Günlük hayatta yaptığımız her eylemin iklim değişikliğine etkisini anlayarak daha önce göremediğimiz gerçekleri göreceğiz.
Luis R. Fernandez -Carril
Çeviri: Beyza Kaplan
İnsanlar hissedemedikleri ve göremedikleri şeylerle bağ kuramıyorlar. Bu yüzden iklim değişikliğini önemsemek ve harekete geçmek için somut nedenlere ihtiyacımız var. Fakat iklim değişikliği söz konusu olduğunda karşımıza üç sorun çıkarıyor:
1. Hava sıcaklığını algılayabiliriz fakat iklim öyle değildir. Son derece soyut ve istatistiksel bir yapıdır.
2. Şimdilerde iklim değişikliğinin antropojenik yani insan kaynaklı olduğunu biliyoruz fakat bunun kaynağı tam olarak nedir? İnsan kaynaklı olduğunu söylemek son derece yetersiz kalıyor çünkü insanlığı bu meselede kimler temsil ediyor? Diğer bir belirsizlik ise sanki ülkelerden değil de öznelerden bahsediyormuşuz gibi Çin’i veya Amerika’yı suçlamak. Bizlerin sıradan, günlük hayatımızda iklim değişikliğini nasıl etkilediğimizi kavrayamıyoruz.
3. Tekil bireyler olarak iklim değişikliğine karşı nasıl mücadele verebileceğimizi bilmiyoruz. 18.yüzyıl filozofu George Berkeley, “Var olmak, algılanmaktır.” diyor fakat eğer iklim sistemindeki değişikliği ve bunun neden meydana geldiğini göremiyorsak gerçekten de iklim değişikliği diye bir şey var mıdır?
Bu durum, insanların iklim değişikliğini nasıl algıladıklarına ve bunu gerçek hayatlarında somut ve gerçek kılmak için neler yapılabileceğini düşünmelerini gerektiriyor.
Somut olmayan iklim
İklim sisteminden bahsederken soyut bir şeyle uğraştığımızın farkına varmamız gerekiyor. İklim pencereden dışarı baktığınızda gördüğünüz hava durumu değildir. İklim, istatistiksel bir yapıda verilerin ve örüntülerin toplanmasıdır. İklimi algılamanın tek yolu örüntülerin tanınması, bilgisayar modellemesi ve en önemlisi de temsil yoluyladır.
Görseller; iklim değişikliğinin çölleşme ve ormansızlaşma gibi etkilerini gösterebilir fakat iklim değişikliğinin kendisini gösteremez. Ancak iklim değişikliğinin kutup ayılarını, buzdağlarını, çölleri veya dünyayı ateşler içinde gösteren görsel temsilleri, savunuculuk gruplarının kampanyalarında sıkça kullanılmaktadır.
İklim pencereden dışarı baktığınızda gördüğünüz hava durumu değildir. İklim, istatistiksel bir yapıda verilerin ve örüntülerin toplanmasıdır.
Bu imgeler iklim değişikliğinin kendisi haline geliyor. Böylece iklim değişikliğine ilişkin algılarımızı, ona verdiğimiz önemi ve bu konuda bir şeyler yapabilme kapasitemize ilişkin algımızı şekillendiriyor. Eğer tanıtım ve bilim iletişimciliği kampanyaları, iklim değişikliğini kutup ayılarının ve çöllerin olduğu görsellerle temsil ederse toplum bunu kendi şehir hayatlarından uzak ve önemsiz olarak algılayabilir ya da diğer taraftan, iklim değişikliğinin çok büyük ve bireysel eylemlerin boş olduğu yönünde bir algı oluşturabilir.
Somut olmayan sebep
En son gerçekleşen Uluslararası İklim Değişiklikliği Paneli (IPCC) değerlendirmesi, insan etkisinin iklim değişikliği üzerinde çok bariz olduğunu gösteriyor. Peki, kendimizi suçlu hissediyor muyuz? İnsanoğlu kimler tarafından temsil ediliyor? İklim değişikliğiyle gerçekten kendimizi ilişkilendirebilir miyiz?
