Hiçbir dil bir diğerinden ne küçüktür ne de fakirdir. Bir şeyin bir dilde rakam olarak az sayıda olması ya da hiç olmaması o dilin diğer dillere göre fakirliğini göstermez.
Bir dil diğer dil(ler)den daha üstün denebilir mi? Tabii ki hayır. Ama yakın zamana dek ne yazık ki böyle bir yanılgı hüküm sürüyordu. Yayılmacı halklar gittikleri yerlerdeki avcı-toplayıcı veya çiftçi halkları “ilkel” olarak adlandırmakla kalmayıp onların dillerinin de kendi dillerine göre “ilkel” olduklarını düşünüyorlardı. Bu entelektüel çevrelerde de hâkim olan bir yanılgıydı. Neyse ki 20. yüzyılda, yanlış ve haksız şekilde “ilkel” diye nitelenen diğerlerinin de insan olduğu görüşü ile saha gözlemi yapan bilim insanlarının çabaları ile bu yanlış kanı değişmeye başladı. Bu değişimin öncülerinden antropolog Franz Boas, bu haksız yargının gözlemlenen dilbilim olguları ile kesinlikle uyuşmadığını dile getirmiştir. Dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan yerli halkların konuştukları diller ilkel değil Avrupa’da konuşulan dillere kıyasla sözdizimlerinin daha karmaşık, ses sistemlerinin daha zorlu olabildiği ve incelikli biçimbilimlerine sahip oldukları artık biliniyordu. Ayrıca tüm diller yeni bir düşünceyi ifade edebilme veya yeni kelime ve kavram oluşturma becerileri açısından aynı yetkinliğe sahiptir. Bu konuya kısaca da olsa biraz yakından bakalım.
Tüm diller yeni bir düşünceyi ifade edebilme veya yeni kelime ve kavram oluşturma becerileri açısından aynı yetkinliğe sahiptir.
Bugün dünyada bilinen yaklaşık 6600 kadar konuşulan dil vardır. Dünya üzerinde bulunan 17 ülkede (Nijerya, Kamerun, Zaire, Fildişi Kıyısı, Gana, Togo, Benin, Tanzanya, Hindistan, Vietnam, Laos, Filipinler, Malezya, Endonezya, Papua Yeni Gine, Vanuatu ve Solomon Adaları) toplam 4000 dil konuşulmaktadır ki bu tüm dünya dillerinin %60’ı anlamına gelir. Yukarıdaki 17 ülkeye Avusturalya (250 dil), Meksika (240 dil) ve Brezilya’yı da (210 dil) eklersek toplam 20 ülkede tüm dünya dillerinin %70’i konuşulmaktadır. Tüm dünya dillerinin ancak %3’ü Avrupa’da konuşulmaktadır. Dünya nüfusunun %21,5’una sahip Çin ise konuşulan dünya dillerinin %2,6’sına ev sahipliği yapmaktadır. Papua Yeni Gine’de örneğin 860 dil konuşulmaktadır. Ada, dünya kara yüzeyinin %1’ini oluşturmasına karşın tüm dünyadaki canlı türlerinin %5’ini (400.000 tür) barındırır. Bu büyük ada, iklim ve coğrafi koşulları nedeni ile Batı yayılmacılığına ve işgalcilere en fazla direnen sıcak iklim bölgesidir. Bu adada konuşulan diller bir dilin alt dilleri gibi kardeş diller olmanın ötesindedir. Adada konuşulan bazı diller birbirlerine İngilizce ve Çincenin birbirlerine uzak ve yabancı olduğu kadar uzak ve yabancı dillerdir. Adada yaşayan 40 yaş üstü insanların ortalama bildiği dil sayısı ise beştir. Örneğin, Papua Yeni Gine’de varlığı ancak 1938 yılında keşfedilen Gapun köyünde yaşayan insanlar Tayap dilini konuşmaktadır. Bu dilin kendine has sözvarlığı olduğu, çevredeki hiçbir dilde rastlanılmayan bir yapısal çeşitliliği barındırdığı, şaşılacak ölçüde zengin bir dil olduğu ise çok sonraları fark edildi. Daha ilginç olanı ise Tayap dili, Papua Yeni Gine’de konuşulan hiçbir dille akraba değildir.

