GazeteBilim
Destek Ol
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Çağdaş Epistemoloji Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Hegel Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
Okuyorsun: İngilizce çok garip bir dil!
Paylaş
Aa
GazeteBilimGazeteBilim
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Çağdaş Epistemoloji Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Hegel Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
  • Destek Ol
Bizi Takip Edin
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
Copyright © 2023 Gazete Bilim - Bütün Hakları Saklıdır
GazeteBilim > Blog > Bilim > Dilbilim > İngilizce çok garip bir dil!
Dilbilim

İngilizce çok garip bir dil!

Yazar: GazeteBilim Çeviri Yayın Tarihi: 16 Ekim 2024 20 Dakikalık Okuma
Paylaş
tuhaf
İngilizce neden bu kadar tuhaf? Bu sıradışılık nereden geliyor ve bunu böyle yapan şey nedir? (Görsel: Pixabay)

İngilizce konuşanlar dillerinin tuhaf olduğunun farkındadır. Bu dili sonradan öğrenenler de. Dilin en kolay göze çarpan tuhaflıklarından biri bazılarına kabus gibi gelen yazım (imla) kurallarıdır.

John McWhorter
Çeviri: Burak Şen

İngilizcenin konuşulmadığı ülkelerde “heceleme yarışması” diye bir yarışma göremezsiniz mesela. Normal bir dil için yazım en azından insanların kelimeleri telaffuz edişiyle bir benzerlik taşıyormuş gibi görünür. Fakat İngilizce öyle değildir.
İmla bir yazma işidir fakat dil temelde konuşmayla ilişkilidir. Konuşma yazmadan çok daha önce de vardı. Günlük hayatımızda yazmaktan ziyade konuşuruz ve dünyadaki binlerce dilden birkaç yüz tanesi hariç ya nadiren yazılıdır ya da hiç yazılı değildir. İngilizce, konuşma formunda bile tuhaflıklar barındırır. Özellikle de Amerika Birleşik Devletleri ve Britanya’daki Anglofonların diğer dilleri öğrenmek için pek de hevesli olmadıkları düşünüldüğünde, bu tuhaflıkların gözden kaçırılması mümkündür. Yalnızca tek dil konuşma eğilimimiz bizi ıslak olduğunu bile bilmeyen o meşhur balığa benzetir. Dilimiz bize normal gelir, ta ki normalin gerçekten ne olduğunu anladığımız ana kadar.
Örneğin, insanların söylediklerinin yaklaşık yarısını eğitim almadan ve geri kalanını da sadece mütevazı bir çabayla anlayabileceğimiz kadar İngilizceye yakın olan başka bir dil yoktur. Almanca ve Flemenkçe, İspanyolca ve Portekizce ya da Thai ve Lao böyledir. İngilizce konuşan (Anglophone) birinin anlayabileceği en yakın dil, pek bilinmeyen bir Kuzey Avrupa dili olan Frizye dilidir. tsiis kelimesinin peynir ve Frysk kelimesinin Frizce olduğunu biliyorsanız bu cümlenin ne kast ettiğini görmek pek de zor olmayacaktır: Brea, bûter, en griene tsiis is goed Ingelsk en goed Frysk. Genel olarak Frizce’nin daha çok Almanca’ya benzediğini görürüz, ki öyledir.
Birçok Avrupa dilinin isimlere sebepsiz yere cinsiyet atamasının, Fransızcada dişi ayların ve erkek gemilerin olmasının ve bunun gibi şeylerin bir sıkıntı olduğunu düşünüyoruz. Fakat aslında tuhaf olan biziz: neredeyse tüm Avrupa dilleri tek bir aileye aittir. Hint-Avrupa. Hepsi arasında İngilizce, cinsiyetleri bu şekilde atamayan tek dildir.
Bu kadar tuhaflık yetmedi mi? Buyrun o zaman. Geniş zamanda sadece üçüncü tekil kişinin özel bir son ek aldığı dünyada sadece tek bir dil vardır. I talk, you talk, he/she talk-s – Neden sadece üçüncü tekil kişi? Normal bir dilin geniş zaman fiilleri ya son ek almaz ya da fiiller birbirinden farklılık gösterir (İspanyolca: hablo, hablas, habla). Cümleleri olumsuz veya soru haline çevirmek için cümlenin içine do yerleştirdiğiniz başka bir dil bulmayı deneyin. Zormuş, değil mi? Galler, İrlanda veya Fransa’nın kuzeyinden olmadığınız sürece muhtemelen zorlanacaksınız.
