Prehistorik dönemden dönüşümün örneği Karahantepe’yi, Karahantepe Kazı Başkanı arkeolog Prof. Dr. Necmi Karul’un yazılarından ve söylemlerinden yakından tanıyıp arkeolojik yapıların insan zihniyle etkileşiminin psikolojik ve sanatsal yansımalarını tartışacağım.
Yazar: Devran Tan
Psikiyatrist, Psikoterapist, Sanat Terapisti
Prof. Dr., Nişantaşı Üniversitesi Psikoloji AD
Neolitik dönemde arkeolojik yapıların insan psikolojisiyle ilişkisi
Tarih öncesi dönemden günümüze kadar insan zihni büyülü düşünceyi üretmeye, icat etmeye, öğrenmeye ve bilimsel düşünmeye dönüştürmüştür.
Arkeolojiyi anlamak, insanı ve çevreyle kurduğu etkileşimi anlamak için değerlidir.
Arkeolojik yapıların oluşumuna insanın hem düşünsel hem de duygu dışavurumu perspektifinden bakmanın yollarından biri geçirdikleri dönüşümlerdir.
Dönüşüm veya Değişim nasıl olur?
Kaosa izin vermekle mümkündür. Yaşamda süreklilik, dengesizlikten dengeye geçme ile süreç içinde tekrar dengenin bozulmasıyla dengenin arandığı bir döngüdür. Dengenin kurulabilmesi için ilkin olması gereken dengesizliktir. İçerisinin dışarısı ve dışarısının içerisi ile etkileşimi, algıların rolü, doğa ile kurulan bağ, insanın ihtiyaçlarının değişmesi, varolma ve yaşama kaygısı, üreme arzusuna karşın kayıplar kaosa neden olur.
Değişme arzumuz ile değişime dirençli yönlerimiz çekişme içindedir. Sessizlik içinde başlayan bu ilk adımlar bir an gelir ki, huzursuzluk, endişe olarak hissedilir. Etkileşimler ilkin farkında olmadığımız, sonrasında ise hatırlamaya başladığımız bir anıyı, bir kayıp hissini ya da tamamlanmamış hikâyenin bir parçasını kımıldatır. Dönüşme arzusu, değişme isteği geldiğinde ne olduğunu anlayamadığımız zihin karmaşasında doğum gerçekleşir.
Değişme arzumuz ile değişime dirençli yönlerimiz çekişme içindedir. Sessizlik içinde başlayan bu ilk adımlar bir an gelir ki, huzursuzluk, endişe olarak hissedilir.
Yeni düzende uzlaşma, uyum sağlama ve bağlılık vardır.
Dönüşüm, içimizdeki kaosun çözümlenmesi ile yeni kendiliğimizle karşılaşma anıdır, değişimdir.
Prehistorik dönemden dönüşümün örneği Karahantepe’yi, Karahantepe Kazı Başkanı arkeolog Prof. Dr. Necmi Karul’un yazılarından ve söylemlerinden yakından tanıyıp arkeolojik yapıların insan zihniyle etkileşiminin psikolojik ve sanatsal yansımalarını tartışacağım.
Karahantepe
Karahantepe, Şanlıurfa kent merkezine 55 km mesafede, Tek Tek Dağları Milli Parkı içinde yer alan bir yerleşimdir. Karahantepe’de kazılar 2019’da başlamıştır. C14 analizlerine göre evrelendirme 9400-8200 yılları arasındadır. Çanak çömleksiz evreden çanak çömlekli evreye geçiş döneminde tarihlenen Neolitik dönem yerleşmesidir.
Yılanvari su kanalını gördüğümüz, tamamlanmadan kapatılmış AA yapısı, 11 falluslu ve adam başının olduğu AB yapısı ve toplanma alanı olarak düşünebileceğimiz AD yapısı belirgindir (Resim-1).

