Zeytinlikler ve ormanların madenciliğe tahsisini kolaylaştıran yasa tasarısı Meclis’teyken, Prof. Dr. Erdoğan Atmış’tan ormancılık politikaları ve neoliberalizm ilişkisine dair görüşlerini rica ettik. Atmış, kendisi ve ekibinin yaptığı bilimsel çalışmaya dayanarak ülkemizi bekleyen olası bir felaketten bahsetti: 31 milyon ağacın kesilmesi!
Prof. Dr. Erdoğan Atmış
Ormancılık Politikası Uzmanı
Haber: Emrah Maraşo
GazeteBilim Genel Yayın Yönetmeni
2000’le 2017’li yılları arasında kıtalara baktığımız zaman Avrupa’da madencilik faaliyetleri %16,7 azalmış. ABD’de azalmış fakat Meksika’da artmış; Latin Amerika, Afrika, Okyanusya ve Asya’ya baktığımızda artmış. Asıl artışa baktığımızda Asya’da %97,5 olmuş. Yani neoliberalizm dediniz ya işte küreselleşme, şirketlerin pazarlara ve hammadde olarak her yere rahatça erişebilmesi ve bu sayede Avrupa’nın, Kuzey Amerika’nın, Japonya’nın zenginliği aslında geri kalmış ülkelerin doğal varlıklarının bu uluslararası küresel şirketler tarafından yok edilmesiyle oluyor. Dünyadaki durum bu.
İktidar zeytinlik ve ormana paraya çevrilebilir olarak bakıyor
Geri kalmış ülkeler ormanlarından tutun meralarını, sularını, yeraltı varlıklarını, hepsini bu sisteme kurban etme durumundadır. Dünyanın 20. yüzyıl öncesinde en zengin kıtası olan Afrika’nın elmasını, altınını, gümüşünü, cevherini, ormanını, fildişini nesi varsa onu, bu gelişmiş ülkeler sömürmüşler ve kıta zengin ama insanı fakir kalmış. Aynısını şu anda küreselleşen dünya ya da kuzey ülkeleri devam ettiriyor, bunu madencilik ve enerjiyle devam ettiriyor; bazı yerlerde turizmle devam ettiriyor ve başka bir sürü örneği var. Şimdi buradan yola çıkarsak Türkiye’nin de payı burada, geri kalmış ülkeler bazında. Türkiye’de zaten mevcut iktidarı biliyoruz: Neoliberalizmin Türkiye’deki en büyük savunucusu, uygulayıcısı. Mümkünse devleti de özel şirket mantığıyla yönetmekten yana bir iktidarımız var. Onlar için toplumsal yarar, ormanların korunması, doğanın korunması, suların temiz kalması, havanın temiz kalması önemli değil; insan sağlığı da önemli değil yani hangisi paraya çevrilebilirse… Şehir hastaneleri yapıp paraya çevirebilir bunlar. Oradaki ilaçlardan, oradaki ameliyatlardan büyük paralar kazanabilirler. Onun gibi… Şimdi ormanlara da böyle bakıyorlar, zeytinliklere de böyle bakıyorlar, her şeye böyle bakıyorlar ama kaderimiz bizim üçüncü dünya ülkesi olmamız ve Türkiye’de özellikle son yıllarda demokrasinin geriye gitmesi. Nasıl?
Maden aramalarında izne gerek yok, sadece başvuracaksınız
Çünkü AKP 2002’de iktidara geldi ama 2004’te maden kanununu değiştirdi. Niye değiştirdi çünkü şirketler istedi diye değiştirdi; maden kanununda maden yatırımlarını kolaylaştırdı. Yani ormanlarda yapılan tahsisleri, maden aramalarını ve maden işletmeciliğini kolaylaştırdı. Bunlarda izne tâbi olan şeyleri izne değil de başvuruya tâbi yaptı. Sadece başvuracaksınız, izne bile gerek yok maden aramalarında, mesela ormanlarda… Bunları yaptı ve 2004’ten beri başka düzenlemeler de yaparak bunu gün geçtikçe geliştirdi ve günümüzde bu hale getirdi ne yazık ki. İşte bu durumda uygulamada da bunları yaptı, özellikle 2012’den sonra…

2012’ye kadar biliyorsunuz Kemal Derviş politikalarıyla ülke bir şekilde kalkınıyormuş gibi, para kazanıyormuş gibi görüldü ama artık o politikaların etkisi azalmaya başlayınca, aslında o büyüme rakamlarının bir karşılığı kalmamaya başlamıştı.
