Margaret Rossiter, bilim tarihinin haksızlığa uğramış kayıp bilim kadınlarını gün yüzüne çıkarmak için çalıştı. Bilim adamlarının “kadınları caydırmak için yaptıkları propagandaları, mobingleri, kadınların makalelerine yapılana atıfların kasıtlı silinişini, kasıtlı liyakat eksikliği gibi gösterilme çabalarını” anlatırken kadınların bilimdeki varlıklarının üzerine örtülen kasıtlı kamuflajı kaldırmaya çalıştı.
Yazan: Mine Ataman
Zamanın başından beri buradayız. Hayatın her anını mayaladık, insanın yaşadığı her acıda, paylaştığı her sevinçte benim el izim, kurulan her sofrada bir parça ekmeğim var. Tarih benimle başladı. Bilge kadının elinden bir avuç tohum ile hayata umut ektik, uygarlık biçtik. Bir parça hamur ile insan medeniyetine can verdim. Bilge bir kadın Göbeklitepe’de bir avuç buğdayı toprakla buluşturduğu günden sonra mavi göğün altında sönmeyen bir ateş yandı, cennette ilk sofrayı ben kurdum. Kadınlar yeryüzünün ilk bilgeleriydi. Mevsimleri tanımak, akan ırmakları, yağan yağmurları, doğan bebekleri, büyüyen çiçekleri izlemek, doğanın tüm seslerini, duyulmayanları işitebilen kadınlar çoklu gözlem ve merak eğilimleriyle evrenin kodlarını çözmeye yola çıktılar. Kadın bilgeleştikçe hamuru da insanı da keyifle yoğurdu, bilimi mayaladı. Evrenin sırrı kadim bilgilerdeydi. Kadim bilgiler, doğanın gizemine âşık kadına bahşedilmişti. Elbette kadına verilen “yükte hafif pahada ağır” bilgiler sahibine ağır yükler ve sorumluluklar getirmişti. Kadınlar modern programlamanın temellerini attılar, DNA’nın yapısını ortaya çıkardılar, çevre hareketlerine, yeni genlerin keşfine ilham oldu. Ama kendi tarihlerine ırak düştüler.
Kadın bilgeleştikçe hamuru da insanı da keyifle yoğurdu, bilimi mayaladı. Evrenin sırrı kadim bilgilerdeydi. Kadim bilgiler, doğanın gizemine âşık kadına bahşedilmişti.
Bilimde kadın etkisi
Margaret Rossiter, bilim tarihinin haksızlığa uğramış kayıp bilim kadınlarını gün yüzüne çıkarmak için çalıştı. Bilim adamlarının “kadınları caydırmak için yaptıkları propagandaları, mobingleri, kadınların makalelerine yapılana atıfların kasıtlı silinişini, kasıtlı liyakat eksikliği gibi gösterilme çabalarını” anlatırken kadınların bilimdeki varlıklarının üzerine örtülen kasıtlı kamuflajı kaldırmaya çalıştı. Bilimdeki Amerikan kadınları üzerine çalışan Margaret W. Rossiter’in 1993 tarihli makalesinde, bilim kadınlarının çalışmalarının göz ardı edilmesini anlatarak tarihe “Matilda Etkisi” olarak geçti. Günümüzde binlerce makalede “Matilda Etkisi’nden” bahsediliyor. Rossiter’in “Bir Mucit Olarak Kadın” eserinde, “icatta kadın etkisinin gezegeni iyileştirebileceğini, kadın bilimcilerin itibar görmesi gerektiğini” yazdı.
Kadın bilgeliği ile mayalanan bilim
Antik Yunan’ın büyüleyici astronomu Aglaonike ay tutulmalarını hesaplayabildiği için aşağılanıyordu. Mısır’ın ilk matematikçisi Hypatia’nın eserleri İskenderiye Kütüphanesi’nin yıkılmasıyla kaybolsa da modern zaman bilim insanlarına göre o, “etik cesareti, dürüstlüğü ve entelektüel becerileriyle” antik zamanların bilim büyücüsüydü. Babası onu erkek bir çocuk gibi yetiştirip bilim vaktiyle hiçbir kadının başına geçemediği İskenderiye’deki Neoplatoncu bir okulun başkanı yaptı. Tüm çabalarına rağmen marjinal Hristiyan gruplar tarafından öldürüldüğünde su damıtma aparatını çoktan yapmış, böylece insanlığın uygarlık yolunda ilerlemesine katkı sağlamıştı.