İngilizce neden bu kadar tuhaf? Bu sıradışılık nereden geliyor ve bunu böyle yapan şey nedir?
İngilizce aslında bir tür Almanca gibi dünya sahnesine dahil oldu. Eski İngilizce modern versiyonundan o kadar farklıdır ki bu ikisini aynı dil gibi düşünmek çok zordur. Hwæt, we gardena in geardagum þeodcyninga þrym gefrunon – Bunun anlamı gerçekten şu mudur: ‘So, we Spear-Danes have heard of the tribe-kings’ glory in days of yore’. İzlandalılar 1000 yıl önce dillerinin atası olan Eski Norsçada yazılmış bu tarz benzer hikayeleri hala okuyabiliyor. Fakat, konunun yabancısı olan birine Beowulf Türkçeymiş gibi gelebilir. Bizi geçmişten bugünkü halimize getiren ilk şey Angllar, Saksonlar ve Jütlerin (ve ayrıca Frizyalılar) dillerini hali hazırda birbirinden apayrı dillerde konuşan insanların yaşadığı İngiltere’ye getirmesidir. Bu diller, bugün Fransa’da Galce, İrlandaca ve Manş Denizi’nin ötesinde Bretonca ile temsil edilen Kelt dilleriydi.
Keltler tarih sahnesinden silinse bile hayatta kaldılar. 250,000 civarı Cermen kökenli yerleşimci olduğunu düşünürsek eski İngilizceyi konuşan insanların büyük bir çoğunluğu Kelt kökenliydi.
Önemli olan kısım, bu insanların dillerinin İngilizce’den oldukça farklı olmasıydı. Örneğin, onların dillerinde fiil cümlenin başındadır. (came first the verb) Ayrıyeten, do fiilini cümle içinde kullanma şekilleri oldukça farklıydı: Bu fiili cümleyi soru formuna çevirmek, olumsuz hale getirmek ve hatta başka bir fiilin hemen öncesine koyarak bir süsleme yapmak için kullanıyorlardı. Do you walk? I do not walk. I do walk. Bu şimdi tanıdık gelebilir çünkü Keltler İngilizceyi kendilerince yorumlarken bu kullanımı da dile kazandırmışlardır. Tabi bunun öncesinde, yukarıda bahsedilen cümleler İngilizce konuşan birine oldukça yabancı gelirdi. do’nun bu garip kullanımının üzerine düşünmenin insanın kendisinde tuhaf bir şeyi fark etmesine, sanki ağzının içinde bir dili olduğunun farkına varması gibi bir şey olduğuna dikkat edin.
Dünya üzerinde Keltçe ve İngilizce dışında bu şekilde kullanılan belgelenmiş bir dil yoktur. Böylece İngilizce’nin tuhaflığı, çok daha farklı dillere sahip insanların ağzında dönüşmesiyle başladı. Hâlâ onlar gibi konuşuyoruz, hem de hiç aklımıza gelmeyecek şekillerde. ‘Eeny, meeny, miny, moe’ derken kendinizi hiç sayıyormuş gibi hissettiniz mi? Evet, hissediyorsunuz (Kelt rakamlarıyla, zaman içinde çiğnenmiş ama kırsal kesimdeki İngilizlerin hayvanları sayarken ve oyun oynarken kullandıkları rakamların soyundan geldiği belli olan rakamlarla. “Hickory, dickory, dock”). Peki bu kelimeler ne anlama geliyor? İşte size bir ipucu: hovera, dovera, dick aynı Kelt sayma listesinde sekiz, dokuz ve ondu.
Çok geçmeden onların bozuk İngilizcesi gerçek İngilizceye dönüştü ve şimdi günümüze doğru geliyoruz: İskandinavlar İngilizceyi daha basit kıldı.
Gerçekleşen ikinci şey ise daha fazla Germen dilini konuşan kişinin denizin ötesine geçerek iş yapmaya gelmesiydi. Bu dalga dokuzuncu yüzyılda başladı ve bu kez istilacılar başka bir Cermen kolu olan Eski İskandinavca konuşuyorlardı. Fakat kendi dillerini dayatmadılar. Bunun yerine yerlilerle evlendiler ve İngilizceye geçtiler. Ancak onlar yetişkindi ve kural olarak yetişkinler yeni dilleri kolay öğrenmezler, özellikle de sözlü toplumlarda. Okul diye bir şey yoktu, medya da yoktu. Yeni bir dil öğrenmek, çok dinlemek ve elinizden gelenin en iyisini yapmak anlamına geliyordu. Bu şekilde öğrenmek zorunda kalsaydık, asla yazılı olarak görmeseydik ve aksanımız üzerinde çalışmaktan çok daha fazla işimiz olsaydı ne tür bir Almanca konuşacağını hayal edin.