Doğayı sömürelim, para kazanalım
2012’de iktidar şunu keşfetti: Biz doğayı biraz daha sömürelim ki biraz daha para kazanalım. Yine ormancılıkla ilgili kuralları değiştirdi. Ormanlarda yapılan maden, enerji tahsisi, turizm tahsisi ve diğer tahsisleri artırmaya başladı, bu konuda yol aldı. Mesela bunlardan biri Yeşil Yol.
Maden çıkarabilmek için yaylalara yol yaptılar
Yıllar önce Yeşil Yol diye Doğu Karadeniz’in yaylalarında “biz turizmi geliştireceğiz” diye bir iddiaları vardı ama asıl gerçek, turizmi geliştirmek değildi çünkü zaten 1990’lı yıllarda gereksiz bir şekilde ve yanlış yapılarak zaten o yaylaların hepsine yol gitmişti. Aslında geleneksel olarak otomobille gidilmiyordu yaylalara, insanlar yürüyerek hayvanlarıyla gidiyordu ama bütün yaylalara yol ve yol şebekeleri yapmışlardı 1990’lı yıllarda yanlış bir politikayla. Ama bu iktidar Yeşil Yol diye, turizme açacağım diye daha geniş, 7 metre genişliğindeki yollar, daha geniş görüşleri olan yollar yapmaya kalktı. Niye yaptı? Çünkü o yüksek yaylalardaki, dağlardaki, ormanlardaki madenleri çıkarabilmek ve oralara bu madencilik araçlarını ulaştırabilmek, oradan çıkardığı madeni şehirlere veya limanlara taşıyabilmek için bunu yapmıştı. Yani bütün uygulamaları bu şekilde gitti. Hem mevzuatı değiştirdi hem bunun altyapısını yani madenciliğin altyapısını sağlamaya çalıştı ve 2018’den sonra da ülkede zaten büyük bir ekonomik kriz var. Bunu yıllardır anlatıyoruz ve şunu da dedik:

Doğayı yok ederek kalkınma olmaz
Bu ekonomik krizden sonra hâlâ doğayı yok etmenin, ülkenin geleceğini yok etmenin kalkınma olduğunu sanan bir iktidar var ve bunlar doğaya daha çok girecek. Daha çok ormanı, daha çok zeytinliği, daha çok merayı yok edecekler, tarım alanlarını yok edecekler. Gıda ve yiyecek pahalanacak, hayvan eti, sütü, peyniri hepsi pahalanacak ve hepsini görüyoruz. Bu yanlış politikalar genel bir politika, toplumsal bir politika, kamucu bir politika olmamasından kaynaklanıyor. 2018’den sonra artık sınır kalmadı, mevzuatı her şekilde değiştirdiler, bürokratik yapıyı değiştirdiler ve bu şirketlerin önünü çok hızlı bir şekilde açtılar.
Gıda ve yiyecek pahalanacak, hayvan eti, sütü, peyniri hepsi pahalanacak ve hepsini görüyoruz.
Mecliste şirketlerin temsilcileri var
Peki mevzuatı nasıl kolay değiştirdiler? Çünkü mecliste artık halkın temsilcilerinden çok bir kişinin seçtiği milletvekilleri var. Halk oy veriyor ama aslında onları bir kişi seçiyor ama o bir kişi de seçmiyor aslında. O bir kişiyle yakın olan lobiler, çevreler, iş çevreleri belirliyor. Ya o şirketlerin sahipleri, bir akrabası milletvekili oluyor, ya da o şirketlerin CEO’ları, yöneticileri yani onların gönderdiği temsilciler… Halkın değil şirketlerin temsilcileri Meclis’te çoğunlukla temsil ediliyor. Onlar bu kanun değişikliği tekliflerini getiriyorlar, sunuyorlar ve tek liderden emir almaya alışmış olan iktidar partisi ve onun ortakları da el kaldırıp kanunu geçiriyorlar. Bunun toplumsal, çevre, doğa koruma boyutuna bakmıyorlar bile. Bu konuya buradan yaklaşmak gerekiyor. Sonuçta ne oluyor?
