Yaklaşan seçimlerde karar vermemizde ve bunun gibi bir dolu karar vermek zorunda kaldığımız durumlarda, yaşanmışlıklardan yola çıkan epigenetiğimizin gen kombinasyonları ile etkileşiminin sonucu olduğu bilinmektedir.
Karar vermek veya herhangi bir konuda karar almak yıllardır bilim insanlarının anlamlandırmaya çalıştığı veya altında yatan biyolojik nedenleri anlamaya çalıştığı bir alan olmuştur. Bu konuda da günümüzde kadar bir dolu çalışma yapılmış, ancak henüz tatminkâr cevaplar bulunamamıştır.
Önümüzde seçim var. Cumhuriyetimizin 100. yılında gerçekleşecek olan bu seçim her kesim açısından büyük önem taşıyor. Farklı vaatler veren siyasiler olduğu gibi birbirine benzer veya yakın vaatlerde bulunan siyasiler de oluyor. Ve bizler, yani seçmenler, bu vaatlere göre veya bulunduğumuz çevrenin yönlendirmesine göre oy kullanacağız. Oy verirken nasıl karar vereceğiz veya kararımızı şimdiden verdik. Peki bu oyu kullanırken seçtiğimiz siyasilere veya bulundukları partilere nasıl karar verdik, bizi hangi özellikleri etkiledi, biz oylarımızı kendilerine mi, vaatlerine mi atacağız? Aslında bizler bu gibi günlük olarak birçok karar veriyoruz, bazıları bizler için büyük önem taşırken bazıları da daha az etki ile kendilerini gösteriyorlar.
Fareler ve insanlar
Nörobilim uzmanları (ülkemizde de yeni yeni lisans üzeri programlar açılmaya ve hatta mezun vermeye başladı) multi-disipliner olarak bu konuda çalışmalar yürütüyorlar. Ve tabi ilk olarak eğer hipotez yeni bir mekanizma ile ilişkili ise hipotezi destekleyecek hayvan deneyleri gerçekleştiriliyor. Bazı fare çalışmalarında, alınan kararların haz duygusu ile ilişkili olduğu belirlenmiş. Yani verilen kararların sonucunda farelerde haz mekanizmaları tetiklenmiş. Bu deneylerde alınan kararlar yemek ile sonlandırılmış ve fareler verdikleri karara göre ya yemeklerine ulaşmış veya ulaşamamış ve bunun sonunda da haz ile ilgili beyin sistemleri aktive olmuş.

Tahmin ettiğiniz gibi yemeklerine ulaşanlarda bu haz ile ilişkili beyin aktiviteleri çok daha fazla olmuş. Ancak tabi bizlerde, yani insanlarda mekanizma bu kadar basit değil, evet acıktığımız zaman yemek yeme kararı almamız ve sonunda lezzetli bir yemek sonrası duyduğumuz haz, sadece gereksinim duyduğumuz fizyolojik bir sürecin sonudur. Ya aldığımız diğer kararlar? Meslek seçimi veya eş seçim gibi daha geniş etki mekanizması olan veya günlük hayatımızda verdiğimiz kıyafet seçimi veya yemek seçimi gibi kararlar? Tüm bu aldığımız kararlar farelerdeki yemek seçimi ve sonucundaki haz ile ilişkili olmamasını gerektirir.
Testosteron ve kararlar
Hayvanlar aleminden yola çıkarak özellikle erkek davranışlarında testosteron hormonunun etkisi çok fazla çalışılmış. Sadece çiftleşme zamanlarındaki değil, diğer günlük hayatlarında da testosteron seviyeleri ile bazı kararların ilişkili olduğu bazı çalışmalarla gösterilmiş. Örneğin testosteron seviyelerinin daha fazla olduğu dönemlerdeki erkek bireylerin sadece daha agresif olduğu değil, aynı zamanda daha hareketli ve riskli kararlar verdiği gözlemlenmiş. İnsanlarda da benzer çalışmalar gerçekleştirilmiş. Testosteron seviyesi erkeklerde kadınlara göre daha yüksektir, hem de yaklaşık 8 kat daha yüksek. Bu yüzden erkeklerin daha riskli kararlar almasında ön planda olduğu tahmin edilmektedir.
Testosteron seviyesi daha yüksek olan kadınlarda daha düşük olan kadınlara göre daha riskli kararlar almışlar.
Tabi genel olarak çalışanlar düşünüldüğünde daha fazla erkek çalışanın olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Yaşıtlarına göre daha yüksek testosteron seviyesine sahip erkeklerin daha düşük seviyeye sahip hemcinslerine göre daha riskli kararlar verdikleri belirlenmiş. Aynı şekilde testosteron seviyesi daha yüksek olan kadınlarda daha düşük olan kadınlara göre daha riskli kararlar almışlar. Elde edilen veriler çok önemli. Tabi şunu da belirtmeden geçmeyelim, bir kararı almak sadece bir hormon mekanizmasına bağlanmamalı, etki mekanizmasında farklı özellikte bir dolu biyolojik metabolizmanın olduğu da bilinmelidir. Yoksa sadece riskli karar bakımından testosteron ön planda olsa, bu hormonun haplarını kullanarak kararların alınması kolaylaştırılırdı. Tabi bir de şu sorular aklımıza geliyor: Alınan kararlar ne ölçüde doğru? Bireye veya sisteme getirdiği çıktılar neler olmuştur? Burası da mutlaka ele alınması gereken bir diğer husus.
