GazeteBilim
Destek Ol
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
Okuyorsun: 22 Mart Dünya Su Günü
Paylaş
Aa
GazeteBilimGazeteBilim
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
  • Destek Ol
Bizi Takip Edin
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
Copyright © 2023 Gazete Bilim - Bütün Hakları Saklıdır
GazeteBilim > Blog > Bilim > Ekoloji > 22 Mart Dünya Su Günü
Ekoloji

22 Mart Dünya Su Günü

Yazar: Elif Yılmaz Turalı Yayın Tarihi: 22 Mart 2025 10 Dakikalık Okuma
Paylaş

22 Mart Dünya Su Günü, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ilan edildiği yıldan beri, her yıl farklı bir tema ile su sorunlarına küresel ölçekte vurgu yapıyor. 2025 yılında ise Birleşmiş Milletler “Buzulların Korunması” teması ile son 20 yılda iki katına çıkan buzul erimelerine (kayıplarına) dikkat çekmeyi amaçlıyor.

İçindekiler
Buzullar neden önemli?Su kıtlığı Suyun sürdürülebilirliği

Dr. Elif Yılmaz Turalı
Hidrojeoloji Yük. Mühendisi

22 Mart Dünya Su Günü, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ilan edildiği yıldan beri, her yıl farklı bir tema ile su sorunlarına küresel ölçekte vurgu yapıyor. 2025 yılında ise Birleşmiş Milletler “Buzulların Korunması” teması ile son 20 yılda iki katına çıkan buzul erimelerine (kayıplarına) dikkat çekmeyi amaçlıyor.
Dünya farklı zamanlarda buzul çağları yaşamıştır. Kartopu dünya olarak adlandırılan hipoteze göre dünyanın 1 milyar ile 539 milyon yıl önce tamamen buzla kaplı olduğu iki jeolojik zaman (Sturtian ve Marinoan) olmuştu. Yaşanan son buzul çağı Kuvaterner-Pleyistosen’de (yaklaşık 2,6 milyon yıl önce) başlamış ve 11.000 yıl öncesine kadar devam etmiştir. Her buzul dönem buzul ilerlemesi ve çekilmesi (erimesi) dönemlerini getirmiştir. Hala son buzul çağının buzullar arası döneminde yaşadığımızı biliyoruz. Ama insan etkisinin atmosferdeki karbondioksiti arttırması ile küresel sıcaklıkların artması buzul çekilme sürecinin (son 100 yılda ve özellikle son 20 yılda) çok hızlanmasına sebep olmuştur.

Buzullar neden önemli?

Dünyanın % 71’i sularla kaplı ancak bunun sadece % 2,5’i tatlı sudur. Tatlı sular göllerde, derelerde, nehirlerde, yeraltında ve buzullarda depolanıyor ve toplam miktarın % 69’unu buzullar oluşturuyor. Tatlı suyun oluşumunu ve devamlılığını doğal su döngüsü süreçleri ile açıklayabiliriz. Su döngüsü dediğimiz, okyanus ve deniz sularının buharlaşıp atmosfere yayılması ve yoğunlaşıp yağış olarak kara yüzeylerine yağarak (yeraltına süzülmesi, yüzeysel akışa geçmesi ve buharlaşma ile) tekrar atmosfere ve okyanuslara dönmesi sürecidir. Bu süreçte iki çok önemli nokta var; tatlı suyumuzun tek kaynağı karalara düşen yağıştır ve su çevrimi sayesinde tatlı su sürekli yenilenmektedir.

Şekil 3. Su Döngüsü

Dağ buzulları ve karlarının çok yavaş süren erime süreçleri bahar ve yaz dönemlerinde nehirleri ve yeraltısularını besleyerek boşalım (tüketim) ve yeniden beslenim döngüsünde bir denge oluşturuyor. Küresel ısınma kaynaklı hızlı buzul erime süreçleri bu tatlı su depolarındaki dengeleri bozuyor. Bir diğer ifadeyle, insan kaynaklı fazla tüketim ve iklim değişikliği olayları hem tatlı su kaynaklarımızın yenilenme hızının üstünde tüketilmesine neden olarak sürdürülebilirliğini, hem de yağış rejimlerini tehdit ediyor.

Dağ buzulları ve karlarının çok yavaş süren erime süreçleri bahar ve yaz dönemlerinde nehirleri ve yeraltısularını besleyerek boşalım (tüketim) ve yeniden beslenim döngüsünde bir denge oluşturuyor.