Siyasi organizasyon olarak da ülkenin doğal varlıkları pay edildi
Bakın TEMA Vakfı zaten bunu yayınladı. İlk başta 24 ilde çalışma yaptı (aslında diğer iller de var ama bu çalışma yaptığı illerde açıkladı bunu). Mesela Ordu ilinin %74’ünün, Ordu’daki koruma alanlarının %91’inin maden ruhsatlı olduğu ortaya çıktı. Orada milli park veya tabiat parkı ne varsa %91’inin… Muğla’da orman alanının %65’inin, Muğla ilinin %59’unun… Bakın Muğla özellikle geçiyor biliyorsunuz yani Yatağan’la ilgili, diğer konularla ilgili geçiyor. Kazdağları’nın %79’unun maden ruhsatlı olduğu çıktı ortaya. Zonguldak ve Bartın illerinin %72’sinin maden ruhsatlı olduğu çıktı ortaya. Bu ortalamaya baktığımız zaman ülkenin bütün topraklarının 10’da 6’sına maden ruhsatı verilmiş. Bu ruhsatları kim veriyor? MAPEG adlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü var, bunlar uydu görüntüleri veya saha araştırmalarıyla belirlediği maden sahalarını şirketlere paylaştırıyor. Bunların çoğu da iktidara yakın şirketler oluyor. Bunlar büyük şirketler, holdingler şeklinde ve uluslararası ortakları şeklinde oluyor ya da küçük yatırımlarsa yine iktidar partisinin il yöneticileri ya da onun ortağı olan diğer partinin il yöneticilerine, onların yakın akrabalarına, onların şirketlerine, feodal güçlere dağılıyor. Niye? Çünkü seçim zamanı oy istendiği için en son bunların oyu lazım. Sadece bir gelir değil aynı zamanda siyasi bir organizasyon olarak ülkenin doğal varlıkları, ormanları, zeytinlikleri, meraları, suları bu şekilde kendi çevrelerince pay edildi. Konuya buradan bakmak gerekiyor yoksa bunlar nezdinde doğaya saygılı olun, havamız tükeniyor, sularımız kirleniyor, ormanlar yok oluyor hiç bunlar önemli değil. Onlar için önemli olan para. Nasıl para kazanacakları…

Herkes madenci olmaya başladı çünkü çok kârlı
Buralarda büyük, çok büyük bir para var. Nasıl bir para var? Mesela bir örnek vereyim size: Kastamonu İnebolu’dan bir ÇED raporu gönderdiler. Biz de bunu gönüllü olarak inceliyoruz oradaki halka yardımcı olup sorunu çözmek açısından. Hiç orada olmayan, bir başka yerden gelmiş şirket mermer ocağı açmak istiyor, bunlar ÇED başvurusunda bulunuyor; zaten buradan ruhsat da almışlar yani bu sahadan mermer çıkarma ruhsatı ve aynen şöyle diyor: Bu yatırım 1 yıl sonra kendini amorti edecektir. Yani bir yatırım yapacaklar, 1 yıl sonra da bütün o masraflar çıkmış olacak ve ondan sonra tamamen kâra geçecekler. Ben inanmadım ve o rapordaki verileri inceledim: 1 yıl değil 8 ay sonra kâra geçebiliyor! Yani o kadar güzel bir iş, o kadar harika bir iş ki bu… Yani yatırım yapan, 8 ay sonra kâr elde edebiliyor ve bütün masraflarını çıkarmış oluyor. Zaten bu yatırımları devletten aldıkları kredilerle, iktidarla kurdukları ilişkilerle yapıyorlar. Kendi ceplerinden para çıkmıyor ama 8 ayda onu zaten amorti ediyorlar, çıkarmış oluyorlar. Böyle kârlı bir iş yok, hiçbir yerde yok. Bu yüzden herkes madenci, mermerci olmaya başlamış hatta bazı eski madenciler de bunları merdivenaltı madenci diye suçluyorlar. Onlar da bunları kabul etmiyor, kendi aralarında böyle çatışmalar var. Baktığımız zaman çok kârlı iş.