Kısa ve uzun alleller
Bizlerin psikiyatride çok sık analiz ettiği bir gen var, adı SLC6A4. Serotonerjik sistemin en önemli düzenleyici genlerinden biri. Bu genin bazı varyantları bulunmakta, özellikle genin düzenleyici bölgesinde yer alan kısa (S) ve uzun (L) alleller ile birçok kişilik özelliğimiz ilişkilendirilmiş.
Karar almak ile ilişkili biyolojik yolaklar incelendiğinde böylesi kompleks bir mekanizmayı tek bir gene indirgemek çok doğru olmaz.
Empati gibi, agresyon gibi, sağ duyulu davranma gibi. Bu genin iki adet L alleline sahip bireylerin (insanlarda her genden iki kopya bulunur, biri anneden diğeri babadan gelir, bu kopya genlere allel adı verilir) karar almak bakımından daha sakin ve garantici kararlar aldıkları belirtilmiş. S alleline sahip olanlarında daha riskli kararlar aldıkları belirlenmiş. Biyolojik açıdan tabi ki çok fazla yorum yapabiliriz bu konuya, ancak gene karar almak ile ilişkili biyolojik yolaklar incelendiğinde böylesi kompleks bir mekanizmayı tek bir gene indirgemek çok doğru olmaz.
S alleline sahip olanlarında daha riskli kararlar aldıkları belirlenmiş.
Ancak bu gen analizleri bizlere genel geçer karar almak ile genel bilgiler vermekle birlikte her zaman beklenilen sonuçlara götürmeyebilir.
Kararlar ve haz mekanizması
Özellikle aldığımız kararların sonuçları bizlerde haz mekanizmasının tetiklenmesini sağlar. Verdiğimiz kararın doğruluğu veya bizlerde beklediğimiz şekilde sonlanması dopaminerjik sistem üzerinde etkisini göstererek haz mekanizmasının tetiklenmesine neden olur. Bu mekanizma üzerinde dopamin molekülünün hücreler tarafından algılanmasını sağlayan dopamin reseptörü adı verilen bazı moleküller bulunmaktadır. DRD2, DRD3 ve DRD4 reseptörlerinin haz ile ilişkileri bir dolu çalışma ile kanıtlanmıştır. Bu genler üzerinde bulunan bazı gen varyantları bireylerin daha konservatif kararlar almasına eğilimlerinin olduğunu göstermiş. Bu kişiler genelde daha garantici olarak bilinmektedir. Ancak aynı gen üzerinde bulunan diğer varyantların da bireylerde daha riskli veya yenilikçi kararlar alınmasına yatkınlık sağladığı bildirilmiştir.
İçinde bulunduğumuz çevre, coğrafyamız, büyüdüğümüz ortam gibi birçok epigenetik faktör karar alırken etkili olan faktörlerdir.
Genetikten epigenetiğe
Son zamanlarda epigenetik alanında meydana gelen gelişmeler, karar vermenin genetikten epigenetiğe geçen bir süreç olduğunu göstermiştir. İçinde bulunduğumuz çevre, coğrafyamız, büyüdüğümüz ortam gibi birçok epigenetik faktör karar alırken etkili olan faktörlerdir. Örneğin genetik yapıları aynı, ancak epigenomları farklı tek yumurta ikizlerinde gerçekleştirilen çalışmalar bunlara verilebilecek en güzel örneklerin başında gelmektedir. Veya o kadar uzağa gitmeyelim, karnımız aç veya tok iken aynı olaylara yönelik verdiğimiz karar bile değişebiliyor. O yüzden özellikle yazımızın başında belirttiğimiz kararlarımızı verirken içinde bulunduğumuz çevre büyük önem taşımaktadır, özellikle politik olarak verdiğimiz kararlarda.
Karar bilimi henüz birçok biyolojik mekanizmayı net olarak açıklayamıyor. Elimizdeki bazı genetik veriler, bazı gen kombinasyonlarına sahip bireylerin daha farklı kararlar verebildiğini, bazı epigenetik verilerde özel koşullarda verilen kararlara epigenetiğimizin nasıl etki ettiğini bizlere açıklamaktadır. Sonuç olarak yaklaşan seçimlerde karar vermemizde ve bunun gibi bir dolu karar vermek zorunda kaldığımız durumlarda yaşanmışlıklardan yola çıkan epigenetiğimizin gen kombinasyonları ile etkileşiminin sonucu olduğu bilinmektedir. Ancak gene de önümüzde alınacak bir hayli yol var.