Nature dergisinde yayınlanan bir araştırma, 1961 ile 2016 yılları arasında 9625 gigaton buzul kaybını ortaya koyuyor. Bölgesel olarak en büyük kayıplar Alaska’da, ardından Grönland buz tabakasının kenarındaki buzullarda ve And Dağları’ndaki buzullarda meydana gelmiş. Ayrıca Kanada ve Rusya Arktik’indeki buzullardan ve Svalbard’dan da önemli miktarda buz kaybedilmiş. Buzullardaki bu erime ciddi boyuttadır ve deniz seviyesi yüksekliklerine neden olmaktadır. Bir başka çalışmada, Avrupa Uzay Aansı Cryosat uydu görüntüleri üzerinde çalışılarak mevcut buzulların 2010-2020 arasında %2’sinin eridiğini belirledi. Alp Himalaya dağ kuşağındaki buzulların ve karların erimesi de nispeten daha az olsa da ciddi sorunlara neden olmaktadır. Everest Dağı buzullarından alınan örneklere göre son 25 yıldaki buzul erime hızının oluşum hızından 80 kat fazla olduğu tespit edildi. Günümüzde, bu ve benzeri birçok veriyi modelleyerek geleceğe dair bazı tahminler elde etmek zor değil. Örneğin buzul erimesi nedeniyle Himalayalar çevresindeki dünya nüfusunun büyük kısmı olan 2 milyar insanın sel, çığ ve taşkınlar gibi çevre felaketleriyle birlikte tatlı suya erişmekte sorun yaşayacağının belirlenmesi gibi.

Buzul kayıpları 1961-2016

Su kıtlığı

İklim değişikliği etkileri, buzulların erimesi, insan nüfusu artışı ve su kaynaklarının kirletilmesi tatlı suyun yenilenme hızına göre çok daha hızlı ilerlediğinden, su ihtiyacımızın karşılanmasını giderek sürdürülebilir olmaktan uzaklaştırıyor. Su kıtlığı olan bölgelerde ise durum çok daha vahim. Dünyada 2 milyar insan temiz tatlı suya erişim sorunu yaşıyor. Temiz tatlı sulara erişim temel insanlık haklarından biri olsa da su günümüzde metalaşmıştır. Temiz suya erişimde, taşıma, depolama, altyapı sistemleri önemli bütçeler gerektirmektedir. Bu nedenle, yoksul ülkelerde temiz suya erişim en az düzeydedir.
Su kıtlığı yaşayan Kuzey Afrika, Ortadoğu, Orta Asya, Hindistan – Pakistan hattında içme suyu ile tarımsal sulama suyuna erişimde büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu bölgelerdeki su kıtlığı ayrıca sınır aşan nehirlerin paylaşımında ve kullanımlarında da ülkeler arası gerginlikleri tetikliyor. Örneğin Etiyopya, Nil Nehri’nin akış yukarısındaki baraj yapımı nedeniyle Mısır ile gerginlikler yaşıyor. İsrail-Filistin arasında da ortak su havzaları çatışmaların ana nedeni olarak görülebiliyor. Bu bölgede tatlı su yeraltısuyundan karşılanıyor. Beslenim havzası Filistin’de yeralan akiferleri ise İsrail kendi denetiminde tutup kullanıyor ve Filistinlilerin kendi suyuna erişimini engelleyebiliyor. Son Filistin saldırılarında da yeraltı su kuyularına ve su şebekelerine saldırarak Gazze de büyük bir su krizine sebep oldu. Bu bölgelerde temiz suya erişim mühendislik uygulamaları ile de geliştirilmeye çalışılmakta. Gazze’de (AB ve UNİCEF finansmanı ile) yapılan denizsuyu arıtma tesisleri deniz suyunu arıtarak bölge için çözümler üretme yoluna gidiyor.

Aynı şekilde İsrail de içme suyu sorunu için deniz suyunu arıtıyor. Dünyanın en büyük ters ozmoz arıtma tesislerinden bazıları İsrail’de bulunuyor. Fakat bu tesislerde enerji tüketimi çok fazla.

Aynı şekilde İsrail de içme suyu sorunu için deniz suyunu arıtıyor. Dünyanın en büyük ters ozmoz arıtma tesislerinden bazıları İsrail’de bulunuyor. Fakat bu tesislerde enerji tüketimi çok fazla. Bölgedeki diğer bir ülke Suudi Arabistan ise dünya çapında en büyük desalinasyon tesislerine sahip. Geleneksel desalinasyon çok enerji tükettiği için yenilenebilir enerji (güneş ve rüzgar) ile çalışan arıtma tesisleri geliştiriliyor, sıfır karbonlu su üretimi hedefleniyor.