Karyalı Artemisa evrenin ilk botanik bilimcisiydi, pelin otu ile kadınlardaki düşüğü engelleyen ilaçlar geliştirdi. Modern zamanların bilim kadınlarından Tu Youyou pelin otunu kullandığı ilaçla sıtmanın tedavisini buldu ve Nobel aldı.
Gezegenin ilk kadın hekimi Mısırlı Merit Ptah, MÖ 28. Yüzyılda Fravun’un sarayının başhekimiydi. MÖ 13. yüzyılda medeniyetin asma bahçelerinde meşk ettiği Babil’de Tapputi adlı bir parfümcü kadın alkolü arındırmak için imbiği icat etti ve dünyanın ilk kimyageri oldu. Karyalı Artemisa evrenin ilk botanik bilimcisiydi, pelin otu ile kadınlardaki düşüğü engelleyen ilaçlar geliştirdi. Modern zamanların bilim kadınlarından Tu Youyou pelin otunu kullandığı ilaçla sıtmanın tedavisini buldu ve Nobel aldı. Çağdaşı Antik Yunan’ın cesur hekimi Agnodike, erkeklere muayene olmak istemeyen kadınlar için erkek kılığına girdi. Kadınların kocaları onu kıskandıkları için yasa dışı tıp uygulamaları yapıyor iddiasıyla yargıladılar. Atinalı kadınların desteğiyle hem ölümden döndü hem de kadınların hekim olmasına izin veren yasanın çıkmasını sağladı.

Kadınlar farklı coğrafyalarda sadece sofrada kültürü mayalamıyordu. Bilimin çeşitli alanlarında varlıklarını gösterip boylarının ölçüsünü alsalar da bilim tarihine izlerini kazıdılar. MÖ 23. yüzyılda Akadlı astronom En Hedu-Anna bilinen kapsamlı kutsal şiirleriyle tanınır, ölümünden sonra yarı tanrıça ilan edildi. Geçtiğimiz yıllarda Merkür’deki kratere adı verildi.
Kadınlar farklı coğrafyalarda sadece sofrada kültürü mayalamıyordu. Bilimin çeşitli alanlarında varlıklarını gösterip boylarının ölçüsünü alsalar da bilim tarihine izlerini kazıdılar.
Kadınlar, kusurlu erkekler mi?
Aristoteles’e göre kadınlar deformasyonlardır. Kant, “kadınların bilim açısından mimari bir zihne sahip olmadığını düşünüyordu.” Antik zaman görüşlerinden bazılarına göre kadınlar; kusurlu erkekler, doğal deformasyonlardır. Yüzyıllar boyunca bilim tarihinin kadınlarını aklamaya çalışanların elinde kadın ruhu ve beyninin, “azimli, makul, yeterli düşünce yapısından” bahsederek kadınların bilim çabalarını kabul ettirmeye çalıştılar. Charles Darwin’e göre, “evrimsel rekabet erkek beyinlerinin daha fazla gelişmesini sağladı.”
Kadın dehası
Bilimin kraliçesi olarak bilinen gökbilimci ve matematikçi Mary Somerville bile “azim ve zekâm var ama deham yok” diyerek kadınlardan bilim dehaları çıkamayacağına yönelik ön yargıyı ortaya koyuyordu. Kaldı ki kendisi en önemli bilim yazarlarından biriydi. Scientist terimini ilk defa 1834’de yazdığı bir kitap incelemesinde kullanıldı.

Gölgeye sığınan bilim kadınları
Kadınların sınırsız çabalarına rağmen deha yoksunu yakıştırmalar adı sanı tarihe iliştirilmemiş pek çok bilim kadınını kaçmaya, vazgeçmeye veya güvenli bir erkek gölgesine sığınmaya itti. Johanna Gabriele, paleontolog ve fosil beyinleri inceleyen paleonörolojinin kurucusu, en çok dışlananlardan biriydi. Almanya’da yaşamı tehlikeye girene kadar direndi ve en sonunda Harvard’a kabul edince 1939’de ABD’ye göçtü. 19. Yüzyıl astronomu Caroline Herschel, kardeşi William’ın gölgesinde kalırken, fizikçi Lise Meitner nükleer fisyonun keşfi için 1944 Nobel ödülünü ortağı Otto Hah’a kaptırdı. 1903’de bitki hareketlerini kaydetmek için zaman atlatmalı fotoğrafçılığı kullanan ilk kişi olan Henderina Scott gibi kadınlar görece daha az deha gerektiren yumuşak botanik, biyoloji gibi alanlara yönlendirildi.
