Şimdi daha genel bir bakış ile müzelerde ve sanat galerilerindeki sanat terapisi uygulamalarının son dönemdeki yerinden bahsedeceğim.
Prof. Dr. Devran Tan
GazeteBilim Yazarı
Sanat Terapisti, Psikiyatrist, Psikoterapist
GazeteBilim’de daha önceki yazılarımda Karahantepe’de ve Şanlıurfa Müzesinde sanat terapisi bakış açısıyla nesnelere olan aktarımlarımızdan, Sanat Terapisi ile Dönüşüm Deneyimleme Atölyesinden, sanat terapisi ve arkeoloji buluşması ile yaratıcılık konularından bahsetmiştim. Şimdi daha genel bir bakış ile müzelerde ve sanat galerilerindeki sanat terapisi uygulamalarının son dönemdeki yerinden bahsedeceğim.
Müzelerde ve sanat galerilerinde sanat terapisi uygulamaları, iyi oluş düzeylerini artırıcı etkileri ile giderek yıldızı parlayan inovatif yani yenilikçi bir alan olmaya başlamıştır. İyi oluş, basit olarak kişinin kendini daha iyi hissetmesidir. Bu alana yönelik yatırımsal destekler dünyada artış göstermektedir. Müzelerde ve sanat galerilerinde sanat terapisi çalışmaları, Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da devletin, vakıfların ve derneklerin ilgilendiği bir iş sektörü hâline gelmektedir.
Müzeler ve sanat galerileri ile kurulan bağlar
Müzelerde ve sanat galerilerinde kültürel miras olarak korunan ve sergilenen eserler geçmişten bugüne yapıldıkları andaki hikâyeleri ile bizleri karşılarlar. Kimi eserin hikâyesi kısmen de olsa bilinir kiminin ise ne zaman yapıldığı dışında bilgi yoktur ama gördüğümüz ve hissettiğimiz bir hikâye vardır. Eserler yapıldığı dönemi resmederken ölümsüzleşir ve bir kültürel miras değeri özelliği kazanır.
Müzelerin en önemli işlevleri “mirası korumak”, müze objelerinin kaybolmasını önlemek yani eserlerin güvenliğini ve kalıcılığını sağlamaktır. Bu, müze ve galeri ziyaretçisine olumlu ve yapıcı bir biçimde “güveni, güvenli alanın olduğu’’ düşüncesini yansıtır.
Müzeler kalıcı olmaları ve ölümsüz eserleri her zaman güvenli bir şekilde saklamaları, çerçeve içinde sergilemeleri nedeniyle de insanların ölüm kaygısını azaltabilir. Bu, ölüme rağmen yaşamın devam ettiği anlamına gelir (Coles, 2020; Schaverian, 1989; Schaverian, 1999). (Resim 1). Ölüme karşı duran bir yaratıclıkla karşılaşmak ise sadece ziyaretçinin üzerinde değil kazı, müzecilik gibi bu alanla ilgili tüm kişiler üzerinde de olumlu bir etki yaratır.

Müzelerin ve sanat galerilerinin eserleri belgelendirerek, kronolojik veya kategorik sıraya göre sergilemeleri de ziyaretçinin zihninde tarihsel bir düzenin nasıl sağlanabildiğini ve karmaşanın nasıl çözümlenebileceğini yansıtabilir. Ziyaretçi her zaman kronolojik sıra takip ederek gezmek istemeyebilir. Bazen merak ettiği yerde daha uzun vakit geçirerek istediği sırayla gezebilir (Coles, 2020; Schaverian, 1989; Schaverian, 1999). Bu da müzede ve sanat galerilerinde ziyaretçinin ilgisini çeken eserlerle buluştuğu bir keşfetme yolculuğuna dönüşebilir.
Arkeolojik eserler bazen kırılmış veya eksik olarak kazılardan çıkarılır, olabildiğince onarılmış halleriyle sergilenirler. Bu görüntü de kişilerde kusursuzluktan ziyade onarımın gücünü ve kusurların da birarada olabileceğini düşündürtebilir (Coles, 2020). (Resim 2).