İstilacılar meramlarını anlatabildikleri sürece sorun yoktu. Ancak bunu bir dilin oldukça yaklaşık bir yorumuyla yapabilirsiniz (az önce okuduğunuz Frizce cümlenin okunabilirliği de bunu kanıtlıyor). Yani İskandinavlar hemen hemen beklediğimiz şeyi yaptılar: Kötü Eski İngilizce konuştular. Çocukları da en az gerçek Eski İngilizce kadar bu dili duydular. Hayat devam etti ve çok geçmeden onların kötü Eski İngilizcesi gerçek İngilizce oldu ve işte bugün buradayız: İskandinavlar İngilizceyi kolaylaştırdı.
Burada bir noktaya değinmek isterim. Dilbilim çemberinde bir dilin başka bir dile göre daha kolay olduğunu söylemek riskli bir harekettir, çünkü nesnel sıralamaları belirleyebileceğimiz bir ölçüm yoktur elimizde. Gündüz ve gecenin arasında parlak bir çizgi olmasa bile, sabah 10 ile akşam 10 arasında bir fark yokmuş gibi davranamayız. Aynı şekilde, bazı diller diğerlerine göre ağdalı ifadelere daha yatkındır. Eğer birine Rusça ve İbranice arasından birini öğrenmek için 1 yıl verilse ve yeterliliğinin ölçüldüğü 3 dakikalık testte yaptığı her yanlış işin bir tırnağının koparılacağı söylense ancak bir mazoşist Rusçayı seçer (tabii o kişi Rusçaya yakın bir dili öncesinden bilmiyorsa). Bu açıdan bakılırsa, İngilizce diğer Germen dillerine göre daha basittir, bunu da o Vikinglere borçludur.
Eski İngilizce iyi bir Avrupa dilinden bekleneceği üzere sıra dışı cinsiyetlere sahipti fakat İskandinavlar bunları kullanmayı lüzum görmediğinden bugün dilimizde bir cinsiyet göremezsiniz. İngilizce tuhaflıklarından birini böyle kazandı. Dahası, Vikingler bir zamanların o güzel çekim sisteminin sadece ufak bir parçasında ustalaştılar: üçüncü tekil şahıs -s, arabanın camına yapışmış bir böcek gibi kalakalmış bu ek. Burada ve başka yerlerde olduğu üzere, dilin zor kısımlarını törpülediler.
Vikingler ayrıca Keltlerin yaktığı meşaleyi devralıp dili kendilerine en normal gelecek şekilde yeniden uyarladılar. Vikinglerin İngilizceye miras bıraktığı binlerce kelime vardır, yakından bildiğimiz kelimeler dahil: ‘Get Happy’ adındaki eski şarkıyı söylerseniz şarkının başlığının Norsçadan geldiğini görebilirsiniz. Bazen onların ‘Biz de buradayız’ dermişçesine bazı işaretlerle dilimizi süslemek istedikleri görülüyor, yerli sözcüklerimizi aynı anlama tekabül eden Norsça kelimelerle eşleştirmeleri gibi, bu da dilimize dike (onlardan) ve ditch (bizden), scatter (onlardan) ve shatter (bizden), ve ship (bizden) vs skipper (Norsçada ship skip demekti, bu yüzden skipper ‘shipper’ anlamına gelir) gibi ikililer kazandırmış.
Kelimeler sadece bir başlangıçtı. Ayrıca İngilizce gramerine de bir iz bıraktılar. Neyse ki edatın sonda olduğu Which town do you come from? cümlesinin, edatı zorla wh-kelimesinin önüne sıkıştırdığımız From which town do you come? cümlesinin yerine kullanılmasının yanlış olduğunun öğretildiği günler geride kaldı. İngilizcede ‘askıda kalan edatlar’ın bulunduğu cümleler tamamıyla doğal, açık ve kimseye bir zarar vermez. Fakat burada da bir ”sudaki balık” sorunu vardır: Normal diller edatları bizim yaptığımız gibi askıda bırakmaz. İspanyolca konuşanlar: El hombre quien yo llegué con (‘The man whom I came with’-‘Birlikte geldiğim adam’) ibaresinin pantalonunuzu ters giymek kadar doğal hissettirdiğini fark etmiştir. Arada sırada edatları bizim gibi kullanan bir iki dil ortaya çıkar: Meksika’da bir yerli, Liberya’da başka bir yerli. Hepsi bu kadar. Genel olarak, bu bir tuhaflık. Yine de Eski Norsça’nın da izin verdiği ve Danca’nın da koruduğu bir şeydir. Bu kadarı yetmiyormuş gibi, İngilizce başka dillerden gelen yoğun bir kelime yağmuruna tutulmuştur.
