Johann Wolfgang von Goethe, modern çağın en büyük edebi figürlerinden biri olarak kabul edilen Alman şair, oyun yazarı, roman yazarı, bilim insanı, devlet adamı, tiyatro yönetmeni, eleştirmen ve amatör sanatçıdır.
EJ Elena Shin
Çeviren: Batuhan Akgündüz
Goethe’nin tartışmalı ilişkileri, bağlılık korkusu ve birden ortadan kaybolma eğilimi hâlâ çözülememiştir. Möbius gibi bazı akademisyenler Goethe’nin bipolar bir kişiliğe sahip olduğunu öne sürmüşlerdir, ancak bu durum, Goethe’nin insanlık üzerindeki içgörüleri karşısında önemsizdir.
Bu yazıda, Goethe’nin hayatına, devlet adamı, yazar, sanatçı ve bilim insanı olarak elde ettiği başarılara ve onu şekillendiren faktörlere, ayrıca zorluklarla nasıl başa çıktığına dair bir inceleme yapacağız.
Erken yaşamı ve eğitimi
Johann Wolfgang von Goethe, 28 Ağustos 1749’da Almanya’nın Frankfurt am Main kentinde doğdu. Johann Caspar Goethe ve Katharina Elisabeth Textor’un en büyük oğluydu. Babası başarılı bir avukat ve İmparatorluk danışmanıydı. Frankfurt şehri için çalışıyordu ve iyi bir geliri vardı. Annesi Frankfurt’un belediye başkanının kızıdır. Kısacası Goethe, 1749’da Frankfurt’ta orta sınıf bir ailede doğmuştu. Aristokrat bir sınıfta doğmamış olmasına rağmen, babasının mesleği ve annesinin saygın ailesi ve parası sayesinde aristokrat muamelesi gördü.
Ancak Goethe ailesinden ziyade asıl, yazar, filozof ve devlet adamı olarak büyük başarılar elde etti ve 1782’de Saxe-Weimar Dükü tarafından soylu olarak tanındı. İlk eğitimini özel öğretmenlerden aldı ve daha sonra hukuk eğitimi almak üzere Leipzig Üniversitesi’ne gitti. Ancak, edebiyata ve sanata daha çok ilgi duyuyordu ve bu yüzden zamanının çoğunu şiir ve oyun yazmakla geçirdi.
Devlet adamı olarak Goethe
Goethe, en çok edebi eserleriyle tanınmasına rağmen, Weimar’daki döneminde başarılı bir devlet adamıydı. Goethe’nin siyasi kariyeri 1775’te Weimar’daki Dük Carl August’un sarayına özel danışman olarak atanmasıyla başladı.
Daha sonra saray tiyatrosunun yönetmeni oldu. 1786’da Dük’ün kabinesine başkan olarak atandı ve bu pozisyonda on yılı aşkın bir süre görev yaptı. Bir devlet adamı ve Dük Carl August’un danışmanı olarak Goethe, Weimar’ın siyasi ve kültürel manzarasını şekillendirmede önemli bir rol oynadı.
Goethe’nin devlet adamı olarak büyük başarılarından biri, Weimar’daki idari ve ekonomik reformlardı; köleliğin kaldırılması ve modern bir kamu hizmetleri sistemi kurulması bunlar arasında en önemlileriydi. Şehir altyapısını modernize etmeye yardımcı oldu; yollar, köprüler ve binalar dahil olmak üzere iyileştirmeler yaptı. Ayrıca Jena Üniversitesi ve Weimar Sanat Okulu gibi eğitime ve kültüre dair kurumların ihya edilmesini sağladı. Ayrıca, Weimar’daki köylülerin ve zanaatkarların sosyal koşullarını iyileştirmeye çalıştı.
Goethe, diplomaside ve dış ilişkilerde de etkili oldu. Birçok Avrupa lideriyle iyi ilişkiler kurdu ve Fransız ve Alman ilişkilerini güçlendirmeyi amaçlayan Erfurt Kongresi (1808) gibi önemli müzakerelere ve anlaşmalara dahil oldu (Napolyon Bonapart ile tanıştı!).
Yazar olarak Goethe
Goethe’nin edebi katkıları çok büyük ve çeşitlidir; romanlardan oyunlara, şiirlerden denemelere kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. En ünlü eserleri arasında Faust, Genç Werther’in Acılar ve Wilhelm Meister’ın Çıraklığı bulunur. Şiddetli duygular ve bireyselliği vurgulayan Sturm und Drang [Fırtına ve Coşku] hareketinin öncülerindendir. Eserlerinde aşk, ölüm ve insan hali gibi temaları ele aldı, bu da onu modern tarihin en etkili edebi figürlerinden biri yaptı.
Goethe, yazmayı kendi deneyimlerini ve duygularını keşfetme yolu olarak gördü. Sık sık kendi yaşamını edebi eserleri için bir ilham kaynağı olarak kullandı ve düşüncelerini, hislerini ve mücadelelerini geniş çapta yazdı. Yazının başkalarıyla bağlantı kurma ve deneyimlerini hem rahatlatıcı hem de aydınlatıcı bir şekilde paylaşma yolu olduğuna inanıyordu.