Hiçbir dil bir diğerinden ne küçüktür ne de fakirdir. Bir şeyin bir dilde rakam olarak az sayıda olması ya da hiç olmaması o dilin diğer dillere göre fakirliğini göstermez. Bir şekilde eksik olan şey o dile özgü bir farklılık ya da fazlalık ile yerine konulur. Örneğin Fincede diğer birçok Avrupa dilinde bulunan b, c, f, g, w ve z harflerinin gösterdiği sesler yoktur, alfabelerinde bu harfler yer almaz. Ama kim Fincenin diğer Avrupa dillerine göre eksik ya da fakir olduğu gibi bir iddiada bulunabilir? İngilizce ile İspanyolca arasında basit bir karşılaştırma yapılabilir. İngilizcede oldukça ayrıntılı bir sesli harf ve kayan ünlü sistemi mevcuttur; buna karşın İspanyolcada ise yalnızca beş temel sesli harf mevcuttur. Buna karşın İspanyolca yüklemlerin, İngilizce yüklemlere kıyasla çok daha fazla hali var. Bu iki dilin zorluğu ya da “gelişkinliği” hangi ölçüte göre değerlendirilebilir ki?
Fincede diğer birçok Avrupa dilinde bulunan b, c, f, g, w ve z harflerinin gösterdiği sesler yoktur, alfabelerinde bu harfler yer almaz. Ama kim Fincenin diğer Avrupa dillerine göre eksik ya da fakir olduğu gibi bir iddiada bulunabilir?
Türkçedeki “cık, cık” sesli ifadesi gibi, dil dudak hareketleri ile yapılan seslendirmelerde pek az duyulan “klik” sessizi içeren tek dil ailesi Güney Afrika’nın Khoisan dil ailesidir. Ses zenginliği açısından en zengin dil grubu bu ailedir. Namibya’da konuşulan !Xû dilinde 141 sesbirimi vardı ki bu bilinen yaygın dillerde 30 ila 40 arasındadır. Avrupalılar ilk kez Khoisan dillerinden herhangi birisi ile karşılaştıklarında klik sesleri kulaklarına çok yabancı gelmiştir. Bu dili tavuk gıdaklaması ve hindi sesleri ile karşılaştırıp dilin içeriğini ve şeklini tuhaf ve ne yazık ki hayvani kabul etmişler. Ancak yapılan bir analize göre 48 farklı klik sesi içeren Xu dilinde bulunan ses zıtlıklarının yanına hiçbir hayvan sesi yaklaşamaz. Dilbilimci David Crystal “Dillerin Katli” adlı kitabında bu konu ile ilgili şu çarpıcı yorumu yapmaktadır: “Ve şu nokta belirtilmelidir: Eğer Khoisan dilleri dilbilimciler yetişmeden ölüp gitseydi insanoğlunun böylesine küçük bir ses özelliğini bu derece karmaşık kullanabileceğini hayal etmemiz bile olasılık dışıydı. Syf.74” Avusturalya yerlilerinin dilleri ise ses zenginliği açısından daha basittir ancak bu diller de cümle yapıları açısından oldukça karmaşık dillerdir. Kelime çekim halleri bilhassa da bir yüklemin alacağı anlamların Batı dillerinde birkaç cümle ile ifade edilebiliyor olması oldukça çarpıcıdır.
Yerel dilleri küçümsemek için kullanılan güya bazı matematiksel ölçütler var ya işte o ölçütleri kullandığınızda İngilizce, Fransızca gibi birçok dil bu yerel dillerin yanında çok basit kalabilmektedir. Ama bu karşılaştırmaların bildik nedenlerle pek sözü edilmez. Dyirbal dilinde bir bireyin içinde yer alabileceği 20 geleneksel akrabalık sınıflaması bulunur. İngilizce uncle(amca) sözcüğüne karşılık 4 ayrı sözcük vardır. Bunlar annenin ağabeyi, annenin küçük kardeşi, babanın ağabeyi ve babanın küçük kardeşi anlamlarına gelir. Brezilya ve Kolombiya’da konuşulan Tuyuka dilinde dilbilimde -apaçıklık-kanıtsallık- denilen ayrımın beş ayrı derecesi vardır. “Futbol oynadı” cümlesine karşın Tuyuka dilinde aynı cümle, sonuna gelen iki harf ile beş ayrı anlam kazanabiliyor; futbol oynadığını gördüm, oyunu onun oynadığını duydum ama görmedim, oynadığının kanıtlarını gördüm ama oynadığını görmedim, oynadığını birinden öğrendim, oynadığını kabul etmek akla yatkındır.