Suyun sürdürülebilirliği

Su, sadece içmek için değil, tarım, sanayi, ekosistemlerin korunması ve yaşamın her alanı için gerekli. Su yenilenebilirdir, fakat insan faaliyetleri ile bu hızın çok üstünde bir tüketim olmaktadır. Bu nedenle küresel ve yerel ölçekte suya erişimi olmayan bölgelerde ve ayrıca doğal yapısı bozulmuş kentsel alanlarda sürdürülebilir su yönetimlerinin ve düşük enerji gereksinimli yağmur suyu hasadı gibi uygulamaların geliştirilmesi sağlanmalıdır.
Tatlı suyu içme ve kişisel kullanımlar dışında en çok da tarımsal faaliyetler ve sanayi için kullanıyoruz. Dünya genelinde, tarımsal faaliyet için %69, sanayi için %19, içme ve kişisel kullanım için %12 tatlı su tüketilmektedir. Bu kullanımlar ülkelerin gelişmişlik düzeylerine ve coğrafi konumlarına göre de çok değişiyor.

Dünya genelinde tarım amaçlı tatlı su kullanımı çok fazla olduğundan, su kıtlığı gıda krizini tetikleyecek en önemli etmenlerden.


Dünya genelinde tarım amaçlı tatlı su kullanımı çok fazla olduğundan, su kıtlığı gıda krizini tetikleyecek en önemli etmenlerden. Bazı ülkeler bu konu için verimli uygulamalar geliştiriyor. Tarımsal sulamada geri dönüştürülmüş atık suyun arındırılarak kullanılması, damla sulama, yağmurlama sulama, topraksız jeotermal tarım, akıllı tarım teknikleri (Nesnelerin İnterneti) gibi uygulamalarla tarımdaki su tüketimi düşürülmeye çalışılıyor. Ülkemizde de tarımsal sulama büyük su kayıplarını ve çevresel sorunları beraberinde getirmiştir. Özellikle Konya bölgesindeki tarım faaliyetlerinde yeraltısularının aşırı kullanımı bölgedeki göllerin kurumasına, obruk oluşumlarına sebep olmaktadır.

Konya Ovası'ndaki yıllara göre obruk oluşum sayısı belirlendi
Konya havzasında kuraklık; Obruk oluşumları

Kentsel alanlarda da belli verimli uygulamalarla sürdürülebilir su yönetimleri geliştirilmektedir. Yağmur suyu toplama sistemleri ile yağışın doğrudan denizlere veya pis su sistemlerine karışmasına engel olunarak suyun tutulması ve taşkın kontrol yapılarının oluşturulması sağlanmaktadır. Gri su teknikleri ile içme suyu olmayan ama sanitasyon açısından tehlikeli olmayan suların tekrar kullanılması ile su yeniden kullanılabilmektedir.
Ülkemiz su zengini değil, su baskısı yaşayan bir ülke. 2050 yılında ise su kıtlığı yaşayacak ülkeler arasına katılacağımız belirtiliyor. Türkiye, yıllık 450 milyar m³ civarında yağış alıyor, ancak bunun büyük bir kısmı da doğrudan denizlere karışıyor. Doğal göletler, suni sulak alanlar ve geçirgen yüzeyli altyapılar ile suyun yerinde tutulması sağlanabilir. Böylece tarıma ve ekosistemlere destek olup, yeraltısuyu seviyeleri dengelenebilir.

20. yüzyıl boyunca dünya sulak alanlarının da %64’ü kaybolmuştur.


Su insanlar gibi, diğer tüm canlılar içinde yaşamsal özelliktedir. 20. yüzyıl boyunca dünya sulak alanlarının da %64’ü kaybolmuştur. Sulak alanlar çok sayıda balık, kuş, memeli, böcek ve mantar türünün yaşam alanıdır. Günümüzde her yıl dünya sulak alanlarının yaklaşık %1-2’si kaybolmaktadır. Türkiyede sulak alanlarımızdaki su kayıplarının %75’e ulaştığı belirtiliyor. Bu kayıplar iklim değişikliği ile birlikte sulama amaçlı fazla su tüketimi, HES projeleri, sanayileşme ve altyapı yayılımı, kimyasal kirlilik gibi etkenlerin sonucudur.
Küresel ısınmanın (yağış ve iklim rejimlerini değiştirerek) kuraklığa neden olacak etkilerini göz ardı etmeden, gelecek nesiller ve ekosistemlerin su ihtiyacını düşünerek, suyun verimli (akıllı) ve yeniden kullanımlarını geliştirerek yerel ve küresel ölçekte sürdürülebilir su yönetimlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Aksi taktirde, yakın zamanda tatlı suya erişimde büyük sorunlar yaşayacağız.
Dünya Su Günü’nde bir kez daha hatırlamalıyız ki, su (kutuplardaki buzullar dahi) insanlığın ve tüm ekosistemlerin ortak bir değeridir ve temiz suya erişim temel insanlık haklarından biridir. Bu değerler kavranarak yerel ve küresel ölçekte doğru su politikaları ile su kaynaklarının korunması, sürdürülebilirliği ve herkese erişimi sağlanmalıdır.