Ayrıca, ziyaretçiler müzelerde ve galerilerde geçmişten bugüne yaşama dair insan deneyimlerinin zaman kavramından bağımsız, ortak olduğunu görebilir (Salom, 2010) (Resim 3). Ortak duygu ve düşüncede buluşmak ziyaretçinin hayatı anlamlandırmasına olumlu bir katkı sağlayabilir.

Jury (2020), eserlerin ziyaretçi üzerindeki zamansal ve mekânsal anlamlarının önemini Londra’daki Ulusal Sanat Galerisinde sergilenen Rembrandt’ın iki resmi üzerinden göstermiştir. Rembrandt 80 adet kendi portresini yapmıştır. Kendisine derinlemesine bakan cesur bir ressamdır (Resim 4).
34 ve 63 yaşlarındaki bu iki kendi portresinde kişi(ler) aynı olsa da geçen süre içinde Rembrandt’ın zihni, hayata bakışı, duyguları ve karakteri değişmiştir. Hepimiz değişiriz, zaman geçtikçe aynı şeye farklı bakabiliriz, farklı hissedebiliriz ve farklı açılardan görebiliriz. Çünkü zaman geçtikçe yeni bağlantılar kurarız, yeni anlamlar üretiriz. 63 yaşındaki resmi için Rembrandt “varoluşu sorgulama dışında herşey geride kaldı’’ der. Rembrandt, bu resimden bir yıl sonra da ölmüştür. Bu bilgi ile istemeden bile olsa ölüm kavramı ile yüzleşiriz. Rembrandt bu resmi ile bir sonlanıştan öte kalıcılığı ile geleceğe, bugüne gelmiştir. Seksen portresini aynı anda bir odada görmemiz mümkün olmasa da, farklı odalarda veya mekânlarda gördüğümüz resimleri, bizi etkiledikleri halleriyle zihinlerimizde tutmaya çalışırız, yani zaman geçse de zihinlerimizde izleri kalır (Jury, 2020).

Karahantepe’yi fotoğraflayan İspanyol Fotoğraf Sanatçısı Isabel Munoz’un fotoğrafları üzerinden sanat galerisini veya müzeleri gezerken yaşadığımız mekânsal, zamansal ve zihinsel değişimlere baktığımızda, resimlerin farklı odalarda veya alanlarda sergilenmesi konusu, Karahantepe mekânında farklı alanlarda farklı zamansal hikâyeleri ve yapıları görmemiz gibidir.
Esere bütünsel baktığınızda uyandırdığı anlamlar ile eserin bir kesitine veya detayına baktığınızdaki anlamlar ve hisler bile farklı olabilir. Farklı perspektiflerden bakabiliriz, farklı şeyler düşünebiliriz. Sonuç olarak, galeride o anda gördüğümüz, bizi etkileyen resimlerin zihnimizde bir iz olarak kalan imgeleri mekânsal ve zamansal, tetiklediği düşünceler ve duygular ile olur (Jury, 2020; Schaverian, 1999). Resmin çekildiği ya da yapıldığı şimdiki an vardır, bir de gelecek zaman ortaya çıkar: Resmin yanından ayrılsak da düşünmeye devam ettiğimiz başka bir zaman tekrar gelip baktığımızda belki aynı, farklı veya değişen anlamlar bulacağımız…
Müzelerde ve sanat galerilerinde farklı dönemsel eserler sergilenmektedir. Karahantepe arkeolojik alanını gezerken de katmansal olarak inşa edilmiş değişik dönemlerde aynı mekânda yaşamış insanların eserleri ile yani hayatlarını yansıttıkları yapıtlarıyla, yaşam alanlarıyla karşılaşırız. Yapıların veya sembollerin bizi etkileme gücü daha önce de dediğimiz gibi kişiye özgüdür. Arkeolojik alanı veya müzeleri, sanat galerilerini gezerken zihnimiz