlayıp bir yanıta dönüştüren “top-down” yani yukarıdan aşağı ileti sistemidir. Her iki sistemde de temel beyin bölgesi Prefrontal kortekstir. Bu bölge; tüm beyin bölgeleriyle koordineli çalışarak kararlar almayı, problemleri çözmeyi, merak edip araştırmayı, dikkati yoğunlaştırarak çalışmayı, duyguları yönetmeyi sağlar.
Prefrontal korteksin spontan veya esnek çalışması, etraftaki uyaranlara daha açık olarak yeni bir fikrin ortaya çıkmasını sağlarken, kontrollü ve denetleyici yönünün devreye girmesi dikkati artırır, odaklanmayı ve verilerin toplanıp analiz edilmesini sağlar.
Önemli bir nokta vardır: Prefrontal korteksin spontan veya esnek çalışması, etraftaki uyaranlara daha açık olarak yeni bir fikrin ortaya çıkmasını sağlarken, kontrollü ve denetleyici yönünün devreye girmesi dikkati artırır, odaklanmayı ve verilerin toplanıp analiz edilmesini sağlar. Bu durum, bir orkestraya benzer. Prefrontal korteksi beynin orkestra şefi gibi düşünürsek, yeri geldiğinde beyni ve yaratıcılıkla ilişkili diğer beyin bölgelerini akışına bırakır, kontrolcü yanını geri çeker ve engelleyici etkisini azaltır. Bu sayede algılar açılır; imgeler, semboller, yazılar ve düşünceler içeride dans eder. Kişi hayal eder ve beyinde henüz dile gelmeyen, tanımlanamayan verilerin inşası başlar. Zamanı geldiğinde, prefrontal korteks kontrolü ele alır. Zihin, tüm veriler üzerinde düşünmeye başlar; konsantrasyon ve dikkat artarken çevredeki uyaranlardan uzaklaşılır. Tüm birikimler, yeni öğrenilenler, imgeler ve çizimler yan yana gelerek yaratıcılığı görünür kılar.

Yaratıcılığın bir ters-U fonksiyonu vardır: Çok fazla veya çok az esneme, serbest kalma ya da kontrol, düşük yaratıcılık seviyelerine yol açar (Abraham, 2018a; Abraham, 2018b; Ramey ve Chrysikou, 2014). Araştırmalar, beynin hem sağ hem de sol tarafının yaratıcılıkta önemli ve dengeleyici bir rol oynadığını göstermektedir. Kimi zaman sağ beynin görsel yönü, kimi zaman sol beynin mantıksal yönü yaratıcılığa katkı sağlar. Zaten yaratıcılık, beynin tek bir bölgesine ait olmaktan ziyade birçok bölgenin katılımıyla ortaya çıkar (Abraham, 2024). Frontotemporal demans, bipolar bozukluk gibi hastalıklarda beyin bölgelerinin hasarlanması veya etkilenmesinin ardından bazen yaratıcılığın artması da, beynin yaratıcılıkla nasıl bir doğrudan ilişkisi olduğunu kanıtlar (Ramey ve Chrysikou, 2014, Abraham, 2024).
Einstein, yaratıcılıkla ilgili deneyimlerini anlattığı bir mektubunda kendisini şöyle tanımlar: Soyut ve sözel olmayan bir şekilde, görsel ve zihinsel imgeler ile fiziksel duyumlar aracılığıyla öncelikli olarak düşünebildiğini ve bu imgelerin kelimelerle ifade edilmesinin ise sonraki aşama olduğunu belirtir. Bu yaklaşım, insanların yaratıcılık ve problem çözme sırasında deneyimledikleri sezgisel ve hayal gücüne dayalı düşünceyi destekler. Yaratıcılığın ortaya çıkışında sezgilerin rolü büyüktür. Ancak sezgilerimizle hareket etmek, bilgi birikimi ve deneyimlerimize dayanır. Örneğin, bir arkeolog kazıya nereden başlayacağına karar verirken ya da bir terapist bir grup çalışmasını yönetirken veya seans sırasında yaşananları yorumlarken sezgilerine ve eğitiminden gelen deneyimine güvenir. Bu şekilde yaratıcı bir süreç ortaya çıkar.