Bu garip Nors nüfuzunu tek bir cümlede gösterebiliriz. That’s the man you walk in with Bu cümle tuhaftır çünkü:
1) the, sonundaki man kelimesiyle uyuşacak maskülen bir forma sahip değildir,
2) walk fiilinde herhangi bir son ek yoktur,
3) ‘in with whom you walk’ diye bir kullanım yoktur.
Üstte maddeler halinde geçilen tüm bu garipliklerin sebebi İskandinavyalı Vikinglerin o güzelim eski İngilizceye vaktinde yaptıklarıdır.
Bu kadarı yetmiyormuş gibi, İngilizce başka dillerden gelen yoğun bir kelime yağmuruna tutulmuştur. Norslardan sonra Fransızların sırası geldi. Normanlar (aynı Vikinglerden köken alırlar, tesadüfün de böylesi) İngiltere’yi fethetti, yüzyıllar boyunca yönetti ve çok geçmeden İngilizce 10.000 yeni kelimeyi bünyesine katmış oldu. Sonrasında, 16. yüzyılın başında, eğitimli İngilizce konuşurları sofistike yazımın bir aracı olarak yeni bir İngilizce anlayışı geliştirdi, böylece dile daha hoş bir ton kazandırmak adına Latinceden özenli bir çabayla kelimeler seçmek bir moda haline geldi. İngilizcenin crucified, fundamental, definition ve conclusion gibi kelimeleri kazanması Fransızca ve Latincenin (kelimelerin orijinalinin bu iki dilin hangisinden geldiğini söylemek zordur) bu akını sayesindedir. Bu kelimeler günümüzde bize yeterince İngilizce gelseler bile dile ilk dahil olduklarında 1500’lü yıllar ve ötesinde yaşayan edebiyatçılar bu kelimeleri rahatsız edecek şekilde gösterişli ve dili bozan bir dış unsur olarak görmüşlerdir (Fransız bilgiçlerinin dillerine bir sel gibi akın eden İngilizce kelimelere nasıl da burun kıvırdığını düşünün). Hatta bazı yazarlar bu kibirli Latin kelimeleri yerine yerli İngilizceden uyarlamalar yapmayı önermiştir, bunlardan bazılarını arzulamamak elde değildir: crucified, fundamental, definition ve conclusion yerine crossed, groundwrought, saywhat ve endsay demeye ne dersiniz?
Dil bizim isteğimizin tersi yönünde gitme eğilimindedir. Ok yaydan çoktan çıkmıştı bile: İngilizce yerel kelimelerine dışarıdan rakip olarak gelip aynı anlamları karşılayan binlerce yeni kelimeye sahip olmuştu. Bunun bir sonucu farklı formalitelerde fikirleri ifade etmemizin yolunu açan üçlülerin varlığıydı. Help İngilizcedir, aid Fransızcadır, assist Latincedir ya da kingly İngilizcedir, royal Fransızcadır, regal ise Latincedir. Her adımda formalitenin nasıl yükseldiğine dikkat edin: kingly neredeyse alay ediliyormuş gibi hissettiriyor, regal tahtın sırtı gibi dimdik, royal ise ortada, saygın ama hataya açık bir monarşinin elçisi gibi duruyor.
Üçlülerden daha az dramatik olsa dahi keyifli gelebilecek sırasıyla İngilizce ve Fransızca olan ikililer vardır elimizde: begin ve commence ya da want ve desire. Mutfak terimlerindeki değişiklikler özellikle bahsetmeye değer: Bir cow veya pig’ten (İngilizce) nasıl olup da beef veya pork (Fransızca) elde ederiz? Norman İngilizcesinde, genellikle İngilizce konuşan işçiler zengin Fransız konuşurlarına sunmak adına hayvan kesim rolünü üstlenirlerdi. Ete farklı şekillerde hitap etmek kişinin konumuna bağlıydı, bu sınıf ayrımları bugün bize gizli bir biçimde taşındı.
