Antik Mısır heykellerindeki eksik burunlar, sanat tarihi alanında uzun yıllardır tartışma ve merak konusu olmuştur. Pek çok insanın aslında sorduğu tek bir soru var: Bu arkeolojik eserlerin çoğunda neden burunlar eksik? Bazıları, bunun sadece bir tesadüf mü olduğunu yoksa bu fenomenin arkasında yatan daha derin, daha kötü bir sebep mi olduğunu merak ediyor.
Yazı: Theodoros Karasavvas
Çeviri: Beyza Şen
Antik Mısır heykellerindeki eksik burunlar, sanat tarihi alanında uzun yıllardır tartışma ve merak konusu olmuştur. Pek çok insanın aslında sorduğu tek bir soru var: Bu arkeolojik eserlerin çoğunda neden burunlar eksik? Bazıları, bunun sadece bir tesadüf mü olduğunu yoksa bu fenomenin arkasında yatan daha derin, daha kötü bir sebep mi olduğunu merak ediyor.
Doğal erozyon burunsuz heykellerin oluşmasında bir rol oynadı mı?
Bazı arkeologlar erozyonun, eksik olan Mısır burunlarının ana nedenlerinden biri olabileceğini öne sürmüştür. Sert rüzgarlar, oradan oraya savrulan çamur ve kum tepeleri, akan sular ve binlerce yıl mermer ve taş gibi nispeten narin malzemelerin üzerinde gezinen ayak ve eller büyük olasılıkla zarar verici bir etkiye sahip olmaya devam edecektir.

Bu antik Mısır heykellerinin birçoğu çok uzun süre bu unsurlara maruz kalmış, bazıları ise yüzyıllar boyunca tonlarca çamur ve kumun altına gömülmüştür. Böyle durumlarda genellikle kol, bacak ve burun gibi uzuvlar en çok zarar gören ve sonunda yok olan kısımlardır. Peki, bu kadar çok antik Mısır heykelinin burunlarının eksik olmasının tek nedeni gerçekten bu mudur?
Eksik olan Mısır heykel burunlarının arkasında yatan başlıca faktör: İnsan müdahalesi
Antik Mısır heykellerinde, eksik burunların sık sık görülmesi de vandalizmle ilişkilendirilmiştir. Bu olgu, sadece Mısır’a özgü bir durum değildir ve diğer tarihi alanlarda da kendini gösterebilir. Örneğin, Türkiye’deki antik Assos kentinin girişinde bulunan ünlü filozof Aristoteles’in heykeli 2015 yılında tahrip edilmiştir.
Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2009 yılında dikilen heykelin sağ kolu çıkarılmış ve yüzünde ciddi bozulmalar meydana gelmiştir. Ve böylece tarihteki ilk felsefe okulunu kuran Aristoteles, kasıtlı bir tahribatın kurbanı olmuştur.
Özellikle, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, birçok arkeolog bugün mevcut olan gelişmiş araç ve tekniklerden yoksundu. Çığır açıcı keşifler yapmaya hevesli olan bu araştırmacılar, bazen klasik heykellere büyük zararlar vermişlerdir. Ve aynı zamanda “bir sonraki önemli şeyi” ortaya çıkaran ilk kişi olma telaşıyla, alandaki en korkunç tahribat eylemlerinden bazılarını gerçekleştirmişlerdir.
Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2009 yılında dikilen heykelin sağ kolu çıkarılmış ve yüzünde ciddi bozulmalar meydana gelmiştir. Ve böylece tarihteki ilk felsefe okulunu kuran Aristoteles, kasıtlı bir tahribatın kurbanı olmuştur.
Kültürel ve tarihi hazinelerin tahribinde din şüphesiz önemli bir rol oynamıştır. Bu, pek çok kişinin sandığı gibi sadece aşırılık yanlısı Müslümanların faaliyetleri nedeniyle gerçekleşmemiştir. Yüzyıllar boyunca, Hıristiyanlar, Yahudiler ve diğer dinler de dâhil olmak üzere çeşitli dini inançlara sahip bireyler, vandalizm eylemlerinden sorumlu olmuştur. Bu utanç verici eylemler, sayısız değerli kültürel ve tarihi hazinelerin tahrip edilmesiyle sonuçlanmıştır.
Burunsuz Antik Mısır heykelleri ırkçılığın bir ürünü olabilir mi?
Bazı akademisyenlere göre, antik Mısır’ın bir Afrika kültürü olduğunu inkâr etmek ve gizlemek için eski Mısır bilimciler tarafından kasıtlı bir girişimde bulunulmuştur. 1798 civarında Gize Sfenksi’nin görüntüsünü kazıyan Fransız sanatçı, yazar ve arkeolog Vivant Denon’un yazılı anlatımına göre, ünlü anıtın yüz hatları Afrika kökenli gibi görünüyordu:
“…Oranları devasa olsa da, dış hatları saf ve zariftir; başın ifadesi nazik, zarif ve huzur doludur; sıfat olarak Afrikalıdır, ancak ağzı ve kalın dudakları gerçekten takdire şayan bir yumuşaklığa ve inceliğe sahiptir; gerçek bir hayat ve bir beden gibi görünür. Bu anıt yapıldığında sanat çok yüksek bir seviyede olmalıydı; çünkü eğer baş, stil denilen şeyi, yani Yunanlıların tanrılarını belirledikleri figürlere anlam veren düz ve kalın çizgiler istese de, aslında bu figürde sergilenen doğanın ince sadeliği ve karakteri yeterli derece sanatsal hale getirilmiştir.”
Ancak, Antik Mısır heykellerindeki eksik burunların tek açıklamasının vandalizm olduğu teorisi, burunları eksik ve parçalanmış Antik Yunan ve Roma heykellerinin yaygınlığı düşünüldüğünde yetersiz kalmaktadır. Bu uygarlıklara ait taş heykellerin çoğunda da burun yoktur. Bazıları kazara zarar görmüş olsa da, önemli bir kısmı şüphesiz kasıtlı olarak hedef alınmıştır.