Günlük yaşamda, yaptığımız işte ve ilişkilerimizde akışta olup serbest düşünmeye ne kadar izin verirsek, çözüm yollarımız ve üretme gücümüz o kadar farklı ve yeni olacaktır.
Her insanın bu yönünü keşfetmesi değerlidir. Günlük yaşamda, yaptığımız işte ve ilişkilerimizde akışta olup serbest düşünmeye ne kadar izin verirsek, çözüm yollarımız ve üretme gücümüz o kadar farklı ve yeni olacaktır. Bu nedenle, aşırı kontrolcü, yeniliğe kapalı ve esnek düşünme becerisi düşük olan kişilerde yaratıcılığın ortaya çıkması zordur. Ayrıca, dikkatini toplama ve odaklanma sorunu yaşayan kişilerin verileri yorumlaması yeterli olmayacağından yaratıcılık da eksik kalır (Abraham, 2018b). Farklı düşünebilme, bir şeye değişik yönlerden bakabilme yani diverjan (farklı) düşünme yaratıcı fikirlerin üretilmesi için kritik öneme sahipken, bir probleme tek ve doğru bir çözüm bulmaya yönelik konverjan (tek tip) düşünme, bu fikirlerin uygulanabilir çözümlere dönüştürülmesinde rol oynar (Abraham, 2018b).
Yaratıcılığa psikanalitik, psikolojik ve varoluşsal kavramlar üzerinden bakış
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde yer alan son basamak, kendini gerçekleştirmedir. Bu aşamada birey; kapasitesinin farkında olur, kişisel tatmin sağlar, yaratıcılığını ve problem çözme becerilerini ortaya koyar, erdemli ve içten davranır. Kendini gerçekleştiren kişilerin psikolojik olarak sağlıklı, saygılı, hoşgörülü, derin ilişkiler kurabilen ve yaşamdan keyif alan bireyler olduğunu belirtir. Ayrıca, bu insanlar çevrelerinden bağımsız, özerk yapıdadır. En önemli özellikleri ise yaratıcı ve üretken olmalarıdır. Yaratıcılık, yalnızca sanatta değil, kişinin içsel yeteneklerini geniş bir kapsamda dışa vurabilmesi olarak tanımlanır. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisi, bu alanda çalışmaların önünü açarak, insanlara potansiyellerini gerçekleştirme sürecini bir ihtiyaç olarak hissettirip hedef koymalarını sağlamıştır (Çoban, 2021).
Psikanalist Melanie Klein, gerçek sanatsal ve yaratıcı etkinliğin, ölüm içgüdüsüyle bağlantılı yıkıcı düşlemleri iyiye dönüştürme kaygısından kaynaklandığını söyler. Kişiler, iç dünyalarındaki çatışmaları ve korkuları onarmak için yaratmak isterler. Yani, yapılan bir sanat eseri, kişinin iç dünyasını değiştirip dönüştürebilir ve böylece onarıcı bir etki yaratır. Başka bir psikanalist Winnicott’a göre yaratıcılık ve sanat, iç dünya ile dış dünya arasında bir buluşma yeridir (Erdem, 2017).
Yaratımı başlatan önemli unsurlardan biri de yaşamın içindeki değişimler ve bu değişimlere uyum sağlayabilme gereksinimidir. Prehistorik ve Neolitik dönemlere baktığımızda, yeni bir toplumun inşasında yeni biçimlerin, sembollerin ve modellerin ortaya çıktığını görürüz. Yaratmak için cesaret, karşıtlığa ve şüpheye de alan açmak gerekir. Hem yaptığına inanabilen hem de başka olasılıklar üretebilen, şüphelerini kabul etmeye cesareti olan kişi, yeniden öğrenmeye ve yaratmaya açık, aynı zamanda esnektir. Kişinin yaptığı işe bağlılığı ve kendini adamışlığı da önemli unsurlardır (May, 2012).
En yaratıcı fikirler, kasıtlı olarak yaratmaya çalıştığınız zamanlarda değil, kendinizi rahat bıraktığınızda; örneğin yürüyüş yaparken, traş olurken, yemek yaparken veya resim yaparken gelir.
