İnsanlar genellikle penislerin sadece güçlü ve heybetli hayvanlarda var olduğu yanılgısındadırlar. Fakat solucanlardan böceklere doğada pek çok türün erkeklerinde oldukça gelişmiş, sizi kıskandıracak şekil ve büyüklüklerde kopulasyon organları bulunur.
Doğanın karmaşık dünyasında, milyarlarca yıllık evrimsel süreç canlıları hayatta kalma ve üreme mücadelesinde son derece etkili adaptasyonlarla donatmıştır. Bu süreçte gelişmiş ve insanlık tarihinin en eski sembollerinden biri haline gelmiş, mitolojiden edebiyata her yerde gücün ve bereketin simgesi olmuş bir organ vardır. Spermlerin yumurtalara ulaşmasını sağlayan kopulasyon (çiftleşme) organı penisler, tek bir amaca hizmet eder gibi görünseler de genellikle uzun ve ince, tüpe benzer yapıları türden türe şaşırtıcı derecede çeşitlilik gösterir. İnsanlar genellikle penislerin sadece güçlü ve heybetli hayvanlarda var olduğu yanılgısındadırlar. Fakat solucanlardan böceklere doğada pek çok türün erkeklerinde oldukça gelişmiş, sizi kıskandıracak şekil ve büyüklüklerde kopulasyon organları bulunur.
Öyle ki, penis sayısı bile bazı türlerde farklıdır. Mesela kulağakaçan veya kıstırgaç diye bilinen Nala lividipes böceğinin iki penisi vardır ve erkeklerinin bazıları sağ, bazıları sol penisleriyle çiftleşmeyi tercih ederler. Kimi karıncayiyenlerin de (Ing. Echidna) mitolojik canavrlara benzeyen dört başlı penisleri vardır.

Bir de Cem Yılmaz’ın G.O.R.A. filmindeki Anarşa gezegeninden Rendroy karakterinin doğuştan üç tane var.
Doğada penis yapıları ok gibi sert olanlardan dikenlilere ve hatta kopup tekrar oluşanlara kadar pek çok şekil, boyut, hacim ve stratejiyle donanmışlardır. Hatta penis şekil ve boyutları herhangi bir canlı örneğinin hangi türe ait olduğunu anlamaya yarayan anahtar yapılar olmuştur. Birbirine tıpatıp benzeyen türlerde bile penis yapısı büyük değişkenlik gösterebilir. Bunun nedeni penis yapılarının yüksek bir evrimleşme hızına sahip olmasıdır. Bir özelliğin yakın akraba türler veya aynı türün farklı popülasyonları arasında kısa sürede belirgin farklılıklar göstermesi, yüksek evrimleşme hızına işaret eder. Bir özelliğin hızlı evrimleşmesi evrim biyologlarının her zaman merceğine takılan bir konudur çünkü nadiren özellikler ortalamadan çok daha hızlı evrimleşebilir. Penislerin hızlı evriminin nedeni de doğal olarak oldukça ilgi çekici bir konudur. Bu çeşitliliğin hızla ortaya çıkmasını sağlayan en etkin itici güç ise bu yazı dizisinin ana konusu olan Darwin’in eşeysel seçilim teorisidir.
19. yüzyılda, yani daha önceki yazılarda bahsettiğim o eşeysel seçilime ve dişi seçiciliğine itiraz edilen devirlerde, penis çeşitliliğinin nedeni olarak doğal seçilim gösterilmeye çalışılıyordu. Örneğin, dişilerin üreme açıklığı yani vajinal yapılarıyla erkeklerin penisleri arasında anahtar-kilit özelliği olması bir türün sağlıklı bireyler üretebilmesi için önemlidir. Özellikle böcekler gibi sert dokudan oluşmuş kopulasyon organlarına sahip türlerde, anahtar-kilit yapısı farklı türlerin kazara çiftleşip verimsiz hibrit yavrular üretmesini engeller. O yıllarda vajina ve penis evrimini hızlandıran temel bir özellik olarak bu gösteriliyordu, fakat bu teori deney ve gözlemlerle pek de destek görmedi. 1990’lara kadar penislerin hızlı evriminin nedenleri açık değildi, ancak günümüzde mevcut kanıtlar eşeysel seçilimin penis evriminde büyük rol oynadığını gösteriyor. Yani dişilerin belirli şekil ve boyutlardaki penisleri tercih etme eğilimi veya penislerin sperm rekabetinde rakiplere karşı avantaj sağlayacak özelliklere sahip olması sayesinde bu organlar hızla farklılaşabiliyorlar.

Büyük olasılıkla dişi seçimine dayalı olarak farklılaşan türlere en iyi örneklerden biri insanların da içinde olduğu primatlardır. Primatların çok ya da tek eşli olmak gibi üreme stratejileriyle ilişkili olarak birbirinden farklı testis büyüklüklerine sahip olduklarından bahsetmiştim (Bakınız önceki yazı – Sperm orduları ve erkekler arasında evrimsel bir yarış). Benzer şekilde primatlar içinde penis, tüm organlar arasında en değişken olanlardan biridir. Uzunluğunda, genişliğinde, kalınlığında, biçiminde ve yüzey dokusunda türden türe radikal farklılıklar vardır. Ben bu yazıyı hazırlarken severek takip ettiğim iflscience (i fucking love science) adlı bilim sitesinde gorillerin inanılmaz derecede küçük penisleri üzerine bir yazı ve podcast yayınlandı. Çünkü gerçekten küçükler, dolayısıyla ilgi çekiyorlar! Erekte olmuş bir goril penisi sadece 3-4 santimetre uzunluğundadır. Şempanzelerin ise insanlara oranla çok daha büyük testisleri olmasına rağmen, penisleri en fazla 6-7 santimetredir ve uca doğru sivrileşen ince bir yapısı vardır. Bir sebzeye benzetmek gerekirse gerçek anlamda bir bamyadır. İnsanlarda ise penis, diğer maymunların hemen hepsinden önemli ölçüde daha büyük, daha uzun ve daha kalındır.

Peki neden insanların primat akrabalarından bu derece farklılaşmış, görece daha sade ve büyümüş kopulasyon organları var? Yanıt ilk önceleri sperm rekabetinde aranmış, insan penisinin evriminde, özellikle atalarımız olan türlerde sperm rekabetinin önemli bir rol oynadığına dair teoriler öne sürülmüştür. Bu teorilerden birine göre, penis ne kadar büyükse, sperm boşaldığında yumurtaya o kadar yakın olur ve bu da döllenme şansını artırır ve rakiplere karşı avantaj sağlar. Bu teori, dişilerin tek bir erkekle çiftleştiği ve sperm rekabeti olmayan gorillerde neden çok küçük ve basit bir penisin yeterli olduğunu açıklayabilir. Diğer bir teori ise insan penisinin belirgin bir başı (glans) ve koronal sırtı (başın etrafındaki halka) ve hafif eğik yapısı olması nedeniyle, vajinaya daha önce boşalmış diğer erkeklerin spermlerini yerinden oynatmak için bu şekilde evrimleşmiş olabileceğini öne sürer. Bu hipotezi test etmek amacıyla, evrimsel psikolog Gordon Gallup ve meslektaşları bir dizi ilginç deney gerçekleştirmiş. Satın alınan yapay penisler, yapay bir vajina ve mısır nişastasından yapılmış yapay bir semen kullanarak farklı penis şekillerinin semeni hareket ettirmekte ne kadar başarılı olduğunu test etmişler. Sonuçlara göre belirgin glans ve koronal sırtı olan gerçekçi penis modelleri, pürüzsüz ve düz olanlara kıyasla vajinadaki mısır nişastasını daha etkili bir şekilde yerinden oynatabiliyormuş. Deneyler, insan penisinin anatomik özelliklerinin sperm rekabeti için evrimleşmiş olabileceği hipotezini destekleyen kanıtlar sunmuş olmasına rağmen, büyüklüğü konusunda pek de açıklama getirememiştir. Ayrıca bu teoriler sperm rekabetinin çok yoğun olduğu şempanzelerde neden tam tersi bir üreme yapısının evrildiği gerçekliği ile de çelişiyor. Yine de şekil açısından bu özellikleri atalarımızdan devralmış olma ihtimalimiz hâlâ var.

İnsan penisinin diğer primatlarınkinden önemli bir farkı ise, bakulum denen penis kemiğine sahip olmamasıdır. Bu yapısal farklılık atlardan fillere ve balinalara kadar pek çok başka memeli türünde de gözlenir, yani onların da kopulasyon organları kemiksizdir. Bu kemikli veya kemiksiz olma durumu, dişilerin penis üzerinde seçim yapmaları sonucu evrilmiş olabilir. Muhtemelen kadınların sağlıklı erkekleri seçmesine yarayan bazı özelliklerden biri de bir kemiğe ihtiyaç duymadan da erekte olmayı becerebilen bir penis yapısıdır. Gerçekten sağlıklı veya güçlü erkekler kemik yardımı olmadan da sert bir ereksiyon gösterebilir ve dişiler kafa karıştırıcı bir engel olmadan tanı koyabilirler. Bu süreçte kemik kaybolmuş olabilir. Fakat bu durum kemiğin bazı türlerde neden yok olduğunu açıklasa da hâlâ neden insanlarda daha büyük ve daha geniş penislerin evrimleşmiş olduğunu anlatmaya yetmiyor. Bu noktada ise yapılan daha yeni araştırmalar penislerin tüm boyutlarıyla estetik olarak algılanmaya muhtaç, cinsel haz sağlayıcı yapılar olarak evriliyor olabileceğini gösteriyor.

Diğer primatların aksine, bizim türümüzün dişileri, yumurtlama dönemlerini gizli şekilde geçirmek üzere evrimleşmiştir, yani yumurtlama dönemi dışarıdan pek de belli olmaz. Bu da çiftleşme eylemlerinin döllenme ile sonuçlanma olasılığını diğer türlere kıyasla oldukça düşük hale getirir. Dolayısıyla, dişilerin önce görsel, ardından deneyimsel olarak eş seçimi yaptığı bir senaryo ortaya çıkar ve bu durum sosyal tek eşli bir tür olmakla uyumludur (Bakınız önceki yazı – Tek eşlilik mi, çok eşlilik mi?). Bu bağlamda, penis evrimi sadece estetik bir perspektifle değil, aynı zamanda işlevsel bir bakış açısıyla da değerlendirilmelidir. Penis hem çiftleşme öncesi görsel değerlendirmelerde hem de çiftleşme sırasında deneyimlenen haz verici fiziksel özelliklerle ilgili olarak eşeysel seçilimin etkisi altında olmalıdır. Örneğin, kıyafetlerin yaygınlaşmasından önce penis hem potansiyel eşler ve hem de rakipler tarafından doğrudan gözlemlenebiliyordu. Bu durum, dişilerin eş seçimini şekillendiren önemli bir faktör olmuş ve insan penisinin evriminde derin izler bırakmış olmalıdır. Öte yandan böyle bir penisin üreme avantajı sağlayabilmesi, yumurtalarının döllenmesi vakit alan dişinin haz aracılığıyla çiftleşmeye daha kolay ikna edilebilmesini sağlayabilir. Eklemek gerekir ki penis evriminde kaçınılmaz olarak iklim ve gıda gibi çevresel faktörler de rol alıyor olabilir. Örneğin, tropikal iklimlerde yaşayan insan penislerinin, daha soğuk iklimlerde yaşayanlara göre farklı özellikler gösterdiği aşikardır. Fakat bunun nedeni ten rengi veya vücut büyüklüğü gibi başka özelliklerin penis evrimini dolaylı olarak etkilemiş olması da olabilir. Kısacası yukarıda saydığım tüm bu nedenler kolektif olarak penis evriminde etkili olmuş ve olmaya devam ediyordur.
İnsan dışındaki primatlarda bizde olmayan bir diğer yapı ise keratinize olmuş dikensi veya tomruk yapılardır. Bu tür yapıların genellikle sperm rekabeti sırasında önceki erkeklere ait spermlerin yok edilmesi veya çiftleşme sırasında kenetlenmeyi uzatarak dişiyi monopolize etme motivasyonu nedeniyle evrimleştiği düşünülüyor. Fakat pek çok memeli türünün dikenli ve dikensiz penise sahip olması ve sperm rekabeti yoğunluğu arasında bağlantıya bakıldığında enteresan olarak aralarında bir ilişkili bulunamamıştır. Bu durumda dikenlerin dişi hazzıyla ilişkili olabileceği düşünülüyor. Yani büyüklük dışında da haz verici özelliklerin evrimi söz konusu olabilir.

Bu dikensi yapılar, sadece memelilere özgü değil; böcekler, sürüngenler gibi birçok farklı canlı grubunda da gözlemlenir ve haz verici olmaktan ziyade, travmatik ve dişiye zarar verici fonksiyonlarıyla bilinirler. Özellikle böcekler üzerinde yapılan çalışmalar, bu tür penis dikenlerinin dişinin üreme organına zarar vererek, başka erkeklerle kısa süre içinde çiftleşmesini engellediğini ve böylece kendi spermlerinin dölleme şansını artırdığını göstermektedir. Özellikle tohum böcekleri (Ing. Seed beetles) bol dikenli kopulasyon organlarıyla meşhurdurlar ve eşeysel çatışmanın çarpıcı bir göstergesi olarak karşımıza çıkarlar.
Eşeysel çatışma, evrimsel biyolojide, aynı türün erkek ve dişi bireylerinin farklı üreme stratejileri nedeniyle yaşadıkları bir tür “çekişme” olarak tanımlanabilir. Bu konuya daha sonraki bölümlerde ayrıntılı olarak değineceğim. Dişinin üreme organına zarar veren dikenli penisler, erkeğin kendi genlerini bir sonraki nesle aktarma şansını artırırken, dişinin üreme başarısını azaltmaktadır. Oysaki dişi daha fazla erkekle çiftleşip çevreye uyum başarısı yüksek daha çok yavru doğurma eğilimindedir. Dolayısıyla, her iki cinsiyet de üreme başarısını maksimize etmeye çalışırken ortaya bir çatışma çıkar ve pek çok karşılıklı adaptasyonlara yol açar. Çatışmanın bolca yaşandığı bir diğer ekstrem örnek ise pirelerdir. O küçük ve evde istenmeyen türlerden olan Cimex erkekleri dişiler tarafından da pek istenmese gerek. Çünkü bu tür de erkekler, dişinin karnını delip sperm hücrelerini doğrudan kan dolaşımına enjekte eder. Erkeğin açtığı bu delik açık bir yara oluşturur ve dişiyi enfeksiyonlara karşı savunmasız hale getirir. Ayrıca semen sıvılarının kan dolaşımına girmesi, dişide bir bağışıklık tepkisini tetikleyebilir. Her halükârda üremek dişi için oldukça travmatik bir deneyim olurken bu türde erkekler başka erkeklere de aynı şekilde sperm enjekte ederler fakat bunun nedeni gizemini koruyor.

Penisler bu çatışmanın bir sonucu olarak sadece dikenler oluşturmakla kalmayıp, dişinin üreme yolunu tıkayacak şekilde kırılıp tıkaç görevi görebilecek kadar ileriye gitmişlerdir. Örneğin, örümcek türlerinde erkekler, çiftleşme sırasında penislerini dişinin içinde bırakarak rakiplerinin erişimini engeller. Bu durum, genellikle erkeğin ölümüne neden olsa da türün devamı açısından evrimsel bir avantaj sağlar. Benzer şekilde, bal arılarında da erkekler, kraliçe ile çiftleştikten sonra penislerini ve bazı iç organlarını kraliçenin vücudunda bırakarak ölürler. Bu sayede kraliçenin üreme yolu bir süreliğine tıkanır ve diğer erkekler gelene kadar spermlerin yer çekimine yenik düşmesi engellenir. Bu önemli bir özelliktir çünkü bal arıları uçarken çiftleşirler.
Başka şanslı erkekler ise dişiye tıkaç olarak bıraktığı penisini tekrar tekrar yeniden oluşturabilir. Özellikle bu işte en usta ve şimdiye kadar bulunan en hızlı türler bazı rengârenk desenleriyle bilinen deniz salyangozlarıdır. Araştırmacılar bu canlının çiftleşme sırasında partnerinde bıraktığı penisini 24 saat içinde tekrar geliştirdiğini gözlemlediler. Dahası bu canlılar hem dişi hem erkek organları aynı anda aktif olan ve çiftleşirken her iki rolü de üstlenen simultane hermafroditler olduklarından, penisleri yokken dişi olarak çiftleşmeye devam ederler. Herhalde libidosu en yüksek canlı olmaya aday olabilirler.

