Osmanlı İmparatorluğu’nun son demlerinin yaşandığı, sil baştan bir cumhuriyetin temellerinin atıldığı yıllarda doğup büyüyen Muazzez İlmiye Çığ, yalnızca duayen bir bilim insanı değil, cumhuriyet değerlerini benimseyen aydınlanmacı bir kişilikti.
Emine Akçaoğlu
1914 yılında Bursa’da, Kırım’dan göç eden bir memur ailesinin evine doğdu. O, bir devrin kapandığı ve başka bir devrin sancılarla doğduğu yıllarda büyüdü. Çığ’ın eğitim hayatı, dönemin cumhuriyet reformlarıyla birebir bağlantılıydı.
Muazzez İlmiye Çığ, bilim camiasında yankı uyandıran eserleriyle duayen bir bilim insanı olmasının yanında, aynı zamanda örnek bir cumhuriyet kadınıydı.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında kız çocuklarının eğitimi desteklenmeye başlandığında, ailesi onu Bursa’da Türk Kız Öğretmen Okulu’na yazdırdı. Orada geçen 5 yılın ardından öğretmen olarak atanabilecek durumdaydı. Okul bittikten sonra Eskişehir’e atandı ve beş yıl kadar öğretmenlik yaptıktan sonra bu meslekte devam etmek istemediğine karar verip farklı bir meslek arayışı içine girdi.
Öğretmenlik, Muazzez İlmiye Çığ’a hiç hitap etmiyordu. Öyle ki Çığ, bir röportajında “Ben öğretmenlik yapmak istemiyordum, başka bir yol arıyordum.” dedi. Cumhuriyet’in erken döneminde, Atatürk’ün teşvikiyle, Türk tarihini ve dünya uygarlıklarını bilimsel olarak inceleyebilecek yeni nesil akademisyenler yetiştirmek amacıyla Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) Ankara’da kuruldu.
Muazzez İlmiye Çığ, bir gazetede “Sümeroloji bölümüne öğrenci alınacaktır.” ilanını gördüğünü anlatıyordu: “Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne öğrenci alınıyor haberini okuyunca düşündüm. Hem istediğim gibi öğretmenlik yapmayacağım hem de yeni bir şey öğreneceğim.”
Çığ’ın eğitim hayatı, dönemin cumhuriyet reformlarıyla birebir bağlantılıydı.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Sümeroloji, Hititoloji ve Asurologya bölümleri, Nazi Almanyası’ndan kaçan Yahudi bilim insanlarının katkısıyla açıldı. Hans Gustav Güterbock, Benno Landsberger, Erich Neu gibi isimler, bu bölümlerde ders veriyordu. DTCF’nin bu bölümlerinde Almanca bilmek neredeyse zorunluydu; çünkü derslerin önemli bir kısmı, dersleri Almanca veren Alman hocalardan oluşuyordu.
Onlarca yıllık emeğin filizlendiği yer burasıydı.
Fakültede Sümeroloji bölümüne giren Muazzez İlmiye Çığ, bu vesileyle ileri seviyede Almanca öğrendi. Almancanın yanı sıra Sümerce ve Akadca dillerinde yetkinlik kazandı. 1940 yılında fakülteden birincilikle mezun oldu. Mezuniyetinin ardından İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde çalışmaya başladı. Onlarca yıllık emeğin filizlendiği yer burasıydı. Binlerce Sümer, Akad ve Hitit çivi yazısı tabletini inceleyip üzerinde çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar, Sümerlerde toplum yapısı, hukuk, dinî inanışlar ve daha birçok konuda bilim çevrelerini aydınlattı ve ilham kaynağı oldu.
Yıllar içinde, bilime adanmış kişiliğiyle ve kaynağını aydınlanma mücadelesinden alan cesaretiyle kaleme aldığı eserleri, bilim camiası ve halk nezdinde büyük yankılar uyandırdı. “Kur’an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni” isimli eserinde, Sümer tabletlerinde geçen mitlerin, anlatıların ve yasaların; Tevrat, İncil ve Kur’an gibi kutsal kitaplara nasıl yansıdığına dair tarihsel belgeler üzerinden yaptığı incelemeyi karşılaştırmalı olarak ele aldı. Böylelikle, dinî anlatılar üzerine Sümer etkisini gündeme taşıyan cesur bir çalışmaya imza atmış oldu.
Yıllar içinde, bilime adanmış kişiliğiyle ve kaynağını aydınlanma mücadelesinden alan cesaretiyle kaleme aldığı eserleri, bilim camiası ve halk nezdinde büyük yankılar uyandırdı.
“İnanna’nın Aşkı – Sümer’de İnanç ve Kutsal Evlenme” isimli eserinde, Sümer tanrıçası İnanna’nın aşkı, kutsal evlilik ritüelleri ve Sümer inanç sistemine dair çivi yazısı belgelerden hareketle yaptığı incelemelerde bulundu. Kadının sosyal hayattaki rolü, cinsellik ve dinî gelenekler üzerinden Sümer toplumunu ele aldı. Kadınların Sümer’deki güçlü konumunu vurgulaması açısından feminist kadın hareketine katkı sunmuş bir çalışmaya imza attı.
Muazzez İlmiye Çığ, bilim camiasında yankı uyandıran eserleriyle duayen bir bilim insanı olmasının yanında, aynı zamanda örnek bir cumhuriyet kadınıydı. Laikliği ve kadın haklarını tüm benliğiyle ve açık yüreklilikle savunan bir şahsiyetti. Çığ, kamuoyu önünde sıkça laiklik ilkesine vurgu yapmış; kadınların kamusal alanda özgürce yer alabilmeleri için laik düzenin şart olduğunu savunmuştu. Sümer uygarlığındaki kadınların eğitim, siyaset ve dinî rollerini vurgulayarak, tarih yoluyla modern kadın haklarına dair farkındalığı artırmıştır. Böylece, tarihsel veriler üzerinden kadınların toplumdaki güçlü rollerine dikkat çekmiştir.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Sümeroloji, Hititoloji ve Asurologya bölümleri, Nazi Almanyası’ndan kaçan Yahudi bilim insanlarının katkısıyla açıldı.
17 Kasım 2024 tarihinde, 110 yaşında aramızdan ayrılan Muazzez İlmiye Çığ, ardında bir asrın emeğini, yüzyıla damgasını vuran eserlerini ve belki de en önemlisi, aydınlanma mücadelesini bizlere miras bıraktı. Onun mirası, daha nice nesillere ilham ve cesaret olmaya devam edecek. O, yalnızca geçmişin izini süren bir bilim insanı değil, geleceğe ışık tutan bir aydınlanma neferiydi!
Referanslar
https://kurious.ku.edu.tr/haberler/bir-cig-gibi-muazzez-ilmiye-ciga-veda
Bilim Kadını Muazzez İlmiye Çığ’a Veda
Çığ, M. İ. (1994). “Sumerlilerden Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlığa Ulaşan Etkiler
ve Din Kitaplarına Giren Konular.” BELLETEN, 58(223), 685–724.
https://www.dailysabah.com/arts/108-year-old-sumerologist-credits-istanbulmuseum-for-long-career/news