Yine de uyaralım: geleneksel İngilizce anlatıları, kelime hazinemizdeki bu ithal resmiyet seviyelerinin gerçekte ne anlama geldiğini abartma eğilimindedir. Bazen bunların tek başına İngilizcenin kelime hazinesini benzersiz bir şekilde zenginleştirdiği söylenir ki Robert McCrum, William Cran ve Robert MacNeil’in klasik The Story of English (1986) kitabında iddia ettikleri de budur: Dile giren ilk Latince kelimeler Eski İngilizce konuşurlarının soyut düşünceyi ifade edebilmesinin yolunu açmıştır. Ancak hiç kimse bu anlamda zenginliği ya da soyutluğu ölçmemiştir. Diller, aynı insan bilinci gibi, bu kadar basit olamayacak kadar incelikli, hatta karmaşıktır. Yazılmayan dillerin bile bir üslubu vardır. Dahası, resmiyeti çağrıştırmanın bir yolu da ikame ifadeler kullanmaktır: İngilizcede sıradan bir kelime olarak life ve süslü bir kelime olarak existence vardır, ancak Kızılderili dili Zuni’de life demenin süslü yolu ‘a breathing into’dur.
İngilizcede bile, yerel kökler fark ettiğimizden daha çok iş yapar. Eski İngilizcenin kelime dağarcığının zenginliği hakkında ancak bu kadar bilebiliriz, çünkü günümüze kadar ulaşabilmiş kaynaklar sınırlı. Fransızca kökenli comprehend kelimesinin understand’I formal bir şekilde söylemenin farklı bir yolunun önünü açtığını söylemek kolaydır – fakat önceden, Eski İngilizcenin içinde, Modern İngilizce için yeniden uyarlandığında ‘forstand’, ‘underget’ ve ‘undergrasp’ gibi gözükecek kelimeler bulunuyordu. Hepsi ‘understand’ anlamına geliyormuş gibi gözükse de elbette farklı imalar bulunduruyorlardı, ve bu ayrımlar resmiyet seviyesini de belirliyordu.
Yine de, Latin istilası İngilizcede derin izler bırakmıştır. Örneğin, ‘uzun kelimelerin’ daha sofistike olduğu fikri buradan ortaya çıkmıştır. Dünyanın çoğu dilinde, daha uzun olan kelimelerin daha ‘üst perdeden’ veya spesifik olduğu fikri daha az yaygındır. Swahili dilinde, Tumtazame mbwa atakavyofanya basitçe ‘Bakalım köpek ne yapacak?’ anlamına gelmektedir. Eğer formal kavramlar daha uzun kelimeler gerektirseydi, Swahili dilini konuşabilmek için bir süper insanın nefes kontrolüne sahip olmak gerekirdi. İngilizcede uzun kelimelerin daha süslü durduğu fikri Fransızca ve özellikle Latince kelimelerin Eski İngilizce muadillerinden daha uzun olması gerçeğinden gelir (end’e karşı conclusion, walk’a karşı ambulate gibi).
Yabancı kaynaklardan gelen bu kelime akışı çarpıcı şekilde İngilizce kelimelerin birden fazla kaynağa dayandırılabileceği gerçeğini kısmen gözler önüne serer. Etimolojinin çok dilli bir açık büfe ve her kelimenin göç ve değişimin at koşturduğu fevkalade hikayelerin bir ürünü olması bize sıradan gelir. Fakat birçok dilin kökenleri daha sıkıcıdır. Belirli bir kelime, o kelimenin daha ilkel bir versiyonundan gelir ve iş bu kadarla kalır. Bundan dolayı Arapça konuşanlar için etimoloji daha az ilgi çekicidir diyebiliriz.
İngilizceye bu kadar yakın ve öğrenmesi bu kadar kolay başka bir dil olmamasının en büyük nedenlerinden biri de bu melez kelime dağarcığıdır.
Dürüst olmak gerekirse, melez kelime dağarcıkları dünya çapında çok da nadir değildir, ama İngilizcenin hibritliği diğer Avrupa dilleriyle kıyaslandığında üst skalada yer alır. Örneğin bir önceki cümle Eski İngilizce, Eski Norsça, Fransızca, Latince kökenli kelimelerin bir karışımıdır. Yunança başka bir unsurdur: Alternatif evrende, fotoğraf (photograph) yerine ‘lightwriting’ diyebilirdik. Zirve noktasına 19. yüzyılda ulaşmış bir modaya göre, bilimsel şeyler Yunancadan adlandırılmalıydı. Kimyasallar için kullandığımız anlaşılmaz kelimeler de bundan kaynaklanıyor: monosodyum glutamata neden ‘tek tuzlu gluten asidi’ diyemiyoruz? Sormak için çok geç. Ancak, İngilizce ile en yakın dilsel komşuları arasına bu kadar mesafe koyan şeylerden biri de bu melez kelime dağarcığıdır.
