GazeteBilim
Destek Ol
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
  • Biz Kimiz
  • İletişim
Okuyorsun: Yirmi birinci yüzyılda felsefenin problemi ve başlangıcı olarak yeni insanlık hali
Paylaş
Aa
GazeteBilimGazeteBilim
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
  • Biz Kimiz
  • İletişim
  • Destek Ol
Bizi Takip Edin
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
Copyright © 2023 Gazete Bilim - Bütün Hakları Saklıdır
GazeteBilim > Blog > Dosya > Gelecek Güzel Olacak mı? > Yirmi birinci yüzyılda felsefenin problemi ve başlangıcı olarak yeni insanlık hali
FelsefeGelecek Güzel Olacak mı?

Yirmi birinci yüzyılda felsefenin problemi ve başlangıcı olarak yeni insanlık hali

Yazar: Doğan Göçmen Yayın Tarihi: 1 Şubat 2024 5 Dakikalık Okuma
Paylaş
felsefe insanlık
Eylem hep şimdiki zamanının sınırında, şimdiki zamanın ötesine geçen ve bu nedenle geleceğe atılan adımdır. (Görsel: Unsplash)

Felsefe kendisini yeniden inşa ederken kendi çağının felsefi gereksinimlerinden ve felsefe tarihinin doruk noktasında bulunan felsefe hareketinin mirasından hareketle kendisini ‘gerçekliğin ve geleceğin felsefesi’ olarak yeniden kurar.

Çağımız büyük değişimler, baş döndürücü devasa değişimler çağıdır. İnsanlık kendisini bugün ancak ilk belirtilerini gördüğümüz bir biçimde yeniden örgütlemektedir. Çağdaş filozoflardan Otfried Höffe, 1983 yayınladığı “Kant” kitabında “Aydınlanmacı hareket artık geçmişte kalmıştır” der. Modern felsefe tarihsel işlevini tamamlamıştır ve kendisini ‘gerçekliğin ve geleceğin felsefesi’ olarak yeniden kurma görevi ile karşı karşıyadır. Felsefe kendisini hep gerçekliğin ve geleceğin felsefesi olarak kurar. Höffe’nin bu belirlemesi elbette Aydınlanmacı hareketin felsefesi olan ‘modern felsefe’ için de geçerlidir. Descartes ve Hobbes, Spinoza ve Leibniz, Locke ve Hume, Smith ve Kant, Fichte ve Hegel gibi büyük isimlerle ilişkilendirilen Aydınlanmacı felsefe artık geçmişte kalmıştır. Fakat bu, Aydınlanmacı fikirlerin de, modern felsefenin temel düşüncelerinin de bir bütün olarak geçmişte kaldığı, felsefenin ve insanlığın yeniden inşâsı için anlamsızlaştığı anlamına gelmemektedir. Felsefe kendisini yeniden inşa ederken kendi çağının felsefi gereksinimlerinden ve felsefe tarihinin doruk noktasında bulunan felsefe hareketinin mirasından hareketle kendisini ‘gerçekliğin ve geleceğin felsefesi’ olarak yeniden kurar. Bu yeniden kuruluş tüm felsefe tarihinin yaratmış olduğu mirasın, hiçbir şeyin ve hiçbir kimsenin dışarıda bırakılmadan yeniden işlenmesi anlamına da gelir. Felsefe kendisini ‘gerçekliğin ve geleceğin felsefesi’ olarak yeniden kurarken gerçekliğin bir kavramını sunar ve böylece eylemliliği mümkün kılar. Eylem hep şimdiki zamanının sınırında, şimdiki zamanın ötesine geçen ve bu nedenle geleceğe atılan adımdır. Felsefe gerçekliğin bir kavramını sunmakla geleceğin bilinçli bir inşâsını da mümkün kılar.