Örneğin, Genç Werther’in Acıları romanında, Goethe karşılıksız aşk ve duygusal karmaşıklık deneyimlerinden yararlanarak genç bir adamın iç dünyasının güçlü bir portresini oluşturdu. Daha sonraki eserlerinde, örneğin Faust’ta, yazma yoluyla kişisel gelişim ve dönüşüm temalarını keşfetmeye devam etti.
Sanatçı olarak Goethe
Goethe kendini profesyonel bir sanatçı olarak görmemiş olsa da, yetenekli bir amatör sanatçıydı ve hayatı boyunca birçok resim, çizim ve eskiz yaptı. Eserleri sıklıkla doğayı betimledi ki bu da bizlere doğa bilimlerine olan ilgisini yansıtıyor olsa gerekir. Ayrıca tiyatro için kostüm ve sahne tasarımları yaptı ve sanatçı yeteneklerini sergiledi.

Bilim insanı olarak Goethe
Goethe, meraklı bir bilim insanıydı ve anatomide, botanikte, jeolojide, renk teorisinde ve diğer birçok alanda önemli katkılarda bulundu. Bilimsel konularda oldukça üretken bir yazardı. Renk teorisi geliştirdi; bu teori, rengin algısının ışık ve insan gözü arasındaki etkileşimden kaynaklandığını belirtir. Ayrıca morfoloji (bitki parçalarının aynı temel organlardan türediği fikrini öne sürdü) ve organizmaların yapısı üzerine önemli katkılarda bulundu ve canlıların doğal ortamlarında incelenmesi gerektiğini savundu. Bilim ve sanatın iki yanının aynı madalyonun yüzleri olduğunu ve gözlemlemenin doğayı anlamanın anahtarı olduğunu düşündü. Bilimsel yaklaşımı bütüncüldü, yani, doğayı bir bütün olarak gördü.
Botanik
Goethe’nin botaniğe olan ilgisi üniversite yıllarında, ünlü botanikçi Johann Zinn’in yanında çalıştığı dönemde başladı. Bitkilerin karmaşıklığı tarafından büyülendi ve form ve yapıların iç işleyişlerini ortaya çıkarabileceğine inanıyordu. Konuyla ilgili geniş çapta yazılar yazdı ve hatta “morfoloji” terimini canlı organizmaların form ve yapısını tanımlamak için kullandı.
Jeoloji
Goethe ayrıca jeolojiyle ilgilendi ve bu alanda önemli katkılarda bulundu. Kayaların ısı ve basıncın etkileşimi ile oluştuğunu ve form ve yapıların tarihlerini ortaya çıkarabileceğini düşündü. Ayrıca dağ oluşumlarını inceledi ve bunların yerkürenin kabuğunun yavaşça yükselmesiyle oluştuğunu savundu.
Renk teorisi
Goethe’nin bilim alanındaki en ses getiren çalışması renk teorisi üzerinedir. Rengin sadece fiziksel bir fenomen değil, aynı zamanda insan algısı ile de bağlantılı olduğunu ve ışık ve karanlık arasındaki etkileşimden kaynaklandığını öne sürdü.


Zorlukları aşma
Birçok başarısına rağmen, Goethe hayatında bir dizi zorluk ve başarısızlıkla karşılaştı. 20’li yaşlarında depresyon ve anksiyete nöbetleri geçirdi. Bu deneyimlerin yaratıcı sürecin gerekli bir parçası olduğunu ve duygularıyla ve deneyimleriyle daha derinden bağ kurmasına izin verdiğine inanıyordu. Ayrıca doğanın bir teselli kaynağı olduğuna inanıyordu ve sık sık kırsalda uzun yürüyüşler yaparak belirtilerini hafifletiyordu. Ayrıca birçok karşılıksız aşk yaşadı. Bu zorluklara rağmen, Goethe işine bağlı kaldı ve ilgilerini ve tutkularını sürdürmeye devam etti. Yaratıcılığın ve kendini ifade etmenin zorlukların üstesinden gelmeye yarayacağını ve hayatta bir anlam bulmamızı sağlayacağını düşündü.
Goethe’nin aşk hayatı karmakarışıktı. Birçok kadın ile ilişkisi oldu, ancak en önemli ilişkileri Charlotte von Stein ve Christiane Vulpius ileydi. Charlotte von Stein ile olan ilişkisi yıllarca sürdü ancak nihayetinde karşılıksız kaldı. Christiane Vulpius ile olan ilişkisi ise sosyal statüsünden aşağı görüldüğü için o dönemde bir skandal olarak yorumlandı.
Sonuç
Johann Wolfgang von Goethe, edebiyat, sanat, bilim ve politika alanlarındaki çalışmalarıyla, dünya çapında insanlara ilham veren gerçek bir Rönesans adamıdır. Çok yönlü yetenekleri ve bilgiye bütünsel yaklaşımı, Aydınlanma çağının ideallerini örneklemektedir. Goethe’nin mirası, insan tininin gücüne olan inancının bir göstergesi olarak yaşamaya devam etmektedir.
https://www.ejshin.org/johann-wolfgang-von-goethe (son erişim tarihi: 28.08.2024).