Nihayet, bu derya deniz kelime dağarcığından dolayı, biz İngilizce konuşanlar kelimeleri vurgularken iki farklı yöntemle başa çıkmak zorunda kalırız. Wonder kelimesinin sonuna bir ek ekleyin ve wonderful’u elde edin. Fakat – modern kelimesine bir ek eklediğinizde, ek vurguyu kendisiyle birlikte sona çeker: MO-dern, ama mo-DERN-ity, MO-dern-ity değil. Bu WON-der ve WON-der-ful ya da CHEER-y ve CHEER-i-ly’de gerçekleşmez. Ama PER-sonal, person-AL-ity ikilisinde gerçekleşir.
Fark nedir? Bu fark -ful ve -ly eklerinin Germen kökenliyken -ity ekinin Fransızca kökenli olmasından kaynaklanır. Fransızca ve Latince son ekler vurguyu kendine doğru çekerken – TEM-pest, tem-PEST-uous – Cermen kökenliler vurguyu olduğu gibi bırakır. Bu tarz şeyler genellikle fark edilmese de, bu ‘basit’ dilin aslında o kadar da basit olmadığını gösteren bir yoldur.
Britanya kıyılarına vurduğu 1600 yıl öncesinden bugüne kadar İngilizcenin hikayesi, hoş bir şekilde garipleşen bir dilin hikayesidir. Bu süre zarfında, İngilizce akrabalarına ve hatta dünyadaki çoğu dile kıyasla çok daha fazla değişim geçirmiştir. İşte karşınızda MÖ 900’lü yıllardan kalma Eski Norsçadan bir alıntı, Poetic Edda’da yer alan The Lay of Thrym adlı hikayenin ilk satırları. Satırlar ‘Angry was Ving-Thor/he woke up’, yani uyandığında sinirliydi anlamına geliyor. Eski Norsçada şöyle yazılıyordu:
Vreiðr vas Ving-Þórr / es vaknaði.
Bugün modern İzlandacada konuşulan haliyle bu iki satır aynen şu şekilde yazılır:
Reiður var þá Vingþórr / er hann vaknaði.
Dilin pek değişmediğini görmek için İzlandaca bilmenize gerek yok. ‘Kızgın’ anlamına gelen vreiðr, baştaki v’nin atılıp sondaki yazılışın biraz değişmesiyle bugünkü reiður formuna ulaşmıştır. Eski Norsçada was yerine vas denirdi, şimdiyse var deniyor – küçük bir değişiklik.
Fakat Eski İngilizcede bu satırlar şu şekilde ifade edilirdi: Wraþmod wæs Ving-Þórr/he áwæcnede. Bu cümlenin İngilizce olduğunu bir şekilde anlasak bile bizim Beowulf’a Reykjaviklilerin Ving-Thor’a olduğundan daha uzak olduğumuz da bir gerçek.
Bu yüzden İngilizce gerçekten tuhaf bir dildir, ve imla kuralları bu tuhaflıkların sadece bir başlangıcıdır. Geniş çapta okunan Globish’te (2010), McCrum İngilizceyi benzersiz bir şekilde ‘dinamik’, Norman Fethi ile silinemeyecek kadar sağlam olarak tanımlıyor. Ayrıca İngilizceyi övgüye değer bir şekilde ‘esnek’ ve ‘uyumlu’ olarak değerlendiriyor, melez kelime haznesini de göz önünde bulundurarak. McCrum, 19. yüzyıl yazarı Ivan Turgenyev’in tabir ettiği şekilde Rusların dilinin ‘büyük ve kudretli’ olduğu fikrini ya da Fransızların dillerinin eşşiz bir açıklığa sahip olduğunu savunduğu anlayışı yansıtan (Ce qui n’est pas clair n’est pas français-Açık olmayan şey Fransızca değildir.) neşeli ve güçlü bir övünme geleneğinin izinden gidiyor.
Yalnız, hangi dillerin ‘kudretli’ olmadığını belirlemede tereddüte düşebiliriz, özellikle küçük topluluklar tarafından konuşulan gizli dillerin son derece karmaşık olduğunu düşünürsek. İngilizcenin dünyayı domine etmesinin arkasındaki temel düşüncenin ‘esnek’ olmasına bağlanması gizemli bir tutuculuğa sahip olduklarından kabile dışına yayılamayan diller bulunduğunu ima eder. Böyle bir dilin varlığından haberdar değilim.
İngilizcenin diğer dillere üstünlüğü, yapısal anlamda son derece kendine özgü olmasıdır. Ayrıca bu tuhaflığını tarihsel süreçte yaşadığı zorluklara borçludur.

