Nietzsche yazılarında diğer düşünürlerin (Arthur Schopenhauer gibi) kendisinden önce ifade ettiği bir düşünceyi tekrarladı: Müzik insanları mantıktan çok daha derin bir seviyede etkiliyordu. Nietzsche’nin istikrarlı bir şekilde azalan zihinsel sağlığı onu muhakeme yeteneğinden mahrum bırakırken o hâlâ hata yapmadan Beethoven çalabiliyordu.
Tim Brinkhof
Çeviren: Elif Azra Özay
Alman düşünür Friedrich Nietzsche bugün en çok felsefesiyle biliniyor. Ancak Nietzsche felsefeden çok önce müziğe merak sarmış, besteler yapmaya başlamıştı. Nietzsche’nin müziğe olan ilgisi, çoğunlukla Apolloncu ve Dionysosçu dünya anlayışını derinden etkiledi. Nietzsche’ye göre müzik, doğası gereği Dionysosçuydu, yani dinleyenlerin kendi benliklerini unutup daha üst güçlerle bağlantı kurabilecekleri bir araçtı.
Friedrich Nietzsche piyano çalmayı sadece küçük bir çocukken öğrendi. 19. yüzyıl Alman ailelerindeki pek çok çocuğun aksine ailesinin baskısıyla değil, sanat dalına duyduğu kendi ilgisiyle motiveydi. Filozofik önsezilerinde de olduğu gibi, bu ilgisi oldukça hızlı gelişti. Henüz ergenlik çağındayken Nietzsche, kendi şarkılarını besteliyordu.
Müziğe olan bu takdiri, Nietzsche’nin maalesef kısa olan hayatının sonuna kadar onunla kalacaktı. Filozof, 24 yaşında Basel Üniversitesinde filoloji profesörü olduğunda beste yapmayı kısa bir süreliğine bırakmış olsa da on yıl sonra hastalıktan dolayı eğitimi bıraktığında beste yapmaya tekrardan başlayacaktı.
Nietzsche, ilk ciddi bestesi olan “Puszta’da Ay Işığı” adlı piyano için hazırladığı özgün çalışmasını 19 yaşında tamamladı.
Nietzsche yazılarında diğer düşünürlerin (Arthur Schopenhauer gibi) kendisinden önce ifade ettiği bir düşünceyi tekrarladı: Müzik insanları mantıktan çok daha derin bir seviyede etkiliyordu. Nietzsche’nin istikrarlı bir şekilde azalan zihinsel sağlığı onu muhakeme yeteneğinden mahrum bırakırken o hâlâ hata yapmadan Beethoven çalabiliyordu.
Nietzsche’nin müzik sevgisi ve anlayışı felsefesini birden çok yönde şekillendirdi. Kendinden önce gelenlerin kullandığı kuru ve yaratıcı olmayan dille karşılaştırıldığında lirik ve şiirsel kalan yazma stiline ilham oldu. Daha önemlisi, müzik Nietzsche’nin hayat anlayışında vazgeçilmez bir rol oynadı, o kadar ki, ona göre biri olmadan diğeri var olamazdı.
Nietzsche’nin ilk besteleri
1887’de Nietzsche şöyle yazmıştı: “Özünde benim olduğum kadar müzisyen olan bir filozof hiç olmamıştır.” Bu ifade başka birisi tarafından söylenmiş olsaydı, en iyi olasılıkla kibirli, en kötü olasılıkla mantıksız görünürdü. Fakat Nietzsche için yukarıdaki paragraflarda da belirtildiği gibi felsefe ve müzik gerçekten birbirinden ayrılamazdı.
Nietzsche akademik dünyaya girdiğinde giriş noktası filolojiydi: Dillerin, oluşturdukları anlamsal değerlerin hiyerarşisinin ve bu hiyerarşilerin zaman içerisinde ve farklı kültürler arasında evrilme şeklinin incelendiği dal. Bu sorulara ilgisi, dünyayı anlayışımızı etkileyen evrensel bir dil olan müziğe taktirinden kaynaklanmış olabilir.
Nietzsche, ilk ciddi bestesi olan “Puszta’da Ay Işığı” adlı piyano için hazırladığı özgün çalışmasını 19 yaşında tamamladı. Her ne kadar öz eleştiri, erken dönem eserlerinin pek çoğunu takdir etmesini engellese de “Ay Işığı” hedefini tutturmuş gibi görünüyordu. Hayatının ilerleyen dönemlerinde “son” dokunuşlar olarak adlandırdıklarını eklemek için besteyi sık sık yeniden işledi.