Yaratıcılık için itici gücün yeniden doğuşunu Rollo May (2012) şu şekilde ifade eder: “İnsan, en büyük iflası içinde tekrar bir şey yapabilecek duruma gelene kadar kişiliği koruyan bir mucizedir.” Yaratıcılık, ölümsüzlük için duyulan bir özlemdir. Gerçekten yaratmak mı istiyorsunuz yoksa yaratıyor gibi görünüyor ama üretemiyor musunuz? “Yapacağım” demek yerine yapmak ve ilerlemek yaratıcılığı doğurur (May, 2012). En yaratıcı fikirler, kasıtlı olarak yaratmaya çalıştığınız zamanlarda değil, kendinizi rahat bıraktığınızda; örneğin yürüyüş yaparken, traş olurken, yemek yaparken veya resim yaparken gelir. Neden mi? Çünkü, yukarıda nörobilimsel açıdan yapılan açıklamaya göre, prefrontal korteks ile ilişkili beyin bölgeleri gevşeme ve odaklanma arasındaki sürekli olan döngüde belirli bir eşiğe gelindiğinde, beyin kendini sınırlayıcı düşüncelerden yani prefrontal korteksin kontrolünden kurtulabilir ve bu sayede bir uyanış gerçekleşir.
Sanat terapisi nedir? Yaratıcılıkla ilişkisi nedir?
Sanat terapisi, sanat ve sanat malzemeleri aracılığıyla kişilerin yaratıcılıklarını ve kendi hikayelerini ortaya çıkarmalarına ve ifade etmelerine olanak tanıyan bir duygusal destek terapi yöntemidir (Case ve ark., 2023). Sanat terapisi iki şekilde uygulanır. Birinci yöntemde, terapi süreci içinde sanat kullanılır. İkincisinde ise, sanat başlı başına bir terapi gibi, yaratıcı bir aktivite ve keşif alanı olarak etkilidir. Her iki yöntemde de sanat terapisinin kanıta dayalı dönüştürücü gücü yadsınamaz.
Sanat terapisinde kullanılan çeşitli sanat malzemeleri; dokuları, parlaklıkları, renkleri, akışkan ya da katı yapıları gibi özellikleriyle, kişilerin farklı duygusal deneyimlerini, düşüncelerini, anılarını ve hem günlük yaşama ait hem de bilinçdışındaki imgeleri uyandırabilir.
Sanat terapisinde kullanılan çeşitli sanat malzemeleri; dokuları, parlaklıkları, renkleri, akışkan ya da katı yapıları gibi özellikleriyle, kişilerin farklı duygusal deneyimlerini, düşüncelerini, anılarını ve hem günlük yaşama ait hem de bilinçdışındaki imgeleri uyandırabilir. Sanat eserini sanat terapisti ile birlikte gözlemlemek, bireyin içsel deneyimi ile dış gerçeklik arasında köprüler kurulmasına yardımcı olur (Hilbuch ve ark., 2016). Sanat yapmak; görsel, duygusal ve bilişsel süreçlerin toplamı olan bir motor çıktı sağlayarak, kim olduğumuzu ve nasıl hissettiğimizi yansıtır. Nöroplastisite, öğrenmeye veya duygusal uyaranların işlenmesine yanıt olarak beyinde meydana gelen fizyolojik değişiklikler şeklinde tanımlanır. “Birlikte ateşlenen nöronlar birbirine bağlanır” ifadesi, ilişkisel öğrenmenin hücresel temelini temsil eder (King ve ark., 2019).

Prefrontal korteks, hem motor hem de duyusal bilgilerin işlenmesi ve çıktıları için önemlidir. Motor homunculus adı verilen vücut bölümlerinin beyindeki motor hareket dağılımına baktığımızda, ellerin ve ağzın diğer bölgelere göre daha fazla yer kapladığını görürüz. Prefrontal korteksin evriminde ellerin önemi büyüktür ve sanatla ilgili aktivitelerde, arkeoloji, mimarlık gibi disiplinlerde ellerin kullanımı öne çıktığı için bu alanların yaratıcılık ve prefrontal korteksin uyarılması üzerindeki etkileri de önemlidir.
