Araştırma, gençlerin sanatla ilgilenmesinin depresif belirtilerle bağlantılı olabileceğini ortaya koyan ilk çalışma niteliğinde.
Çeviren: Okan Nurettin Okur
Amerikan Psikoloji Derneği (APA) tarafından yayınlanan yeni araştırmaya göre müzik, drama, resim gibi sanatlarla ilgilenen gençlerin, yaşıtlarına göre daha depresif ve üzgün hissettiği bildiriliyor. Araştırma, gençlerin sanatla ilgilenmesinin depresif belirtilerle bağlantılı olabileceğini ortaya koyan ilk çalışma niteliğinde. Makale, APA’nın Psikoloji, Estetik, Yaratıcılık ve Sanat dergisinde çevrimiçi olarak yayınlandı.
Makalenin birinci yazarı Laura N. Young bu konu hakkında şu açıklamaları yapıyor:
“Bu durum, depresyonun bir gencin veya yetişkinin sanatçı olması için gerekli bir koşul olduğu anlamına gelmediği gibi, sanata katılmanın akıl hastalığına yol açtığını da göstermiyor. Önceki araştırmalarımızda yetişkin sanatçılarda akıl hastalığı belirtilerinin daha yüksek oranlarda olduğunu fark ettik. Bu çalışmada ise erken dönem gelişim aşamasında bu belirtilerin olup olmadığını araştırdık.”
Ayrıca kızların sanatla ilgilenme oranının daha yüksek olduğu, dolayısıyla erkeklere göre depresyon oranlarının da daha yüksek olduğu, ancak sanatla ilgilenen hem kızların hem de erkeklerin ilgilenmeyenlere göre daha fazla depresyon belirtisi gösterdikleri rapor edildi. Yalnızca sporla uğraşan gençler, depresif belirtiler göstermede en düşük orana sahip. Ancak sanatla uğraşan ve aynı zamanda spor yapan gençler ile sanatla uğraşan ve spora katılmayan gençler arasında depresif belirtiler açısından bir fark yok. Araştırmacılar, bunun, spora katılım eksikliğinden ziyade sanata katılımın depresyonla ilişkili olduğunu gösterdiğini öne sürüyor.
Araştırmacılar, 15 ila 16 yaşları arasındaki 2.482 öğrenciden toplanan verilere göre Amerikalı gençlerin 2002, 2004, 2006, 2008 ve 2010 yıllarında ders dışı etkinliklere katılımlarını incelediler. Örneklemin 1.238’i kadın, yüzde 27’si siyahi, yüzde 19’u İspanyol ve yüzde 54’ü İspanyol olmayan beyazlardan oluşuyordu.
Öğrenciler, okul sonrasında “müzik, resim veya drama dersleri veya müzik, şarkı söyleme, drama, çizim/resim çalışmaları” ve “spor derslerine gitme, spor yapma veya herhangi bir fiziksel aktivite yapma” derslerine ne sıklıkta katıldıklarını soran anket sorularına yanıt verdiler. Araştırmaya göre yanıtlar “sık sık” ile “neredeyse hiçbir zaman” arasında değişiyordu.
Depresif belirtilerin oranlarını belirlemek için ankette gençlere, iştahsızlık, konsantrasyon güçlüğü, moral bozukluğu, enerji veya motivasyon eksikliği, huzursuz uyku ve üzüntü gibi depresyonla ilişkili çeşitli ruh halleri veya sorunları ne sıklıkta yaşadıkları soruldu. Cevapları “hiçbir zaman” ile “her zaman” arasında değişiyordu.
Sanat ile akıl hastalığı belirtileri arasında neden bir bağlantı olduğu sorusuna gelince, yazarların öne sürdüğü teorilerden biri, sanata ilgi duyan kişilerin, çevrelerinden ortalamanın üzerinde bilgi alma gibi belirli bilişsel özelliklere sahip olabileceğidir. Yazarlar, aşırı uyaranlarla uğraşmanın genel sıkıntı ve depresyona yol açabileceğini, kişinin kendisi ve çevresi hakkında artan farkındalığın daha fazla yaratıcılığa ve sanatsal ifadeye yol açabileceğini söylüyor. Depresyonla bağlantılı olan içe dönüklük gibi kişilik özelliklerinin, spordan ziyade sanat uygulamalarıyla ilişkilendirildiği, böylece bireyin daha yalnız aktivitelere yöneldiği tahmin ediliyor.
Young son olarak şunları ifade ediyor:
“Sanatla ilgilenmek gibi olumlu davranışlar akıl hastalığı belirtileriyle ilişkilendirildiğinde bunun nedenini anlamamız çok önemli. Daha fazla araştırma, potansiyel psikolojik zayıflıkların sanat pratiği yoluyla güçlü yönlere dönüştürülüp dönüştürülemeyeceği sorusunu ele alabilir”
Kaynak: https://www.sciencedaily.com/releases/2012/11/121120121809.htm
Kaynak ve İleri Okuma: Laura N. Young, Ellen Winner, Sara Cordes. Heightened Incidence of Depressive Symptoms in Adolescents Involved in the Arts.. Psychology of Aesthetics, Creativity, and the Arts, 2012; DOI: 10.1037/a0030468