İnsanın bir aileye doğduğundan, ailede huzura erdiğinden bahseden Aile Yılı metni esasında insanların bir türlü huzura eremediğinin bir kabulü anlamına gelmektedir. Bu metin ailenin korunması ve güçlendirilmesi gerektiğinden bahsettiği için hali hazırda aile kurumunun zayıflıkları olan bir kurum olduğunu kabul etmektedir.
Prof. Dr. İbrahim Kaya
Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü
Aile, tarih boyunca en önemli sosyal kurumlardan biri olagelmiştir. Bilinen bütün toplum türlerinde aile bir biçimde bulunan bir kurumdur. Toplumsal örgütlenmenin en temel birimi olarak aile, çocukların içinde yaşadıkları toplumun kültürüne uyumlu olarak sosyalleşmelerinde anahtar bir rol oynamaktadır. Bu çerçevede ele alındığında, aile Comte’un uzun zaman önce tartıştığı gibi toplumun statik yönünü oluşturan kurumlardan birine işaret etmektedir. Toplumun değişen, dinamik yönünü temsil eden kurumların yanı sıra düzeni temsil eden statik, istikrarlı yapılar daha ziyade din, devlet ve aile kurumlarıdır. Bu nedenle, siyaset kurumunun ilgi alanına doğrudan giren aile kurumunun tarih boyunca toplumun düzenini, istikrarını temsil etmesi için kontrol edilmesi gerektiğine inanılmıştır.
Aile ve Muhafazakârlık
Daha ziyade, muhafazakâr siyasal anlayışların ve iktidarların aileyi öncelediği, yaşamın merkezine yerleştirdiği şeklinde bir anlayışın varlığı dikkat çekmektedir. Ancak, 1990’ların başından itibaren Sol partilerin seçim kazanması için aile gibi merkezi kurumsal yapılarla ilgilenmesi gerektiği ve bu yapıların muhafazakârlara bırakılmasının yenilgiyi peşinen kabul etmek anlamına geldiği tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle Anthony Giddens’ın İngiliz İşçi Partisi’nin uzun bir aradan sonra nasıl tekrar iktidar olabileceği sorusunu işlediği makalesinde aileye önemli bir yer ayırması dikkat çekici olmuştur. Dolayısıyla, aile sadece muhafazakârların değil ama iktidar olmak için toplumdan yeterli oy almayı hedefleyen bütün kitle partilerinin önemsediği, üzerinde durduğu, hakkında politika geliştirdiği ana kurumlardan biri olmaya devam etmektedir.
Yeni Muhafazakârlık, ekonomik açıdan liberalizmle uzlaşı içinde olmasına rağmen, kültürel saha açısından son derece tutucu bir eğilimi benimsemiştir.
Ancak, yine de toplumsal düzeni, istikrarı önceleyen siyasal partiler daha ziyade sağ-muhafazakâr partilerdir. Bu bağlamda onların aile kurumuna daha çok müdahalede bulunmayı hedefledikleri gözlemlenmektedir. 1980’lerin başından itibaren özellikle ABD’de ve İngiltere’de gelişen Yeni Muhafazakârlık, ekonomik açıdan liberalizmle uzlaşı içinde olmasına rağmen, kültürel saha açısından son derece tutucu bir eğilimi benimsemiştir. Modernliğin ekonomik yönüyle uzlaşan yeni türde bir muhafazakârlık, modernliğin kültürel temellerine meydan okuyabileceğine inanmıştır. Kadın-erkek ilişkilerinden kürtaj konusuna, okullarda dinsel sembollerin kullanılmasının yolunu açacak mücadeleden Yüksek Mahkeme üyelerinin tutucu-dinsel aktörlerden seçilmesinin sağlanmasına varıncaya değin bir dizi adım atılmış ve bu adımlar içinde aile en önemli hedef olarak belirlenmiştir. Güçlü, istikrarlı aile vurgusu, Yeni muhafazakârlığın en temel motivasyonlarından birini oluşturmuştur.
AKP’nin Aile Politikası
Türkiye’de ise 22 yıldır AKP iktidarları aile kurumunun toplumun temelini oluşturduğu varsayımına önem atfetmektedir ve aileyi söylemde ön planda tutmaktadır. Ancak, uygulanan ekonomik politika, aile kurumunun zayıflamasının önüne geçemediği gibi aileyi ciddi anlamda bozulma, güçsüz kalma ve hatta parçalanma riskleriyle baş başa bırakmıştır. Yeni Muhafazakârlığın açmaz çelişkilerinden biri olarak, bir taraftan aileyi zayıflatan serbest piyasanın adeta kutsallaştırılışı ve diğer taraftan güçlü, istikrarlı aile vurgusu AKP’nin de temel çelişkilerinden birini oluşturmaktadır.
İlk evlenme yaşı oldukça yükselmiştir ve dolayısıyla aile kurma yönündeki eğilimde ciddi bir zayıflama yaşandığı açıktır.