Karahantepe’de sanat terapisi ve arkeoloji buluşması-disiplinlerarası yaklaşımla Dönüşüm Deneyimleme Projesi
Dönüşüm Deneyimleme Projesi ekibimiz, ben Prof. Dr. Devran Tan (Proje Koordinatörü, Nişantaşı Üniversitesi Psikoloji AD, Sanat terapisti, Psikiyatrist, Psikoterapist, Seramik sanatçısı), Doç. Dr. Emine Teker (Proje Yürütücüsü, Harran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı, Sanat eğitmeni, Ressam), Doç. Dr. Derya Evran (Proje Yürütücüsü, Harran Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalı Başkanı, Ölçme ve Değerlendirme Uzmanı) ile oluşmaktadır. Büyük bir heyecan ve kararlılıkla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Projenin bazı alt basamakları ve hedefleri vardır:
Sanat terapi atölyelerimiz, sanat ve sanat malzemeleriyle etkileşerek yaratıcılığın ön plana çıkarıldığı sanat terapi uygulamalarıdır. Bu uygulama her yaştan gruba yapılabilmektedir. Bir psikoterapi uygulaması değildir, ancak yaklaşımı psikodinamik yönelimlidir. Sanat terapisti ve deneyimli bir psikodinamik psikoterapi uzmanı olarak bir noktayı belirtmek isterim. Kişiyi yönlendirmeyiz; belli bir çerçeve içinde kalarak, serbest düşünmesini ve yaratıcılığını özgürce ortaya çıkarmasını sağlarız. Sanat malzemeleriyle eser ortaya çıkarırken, kişinin kendisiyle sessizce kalması, prefrontal korteksin serbest düşünmesi ve algıların açık olması için bir alan sağlar. Yaratabilmek için karşılaşmanın olması gerekir. Karahantepe örneğini ele alacak olursak, kazı alanı ve yapılarla karşılaşmak bir ortam sağlar. İnsanlar, hem kendileriyle hem de çevreleriyle kurdukları etkileşim sayesinde gördüklerini anlatmak, kendilerini anlatmak, anlaşılmak ve en önemlisi anlamak için ifade yolları ararlar.
Sanat terapi atölyelerimiz, sanat ve sanat malzemeleriyle etkileşerek yaratıcılığın ön plana çıkarıldığı sanat terapi uygulamalarıdır.
Karahantepe, Şanlıurfa’daki Taş Tepeler Neolitik dönem kazı alanlarından biridir. Şanlıurfa’nın doğusunda, Tek Tek Dağları üzerine yerleşmiştir. Karahantepe’deki gömülü yapılar, bir yaşam döngüsünün olduğunu ve sonlandığını işaret eder, bu da bir dönüşüm seremonisinin varlığına işaret eder (Karul, 2021). Dönüşüm havuzunun bulunduğu AB yapısı ve kazı alanında bulunan heykeller de benzer bir his ve düşünce yapısını yansıtır.

Karahantepe’nin, diğer Taş Tepeler kazı alanlarına göre insana ait yapıların ön planda olması nedeniyle insanın merakını ve hayal gücünü tetikleyen bir yönü vardır. Sanat terapisi ve arkeolojiyi buluşturan Karahantepe’deki Dönüşüm Deneyimleme Projemiz kapsamında, sanat terapi atölyelerimizde katılımcıların Karahantepe’de gördükleriyle etkileşime girmelerini ve kendilerini serbestçe ifade edebilmelerini sağlıyoruz. Ortaya çıkan eserle ilgili kendi yorumları esastır. Bir arkeolojik alanı gezen bir grup ziyaretçi, genellikle gezdikleri sırada hissettiklerini ve eserlerin kendilerine düşündürdüklerini birbirleriyle paylaşırlar. Karahantepe’de Dönüşüm Deneyimleme atölyesinde, buna ek bir adım olarak bu etkileşiminin farkında ol, nasıl bir etkisi oldu şeklinde ziyaretçinin hem kendi hem de ötekinin zihnini ve duygularını görmesine ve anlamasına aracılık ediyoruz. Resme ve üretilen esere bakıp da imge üzerinden analiz etmeye çalışmak da öğretici bir süreçtir. İmgelerle düşünme becerisi kazandırıyoruz. Bu noktada, Prefrontal korteks daha etkin ve kontrollü hale geliyor.
Resme ve üretilen esere bakıp da imge üzerinden analiz etmeye çalışmak da öğretici bir süreçtir. İmgelerle düşünme becerisi kazandırıyoruz. Bu noktada, Prefrontal korteks daha etkin ve kontrollü hale geliyor.