AD yapısından AB yapısına bir geçit vardır, buradan AB yapısının içine yüzünüz AD yapısına dönük yani ters şekilde inersiniz. Yapıya girip yüzünüzü çevirdiğinizde adam başıyla karşılaşırsınız, bir selamlama gibi. Adam başının önünde 11 fallik yapı sıralanmıştır. Bu yapının içinde toplanan sıvı AD yapısı içindeki kanala boşalır. AB yapısı içinde sıvının birikmesini sağlayan bugünkü tıkaçlar gibi bir sistem vardır. Karahantepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, arkeolojik diğer kazı alanlarındaki benzer bulgulara bakıldığında, yapının bir ucundan girilirken diğer ucundan çıkılıyor olmasının erginlenme töreni için kullanılan bir alanı temsil ettiğini söylemektedir. Yapının diğer ucunda sadece yapıdan çıkmaya yarayan merdivenler olduğunu, yani, bu yapıya giren kişinin girdiği gibi çıkmadığını, dönüştüğü yorumunu yapmıştır. Bu yapıların sadece bir erginlenme töreni dışında, evliliğe hazırlanma veya evden ayrılış anlamlarına gelebildiğini de belirtmiştir.
AD yapısındaki seki üzerinde taş tabaklar ve kâseler bulunmuştur. Bu da, buranın sunumun yapıldığı bir yer olabileceğine işaret etmektedir. Sekilere birçok hayvan-insan figürleri olarak sayabileceğimiz T sütunları bırakılmıştır. AD yapısı etrafında yuvarlak-az köşeli yaşam alanları, odalar veya ev diyebileceğimiz yapılar vardır. Dikilitaşlardaki bezemelerin omuz kısmı akbabayı yansıtmaktadır.
En son bulunan bir yapı içerisinde akbaba heykeline ve yaklaşık 2.30 metre uzunluğunda eliyle fallusunu tutmuş adam heykeline rastlanmıştır. Adam heykelinin omuz ve göğüs yapısı, kemikleri ve kaburgaları belirgindir. Kazı Başkanı Karul, kaburgaların belirgin olmasının ölümü, bir eliyle fallusunu tutuyor olmasının da yaşamı temsil ettiğini söylemektedir.
Ayrıca, yerleşik düzene geçerken yapıların ihtiyaca göre şekillendiğini, bazen yıkıldığını bazen yakıldığını bazen de üstüne yeni yapıların yapıldığını söylemektedir. Karahantepe’de yapılardan vazgeçmenin bir yolunun da gömme şekli olduğunu, yapıları gömerken içlerinde günlük yaşamda kullandıkları materyalleri bıraktıklarını belirtmiştir. Bu yapıları yapmak büyük bir enerji alırken gömerken usulünce ve özenle kapatmaları da ayrı bir enerji, çaba ve anlam temsilidir.
Arkeolojiden Psikolojiye Dönüşüm kavramı
Karahantepe’nin Dönüşüm üzerine çağrıştırdıkları
Karahantepe’deki AD ve AB yapılarına baktığımızda ritüelistik bir tören olduğunu, AB yapısından çıkanın hayatında aldığı bir karara doğru gittiğini ya da bir güce erişme çabasını görüyor olabiliriz. Bu toplulukta kaç kadın var, kaç erkek veya çocuk var bunu bilmiyoruz, belki de o yapı topluluktaki erginliğe erişeceğini bile bilemedikleri birkaç kişi için yapılmamıştır. Hayatı bir çocuk bir yetişkinden öğreniyor olabilir, o yapılar bu anlamda bir mektup gibi, ya da okunması gereken bir kitap gibi kuşaklara aktarılarak dönüşmeye ve dönüşmenin sürekliliğine sebebiyet verebilir. Bir kadın da o yapıdan geçmiş olabilir, doğum da bir dönüşüm, evlenme de. Fallik yapılar her ne kadar bir erkeği temsil etse de, genel perspektiften baktığımızda bu yapılar hem kadın hem erkek için eril gücün temsili karar alma, eyleme geçme, sorumluluk alma kavramlarını da temsil ediyor olabilir.
O dönemde yaşam kısa süreli olduğu kadar, ölüm de karşı konulması güç bir durumdu. Hastalıklar, kayıplar, böcek ısırmaları, kanamalar, zehirlenmeler gibi insanı korkutan ve karmaşasını artıran, uyaranların şiddetli olduğu bir dünyada hikâyeler ancak bu şekilde resmedilirdi diye düşünüyorum. Bir yandan da, leşleri yiyen bir akbaba heykeli yapmak akbabanın gücüne sahip olma veya korunma arzusu, fallusu tutan bir adamın heykel üzerine resmedilmesi de ölüme meydan okuma arzusu olabilir. Ölüm gerçeğine karşı yaşama tutunmaya çalışan bir topluluğun büyülü veya efsanevi düşünce yapısını da göstermektedir.