AKP İktidarları sürecinde ailede yaşanan değişimlere kısaca bakmakta yarar var. Öncelikle aile kurumunun oluşmasındaki temel olgu olarak evlilik yaşına bakabiliriz. İlk evlenme yaşı ortalama erkeklerde 28.3 iken, kadınlarda 25.7 olarak ölçülmüştür (TÜİK 2023 Evlenme ve boşanma istatistikleri). Görüldüğü üzere, ilk evlenme yaşı oldukça yükselmiştir ve dolayısıyla aile kurma yönündeki eğilimde ciddi bir zayıflama yaşandığı açıktır. Aynı TÜİK Verilerine göre, 2023 yılı içinde 171.881 çift boşanmıştır ve 171.213 çocuk boşanma olayından etkilenmiştir. Boşanma oranlarının artışından da görüldüğü üzere aile kurumu son zamanlarda ülkemizde önemli ölçüde zayıflamaktadır. Ayrıca, tek kişilik hane halkı sayısındaki artış, doğum ve doğurganlık oranındaki keskin düşüş, yeniden evlilik ve yeniden yapılandırılan ailelerin sayısındaki artış, tek ebeveynli ailelerin artışı ve benzeri meseleler aile kurumunun son dönemde güç kazanmasını bir kenara bırakın ciddi anlamda zayıfladığını göstermektedir.
Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu süreç sadece bir ekonomik krizi değil ama aynı zamanda meşruiyet ve motivasyon krizlerini de içeriyor.
2025 yılının Aile Yılı olarak ilan edilmesi yukarıda özetlediğimiz nedenlerden ötürü şaşırtıcı değildir. İnsanın bir aileye doğduğundan, ailede huzura erdiğinden bahseden Aile Yılı metni esasında insanların bir türlü huzura eremediğinin bir kabulü anlamına gelmektedir. Bu metin ailenin korunması ve güçlendirilmesi gerektiğinden bahsettiği için hali hazırda aile kurumunun zayıflıkları olan bir kurum olduğunu kabul etmektedir. Aileyi korumak ve güçlendirmek için ise birtakım teşviklerin verileceği duyuruldu. Bunlar arasında evlilik için gençlere faizsiz kredi desteğinin verilmesi, doğum yardımının ilk çocukta tek seferlik 5 bin TL, ikinci çocukta her ay 1500 TL ve üçüncü ve daha fazla çocukta her ay 5 bin TL destek verilmesi önemli yer tutmaktadır.
Krizler ve Aile
Toplumumuzun temel ihtiyaçlarını karşılamada, birlikte toplum halinde yaşamada, yaşam standartlarını yükseltmede çok derin sorunlar yaşadığı aşikâr. Hatta sözünü ettiğimiz alanlarda krizlerin yaşandığını gösteren emareler oldukça güçlü. Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu süreç sadece bir ekonomik krizi değil ama aynı zamanda meşruiyet ve motivasyon krizlerini de içeriyor. Ekonomik olarak toplumun kalabalık kitleleri kendilerinin nedeni olmadığı bir krizin faturasını ödüyor, bu faturayı onlara ödeten siyasi-ekonomik yapılanma meşruiyet krizine girmiş görünüyor ve en ağırı da kuşkusuz toplumun “daha iyisi mümkündür” anlayışına tutunacak bir gücünün kalmadığına işaret eden motivasyon krizinin yaşanmasıdır. Son yıllarda gündelik toplumsal yaşamda yer edinen, yani istisna olmaktan çıkıp yaşamın parçası haline gelen olaylar açıkça toplumsal bozulmayı işaret ediyor. Örneğin, depremlerde akıl almaz, basit yanlışlıklardan, ihmallerden dolayı binlerce yurttaşımızı kaybetmemiz, yangınlarda benzer durumlarla karşılaşmamız ve toprak kayması, sel baskını gibi diğer olaylarda kolayca can kaybetmemiz ciddi bozulmalar yaşandığına işaret ediyor.
Yani aile AKP iktidarları döneminde güçlü tutulmuş, olumsuz gelişmelerden korunmuş bir kurum değildir ve bugün krizlerden belini doğrultamayan toplumu ayakta tutabilmek amacıyla Aile Yılı ilan edilmesinin eleştirel olarak değerlendirilmesi gerektiği aşikâr.
Hal böyleyken aile kurumu üzerinden yeni bir yıl politikasının toplumu ayakta tutacağı iktidar tarafından umut ediliyor. Aile elbette en başından beri tarihsel olarak toplumların işleyişinde ve varlıklarını sürdürmelerinde en merkezi sosyal kurumlardan birini oluşturmaktadır. Ancak, aile kurumu değişimden bağımsız olmadığı gibi, son yıllarda ülkenin geçirdiği değişimden olumsuz anlamda en çok etkilenen kurumlar arasında yer almaktadır. Yani aile AKP iktidarları döneminde güçlü tutulmuş, olumsuz gelişmelerden korunmuş bir kurum değildir ve bugün krizlerden belini doğrultamayan toplumu ayakta tutabilmek amacıyla Aile Yılı ilan edilmesinin eleştirel olarak değerlendirilmesi gerektiği aşikâr. Sonuç olarak, 2025 yılının Aile Yılı olarak ilan edilmesini bu açıdan da değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum.