Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin tüm eğitim alanlarına temel oluşturmak üzere önerdiği öğrenci profiline göre, “kalp ve zihni içeren ruh”a sahip insan modeli temel oluşturmaktadır. Bu model salt ‘duygusal düşünen’ insan modelidir, akıl ve vicdan ile kapsamlı düşünen ve olaylara kuşbakışı bütüncül bakan insan modeli değil.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, yeni bir insan tipi yaratmak istemektedir. Eğitim, insanın doğasına doğrudan müdahale eden tek bilim alanıdır. Eğitim sistemi, verili doğal insanı eğitim yoluyla yeniden şekillendiren veya daha doğrusu yeniden yaratan bir oluşum ve etkinlik olanıdır. Önerilen kapsamlı eğitim reformuna temel oluşturan Model, nasıl bir insan kavrayışına sahiptir?
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin tüm eğitim alanlarına temel oluşturmak üzere önerdiği öğrenci profiline göre, “kalp ve zihni içeren ruh”a sahip insan modeli temel oluşturmaktadır. Bu model salt ‘duygusal düşünen’ insan modelidir, akıl ve vicdan ile kapsamlı düşünen ve olaylara kuşbakışı bütüncül bakan insan modeli değil. Ruh kavramı her ne kadar felsefî, psikolojik dünya görüşüne göre değişebiliyor olsa da; ruh genel olarak modern bilimsel anlamda insandaki tüm duygusal ve zihinsel oluşumların ve hareketlerin bütünü olarak kabul edilir. “Ontolojik Bütünlük: Ruh ve Beden Bütünlüğü” başlığı altında sunulan öğrenci profiline temel edinilen insanın ruh-beden bütünlüğü bedenin bir organına, yani kalbe, eş deyişle duygusallığa indirgenmiştir. Oysa ruh-beden bütünlüğü ruhun ve bedenin ortak işlevi olan akıl ve dolayısıyla aklın yargı gücü dolayısıyla tüm sosyalleşmenin sonucu olarak tesis edilen vicdan ile sağlanır. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ne temel oluşturan öğrenci profilinde öğrenci, tüm sosyolojik ilişkilerden yalıtılarak kurgulanmıştır. Öğrencilerin sosyal ilişkileri onun ontolojik bütünlüğünün bir parçası olarak alınmamıştır.
Öğrenci profiline dair insan betimlemesinde vicdan kavramını kullanmaktan özellikle kaçınılmıştır. Vicdan kavramına 110 sayfalık “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Öğretim Programları Ortak Metni”nde yalnızca 5 defa kullanılıyor. Erdemli ve yetkin öğrenci profili betimlenirken vicdan kavramı tek bir kez dahi kullanılmıyor. Zira bu insan modeline göre, tüm ahlâki değerler kalbe, yani duygusal olana yüklenmiştir, çünkü kalp, tüm “meyillerimizi, yönelimlerimizi ifade eden iradenin merkezini, dolayısıyla ahlaki değerleri, inancı; vatanseverlik, merhamet, şefkat, iyilikseverlik ve seçicilik gibi insanın içsel dünyasını şekillendiren özellikleri içermektedir.” Her ne kadar kendisini “gerçekleştirmiş kabul” edebilen öğrencinin “dengeli bir aklın bulunduğu bir zihne” sahip olması şart koşulsa da; hemen peşinden “(r)uhun merkezî ve aslî yeteneği olan kalp” denilerek zihnin bir işlevi olan mantıkla düşünme, ruhun ikincil ve böylelikle “merkezî ve aslî” olmayan yeteneği olarak belirlenmiştir. Buna göre zihnin bir işlevi olarak belirlenen “dengeli akıl” kavramsal düşünen değil, duygusal düşünen akıldır. Buna uygun olarak da “Aksiyolojik Olgunluk” bölümünde öğrenci profiline temel oluşturan “aksiyolojik olgunluk modelinin birleştirici ve tamamlayıcı boyutu olarak duyuşşal temelini oluşturmaktadır” denmektedir. Aksiyolojik olgunluk, değer yargılarının olgunlaşması ile ilgilidir. Bu nedenle yalnızca “duyuşsal” olmaları mümkün değildir, akıl yargısını ve vicdani tartmayı içermek zorundadırlar. Duygusal düşünen aklın, önerilen Maarif Modeli çerçevesinde amaçlanan ruh-beden “bütünlüğünü” sağlaması mümkün gözükmemektedir ve bu nedenle her gün daha çok karmaşıklaşan dünya ilişkilerine yetmesi mümkün olmayacaktır.