Johanna Gabriele, paleontolog ve fosil beyinleri inceleyen paleonörolojinin kurucusu, en çok dışlananlardan biriydi. Almanya’da yaşamı tehlikeye girene kadar direndi ve en sonunda Harvard’a kabul edince 1939’de ABD’ye göçtü.
Gölgeye rağmen ışıldayan kadınlar
Erkeklerin gölgesinde kalan kadınların en bilineni, Pisagor’un aşkı Theano kocası öldükten sonra Pisagorculara liderlik eden yetenekli bir matematikçiydi. Milletli Aspasia öğretileriyle Sokrates’i etkilerken bir “hetaira” yani üst sınıf fahişe olarak Perikles’in sevgilisi olarak anımsanmayı hak etmedi.
Erkeklere sırça köşk, kadınlara kırık basamak
Demokrasi Endeksi’ne göre 2024 yılında dünya nüfusunun yüzde 45’i demokratik rejimlerle yüzde 39’u otoriter rejimler yönetiliyor. Seçilmiş kralların yanında sus payı kadın figürler. 2018’de bilgisayar bilimindeki adayların yalnızca %12’si, fizikte ise %22’si kadındı. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden ABD’de bile üniversitelerdeki kadın oranı yüzde 59 iken işe girenlerin sadece yüzde 48’i kadın. 100 erkek terfi ederken, kadınlardan yalnızca 88’i bu şansı bulur. Kırık basamak fenomenine göre, kadınlar her merdivende dökülmeye devam ederler en tepeye çıkınca çok az kalırlar. Yönetim kurulları erkek egemen dünyanın sırça köşkü.
2018’de bilgisayar bilimindeki adayların yalnızca %12’si, fizikte ise %22’si kadındı.
Sözde modern dünyanın meta kadınları
Hayata iz bırakan kadınların kaybolan entelektüel tarihi tarihin tozlu sayfalarından çok “sözlü ve düşünce anılarımızda” yaşamaya devam edecek. Bilge, onurlu, cesur kadınlar tarihte vardılar ve tarih oldular. Bugün sözde modern dünyanın onlarca çeşit mobingine maruz bırakılan bazı kadınlar hâlâ erkeğin yanında, yamacında, gölgesinde hayata sığınırken önce kendilerini sonra yaşamın manasını keşfetmeye devam ediyor.
Bugün sözde modern dünyanın onlarca çeşit mobingine maruz bırakılan bazı kadınlar hâlâ erkeğin yanında, yamacında, gölgesinde hayata sığınırken önce kendilerini sonra yaşamın manasını keşfetmeye devam ediyor.
Mitokondrilere enerjisini veren kadınlar
Kadınlar; toplum unsurlarını birbirine bağlarken yüzbinlerce yıllık insan zihninin derinliklerini de günümüze taşıdı. İşittiği sesleri, hissettiklerini, korkularını, gördüklerini, aşklarını her birini veri havuzuna atıp çeşitli algoritmalarla zamanlar arası bağlantı kurmayı başardı. Zamanın yenisi, sırtında Mitokondriyal Havva’dan emanet DNA ile metaverse kapısından içeri girdi bile. Bağlantıyı sağlayan Mitokondriyal Havva’nın DNA’sı içerisindeki bilgiler. Bu kayıtlar tüm kadınları “bilgi bağıyla” birbirine bağlıyor.
Bilim atlasının renkli kadınları
Ana Roque de Duprey 1853’te Porto Riko’da 13 yaşında evinde okul kurup coğrafya kitabı yazdı, Antiller’in Botanik’ini yazdı ve kadınların oy hakkı için mücadele verdi. Lillian Moller Gilberth, 20. Yüzyılın ilk motivasyon konuşmacısı, endüstri mühendisi ve psikologdu. Dillere destan mezuniyet konuşmasıyla kendinden sonraki milyonlara ilham verdi. Ruth Rogan, II. Dünya Savaşı sonrası kırışmayan, leke tutmayan, alev geciktirici pamuklu kumaşlar üreterek hayatı pamuklara sardı. Mollie Orshansky, yoksulluğun yoksunluğun bireyler üzerine etkisini araştıran gıda ekonomistiydi. Yaşam masraflarını hesapları ve ABD’nin resmî yoksulluk tanımını yazdı. Virginia Holsinger, süt yerine kullanılan peynir altı suyu bire çeşit soya içeceği ve tahıl karışımı icat ederek halk sağlığı üzerine paha biçilemez etkileri oldu. Ada Lovelace, ilk bilgisayar programcısı olarak tarihte bir makinenin yapacağı ilk algoritmayı oluşturdu, bilime yönelik şiirsel yaklaşımı dişil enerjisi yüksek bilim için kadınlara ilham oldu.