59,2 milyarlık madencilik gelirinin sadece 1,9 milyarı devlete aktarıldı
Şimdi bunlar diyorlar ki “ya kardeşim siz maden çıkarılmasına karşısınız, neden karşısınız, siz ülkenin gelişmesine, kalkınmasına karşı mısınız?” diyorlar. Biz öyle bir şeye karşı değiliz ama bu yaptıkları şekilde ülke kalkınmaz. Neden? Bir örnek vereyim: 2020 yılında hazırlanmış olan bir rapor var: Bunu TOBB’un madencilikle ilgili birimiyle ilgili bakanlık hazırlamış. Orada yapılan hesabı incelediğiniz zaman ortaya şu çıkıyor: Türkiye’de yapılan madencilikte, 2019 yılında çok arttı deniyor madencilik faaliyetiyle gelirimiz ve 2020 yılında da 59,2 milyarlık, önceki yıla oranlar %23 seviyesinde bir artış oldu. Bunu müjdeyle karşılıyor yani daha çok toprağımız, ormanımız delindi, yok edildi kesildi ağaçlar ama yok %23 arttı diyor. 59,2 milyarlık bir madencilik geliri sağlandı ülkeden diyorlar. Peki bu gelirin ne kadarı devlete, devlet hakkı payı geliri olarak aktarıldı? 1,9 milyarı. Orantılarsak sadece 3,2’si! Diyorlar ya niye kalkınmaya karşısınız, niye böylesiniz? Ama bu sağladıkları gelirin sadece 3,2 oranı devlete gidiyor. Yani alan devletin, orman devletin ya da arazi devletin ama devlete verdikleri payın oranı %3,2! Peki geri kalan? İşte bir kısmı masraflara gitmiştir, düşük de olsa işçi giderleri ve diğer giderler olmuştur. Gerisi bu.
Alan devletin, orman devletin ya da arazi devletin ama devlete verdikleri payın oranı %3,2!
Gelirler şirketlere ve yabancı ortaklarına gidiyor
Şirketlerin kasasına ya da onların yabancı ortaklarının kasasına transfer olmuş. Peki gelir o yörede kalmış mı? Erzincan’da, Kastamonu’nun köyünde? Hayır. Onlar önce İstanbul’a transfer olmuşlar o şirketlerin merkezlerine sonra da onların ortakları olan Avrupa’daki, Amerika’daki ya da Kanada’daki şirketlere… O zaman ülke nasıl kalkınacak? Ülkenin yer altındaki zenginliği diyorsun, o zenginliği çıkarıyorsun kendince, sen zenginlik diyorsun ama onun gelirlerinden ne toplum ne devlet hiçbir şekilde faydalanamıyor yine sizin cebinize gidiyor. O zaman nasıl bir şeyden bahsediyorsunuz ki siz? Nasıl bir zenginlik olacak?
Madenden bir kere ormandan her sene gelir elde ediyoruz
Şimdi gelelim bu maden yerin altında mı kalsın? Kalsın kardeş. Neden? Çünkü bu maden bir kere çıkacak. İster elmas olsun ister altın olsun isterse mıcır olsun toprak olsun ne olursa olsun hepsine maden diyorlar çoğunlukla zaten. Bu bir kere çıkacak. Bundan ne kadar gelir elde edeceksiniz? Bir ormandan, bir zeytinlikten siz bir kere mi gelir elde ediyorsunuz? Bakın sadece ekonomik kısmından bahsediyorum, ekolojik kısmına girmiyorum bile. Hayır her sene ürün veriyor, zeytin her sene meyve veriyor, orman her sene meyve veriyor, her sene odun artımı yapıyor. Ormandan odun ve meyve üretimi yapılıyor. O ürettiği meyveler hayvanlara, insanlara yiyecek oluyor her sene. Ama sadece bunlar değil ki ormandaki üretim.