Kaynak:
https://aeon.co/essays/why-is-english-so-weirdly-different-from-other-languages
Son Erişim Tarihi: 15.09.2024

Etiketler: dil, ingilizce
GazeteBilim Çeviri 16 Ekim 2024
Bu Yazıyı Paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp E-Posta Linki Kopyala Yazdır
Yazar: GazeteBilim Çeviri
GazeteBilim Haber ve Çeviri Birimi gönüllü, kolektif bir topluluktur ve profesyonel nitelikte çeviri katkılarına açıktır. İletişim için gazetebilimceviri@gmail.com.
Önceki Yazı Museo del Novecento’ya bir bakış açısı
Sonraki Yazı meme kanseri Kemoterapiyi zamanlamak tedavinin etkisini artırabilir!

Popüler Yazılarımız

krematoryum fırını

Türkiye’de ölü yakma (kremasyon): Hukuken var, fiilen yok

BilimEtik
23 Kasım 2023
cehalet
Felsefe

“Cehalet mutluluktur” inancı üzerine

Eşitleştiren, özgürleştiren, mutlu kılan, bilgi midir yoksa cehalet mi? Mutlu kılan, cehalet mutluluktur sözünde ifade edildiği gibi, bilgisizlik ve cehalet…

12 Ağustos 2023
deontolojik etik
Felsefe

Deontolojik etik nedir?

Bir deontolog için hırsızlık her zaman kötü olabilir nitekim çalma eyleminin özünde bu eylemi (daima) kötü yapan bir şey vardır.

15 Ağustos 2024
kurt, köpek
Acaba Öyle midir?Zooloji

İddia: “Kurt evcilleşmeyen tek hayvandır!”

Tabii ki bu cümle baştan aşağı yanlıştır. Öncelikle kurt ilk ve en mükemmel evcilleşen hayvandır. İnsanın en yakın dostu köpek…

2 Şubat 2024

ÖNERİLEN YAZILAR

Ana dilimizi unutup başka bir dil konuşmaya başlayabilir miyiz?

Acaba bir kişinin hastalık ya da kaza sonrası ana dilini/dillerini unutmuş olarak kendine gelme olasılığı var mı?

Acaba Öyle midir?
12 Mayıs 2025

Beyin, yapay dilleri doğal dillerden ayırt edemiyor!

İnsan beynindeki birkaç bölge dili algılamak için evrildi ve bu bölgeler, insanlar ana dillerinde veya iyi bildikleri herhangi bir dilde…

Dilbilim
24 Nisan 2025

Eleştirel Bir Bakış: PISA 2025 Yabancı Dil Değerlendirme Çerçevesi

Bu süreç stratejik planlama ve eğitim reformlarıyla desteklenmediği takdirde, yalnızca sıralamalardaki yerimizi göstereceği açıktır.

Eğitim
25 Ocak 2025

Dil dilden üstün müdür?

Bir şeyin bir dilde rakam olarak az sayıda olması ya da hiç olmaması o dilin diğer dillere göre fakirliğini göstermez.

Acaba Öyle midir?
10 Eylül 2024
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım İzinleri
  • İletişim
  • Reklam İçin İletişim

Takip Edin: 

GazeteBilim

E-Posta: gazetebilim@gmail.com

Copyright © 2023 GazeteBilim | Tasarım: ClickBrisk

  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk

Removed from reading list

Undo
Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?