Erken ve etkili tedavi çok önemlidir. Bu noktada rehabilitasyon ve psikoterapi uygulamaları daha da önem kazanmaktadır.
Röportaj: Emrah Maraşo
24 Mayıs Dünya Şizofreni Günü’nde psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Kürşat Altınbaş’la bir röportaj yaptık. Farkındalığa katkı sunması umuduyla…
Şizofreni nedir?
Şizofreni, temelde kişinin düşünce, algı ve davranışlarının yönetilmesinde düzensizliklere ve gerçeği değerlendirme yetisinde zaman zaman bozulmalara neden olan bir psikiyatrik tanıdır. Bu hastalığın ortaya çıkışında genetik yatkınlık oluşturan genler önemli rol almaktadır. Ayrıca beyin biyokimyasallarından özellikle dopamin ve glutamat maddelerinin özgül bölgelerdeki düzensizlikleri ve bu düzensizliklere neden olabilen travmatik deneyimler, psikoaktif maddeler (esrar vb.) gibi çevresel etkenler de diğer sorumlu etkenler olarak dikkat çekmektedir.
Dünyada ve Türkiye’deki şizofreni hastalarının nüfusa oranı ne düzeyde?
Ülkemizde geniş kapsamlı güncel bir epidemiyolojik çalışma olmamakla birlikte; tüm dünyadaki şizofreni tanısının yaklaşık %1-2 yaşam boyu yaygınlığına benzer olduğu düşünülmektedir.
Şizofreni kadınlarda mı yoksa erkeklerde mi daha yaygın?
Şizofreni tanısı görülme yaygınlığı açısından cinsiyetler arasında belirgin bir farklılık göstermemektedir. Ancak hastalığın başlangıç yaşı ve klinik seyrinde cinsiyete özgü bazı farklılıklar görülebilmektedir.
Şizofrenide hangi tedavilere ağırlık veriliyor? İlaçla tedavi mi yoksa konuşarak tedavi mi?
Şizofeninin güncel tedavisinde öncelikli uygulama, belirtilerin kontrolünü sağlamaya yönelik beyindeki dopamin isimli maddenin ilgili bölgelerdeki düzeyini ayarlamaya yönelik geliştirilmiş ilaç tedavilerinin kullanılmasıdır. İlaçlarla yanıt alınamayan ya da daha hızlı belirti kontrolü gereken bazı özel klinik durumlarda, nöromodülasyon yöntemleri dediğimiz beyni uyararak etki gösteren elektrokonvulzif tedavi (EKT) ve benzeri yöntemler de tercih edilebilir. Öte yandan kişilerin hastalık farkındalığını artırmaya, stresli durumlarla baş etme becerilerini geliştirmeye yönelik rehabilitasyon ve psikoterapi uygulamaları oldukça önemlidir. Bu uygulamalar ilaç tedavisinin etkisini daha da artırarak kişinin yaşam kalitesinde ve gündelik yaşama uyum kapasitesinde artışa olanak sağlamaktadır.
Kesin bir iyileşme mümkün mü?
İlaç ve diğer tedavi uygulamaları ile hastalığa özgü belirtiler kontrol altına alınabilmektedir. Etkili bir tedavi ile bu tanıyı almış kişiler hayatlarını hastalıktan etkilenmeden ya da çok az etkilenerek sürdürebilmektedir. Ancak belirtiler ve hastalığın seyri kişiden kişiye farklılık göstermekte, hafiften şiddetliye farklı düzeylerde iyilik durumu ile karşılaşmaktayız. Bugünkü bilgilerimiz ışığında, hastaların çok büyük bir bölümü için ilaç tedavisini sonlandırmak hastalığın yinelemesine ve daha şiddetli yıkıcı dönemlerin ortaya çıkmasına neden olabileceği için önerilmemektedir.
Toplumda neden “şizofren” bir suçlama sıfatı olarak kullanılıyor?
Maalesef bu sadece psikiyatrik tanılar için değil, toplumdaki ötekileştirici dilin yaygınlaşmasıyla da yakından ilişkilidir. Ancak psikiyatrik tanıların kişilerin duygu, düşünce, davranışlarında değişiklik yapması ve dolayısıyla gündelik yaşam üzerine olan olumsuz etkileri hastalığı tanımayan ve önyargılı kişiler tarafından ötekileştirmek, dışlamak, damgalamak amacıyla kullanılabilmektedir. Toplumun tüm katmanlarında yerleşen ötekileştirici, yargılayıcı dilden en ağır biçimde psikiyatrik tanıları almış bireyler etkileniyor maalesef.
Şizofreni hastaları daha zeki ve daha yaratıcı mı oluyorlar?
Şizofreni tanısı almış kişilerin zekâ düzeyleri ve yaratıcılıkları genel toplumdan farklı değildir. Bazı kişiler daha zeki bazıları daha az yaratıcı ya da tam tersi olabilir. Aynı genel toplumdaki gibi… Ancak hastalık belirtileri kontrol altına alınamadığında kişinin hafıza ve yürütücü işlevler dediğimiz gündelik yaşam becerilerini yönetmek için gerekli temel işlevler etkilenebilmektedir. Bu nedenle erken ve etkili tedavi çok önemlidir. Bu noktada rehabilitasyon ve psikoterapi uygulamaları daha da önem kazanmaktadır.
Şizofreni hastalarına yönelik damgalamanın önüne geçmek için hangi toplumsal süreçler işletilmeli?
Öncelikle hastalık hakkında farkındalığı artırıcı etkinliklerle, toplumda yaygın görülen mitler, önyargılar ortadan kaldırılmaya çalışılabilir. Özellikle yazılı ve görsel medyada hastalıkla ilişkilendirilen yanlış ve yanıltıcı, damgalamaya katkı yapan haberler önlenmeli, dilde bu kelimelerin hakaret ve ötekileştirme amaçlı kullanımının önüne geçilmelidir.