Antik Yunanlıların ve Romalıların Avrupa (Kafkas) kökenli oldukları tarihsel, arkeolojik ve bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Dolayısıyla ırkçılık, bu heykellerin kasıtlı olarak burunlarını yok etmek için olası bir neden değildir. Peki, bu antik kültürlerin geride bıraktığı burunsuz heykellerin nedeni nedir?
Rezil etmek ve gücü azaltmak için Mısırlıların burunlarının kasıtlı olarak tahrip edilmesi
Daha sonraki Mısır hanedanlarının, miraslarını silmek ya da azaltmak amacıyla geçmiş hükümdarların heykellerini sık sık tahrif ettikleri kaydedilmiştir. Böyle durumlarda burnun çıkarılmasına, daha kapsamlı başka yüz şekil biçimsizliklerinin yanı sıra yazıtların ve makam sembollerinin yok edilmesi de eşlik ederdi.
2019 yılında CNN, Brooklyn Müzesi’nde yer alan ve kasıtlı olarak tahrip edildiklerini vurgulamak üzere seçilen Antik Mısır başyapıtlarından oluşan çarpıcı bir seçkiyi bir araya getiren Çarpıcı Güç: Antik Mısır’da İkonoklazm başlıklı bir sergi hakkında haber yaptı. Eksik burunlardan tahrip edilmiş kafalara ve yazıtlara kadar, serginin küratörlüğünü Edward Bleiberg üstlenmiş ve bu ahlaksız tahribat içindeki örüntüleri anlamaya çalışmıştır.

Bleiberg, bu sanat eserlerinin oluşturulmasına büyük önem veren bir kültürde, bu kasıtlı vandalizmin “bir imgenin gücünü devre dışı bırakmanın” bir yolu olduğu varsayımında bulunmuştur. Aslında tüm bunlar, sanatın temsil yoluyla gerçekliği ortaya koymak için kullanıldığı Antik Mısır dünya görüşü içinde anlamlıdır. Başka bir deyişle, imgeler bir insanın ya da tanrının özünü içerme ya da öbür dünyada koruma ve yardım sağlama yeteneğine sahipti.
Bleiberg’e göre, yeni hükümler ya da kendilerini kabul ettirmeye çalışan istilacı kültürler, bu gücü, aracı olan sanatı yok ederek bozmak istemişlerdir. Artnet, sergide yer alan Thutmose III ve üvey annesi Hatşepsut’u temsil eden sanat eserlerini kasıtlı olarak yok etmesi gibi örnekleri de anlatmaktadır.

Daha sonraki yıllarda Hıristiyanlar, Antik Mısır tanrılarının heykellerini tahrif ederek, onlara tapınılmasını engellemeye ve güçlerinin kalıntılarını yok etmeye başladılar. Burun, yeni bir dünya düzeninin sözde zaferinin açık ve görünür bir yansımasını sağlayan bu tür yıkımlar için açık bir hedefti.
Efsaneye göre Napolyon, Sfenks’in burnunu bir top güllesiyle uçurmuş olsa da, bir metre genişliğindeki burnun, başarılı olabilecek sonuçlar umuduyla, devasa heykele gösterilen sevgiye öfkelenen Sufi bir Müslüman tarafından kasıtlı olarak yok edildiği daha olası bir yorumdur. Aslen Firavun Khafre tarafından M.Ö. 2600 yıllarında yaptırılan bu eser üzerinde Mark Lehner tarafından yürütülen çalışmalar, burnun kasıtlı olarak ortadan kaldırıldığı sonucuna varmıştır.
Kaynak
https://www.ancient-origins.net/artifacts-other-artifacts/noses-missing-egyptian-statues-007493 (son erişim tarihi: 08.05.2023).