Sürekli fayda sağlayan bir ekosistemi yok ediyorsunuz
Orman her saniye temiz hava, oksijen üretiyor. Her saniye sellerden koruyor toprakları, akarsuları; erozyonu önlüyor orman. Her saniye bunu yapıyor. Sürekli fayda sağlayan bir ekosistemi siz bir kere ürün alacağınız, şirketlerin kasasına gidecek o paralar için yok ediyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi? Bunu sorgulamadan nasıl hareket edeceğiz? Ama kimse bunu sorgulamıyor, sorgulayamazlar çünkü niye hâkim medya tersini yapıyor. O konuda da bizim bir çalışmamız var. İktidara bağlı medyanın ormancılık sorunlarını nasıl ele aldığına dair ama almıyor, daha çok hükümetin propagandasını yapıyor. Muhalif medyada haberler çıkıyor, onu da takip eden fazla değil ve birçok kişi bunun farkında olmuyor. Bunun farkında olmayanlar arasında da muhalefet partileri var ne yazık ki. Hiçbir şekilde ilgilendiklerini söyleyemem ama geçiyorum.

Tarım ve Orman Bakanlığı ormancılık dışı tahsislerin dökümünü vermedi
Biz bu konuda bir çalışma yaptık, 2024 yılında yayınlandı Land Use Policy dergisinde. Meslektaşlarım Damla Yıldız ve Cihan Erdönmez’le yaptık ve Türkiye’deki ormansızlaşma ve orman bozulmasının farklı bir boyutunu ortaya koyduk. Bu da ormanlardan ormancılık dışı amaçlar için faydalanma… Buna tahsisler de diyoruz biz. Biliyorsunuz, yıllardır anlata anlata zaten kamuoyu da bunları öğrendi yani ormanların turizm için, madencilik için, enerji için kullanılması konusu. Bu çalışmada farklı olarak biz ne yaptık? Şunu yaptık: Biz Orman Genel Müdürlüğünden, Tarım ve Orman Bakanlığından ormancılık dışı tahsislerin dökümünü istedik resmî olarak. O zaman Türkiye’deki üniversitede çalışıyordum ve üniversite rektörlüğünden yazılar gitti ve bize hiçbir cevap vermediler. Saklıyorlar bu verileri.
Biz Orman Genel Müdürlüğünden, Tarım ve Orman Bakanlığından ormancılık dışı tahsislerin dökümünü istedik resmî olarak. O zaman Türkiye’deki üniversitede çalışıyordum ve üniversite rektörlüğünden yazılar gitti ve bize hiçbir cevap vermediler.
Orman tahsislerinde ilk iki sırada maden ve enerji var
Ne yaptık biz? Bu sefer olumlu kararı almış ÇED raporlarını inceledik, çok zor bir işe kalktık aslında bakarsanız. 1500’e yakın ÇED olumlu raporunu inceledik, bunlardan 1311’i incelenebilir şeklindeydi ve 1311’indeki verileri biz kayıtlara geçtik, bunları analiz ettik ve çıkan sonuçlara baktığımız zaman feci bir durumla karşılaştık. Bakın bunlar ÇED olumlu almış. Bu tahsisler uygulamaya geçtiği zaman hangi miktarda orman yok olacak bunu açıklamam gerekiyor. Şöyle söyleyeyim size bakın turizm var, bir sürü tahsis var ama başı enerji ve madencilik çekiyor ve birinci madencilik aslına bakarsanız. Enerji de bunu takip ediyor ama madencilik ve enerji birbirini takip eden şeyler. Çünkü neden? Madenciliğin içinde petrol, doğalgaz da var. Bunlar aynı zamanda enerji üretimi için de kullanılıyor. İhracatta ve inşaat sektöründe kullanılan madencilik ürünleri de var ama birinci sırada madencilik var ve enerjiyle ilgili projelerin %72’sinde ormanların zarar görmesi söz konusu. 322 projede ormanların zarar görmesi söz konusu enerji projeleri içerisinde. Madencilikle ilgili 176 projede bu da %68’i ama petrol ve doğalgaz üçüncü ve dördüncü grup maden için söylüyorum %68’i bu projelerin içinde ormanların zarar görmesi söz konusu. 1, 2. ve 4. grup madenlerde %63’ü yani baktığımz zaman enerji projeleriyle madencilik projelerinin 3’te 2’sinde orman alanlarının yok edilmesi söz konusu. Büyük bir felaketten bahsediyoruz. Bunlar ÇED olumlu kararı almış projeler.