Duygusal düşünen aklın, önerilen Maarif Modeli çerçevesinde amaçlanan ruh-beden “bütünlüğünü” sağlaması mümkün gözükmemektedir ve bu nedenle her gün daha çok karmaşıklaşan dünya ilişkilerine yetmesi mümkün olmayacaktır.
Önerilen maarif modeline göre, öğrencinin ontolojik bütünlüğünü tamamlayan epistemolojik bütünlüğe göre, her ne kadar “Bir öğrencinin meraklılık, eleştirel düşünme, analitik düşünme, esneklik ve problem çözme gibi eğilim ve becerilerini geliştirmesi önemlidir” dense de, bilginin “aynı zamanda sanat ve kültür gibi alanların yanı sıra bağımsız düşünebilmeyi de” kapsaması gerektiği belirtilse de, ruhunun “merkezî ve aslî yeteneği … kalp”, yani duygusallık olan ve iradesi ve iradi gücü de kalbe, bu duygusallığa bağlanan bir öğrencinin kendi başına düşünme kapasitesini (bağımsız düşünme ile kastedilen muhtemelen budur) nasıl geliştireceği meçhuldür. Kaldı ki önerilen Maarif Modelinin öğrenci profiline uygun olarak yaratılmak istenen insan, akla gerçek ve yanlış, doğru ve yanlış, güzel ve çirkin, etik olanı ve etik olmayanı ayırt etmek için başvuran insan değildir. Tersine, sözüm ona yeni maarif modeli ile yaratılmaya çalışan “yeni insan” tipi aklını araçsal kullanan insan tipidir.
Önerilen Maarif Modelinin tüm eğitime temel olması amacıyla sunulan öğrenci profiline göre, “öğrenci sağlıklı bir bedene, ruhun yetenekleri olan ahlaki olgunluk taşıyan bir kalbe ve sonuçlara göre hareket edebilmeyi başarabilen dengeli bir aklın bulunduğu bir zihne sahipse tam anlamıyla kendini gerçekleştirmiş olarak kabul edilebilir” denmektedir. Öğrenciden talep edilen “dengeli” (yani aslında eleştirel olmayan) akıl kendisini “ahlaki olgunluk” taşıdığı iddia edilen “bir kalbe” göre yönlendirmektedir ve “sonuçlara göre hareket” etmektedir. Öğrenci ancak bunu yapabildiği oranda başarılı olabilmektedir ve kendisini gerçekleştirebilmektedir. Burada önerilen öğrenci profiline göre, öğrencide akıl dengesi “kalp” ve “sonuçlar” tarafından belirlenmektedir, eş deyişle akıl, kalp ve elde edilmesi arzulanan sonuçlar tarafından koşullanmaktadır. Oysa burada kullanılan “ahlaki olgunluk taşıyan bir kalbe ve sonuçlara” tabiri dünya bilincini ve bunların koşulladığı “akıl dengesi” özbilinci temsil ediyorsa, bir yargı kapasitesi olarak akıl bunları kapsayan, bunlara ve kendisine belli bir mesafeden bakabildiği oranda özgür, eleştirel ve böylece de yönlendirici olabilir. Mevcut Maarif Modelinde akıl koşullanmıştır, kalbe, yani duygulara ve faydayı gözeten sonuçlara tâbi kılınmıştır.