PISA 2025’in yabancı dil değerlendirme modülü, Türkiye gibi genç nüfusa sahip ülkeler için büyük bir fırsat sunuyor. Ancak bu süreç stratejik planlama ve eğitim reformlarıyla desteklenmediği takdirde, yalnızca sıralamalardaki yerimizi göstereceği açıktır.
Türkiye’nin dil yeterliği konusundaki çalışmaları uzun zamandır yakından takip ediyorum. Özellikle ülkemizin diğer ülkeler bağlamındaki yerini analiz etmeye özen gösteriyorum. Bu alandaki tek referansımız, geçerlik açısından bazı soru işaretleri bulunan İngilizce Yeterlik Endeksi (EPI). OECD’nin PISA 2025 kapsamında ilk kez yabancı dil yeterliliğini değerlendirecek bir modül sunacağı açıklandı. Uluslararası standartlarda bir değerlendirme yapmak cazip görünse de, Türkiye’nin mevcut eğitim sistemindeki yapısal sorunlar ve dil eğitimi politikaları bu tür bir değerlendirmenin etkili olup olmayacağı konusunda soru işaretleri yaratıyor. O halde bu alanda ortak bir dil oluşturmak için önce mevcut kaynaklara yakından bakalım.
PISA (Programme for International Student Assessment)
PISA, OECD tarafından her üç yılda bir düzenlenen uluslararası bir değerlendirme programıdır. Bu program, 15 yaşındaki öğrencilerin okuma, matematik ve fen bilimleri gibi temel alanlardaki bilgi ve becerilerini ölçmeyi hedefler. PISA, elde ettiği verilerle eğitim politikalarının geliştirilmesi ve iyileştirilmesi için önemli bir kaynak teşkil eder.
EPI (English Proficiency Index)
EPI, dünya genelinde İngilizce öğrenen bireylerin dil yeterlik seviyelerini ölçen ve ülkeler arası karşılaştırma yapılmasını sağlayan bir göstergedir. Bu endeks, genellikle yetişkinlerin İngilizce okuma ve dinleme becerilerini değerlendiren çevrimiçi testlerden elde edilen verilere dayanır.
EPI, dünya genelinde İngilizce öğrenen bireylerin dil yeterlik seviyelerini ölçen ve ülkeler arası karşılaştırma yapılmasını sağlayan bir göstergedir.
PISA 2025 Yabancı Dil Değerlendirme Çerçevesi
OECD tarafından hazırlanan bu çerçeve, 15 yaşındaki öğrencilerin yabancı dil yeterliliklerini ölçmek için kullanılan yaklaşımlar, değerlendirme yöntemleri ve politikaların ana hatlarını sunuyor.
Belgenin ana hatları
Bu çerçeve toplam altı bölümden oluşuyor:
Yabancı dil öğrenimini değerlendirmenin politik önemi: Yabancı dil öğreniminin faydaları ve değerlendirme ihtiyacı ele alınır.
Yabancı dil yeterliği tanımı: Yabancı dil becerileri ve yeterlik seviyeleri tanımlanır.
Yabancı dil değerlendirmesi için hedef yapıların belirlenmesi: Dil becerilerini ölçmek amacıyla kullanılan ölçütlerin detayları açıklanır.
Yabancı dil becerilerinin değerlendirilmesi: Dil becerilerinin ölçüm yöntemleri ve faktörleri incelenir.
Arka plan anketleri çerçevesi: Yabancı dil öğrenimini etkileyen etkenler anketlerle analiz edilir.
Yabancı dil becerilerinde yeterliğin raporlanması: Değerlendirme sonuçlarının nasıl raporlandığı açıklanır.
Türkiye bu çerçevede yer alacak mı?
Türkiye, PISA 2025 uygulamasına katılım hazırlıklarını sürdürüyor. Bu kapsamda, 16 Nisan – 10 Mayıs 2024 tarihleri arasında 24 ildeki 56 okuldan 2200 öğrencinin katılımıyla PISA 2025 Pilot Uygulaması gerçekleştirildi. Ayrıca 13-15 Ocak 2025 tarihleri arasında PISA 2025 Nihai Uygulama Bilgilendirme Çalıştayı düzenlendi. Ancak Türkiye’nin PISA 2025’teki yabancı dil değerlendirme modülüne katılıp katılmayacağı konusunda resmi bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Dil Eğitimi ve PISA’nın kapsayıcılığı
PISA, uluslararası karşılaştırmalar için bir temel sağlasa da, her ülkenin eğitim sistemi ve sosyo-ekonomik gerçeklikleri farklıdır. Türkiye’deki dil eğitimi, özellikle devlet okullarında, büyük ölçüde teoriye dayalıdır ve uygulama eksiklikleri ile bilinir. Öğrencilerin okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerilerindeki eksiklikler, yalnızca bu tür bir modüle katılım göstererek giderilemez. Son olarak PISA’nın ölçüm araçlarının Türkiye’nin eğitim gerçekliklerini ne kadar yansıtabileceği tartışmalıdır.

Katılımın amaçları ve beklentiler
Türkiye’nin PISA 2025’teki yabancı dil modülüne katılımı, elde edilecek verilerin niteliği ve bu verilerin eğitim politikalarına nasıl yansıyacağı açısından değerlendirildiğinde, gerçekçi bir planlama gerektiriyor. Eğer bu süreç yalnızca sıralamalarda bir yer edinmek için bir hedef olarak belirlenirse, sonuçlar eğitimde kalıcı bir dönüşüm sağlamaktan uzak kalabilir.
Dil eğitiminin temel sorunları
Türkiye’de dil eğitiminin temel sorunları şunlardır:
Öğretmen niteliği: Öğretmenlerin yeterlik seviyeleri çeşitlilik göstermektedir.
Materyal yetersizliği: Ders kaynakları genellikle güncel değildir.
Müfredat yoğunluğu: Dil becerileri için yeterli zaman ayrılamamaktadır.
Uygulama eksiklikleri: Öğrenciler yabancı dili aktif bir şekilde kullanma şansı bulamamaktadır.
Bu sorunlar çözülmeden PISA gibi bir modülde başarılı olmak zor görünmektedir.
Sonuç: Fırsat mı, risk mi?
PISA 2025’in yabancı dil değerlendirme modülü, Türkiye gibi genç nüfusa sahip ülkeler için büyük bir fırsat sunuyor. Ancak bu süreç stratejik planlama ve eğitim reformlarıyla desteklenmediği takdirde, yalnızca sıralamalardaki yerimizi göstereceği açıktır.
Eğitim politikalarının şekillenmesinde güvenilir veri ve analizlerin rolü büyüktür. Bu nedenle, PISA 2025’in sunduğu fırsatları değerlendirmek, eğitim sistemimizin güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek adına kritik önemdedir. Eğer bu fırsat stratejik bir avantaja dönüştürülürse, Türkiye’nin dil eğitimi politikalarında köklü bir dönüşüm sağlanabilir.