Bu projede sanat terapisti ve sanat eğitmeni gruplara liderlik yapmaktadır. Ölçme ve değerlendirme uzmanımız da, sürecin değerlendirilmesini alanda yönetmektedir. Grup liderinin yönetiminde; grup üyelerinin eserlere hayranlıklarını, hislerini ve şaşkınlıklarını yansıtmaları kişilerin vizyonunu, özgüvenini ve yaratıcılığını güçlendirir. Harran Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projesi tarafından desteklenerek Karahantepe’de sanat terapi uygulaması ile Harran Üniversitesi öğrencileriyle yaptığımız atölyelerin ilk çıktıları, Uluslararası Sanat Terapi Federasyonu’nun 2-4 Temmuz 2025’de Londra’da düzenleyeceği Uluslararası Sanat Terapileri Kongresinde sunulmak üzere kabul edildi. 4 Temmuz’da birçok akademisyen ve sanat terapisi uzmanıyla verilerimizi konuşacağız.
Ayrıca, Projemizde sanat eğitmenimizin yönettiği sanat eğitimi alanında eğitici ve yaratıcı aktivitelerimiz bulunuyor. Şanlıurfa’da, özel bir okulun bünyesindeki okul öncesi çocuklarla bu deneyimi yaşadık. Çocuklarla Karahantepe’yi oyunlar aracılığıyla buluşturduk. Çocuklar farklı sanatsal alanlarda yaratıcılıklarını gösterdiler. Sonrasında, öğretmenleri aracılığıyla sanat eserlerini kendilerinden dinleyip ölçme ve değerlendirme yapıldı. Bu sonuçlar da, sanat eğitimi ile ilgili bir kongrede paylaşılacak. Projenin çok önemli bir özelliği, yaptıklarımızın etkisinin ölçülüp değerlendirilmesidir. Ölçme ve değerlendirme uzmanımızın liderliğinde metodoloji oluşturularak istatistiksel değerlendirmeler ve analizler yapılmaktadır.
Projenin diğer kısımlarına geçmeden önce, iki önemli unsurdan bahsetmek isterim. İlki, Taş Tepeler’de ortaya çıkan kemik ve heykellerin görsel olarak yaşam ve ölüm döngüsünü çağrıştırdığından kazı ekibi sık olarak bahsetmektedir. Bu kavramlar ve görseller herkesi heyecanlandırmayabilir; bazen de negatif duygular uyandırabilir. Biz, projemizde ve atölyelerimizde işin uzmanları olarak hikayelerin nasıl yansıtılabileceğini, öğretmeyi ve arkeolojik yapılarla oluşabilecek her türlü duyguyu atölyelerimizle kapsayıp dönüştürmeyi hedefliyoruz.
Dış mekanlar, sanat terapisi uygulamalarında, kişilerin yaşam döngüsüyle karşılaşmalarına ve iç dünyalarına yönelik keşif yapmalarına olanak tanıyan kapsayıcı alanlar olarak kabul edilmiştir (Wardle, 2023).
İkincisi, atölyeleri kazı alanında yapma isteğimiz bu alanda yapılan çalışmalardan kaynaklanıyor. Dış mekanlar, sanat terapisi uygulamalarında, kişilerin yaşam döngüsüyle karşılaşmalarına ve iç dünyalarına yönelik keşif yapmalarına olanak tanıyan kapsayıcı alanlar olarak kabul edilmiştir (Wardle, 2023). Ayrıca, dış mekanlarda yapılan uygulamaların daha güvenli bir alan hissi uyandırması ve daha yakın bir bağ kurulmasına izin vermesi nedeniyle kişideki özgüveni, iyilik halini ve motivasyonu artırdığı gösterilmiştir (Joschko ve ark., 2023).