Hayatı bir çocuk bir yetişkinden öğreniyor olabilir, o yapılar bu anlamda bir mektup gibi, ya da okunması gereken bir kitap gibi kuşaklara aktarılarak dönüşmeye ve dönüşmenin sürekliliğine sebebiyet verebilir.
İnsanın temeli doğduğu, büyüdüğü çevrede atılan bir yapıya benzer, bir ev gibidir, odaları vardır, yıllar geçtikçe katları artan, içinde hatırladığı hatırlayamadığı birçok hikâyenin olduğu… Her birimiz geçmişimize bakmadan, o yapıyı güçlendirmeden, onarmadan kendimizi gerçekleştiremeyiz, yani arzu ettiğimiz üretkenliğe erişemeyiz. Hepimizin hikâyesinde olduğu gibi, bazen tamamlanamaz, eksik kalır birşeyler, bu hikâyeyle yarım kalmışlığa, ya da yaşattığı ne varsa vedalaşıp gömmek doğuma benzer, ilk defa nefes almaya başlamaktır.
Dönüşüm de, yaşam ve ölüm arasında kurulan bir bağ ile vazgeçerken yeni oluşumların yapılmasına izin vermektir.
Arkeolojiden Psikolojiye ve Sanata Dönüşüm
Efsanevi düşünce nedir?
Özelliklerin ve durumların aktarılabilir olduğu fikri efsanevi bir Dünya görüşüne dayanmaktadır. Uyku ile uyanıklık arasında, yaşam ile ölüm arasında olduğu gibi, rüya dünyasının gündüzünkiyle kaynaşmasıdır. İçinde büyü ve sihir vardır.
Ampirik (deneysel)-bilimsel dünya görüşünde özne ve nesne arasında bir ayrım varken, efsanelerde veya masallarda böyle bir ayrım yoktur. Efsanevi düşüncede, hayal edilen ile gerçek olan arasında hiçbir ayrım yoktur. Çevreyle olan uyum, özellikle erken aşamalarda nesneler aracılığıyla müzakere edilir. Kelime ancak daha sonraki aşamalarda erişilebilir hale gelir. Bu, resmin (Arkeolojik parçalar, yapılar, anıtlar) o zamanlar için kelimelerin bulunmadığı bir bilme biçimi sunduğu fikrine karşılık gelir.
Bir resimde hayal gücünüzü kullanarak herşeyi yapabilirsiniz, olmayanı oldurabilir, olmasını istediğiniz bir dünya yaratabilirsiniz. Bir hikâyede tüm karakterleriniz olağanüstü güçlere sahip olabilir, onlara istediğiniz diyaloğu yazabilir veya sessiz bırakabilirsiniz. Bir heykele, yapıta insan ve hayvan sembolleriyle şekil verebilir, evcilleştiremeyeceğiniz bir hayvanı veya sahip olmadığınız bir nesneyi şeklen yaratabilirsiniz.
Arkeolojik yapıların sanatsal bir anlam ve derinlik kazanması: Bedenlenmiş görüntü
Bir resim yaparsınız, bildiğiniz bir resimdir, ne çizdiğinizi bilirsiniz, bilinçlidir, diyagramatik resim deriz. Bazen de yaptığınız resim kontrolsüz, bilinçdışı belirir. ‘Bedenlenmiş’ veya ‘Somutlaşmış resim’ deriz, kelimelere gerek yoktur, resim zaten kendini anlatıyordur. Resime baktıkça her defasında görüntü ve anlam daha da derinlik kazanır.
Arkeolojik yapıları bir resim gibi ele aldığımızda, yapanı sanatçı(lar) olarak değerlendirdiğimizde, görüntülerin bir kısmı diyagramatik bir kısmı da bedenlenmiş görüntüdür. Diyagramatik görüntüden veya resimden bedenlenmiş görüntüye veya resme geçiş, aşamalı bir süreç olarak görülüyor. Bedenlenmiş sanat, daha güçlü bir bağlantıya ve aktarımın daha derin bir şekilde araştırılmasına işaret eder.