Etiketler: 22 Mart, dünya su günü, ekoloji, su
Elif Yılmaz Turalı 22 Mart 2025
Bu Yazıyı Paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp E-Posta Linki Kopyala Yazdır
Yazar: Elif Yılmaz Turalı
Lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi Hidrojeoloji Mühendisliği Bölümü’nde tamamladıktan sonra Hacettepe Üniversitesi Hidrojeoloji Mühendisliği Bölümü’nden yüksek lisans ve doktora derecelerini aldı. 2005 yılında, yüksek lisans tezini yaparken jeotermal saha projelerinde çalışmaya başladı ve bu yıldan itibaren Hacettepe Üniversitesi’nde çok sayıda jeotermal araştırma geliştirme projelerinde araştırmacı/mühendis olarak çalıştı. Uluslararası araştırma makaleleri ve bildiriler yayınladı, ulusal ve uluslararası kongre ve sempozyumlarda sözlü sunumlar yaptı, çalıştaylara katıldı ve görevler aldı. Başlıca çalışma konuları, jeotermal rezervuarların nümerik simülasyon modelleri, kavramsal hidrojeotermal modeller, hidrojeoloji ve hidrojeokimyadır. Bu konularda çalışmalarına devam etmektedir.
Önceki Yazı Depremler, barajlar ve küresel ısınma
Sonraki Yazı Kütüphane

Popüler Yazılarımız

krematoryum fırını

Türkiye’de ölü yakma (kremasyon): Hukuken var, fiilen yok

BilimEtik
23 Kasım 2023
cehalet
Felsefe

“Cehalet mutluluktur” inancı üzerine

Eşitleştiren, özgürleştiren, mutlu kılan, bilgi midir yoksa cehalet mi? Mutlu kılan, cehalet mutluluktur sözünde ifade edildiği gibi, bilgisizlik ve cehalet…

12 Ağustos 2023
deontolojik etik
Felsefe

Deontolojik etik nedir?

Bir deontolog için hırsızlık her zaman kötü olabilir nitekim çalma eyleminin özünde bu eylemi (daima) kötü yapan bir şey vardır.

15 Ağustos 2024
kurt, köpek
Acaba Öyle midir?Zooloji

İddia: “Kurt evcilleşmeyen tek hayvandır!”

Tabii ki bu cümle baştan aşağı yanlıştır. Öncelikle kurt ilk ve en mükemmel evcilleşen hayvandır. İnsanın en yakın dostu köpek…

2 Şubat 2024

ÖNERİLEN YAZILAR

Yağmurlarımızda yeni bir tür asit var! Endişelenmeli miyiz?

Zararlı tartışılır bir asit olan TFA; göllerimizde, nehirlerimizde, yağmur sularımızda ve içme dularımızda birikiyor.

BilimBiyolojiEkoloji
28 Temmuz 2025

Ucuz olduğu için elektrik hatları ormandan geçiyor

Bakın elektrik iletim hatları ormandan geçmek zorunda değil ama en ucuz yöntem. Çünkü diğer alanlarda daha büyük kiralar vermeleri gerekiyor.

Ekoloji
4 Temmuz 2025

Yangınların asıl sebebi ne sabotaj ne uçak sayısı

Ormanların sabote edildiğini iddia edenler aslında orman yangınlarıyla mücadeleye zarar veriyor.

Ekoloji
30 Haziran 2025

Onlar, zeytinimize göz koyanlardır!..

Bu kanunun çıkması sadece muhafazakârlara yarayacaktır. Yani yaptıklarının yanına kâr kalmasını bekleyen, elde ettikleri kârı muhafaza için her şeyi yapanlara.

EkolojiGastronomi
28 Haziran 2025
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım İzinleri
  • İletişim
  • Reklam İçin İletişim

Takip Edin: 

GazeteBilim

E-Posta: gazetebilim@gmail.com

Copyright © 2023 GazeteBilim | Tasarım: ClickBrisk

  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk

Removed from reading list

Undo
Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?