ABD ve Çin başta olmak üzere bazı ülkeler karbon emisyonunun en çok üretildiği ülkeler. Böylece iklim değişikliği bu ülkelerin suçudur diyerek suçu ve sorumluluğu bir başkasının üzerine atabilirsiniz. Ancak, bu endüstrilerin hava kirliliğine yol açmasının çok önemli bir nedeni var o da biz, tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamak.
Bu durum nihayetinde, antropojenik iklim değişikliğinin sadece “insanlık” yüzünden veya “Çin’in kalkınma ihtiyaçlarından” kaynaklanmadığı anlamına geliyor. Fakat ben, sen gibi bireyler üç arabaya, geniş ekran bir televizyona, bir dizüstü bilgisayara ve buzdolabında bekleyen bir filetonun olduğu rahat bir hayat sürmek istiyoruz. Peki, bu isteklerle buzulların erimesini veya Güney Pasifik’te binlerce insanın yerinden edilmesini nasıl ilişkilendirebiliriz?
Şu anki davranışlarımızın nedeninin iklim değişikliğinin sonuçlarına ilişkin cehaletimiz olduğu söylenebilir. Halbuki IPCC ve diğer birçok bilim enstitüsü kontrolsüz iklim değişikliğinin korkunç sonuçları hakkında insanları defalarca uyardı.

Filozof David Hume’un, “Parmağımı kaşımaktansa bütün dünyanın yok olmasını tercih etmem akla aykırı değildir.” sözünde iddia ettiği fikir, etik hakkındaki davranışlarınımızı sadece akıl değil, aynı zamanda tutkuların ve duyguların da yönlendirdiğidir.
Harekete geçmek için somut olmayan neden
İklim sisteminin soyut olduğunu ve iklim değişikliğinin suçlusunun insanlık değil de bizim şehir yaşamlarımız olduğunu anlasak bile nasıl harekete geçeceğimizi bilmiyoruz. Tüketim alışkanlıklarımız ile dünyanın öbür ucundaki deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle yerinden edilen insanlar arasında bir bağlantı gözlemleyebiliyor muyuz? Henüz doğmayan insanları kurtarmak için harekete geçebilir miyiz? Yani tekil bir bireyin eylemleri önemli midir?
Bireysel eylemlerimizin boşuna olduğunu düşünebiliriz fakat bu aslında seçimlere giderek demokrasiye sağladığımız katkıyla aynıdır. Herhangi bir başkan senin sayende seçilemedi fakat seçilen kişiye bu zaferi veren yüzdeliğin içindesin.
Dünya’da yaşayan insanların büyük çoğunluğu kentsel yerleşimlerde yaşıyor. Şehirde doğaya yabancılaşıyoruz, doğayı göremiyor ve onunla bağ kuramıyoruz. Ancak, biz şehir sakinlerinin iklim değişikliğinin önlenmesinde kentsel yerleşimlerin önemini anlamamız hayatı bir önem taşıyor. IPCC’ye göre iklim değişikliği yüzünden tehlike altında olan nüfus ve ekonomik faaliyetlerinin ve küresel sera gazı emisyonlarının büyük bir çoğunluğu kent bazlı faaliyetlerden, dolayısıyla kent sakinleri tarafından üretiliyor.
Şehirdeki iklim değişikliğini nasıl görebeliriz? Kendi eylemlerimizin iklim değişikliğine etkisini görmeyi öğrenmemiz gerek. Yaptığımız her şey doğrudan veya dolaylı bir şekilde karbon emisyonu oluşturuyor. Sodanıza buz atmanızdan bilgisayarı bütün gece açık bırakmanıza kadar her eylemin bir karbon bedeli var. Günlük hayatta yaptığınız her şeyin karbon ayak izini öğrenin, ayrıca bilmeden katkıda bulunduğunuz dünyayı en çok kirleten şirketleri de öğrenebilirsiniz.
Belki de günlük hayatta yaptığımız her eylemin iklim değişikliğine etkisini anlayarak daha önce göremediğimiz gerçekleri göreceğiz. Yazar Henry David Thoreau’nun da söylediği gibi, “Önemli olan neye baktığınız değil neyi gördüğünüzdür.”
Kaynak:
https://theconversation.com/do-you-suffer-from-climate-guilt-a-dose-of-philosophy-can-help-43522 (Son erişim tarihi 13.09.2024)