İnsanlığın geleceğini değiştirecek genetik biliminin öncüsü Barbara McClintock hâlâ gezegenin en önemli genetikçisi sayılıyor. “Zıplayan gen” keşfiyle Nobel’i aldı. İkinci Dünya Savaşı için altı genç kadınla yapılan bir elektronik programlamanın kahramanı kadınlar kamuoyuna hiç duyurulmadı. ENIAC programcıları projesi cinsiyet ayrımcılığı bu altı kadının fedakâr çalışmalarının hikayesini anlatmaya devam ediyor. Rosalind Franklin, DNA’nın yapısına yönelik çalışmalar yapmasına rağmen, itibarı ancak yıllar sonra teslim edildi. Marie Curie, Nobel ödülü alan ilk kadın fizikçi ve kimyagerdi. Kocası Pierre ile birlikte radyoaktiviteyi çalıştılar. Fransa’daki erkek bilim insanları onu sadece kocasına yardım eden bir kadın olarak ona muhalefet ettiler. Araştırmaları sırasında yüksek dozda radyasyona maruz kalınca hayatını kaybetmeden gelecekte Nobel alacak bir kız çocuğu dünyaya getirdi. 20. yüzyıl, bilimdeki kadın başarısı artsa da bilim listesinin sadece yüzde 20’si kadın.
Marie Curie, Nobel ödülü alan ilk kadın fizikçi ve kimyagerdi. Kocası Pierre ile birlikte radyoaktiviteyi çalıştılar. Fransa’daki erkek bilim insanları onu sadece kocasına yardım eden bir kadın olarak ona muhalefet ettiler.
Bilimin sayılarıyla dans eden kadınlar
Temple Grandin, otizmli bir bilim kadını… Doktorlar asla konuşamayacağını söyledi. Annesinin yoğun çabaları sonucu 4 yaşında konuşmaya başladı. Grandin, hayatı resimler arasında kurduğu bağlarla öğreniyordu ve her şeyi kaydedebilecek kadar derin bir zihni ve sınırsız hafızası vardı. Resimleri okurken kadınların asırlardır biriktirdiği “gözlemci hafızayı” kullanıyordu. Kullandığı zihin sadece kendisine ait değil milyarlarca zihnin toplamıydı. Hafızasının gücü birikmiş bilgiden, bağ kurabilmenin iyimserliğinden geliyordu.
Modern insana kadar üretilmiş tüm zihinsel miras onda karşılık bulmuştu. Hayvan stresini azaltan makinayı icat ettiğinde 3 Nobel ödülünü alarak zihninin kilidini paylaştı. Ürettiği bilgi ile kendini çağının ilerisine taşıdı. Onunla aynı tarihlerde Amerika’da 3 kadın Nasa’da sayılarla dans ediyordu. Rusya ve Amerika arasındaki uzaya insan gönderme yarışının hesap makineleriydi onların zihni. Onlar da tıpkı tarım devrimini başlatan ilk bilge kadınlar gibi doğanın tüm verilerini hafızalarında besleyip sayıların ihtişamıyla fark yaratıyorlardı. Renkleri koyu hevesleri püripaktı, hayata tutunacak cesareti Mitokondriyal Havva’nın DNA’sından miras enerjiden alıyorlardı. Katherine Jhonson, Dorothy Vaughan ve Mary Jackson kader çabaya aşık dedirtecek kadar coşkuyla çalıştılar.

Fikri takas ile bağlanan nesiller
Bilim “nesiller arası fedakârlık” ile geleceğe taşıyan bilim kadınlarına ilham olmaya, şefkat dolu uygarlık inşa etmeye devam ediyor. Bilimin geleceğinde bolca kadın eli, yaratıcılık ve coşku var. “Coşku, zekâdan daha değerlidir” diyen Einstein’ın kulakları çınlasın coşkulu kadınlar uygarlığın en kıdemli taşıyıcıları. Onlar bilimi de mayalıyor zamanı da.