Modern çağ büyük imparatorlukların çöküşüyle serbest bırakılan ulusların kendilerini ulusal devletler olarak inşâ etmesiyle oluşmuştur. Bu, modern ekonominin temelini oluşturan kapitalist üretim biçimi üzerinde şekillenen piyasa ilişkilerinin geliştirilip düzenlenmesi bakımından bir olmazsa olmazdı. Ama tüm insanlık çapında gözlemlenen bu yönelim, insanlığın kendisini bir bütün olarak bilinçli bir şekilde yeniden inşâ edebilmesi için de bir önkoşuldu. Fakat modern çağda ulusların kendilerini örgütleme biçimi öncelikli olarak ekonomik ve politiktir. Kant’ın insanlığın kalıcı iç barışı için devletler federasyonu önerisi bu nedenle ancak modern çağda mümkün olan bir öneridir. Fakat uluslar Marx’ın tanımladığı gibi öncelikli olarak bir kültürel oluşumdurlar ve bunun kavramın en geniş anlamında alınması gerekmektedir. En temelde kültürel bir oluşum olarak ulusların kendilerini insanlık içinde örgütleme ve ifade etme biçimleri artık farklı formlar almaktadır. Modern çağda uluslar kendilerini gerekirse “etnik temizlik” yöntemiyle “homojen ulusal” uluslar olarak inşâ etmeye çalışmıştır. Her ulustan insanların kendilerini kendileri olarak görebilmelerinin koşulu diğerlerinin varlığıdır. Fakat modern çağda uluslar diğerlerini kendilerinden kovmuştur.

Fakat Stoacılardan beri ancak bir “rüya” olarak kalmış olan insanlığın kendi iç bütünlüğünü oluşturması ve birliğini örgütlemesi durdurulamaz bir şekilde ilerlemiştir. Dün modernliğin inşâsı sürecinde kovulan diğerleri, bugün değişen ekonomik ve politik koşullarda geri dönüyor. İnsanlığın iç örgütlenmesi daha dinamik bir hal alıyor. Kültürel birlik olarak uluslar kendilerini dünya çapında birbirinin içine geçmiş ağlar olarak yeniden örgütlüyor. Bu doğal olarak ulus ve insanlık kavramının çok daha dinamik bir birlik olarak yeniden kurgulanmasını şart koşmaktadır. Stoacı Zenon ayrı ayrı anayasaları olan ulusların, tek bir anayasa altında birleştirilip insanlığın iç birliğinin oluşturulmasını önermişti. Bu önerinin elbette antik çağda gerçekleşme koşulları yoktu. Fakat bugün insanlığın bir bütün olarak sunmuş olduğu tablo, insanlığın iç bütünlüğünün nasıl oluştuğuna dair önemli emareler içermektedir.

Dün modernliğin inşâsı sürecinde kovulan diğerleri, bugün değişen ekonomik ve politik koşullarda geri dönüyor. İnsanlığın iç örgütlenmesi daha dinamik bir hal alıyor.

Ortaya çıkan yeni durum felsefenin tüm kavramlarını yeniden gözden geçirmeyi ve felsefenin sistemini yeniden kurgulamayı şart koşmaktadır. Bu kavramların başında dünya, insan ve insanlık kavramları gelmektedir. Tüm ulusların dünyanın her tarafında birbirlerinin içine geçtiği, tüm ulusların birbirine içkin hale geldiği 21. yüzyıl toplumunu kavramlaştırabilmek için düşünce ve felsefe tarihinin sunduğu ‘insanlık’ kavramının anlam tarihini, belki de Kant’tan hareketle yeniden düşünmek ve kurgulamak gerekmektedir.

Modern kapitalist koşullarda özel mülkiyet ve rekabetle iç içe geçen ulusları birbirlerinin içinde birbirlerine karşı birer “cemaat” olarak örgütlemeye zorluyor. Bu nedenle 21. yüzyıl insanlığını toplumsal varlığın ontolojik alanı olan üretimden hareketle bir bütün olarak yeniden düşünmek gerekmektedir. Bunun için Marx’ın Fransa’da İç Savaş adlı eserinde betimlemesini yaptığı ve tüm insanlık için bir örgütlenme modeli sunan, tüm insanlığı dünyada ortak bir varlık olarak komünlerin birliği olarak örgütlemeyi model olarak geliştirmiş olan “Paris Komünü”nün incelenmesi iyi bir başlangıç olabilir.