istemeden de olsa birçok fotoğraf çeker. İşte, eserlere ve o dönem insanlarına ait fotoğraflarla bugünün fotoğrafları, kendi hikâyemiz, her birimizin farklı yaratıcı düşünme gücü ve yaratıcılığı sanat terapisi ile karşılaştığında ortak fotoğrafların etkisini sanat ve sanat materyalleri aracılığıyla sanat eserine dönüştürürüz. Kurduğumuz bu bağ ile ortaya çıkan eserlerin ifadesi yeni oluşumlara yol açar. Yani, yine bir ortak noktada buluşuruz: Dönüşüm
Bir noktayı vurgulamak isterim. Sanat Terapisi çeşitli gruplarda yapılabilir. Benim burada ele aldığım sanat terapisi uygulamaları sağlıklı bireylerde, ziyaretçide sanat materyalleri ile etkileşimle işleyen yaratıcılık çalışmalarıdır. Bir arkeolojik alanda, müzede veya galeride gezen ziyaretçinin eserlerle kurduğu ilişkiyi keşfedip ufak da olsa sanat terapisti desteği ile bu etkinin ne olduğunu görerek deneyimlemesi bir kazanım mıdır? Kesinlikle bir kazanımdır ve dönüştürücü güçtür. Yaratıcı düşünme de parmak izi gibi kişiye özgü olsa da, keşfedilmeden ortaya çıkmaz.
Müzelerde ve sanat galerilerinde sanat terapisi uygulamalarının sonuçları
Bir eserin veya resmin başına geçtiğimizde eseri ortaya çıkaran kişinin dış dünya ile kurduğu ilişkiyi anlamaya çalışırız (Schaverian, 1989). Zihinlerimizde eserin neden yapıldığına, yapanın ne hissettiğine dair düşünceler ve duygular belirir.
Müze temelli grup sanat terapilerinde, ziyaretçilerin kendi hikâyeleriyle, yüzyıllar önceki insanların hikâyeleriyle ve grup üyeleriyle üçlü bir bağ oluşturduğu gösterilmiştir (Coles, 2020; Ioannides ve ark, 2021; Salom, 2010). Ortak şeylerin yaşandığını farketmelerinin ziyaretçilerde ‘yalnız değilim’ düşüncesini uyandırarak yalnızlık hissini azalttığı, dolayısıyla, hem bu ortak noktalar hem de koleksiyonların çeşitliliği, hayal güçlerinin ve yaratıcılıklarının tetiklenmesiyle, grup paylaşımları aracılığıyla kişilerin hayatı başkalarının gözünden de görerek yeni bakış açıları kazandıkları gösterilmiştir (Coles, 2020; Holtrum, 2020, Salom, 2010).
Sanat terapisi çalışmasında yapılan bir resmi, müzede veya galeride sergilenen bir eser gibi düşünebiliriz. Müze ve Sanat Galerilerindeki bu çalışmaların kişiler üzerine etkileri şu şekilde sıralanmıştır. (Watson ve ark, 2021):
- Ziyaretçinin değerli hissetmelerini sağlar: Katılımcıların öz değer duygusunu, ilişki içinde güç ve özerklik kullanma yeteneğini geliştirerek…
- Müzedeki ya da galerideki koleksiyonlar ve eserler ileher türlü etkileşim, nesneye yansıtılan aktarımlar yani anlamlar ve yaratıcılık başlı başına kişiler üzerinde güçlendirici olabilir.
- Müze ortamlarında gezerken farkında olmadan yapılan fiziksel hareket, keşfetme duygusu, serbest olarak müzeyi geziyor olmanın kişinin seçimlerinin ve bağımsızlığının önemine vurgu yaparak iyi hissetmesine yol açabilir.
- Herkesin grup içinde eşit olması ve birlikte bir şeylerin keşfediliyor olması, kişiler arası ilişkilerin gücünü artırabilir.
İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, müzeler ve galerilerinde yapılan sanat terapisi çalışmalarının, yeni bilgiler edinilmesiyle nöroplastisiteyi (sinir hücrelerinde yeni bağlantılar oluşması) sağladığı, sosyal etkileşim ve yaratıcılığın ise stresi azaltarak sakinleşmeyi sağladığı, sonuç olarak iyi oluş için bir araç oldukları gösterilmiştir. Bir başka çalışmada ise, gençlerin müzelerdeki eserleri gezdikten sonra sanat terapisi ile sanat eserleri yaparak ifadelerinin artması, onları pasif izleyiciden dışavurumcu yaratıcılara dönüştürerek yeni kimlikler kazandırmıştır (Holttum, 2020).
Sonuç olarak, müzelerde ve sanat galerilerinde yapılan sanat terapisi uygulamalarının yaratıcılık üzerinde etkileri ile kişilerde Well-being / İyi oluş düzeylerini artırdığı gösterilmiştir.
Sanat terapistinin yeri
Sanat terapisti eğitimi ve deneyimi ile, kişilerin eserlerini, çalışmalar tek bir oturumda veya birçok oturumda yapılsın, bir eser koleksiyonu gibi zihninde tutar. Bu nedenden dolayı, henüz kişi farkında olmasa da sanat terapisti, parçaları biraraya getirerek eserleri okuyabilir. Artistik becerileri ve sanat materyalleriyle ilişkiyi tanımaları da resmi, eseri, sembolleri farklı açılardan görebilmeyi sağlar (Jury, 2020). Esas olan ise, sanat yapma ve materyaller ile etkileşimde oldukları yaratıcı süreçte insanların kendilerini keşfetmelerine alan açmalarıdır (Case ve ark.da 2022 kaynaklanan Winnicott, 1965).
Yazımı sonlandırırken, yapıcı adımlar atmaya çalıştığım Karahantepe’de ve Şanlıurfa Müzesindeki sanat terapisi uygulamalarının bu bağlamda hem bireysel hem de sosyal-toplumsal dönüştürücü gücünü tekrardan vurgulamak isterim.
Kaynaklar
Case, C., Dalley, T., & Reddick, D. (2022). The Handbook of Art Therapy. Taylor & Francis.
Coles, A. (2020). What do museums mean?: Public Perceptions of the Purposes of Museums and Implications for their Use in Art Therapy. In A. Coles & H. Jury (Eds), Art therapy in museums and galleries (44-62). Jessica Kingsley Publishers.
Holttum, S. (2020). Art Therapy in Museums and Galleries: Evidence and Research. In A. Coles & H. Jury (Eds), Art therapy in museums and galleries (26-43). Jessica Kingsley Publishers.
Ioannides, E., Pantagoutsou, A., & Jury, H. (2021). Contemporary artworks as transformational objects in art psychotherapy museum groupwork. The Arts in Psychotherapy, 73, 101759.
Jury, H. (2020). Further Conversations with Rembrandt in Space, Place and Time: How Rembrandt’s Self- Portraits and the Gallery Setting Inform the Art Psychotherapy Review. In A. Coles & H. Jury (Eds), Art therapy in museums and galleries (44-62). Jessica Kingsley Publishers.
Salom, A. (2010). Reinventing the setting: Art therapy in museums. The Arts in Psychotherapy, 38(2), 81–85.
Schaverian, J. (1989). The picture in the frame.In A. E. Gilroy. (Ed.), Pictures at an Exhibition: Selected essays on art and art therapy (pp. 147-155). Routledge.
Schaverien, J. (1999). The revealing image: Analytical Art Psychotherapy in Theory and Practice. Jessica Kingsley Publishers.
Watson, E., Coles, A., & Jury, H. (2021). ‘A space that worked for them’: museum-based art psychotherapy, power dynamics, social inclusion and autonomy. International Journal of Art Therapy, 26(4), 137–146.