Tuyuka dilindekine benzer şekilde Amazon’un bir kolu olan Javari ırmağı kıyısında yer alan yağmur ormanlarında yaşayan Matses halkının dili de bizler için oldukça karmaşık gelen aktarılan olaylara ilişkin zaman ve olasılık çekimleri içermektedir. Kabilenin yaklaşık nüfusu ise 2500 kişidir. Dilleri kısa bir süre önce dilbilimci bilim insanı David Fleck tarafından ayrıntılı olarak incelenmiştir. Matses dilinde geçmişin üç ayrı derecesi bulunmaktadır. Geçmiş ile ilgili eylemin yakın geçmiş (yaklaşık bir aylık), uzak geçmiş (bir ay – elli yıl arası) ve çok uzak geçmiş (elli yıldan uzun süre önce) içinde gerçekleştiğini anlatan farklı fiil ekleri kullanılmaktadır. Bu dildeki “apaçıklık-kanıtsallık” sistemi bilinenler arasında en ayrıntılı olandır. Yani bir Matses konuşurken bir fiil kullanıldığında karşıdakine anlatmaya çalıştığı olguyu nasıl öğrendiğini ayrıntılı bir şekilde belirtir. Bu fiil bir doğrudan şahit olunan bir şey mi (Bir geyiğin geçtiğini gördüm), kanıtlara dayanarak mı bu kanıya varıldı (Geyiğin ayak izlerini gördüm), bir tahmin mi (Bu sıralarda o kıyıdan geyikler geçer), başkalarından duyduğunuz bir haber mi (Bir komşum geyik geçtiğini gürmüş) bunu bildiren fiil biçimleri bulunur. Konuşma sırasında yanlış “kanıtsallık” şekliyle ifade edildiğinde yalan olarak nitelenir. Irmak kıyısından geyiklerin geçişi ne vesile ile biliniyor bundan öte günlük hayattaki basit bir soru bile bu dil sistemi içinde yanıtlanır. Örneğin bir erkeğe eşleri yanında değilken kaç eşi olduğu sorulduğunda bu soruyu geçmiş zamanda yanıtlayacak ve “İki tane vardı [yakın geçmişte doğrudan deneyim]” diyecektir. En son birkaç dakika önce görmüş olsa da geçen zaman diliminde hala hayatta olup olmadıklarını ya da kendisini terk edip etmediklerini bilemeyeceğinden yanıtı şimdiki zamanda ve de kesin bildiği bir olgu olarak veremeyecektir. Irmak kenarında geyik izini gördüğünüz duruma geri dönelim, bu durumda hem izi ne zaman gördüğünüzü hem de olayın (iz bırakmanın) ne zaman olduğunu bildiren çekimler kullanmalısınız. Yani “geyikler oradan geçmiş” demeniz yetmeyecektir. “Geyikler oradan (az önce fark ettim, fark etmemden az önce) geçmişler”, “Geyikler oradan (az önce fark ettim, fark etmemden çok önce) geçmişler”, “Geyikler oradan (çok önce fark ettim, fark etmemden az önce) geçmişler”, “Geyikler oradan (çok önce fark ettim, fark etmemden çok önce) geçmişler” şeklinde dört farklı cümle kurmanız gerekir.
Amerika’ya Avrupalıların gelişinde önce oluşturulan Ovalar İşaret Dili (Plains Sign Talk-PST) olarak adlandırılan ve Kanada’nın güneyinden Meksika’ya oradan güney düzlüklerine kadar geniş bir coğrafyada farklı diller konuşan kabilelerin anlaşabilmesi amacı ile lingua franca (ortak dil) olarak kullanılan bir işaret dili mevcuttur. Bu dil 19. yüzyılda yayımlanan bir sözlüğe göre 3000 işaret içermektedir. Yani bu insanlar işitip konuşabilmelerine rağmen Amerikan İşaret Dilinden çok çok önce aynı büyüklükte esparanto vb tanımlar modern insanların aklında bile yokken lingua franca olarak böylesi bir işaret dili geliştirmişler. Bir topluma veya o toplumun diline uzaktan “ilkel” demek olası en büyük insani yanılgıların başında gelir.
Saygılarımla.
Yararlanılan ve Önerilen Kaynaklar
- “Kaybolan Sesler: Dünya Dillerinin Yok Oluş Süresi” Daniel Netle ve Suzanne Romaine. Çeviren: Harun Özgür Turgan, Oğlak Bilimsel Kitaplar
- “İşaretten Konuşmaya: Dilin Kökeni ve Gelişimi” Michael C. Corballis. Çeviren: Aybek Görey, Kitap Yayınevi
- “Tüfek, Mikrop ve Çelik” Jared Diamond. Çeviren: Ülker İnce, Tübitak Popüler Bilim Kitapları
- “Aklın Tarihöncesi” Steven Mithen, İrem Kutluk, Dost Kitabevi
5- “Dilin Aynasından” Guy Deutscher Metis Yayınları 2015, Çevirmen: Cemal Yardımcı
6- “Dillerin Tarihi” Tore Janson Çevirmen: Mehmet DoğanBoğaziçi Üniversitesi Yayınevi 2016
7- “Dillerin Katli: Bir Dilin Ölümü Bir Milletin Ölümüdür” David Crystal Çevirmen: Gökhan Cansız Profil Yayıncılık 2015
8- “Tarihöncesinde Dil” Alan Barnard Çevirmen: Mehmet Doğan Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi 2019