Etiketler: felsefe, insanlık, kant, marx, paris komünü, yirmi birinci yüzyıl
Doğan Göçmen 1 Şubat 2024
Bu Yazıyı Paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp E-Posta Linki Kopyala Yazdır
Yazar: Doğan Göçmen
Takip Et
Prof. Dr., Hamburg Üniversitesi’nde felsefe ve sosyal bilimler okudu. Dünyanın önde gelen üniversitelerinden olan Edinburg Üniversitesi’nde mülkiyet ve siyaset ilişkisini inceleyen bir yüksek lisans ve ahlak ve iktisat ilişkisini inceleyen bir doktora tezi yazdı. Türkçe, İngilizce, Almanca ve Rusça akademik yazıları yayınlanmış olan Doğan Göçmen’in Adam Smith üzerine bir İngilizce kitabının yanında “Modern Felsefe, Adam Smith, Hegel ve Karl Marx” adlı bir Türkçe kitabı yayınlanmıştır. Yakında yeni bir Türkçe kitabı daha yayınlanacak olan Göçmen evli ve iki çocuk babasıdır. Doğan Göçmen, 2012 yılından beri Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde felsefe dersleri vermektedir. Özellikle modern felsefe, pratik felsefe, Aristoteles, Adam Smith, Klasik Alman Felsefesi, Karl Marx, Husserl ve Wittgenstein çalışmaktadır.
Önceki Yazı teknoloji ve insan İnsanlığın direksiyonu
Sonraki Yazı bilgi hakikat Simülasyonda doğruyu aramak

Popüler Yazılarımız

krematoryum fırını

Türkiye’de ölü yakma (kremasyon): Hukuken var, fiilen yok

BilimEtik
23 Kasım 2023
deontolojik etik
Felsefe

Deontolojik etik nedir?

Bir deontolog için hırsızlık her zaman kötü olabilir nitekim çalma eyleminin özünde bu eylemi (daima) kötü yapan bir şey vardır.

15 Ağustos 2024
cehalet
Felsefe

“Cehalet mutluluktur” inancı üzerine

Eşitleştiren, özgürleştiren, mutlu kılan, bilgi midir yoksa cehalet mi? Mutlu kılan, cehalet mutluluktur sözünde ifade edildiği gibi, bilgisizlik ve cehalet…

12 Ağustos 2023
kurt, köpek
Acaba Öyle midir?Zooloji

İddia: “Kurt evcilleşmeyen tek hayvandır!”

Tabii ki bu cümle baştan aşağı yanlıştır. Öncelikle kurt ilk ve en mükemmel evcilleşen hayvandır. İnsanın en yakın dostu köpek…

2 Şubat 2024

ÖNERİLEN YAZILAR

Çağdaş zihin felsefesi kapsamında yapay zekâ

İşte ben, bilgisayar biliminin bir alt dalı olan YZ araştırmaları, bilişsel psikoloji, bilişsel sinirbilim ve bilişsel dilbilim gibi bilişsel bilim…

FelsefeYapay Zekâ
29 Mayıs 2025

Kant ve deprem

1 Kasım 1755'te zamanının en zengin ve kalabalık Avrupa şehirlerinden biri olan Lizbon depremle sarsıldı. Lizbon'un bir liman şehri olmasıdan…

Felsefe
11 Mayıs 2025

Hegel nörobilimin öncüsü olabilir mi?

Beyin daha en baştan kültürel bir organdır ve kültür beynin kıvrımlarında izlenebilir, bu ikisi arasındaki ilişki ancak diyalektik bir materyalizm…

Felsefe
9 Mayıs 2025

‘‘Benim bedenim benim kararım’’ ne demektir?

Kadın bedeninin tarihsel serüvenine kısaca baktığımızda onun siyasal politikanın konusu haline gelmesi durumu kafamızda daha da netleşecektir. Yirmi birinci yüzyılda…

Etik
30 Nisan 2025
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım İzinleri
  • İletişim
  • Reklam İçin İletişim

Takip Edin: 

GazeteBilim

E-Posta: gazetebilim@gmail.com

Copyright © 2023 GazeteBilim | Tasarım: ClickBrisk

  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk

Removed from reading list

Undo
Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?