Meclis’te ÇED’den muafiyet konuşuluyor
Bir de şimdi Meclis’te çoğunun ÇED’den muaf tutulması konuşuluyor; zeytinlikler, ormanlar için bunlar konuşuluyor. Bir de ÇED’den muaf tutulduğunu düşünün, binlerce ruhsat dağıtıyor MAPEG denen Genel Müdürlük ve bu dağıttığı ruhsatlarla daha binlerce orman alanımızı, zeytinliğimizi, meramızı, tarım alanımızı, nehrimizi, gölümüzü de yok etmeye açacaklar. Böyle bir felaketi düşünemiyorum bile. Tabi bunlar alansal olarak değildi. Yani bu projelerin ne kadarında, demek ki enerjiyle madencilik projelerinin 3’te 2’sinde ormanlık alanların yok edilmesi söz konusu, orman alanları var içinde. Peki bunlar alan olarak ne kadarı kapsıyor diye baktığımız zaman bakın enerji projelerinin 3’te 1’i yani %33,54’ü alansal olarak ormanlara denk geliyor ve bunlar yok olacak.

Olumlu ÇED raporları uygulanırsa 31 milyon ağaç kesilecek
Bu projeler hepsi hayata geçtiği zaman o projeler içinde olan alanın 3’te 1’i orman olduğu için bu ormanlar yok olacak. 1., 2., 4. grup madenlerde bu oran %17,63. Ama petrol, doğalgaz ve 3. ve 4. grup madenlerde ise %41,17 daha büyük. O zaman madenciliğin de ortalaması alınınca, aynısı madencilik için de geçerli. Yani ÇED olumlu kararı almış hem enerji projelerinde hem de madencilik projelerinde eğer bunların hepsi hayata geçerse bu proje alanlarının 3’te 1’i ormana denk geliyor ve bu ormanlar yok olacak. Hep sorarlar kaç tane ağaç kesilecek diye. Bu projelerin hepsi uygulamaya geçerse toplam 31 milyon ağaç kesilecek ve bunlar 5-10 yaşında genç, yeni dikilmiş fidanlar değil. Bunlar 100 yaşında, 150 yaşında ya da 50-60 yaşında yetişkin ağaçlar ve doğal ekosistem içinde yetişmiş ağaçlar. 31 milyon ağaç kesilecek. Büyük bir felaket var. Biz bu çalışmayı 2024’te yaptık ve 2022’ye kadar olan son 8 yıldaki bütün projeleri ele almıştık. Bunlar o zaman vardı, şimdi bir de bu ÇED’leri muaf tutarlarsa, biraz daha kolaylaştırırlarsa bu enerji ve madencilik faaliyetlerini orman alanlarında ne olacak? Şu an 3’te 1 diyoruz ama bu projelerin yarısı belki de ormana denk gelecek, ormanı yok edecek alansal olarak. Bu projelerin hepsinde orman alanı yer alabilecek ya da zeytinlik yer alabilecek. Bunu kolaylaştıracaklar ve zeytini bu kadar hor gören politikacıların olduğu bir ülkede yaşamak gerçekten de onur kırıcı bir şey, çok üzücü bir şey ama bu bir açgözlülük… Bunların meclisten bu kadar kolay ve hızlı geçmesi, bürokrasiden bu kadar kolay geçmesi, ÇED izinlerinin bu kadar kolay alınması da öyle tamamen masumane bir şekilde olmuyor elbette. Bu ilişkiler sayesinde birilerinin zengin edilmesiyle oluyor.