Kısa ama etkileyici olan parça, Nietzsche’nin yazılarını yansıtır. Hansell Baugh “Nietzsche ve Müziği” adlı makalesinde şöyle yazmıştır: “Nietzsche’nin bestelerinin bu ilkinin adında somutlaşmış programatik fikrin hayatı boyunca, kendi müzikal eserlerinde ve başkalarına eleştirilerinde devam ettiğini fark etmek ilginç. Nietzsche hiçbir zaman ‘mutlakiyetçi’ değildi, müzikte bile.”
Dionysosçu ve Apolloncu müzik
Nietzsche’nin müziğini tamamen takdir edebilmek için öncelikle fikirlerini anlamak gerekir. Her ne kadar Nietzsche gerçek bir göreci olmasa da görecilik, onun çalışmalarında önemli bir rol oynuyordu. İyinin ve Kötünün Ötesinde kitabında, daha önceden hem dindar hem de dindar olmayan filozoflar tarafından değiştirilemez kabul edilen doğru ve yanlış algımızın büyük ölçüde sosyal, kültürel ve ekonomik güçler tarafından şekillendirildiğini savundu.
Bu gerçeğe erken bir yaşta varan Nietzsche, filoloji uğruna felsefe çalışmalarından “vazgeçti”. Fikirleri kendi başlarına incelemek yerine o fikirleri formüle etmek için kullandığımız dile daha yakından bakmak istedi. Bu tavrı, açıklayıcı veya tartışmacı olmadan şiirsel duyulan müziğine büyük ölçüde yansıdı.
Nietzsche’nin başlıca metinlerinin her biri müzik kavramına biraz farklı bir açıdan yaklaşır. Tragedyanın Doğuşu’nda Nietzsche insan doğasını iki zıt kategoriye ayırır: mantığa dayalı ve benlik duygumuzla ilişkilendirilen Apolloncu ve biyolojiye dayalı ve kişiliğin terk edilmesine neden olan Dionysosçu.
Nietzsche müziğin açıkça Dionysosçu bir sanat olduğunu düşündü. İlk olarak Schopenhauer tarafından ortaya atılan bir argümana dayanarak müziğin -en saf, düzensiz halindeyken- insanları geçici süreliğine benlik algılarından koparabileceğini, bu sayede insanların onları birbirlerine ve parçası oldukları kozmik ekosisteme bağlayan şeyle temasa geçebileceklerini savundu.
Filozofa açılan bir pencere
Bu tüm müziğin Dionysosçu olduğu anlamına gelmiyor. Nietzsche, senfonideki bütün enstrümanların çıkardıkları sesten bir başkasını temsil ettiği Wagnerci bestelerden şarkı sözlerinin eşlik ettikleri melodilerin önerdiği düşünce ve duyguları belirttiği modern pop müziğe kadar pek çok müzik türünün aşırı derecede Apolloncu olduğunu düşündü.
Nietzsche’ye göre Apolloncu besteciler “müziği fenomenlerin -örneğin bir savaşın ya da denizde bir fırtınanın- taklitçi bir sahtesine indirgediler ve böylelikle onun tüm mito-poetik gücünü elinden aldılar. Çünkü bizi yalnızca hayattaki ve doğadaki bir süreç ile belli ritmik figürler arasında yüzeysel analojiler kurmaya zorlayarak memnun etmeye çalışıyorsa (…) artık mitik olana yanıt verecek konumda olamayız.”
Nietzsche’ye göre Dionysosçu sanat Apolloncu tanımlama, kategorize etme ve anlama dürtüsüne ters düşüyordu. Nietzsche’nin bestelerinin aktarmaya çalıştığı “mito-poetik güç” tanımı gereği bilinemez. “Çünkü mit,” der Nietzsche, “evrenselliğin ve sonsuzluğa bakan gerçeğin eşsiz bir örneği olmak ister.”
Arkadaşı Richard Wagner’i uluslararası bir sansasyona dönüştüren türden bir tekdüzeliğe sahip olmayan Nietzsche, tutkusunu bir kariyere dönüştürmeyi hiçbir zaman başaramadı. Ancak müziğiyle hatırlanmasa da modern okuyucuların mutlakiyetçilik karşıtı Nietzsche’nin neyle ilgili olduğunu anlamalarını en iyi sağlayan şey, tam olarak bu yaratıcı çıktı biçimidir.
Kaynak
https://bigthink.com/high-culture/friedrich-nietzsche-music-philosophy/ (son erişim tarihi: 23.07.2024).