Dönüşüm Deneyimleme Projesi’nin diğer önemli basamaklarını da anlatmak isterim. Disiplinlerarası çalışma, projemizin bir diğer hedefidir. Kazı alanında çalışan arkeologlar, antropologlar ve doğa bilimciler gibi birçok disiplin ile Karahantepe’yle ilgilenen mimarlık, turizm, kültürel miras, kültür ve sanat gibi birçok alanda çalışanlar bulunuyor. Bu projede, disiplinlerarası etkileşim sağlayarak, farklı disiplinlerin bilgi birikimlerini, kazı alanındaki gözlemlerini ve kazıdan elde edilenleri bir araya getirerek etkileşimlerini hedefliyoruz. Daha açıklayıcı bir ifadeyle, yazının başında belirttiğim üzere, toplanan verilerin yaratıcılıkla organize edilerek bilgilere dönüşmesini bu disiplinlerle yapacağımız atölyelerle gerçekleştirmek istiyoruz. Bu kısım, disiplinlerden gelecek talep doğrultusunda değerlendirilecektir.Karahantepe’de ve Taş Tepeler’de Sanatsal Faaliyetlerin yürütülmesi, Ulusal-Uluslararası Sergilerle ve tanıtımlarla bu faaliyetlerin sürdürülebilirliği de diğer önemli hedeflerimizdendir.
Kazı alanında çalışan arkeologlar, antropologlar ve doğa bilimciler gibi birçok disiplin ile Karahantepe’yle ilgilenen mimarlık, turizm, kültürel miras, kültür ve sanat gibi birçok alanda çalışanlar bulunuyor.
Dönüşüm Deneyimleme Projesinin başka önemli bir adımı, Hikayelendirme çalışmalarıdır. Karahantepe ve Taş Tepeler Arkeolojik yapıları, kazı alanları, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesinin Neolitik dönem eserleri akademik bilgi ışığında sanat terapisi tekniklerinden yararlanılarak hikayelendirilecektir. Aynı şekilde, bu kısımda da niceliksel ve niteliksel analizler yapılacaktır. 21-22 Nisan 2025’te Şanlıurfa’da Dönüşüm Deneyimleme Projesi’nin açılışının ardından, Harran Üniversitesi’nde Mimarlık, Turizm, Güzel Sanatlar Eğitimi, Eğitim Fakültesi, Kültür ve Sanat, İktisadi Bilimler, TV-Sinema, Fen-Edebiyat Fakültesi gibi bölümlerden akademisyen ve sanatçıların, kültür varlıkları alanında çalışan uzmanların ve Karahantepe ile ilgili davetlilerin katılacağı “Karahantepe’nin Disiplinlerarası Keşfi: Taş ve Tılsım” çalıştayını gerçekleştireceğiz.
Çalıştay sonunda bir ilk olarak alanında uzman kişilerle sanat terapisi ile deneyimleme atölyesi de yapılacaktır. Ayrıca, 21 Nisan 2025’de eşzamanlı olarak, Açılış ile birlikte, 2019’dan bu yana her sene Kuratör Doç. Dr. Emine Teker ‘in yaptığı 2025 yılı ‘Taş ve Tılsım’ temasıyla GöbeklitepeArt Uluslararası Karma Sergisi düzenlenecektir. Projemizin, atölyelerinin Karahantepe’de yapılabilmesi gibi gerekli desteklerin sağlanabilmesi, projemizi daha yakından tanıtabilmek için konuyla ilgili resmi makamları da açılışımıza davet ettik. Bugüne kadar emeğimize ve çalışmalarımıza destek veren başta Harran Üniversitesi olmak üzere herkese teşekkür ederiz. Sonsöz olarak diyebilirim ki, yaratıcılığınızla karşılaşmak istiyorsanız, Dönüşüm Deneyimleme Projesi’nde buluşalım.
Karahantepe’de Dönüşüm Deneyimleme Projesi açılış daveti
‘’Dönüşme isteği geldiğinde taşa dokunmak tılsım etkisi yaratır.’’ Kasım 2021’de Karahantepe ile tanışmam, hayatı kazımaya dair merakım, mesleki birikimim ve en önemlisi sanat terapisine duyduğum sevgi ve mesleki tutku ile hayalimdeki projeyi gerçekleştirmeye dair ilk adımı attım. Sanat terapisinin insan zihnini ve duygularını yaratıcılığa dönüştürme gücüyle, Karahantepe’deki arkeolojik hikâyeyi birleştiren; burada ve Taş Tepeler’de sanatsal faaliyetler düzenleyen; tüm bu etkinliklerin toplumsal etkisini ölçüp değerlendiren ve Şanlıurfa ile bölgenin sosyo-kültürel kalkınmasına katkı sağlayan ve disiplinlerarası bir çalışmayı hedefleyen Dönüşüm Deneyimleme Projesi, kadınların cesur adımlarıyla doğdu. Doç. Dr. Emine Teker (Proje yürütücüsü, Sanat eğitimcisi, Ressam) ve Doç. Dr. Derya Evran’ın (Proje yürütücüsü, Ölçme ve Değerlendirme Uzmanı) katılımıyla bugün inovatif ve yenilikçi bir proje haline geldi.