Arkeolojik yapıları bir resim gibi ele aldığımızda, yapanı sanatçı(lar) olarak değerlendirdiğimizde, görüntülerin bir kısmı diyagramatik bir kısmı da bedenlenmiş görüntüdür.
Yapıların içinde ikisi de birarada bulunabilir. Yaşadıkları coğrafyayı, yaşamlarını diyagramatik görüntü olarak anlatırlarken korkularını, arayış çabalarını, yaşamla ölüm arasında yaşadıkları duyguları, sihirli, efsanevi düşüncelerini yansıttıkları görüntüler bedenleşmiş-somutlaşmış görüntüler olabilir. Bedenlenmiş görüntü, duyguları ve bilinçdışı içeriği iletmek için semboller ve metaforlar kullanır. Bu görüntü, tılsım gibi büyülü bir etki yarattığında bir ‘tılsım’ olarak anılır.
Arkeolojik yapıları incelerken aktarım ve karşı-aktarım kavramları
Resmi veya yapıları yapan kişinin, sanatçının görüntüye aktardığı duygu, düşünce aktarım, yapılara bakan kişinin görüntüyü kendince yorumlaması, bakan kişide görüntünün bıraktığı duygu veya düşünce karşı-aktarımdır.
Neolitik dönemde yaşayanlar ne hissettiler ki ya da yaşadılar ki bu yapıları yaptılar, korkularını, yaşamlarını, meraklarını, sorularını, aradıklarını bir resim gibi bu yapılara aktarım olarak yansıttılar. Karahantepe’deki yapılara bakan bizlerin, o dönem insanlarıyla etkileşerek hissettiklerimiz, anlamlandırdıklarımız veya düşüncelerimiz ise karşı-aktarımdır.
Karahantepe’nin sanata yansıması: Bedenlenmiş veya somutlaşmış resim örneği
Bazı yerler vardır, gitmeseniz de orada yaşamışsınız hissi verir, bazı insanlar vardır tanımasanız da aynı yerden geçmişsinizdir, aynı hikâyenin tanışmamış karakterlerisinizdir. Karahantepe ile başlayan hikâye benim için budur: ‘Daha önce ben buradaydım’ dedirten, Neolitik dönem insanlarıyla hayatlarımıza dokunduğumuz bir buluşma sahnesindeyim hissi veren… Karahantepe, karşılaştığınızda eksik parçanın tamamlandığını hissedip dönüşmeye başladığınız bir yer.
Karahantepe resimlerimden biri olan bu resim, bedenlenmiş bir resim örneğidir (Resim-2). Karahantepe ile tanışmamdan bugüne, o dönemin insanlarıyla ve yaptıkları eserlerle kurduğum bağ ile zihinlerin etkileşimiydi.

Somutlaşmış bir resim, yapan için akışında düşünmeden yapılandır. Her gün resim anlam olarak değer kazanır. Kelimelere gerek yoktur. Bakan için ise, kendinden aktardığı hikâyedir, karşı-aktarımdır.
Aklınızdan birçok şey geçiyor olabilir resme bakarken. Dönüşme zamanı gelmiş bir kadın mıdır oturan? Akbaba leşleri yiyen ise neden kadının kafasındaydı? Saklıyor muydu onu? Koruyor muydu? Yılan kadının ayağını mı ısırıyor? Yukarıdaki adam bir flüt çalar gibi şarkı mı söylüyor? Yoksa demek istedikleri mi var?
Zihnimizde çekilmiş sayısız fotoğraf var, değişim dediğimiz dönüm noktasına geldiğimizde bugünün fotoğrafları ile geçmişin fotoğrafları bağlantı kurar, dile gelemeyenler cümlelere akar, duygular hapsolduğu yerden çıkar, sonsuz dönüşümlerden birine tanıklık ederiz.
Arkeolojinin, sanatla ve psikolojiyle birleştiği yer budur.
Kaynaklar
- Karul N. (2021). Buried Buildings at Pre-Pottery Neolithic Karahantepe. Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi. 82: 21-31.
- Karul N. (2022). Karahantepe Çalışmalarına Genel Bir Bakış. Arkeoloji ve Sanat. 169(169): 1-8.
- Schaverien, J. (2021). The revealing image: Analytical Art Psychotherapy in Theory and Practice. Jessica Kingsley Publishers.