Bir başka travmatik penis türü ise pirelerinkine benzer, bir enjektör gibi olan iğne penislerdir ve bazı türlerde bir vajinaya dahi ihtiyaç duymazlar. Doktora danışmanım Prof. Steve Ramm bu tür bir solucanın keşfiyle bilinir. Macrostomum hystrix denen bu deniz solucanı hermafrodit olmasına rağmen başka yakın akraba türleri gibi karşılıklı olarak “normal” bir şekilde çiftleşmez. Bunun yerine ya partnerinin vücudunun herhangi bir yerine sapladığı stilet denen (Ing. Stylet) iğnemsi penisiyle rastgele bir yerlere spermlerini bırakır ya da bir partner bulamadığında penisini kendi kafasına saplayarak kendi kendini döller. Evet, kafasından! Fakat hala bu spermlerin nasıl kuyruk kısmındaki yumurtalara ulaşıp döllenmenin gerçekleşebildiğini bilmiyoruz.

Sperm rekabetine karşı geliştirilmiş kopulasyon organlarına dönersek, önceki erkeklerin spermlerinin yerini değiştirmeye yarayan ve kendi spermlerinin öne geçmesini sağlayan şekilde evrilmiş penisleri de unutmamak gerekir. Özellikle Odonata grubu böcekler yani yusufçuklarda penise ek olarak adegus denen kaşık gibi yapılar vardır. Bu yapılar dişinin depoladığı önceki semeni sıyırıp çıkarabilir.

Memelilerde de bahsi geçen bakulum denen penis kemikleri bu iş için benzer şekillerde özelleşebilir. Mesela Manchester Metropolitan Üniversitesinden Charlotte Brassey ve ekibi köpekler, kurtlar, aslanlar, ayılar, su samurları, morslar ve minkler dahil olmak üzere 82 türün bakulumlarını 3 boyutlu görüntüleme kullanarak karşılaştırdıklarında, penis kemiği şeklinin, sperm rekabetine hizmet edecek şekilde evrimleşmiş olduğunu gösterdiler. Kendisinin taktire şayan bir penis kemiği koleksiyonu var.

Tüm hayvan gruplarının hepsinde bildiğimiz anlamda penis yapısı yoktur. Örneğin balıkların çoğunda yumurtalar ve spermler dişi ve erkeklerin vücutlarının dışında, suda birleştiği için (dış döllenme) spermler genellikle bir açıklıktan salınır. Kuşların ise yalnızca %1-3 kadarında penis vardır. Çoğu kuşta kloak denilen dudak gibi bir arka açıklık bulunur ve bu açıklıkların birbirlerine dokunmasıyla (hızlı bir öpüşme gibi) çiftleşme sağlanır. Penisleri olan kuş türleri arasında ise ördekler, uçamayan kuşlardan devekuşu ve emular vardır, ve bu türlerin çoğu kuşların evrim ağacındaki en eski dallarına aittir. Yani kuşlar dinozor atalarında miras aldıkları penislerini evrimleri sırasında bir noktada kaybetmişlerdir.
Penisi olan tüm kuşlar arasında, vücut boyutu ile penis boyutu oranı açısından en ilginç olan ise ördeklerdir. Özellikle bir ördek türü, tüm omurgalı hayvanlar arasında en iyi donanıma sahip olanıdır. Küçük Arjantin Göl Ördeği’nin (Oxyura vittata) toplam boyu 30 santimetre kadar iken penisi yaklaşık 42 santimetre uzunluğundadır. Böylesi uzun bir penise sahip olmalarının nedenini ve bu özellikleri yüzünden nasıl Amerika ekonomisinin en tartışılan konusu oldukları üzerine olan hikâyeyi bir sonraki yazıda anlatacağım.
Son olarak, dünyada bir penis müzesi olduğunu biliyor muydunuz? İzlanda Penis Müzesi, dünyanın en sıra dışı müzelerinden biri olsa gerek. Müzede farklı hayvan türlerine ait penis ve penis parçaları sergilenmektedir.

Bu müzenin kurulmasının ardındaki fikir, tıpkı benim bu yazıda yapmaya çalıştığın gibi, çiftleşme organlarının biyolojik çeşitliliği ve evrimi hakkında farkındalık yaratmakmış. Ayrıca, müze İzlanda kültürüne özgü bir turizm cazibesi haline gelmiş, umarım ben de en kısa zamanda ziyaret etme fırsatı bulurum.