Neolitik dönem, insanlık tarihinde yeni yaşam biçimlerinin, öğrenimlerin ve keşiflerin başladığı bir dönemdir. Taş Tepeler, Neolitik dönem insanının kendisiyle, doğayla ve çevresiyle kurduğu ilişkiyi semboller ve hikâyeler aracılığıyla anlattığı, Şanlıurfa’da yer alan eşsiz bir kültürel mirastır. Karahantepe ise, insana dair yapıların ön planda olması ve duyguları tetikleyici etkisiyle “dönüşüm yeridir”.
Sanat terapisinde farkında olmadan yapılan bir şey veya oluşturulan bir sembol, tılsım gibi dönüştürücü bir etki yaratır; tıpkı Karahantepe’de taşa dokunarak ve yontularak oluşturulan yapıların bizlerde bıraktığı etki gibi. Bu bağlamda, Karahantepe’de projemiz, zihinlerin buluştuğu, farklı disiplinlerin ve ziyaretçilerin yaratıcılığı keşfettiği bir süreçtir.
21 Nisan’da Harran Üniversitesi’nde gerçekleşecek Proje Açılışı ile eş zamanlı olarak 2025 yılı ‘Taş ve Tılsım’ temasıyla GöbeklitepeArt Uluslararası Karma Sergisi düzenlenecektir. 21-22 Nisan tarihlerinde ise “Karahantepe’nin Disiplinlerarası Keşfi: Taş ve Tılsım” Çalıştayı gerçekleştirilecektir. Sizleri 21 Nisan’daki açılışımıza ve sergimize davet ediyoruz.
Kaynakça
Abraham, A. (2018a). The neuropsychology of creativity. Current Opinion in Behavioral
Sciences, 27, 71–76. https://doi.org/10.1016/j.cobeha.2018.09.011
Abraham, A. (2018b). The neuroscience of creativity. https://doi.org/10.1017/9781316816981
Abraham, A (2024). The Creative Brain: Myths and Truths. MIT Press.
Case, C., Dalley, T. & Reddick, D. (2023). The handbook of Art Therapy. Routledge.Fourth edition.
Case, C., Dalley, T. & Reddick, D. (2023). The handbook of Art Therapy. Routledge.Fourth edition.
Çoban, G.S. (2021). Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kendini Gerçekleştirme Basamağında Gizil Yetenekler. Eurpean Journal of Educational & Social Sciences. 6(1), 111-118
Erdem, N. (2017). Narsisizm ve Yaratıcılık. Yapı Kredi Yayınları
Hilbuch, A., Snir, S., Regev, D., & Orkibi, H. (2016). The role of art materials in the transferential relationship: Art psychotherapists’ perspective. the Arts in Psychotherapy, 49, 19-26. https://doi.org/10.1016/j.aip.2016.05.011
Joschko, L., Pálsdóttir, A. M., Grahn, P., & Hinse, M. (2023). Nature-Based Therapy inIndividuals with Mental Health Disorders, with a Focus on Mental Well-Being and Connectedness to Nature—A Pilot Study. International Journal of Environmental Research and Public Health, 20(3), 2167.
Karul N. (2021). Buried Buildings at Pre-Pottery Neolithic Karahantepe. Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi. 82: 21-31.
King, J. L., Kaimal, G., Konopka, L., Belkofer, C., & Strang, C. E. (2019). PracticalApplications of Neuroscience-Informed Art Therapy. Art Therapy, 36(3), 149- 156. https://doi.org/10.1080/07421656.2019.1649549
May, R. (20212). Yaratma Cesareti. Metis Yayınları.
Ramey, C. H., & Chrysikou, E. G. (2014). ‘’Not in their right mind’’: the relation ofpsychopathology to the quantity and quality of creative thought. Frontiers in Psychology, 5. https://doi.org/10.3389/fpsyg.2014.00835
Wardle, A. (2023). Landscape of loss: art therapy outdoors and traumatic bereavement.
International Journal of Art Therapy, 29(3), 174-180. https://doi.org/10.1080/17454832.2023.2267109