GazeteBilim
Destek Ol
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
Okuyorsun: Necip Fazıl’ın yanılgısı!
Paylaş
Aa
GazeteBilimGazeteBilim
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
  • Destek Ol
Bizi Takip Edin
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
Copyright © 2023 Gazete Bilim - Bütün Hakları Saklıdır
GazeteBilim > Blog > Tarih > Bilim Tarihi > Necip Fazıl’ın yanılgısı!
Bilim Tarihi

Necip Fazıl’ın yanılgısı!

Yazar: Remzi Demir Yayın Tarihi: 12 Şubat 2024 6 Dakikalık Okuma
Paylaş
necip fazıl
Necip Fazıl Kısakürek'ten Ziya Gökalp'e: "Sahte kahraman...", "fenalıklar serisinin önderi..." (Görsel: cumhuriyet.com.tr)

Necip Fazıl Kısakürek, İkinci Meşrutiyet ve Erken Cumhuriyet Dönemi’nin en önde gelen düşünürlerinden ve bilginlerinden Ziya Gökalp’i “yakışıksız” sıfatlarla karalamaktan çekinmemiştir.

Tanzimat Dönemi’nde başlayan bütün Uygarlık Değiştirme ve Batı Uygarlığı ile bütünleşme girişimlerine ve bu arada bunun doğal bir uzantısı olan Atatürk Devrimleri’ne ve Cumhuriyet Değerleri’ne husumet besleyen Necip Fazıl Kısakürek (1905-1983), İkinci Meşrutiyet ve Erken Cumhuriyet Dönemi’nin en önde gelen düşünürlerinden ve bilginlerinden Ziya Gökalp’i de (1876-1924) “yakışıksız” sıfatlarla karalamaktan çekinmemiştir.

Nitekim, yüzeysel ve gayrı ciddi bir felsefe öğrenimine dayandığı anlaşılan Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu (İstanbul 1982) adlı çalışmasında, söz Émile Durkheim’a (1858-1917) geldiğinde onun bir dönem Türkiye’deki takipçisi Ziya Gökalp’i de şöyle karalamıştır:

“İnkâr edilemez ki, tesiri büyük olmuştur. Tâ orijinal bir fikir ve sistem adamı sanılan Ziya Gökalp’e kadar…

Ziya Gökalp bir Durkheim aparıcısıdır. Durkheim gibi düşünmek başka, onun aparıcısı olmak başka… Birinde, fikri nefsine mal etmek, çilesini yaşamak, öbüründeyse hazıra konmak var… Ziya Gökalp, örgüleştirdiği milliyetçilik, daha doğrusu kavmiyetçilik sentezinde, Durkheim diyalektiğini alır ve üstelik Marx ve Engels’in Hegel’e yaptıkları gibi onu ters istikamette kullanır, dinî heyecan yerine kavim sevgisini ikâme etmeye kalkar ve Durkheim’ın bu noktaya vardırmadığı yapıyı, ona ters şekilde, onun harcıyla inşaya yeltenir. Bu davranış, açıkça ilim ve fikir suiistimalidir. Zaten o devirde Tanzimat’tan beri fikir kurumaya başladığı ve büyük mütefekkir yetişemez olduğu için kimse karşısına çıkıp da “Sen ne yapıyorsun; müdafaa ettiğin davanın müstakil muhasebe ve murakabesine gücün yetmediği bir tarafa, dayanak diye ele aldığın sistem, varış noktası olarak sana terstir; bu bir ilim ve fikir yankesiciliğidir!” diyemez.

Ziya Gökalp’in tamamıyla İslâm’a zıt Türkçülüğündeki büyük dinî suç bir tarafa, Durkheim aparıcılığındaki ilmî suçu da onu çürütmeye yeter.

Bu mesele bizim tefekkür tarihimizde en mühim yeri işgal etmeye lâyıktır ve dönüm noktamızı göstermesi bakımından en nazik bir çıkış noktası diye ele alınmalıdır.

Ziya Gökalp birçok yazı ve konferanslarında uzun uzun tahlilini ve kafa röntgenini gösterdiğim gibi, aslında bir sahte kahramandır. Türkün ruh kökünü kurutmakta, hem de ilmî bir otorite kisvesi altında en büyük fenalığı yapmış ve kendisini takip eden fenalıklar serisinin önderi olmuştur.

Bir de, en pest seviyeden bir tebliğci, bir davulcu edasıyla, fikirlerini şiirler söyleme özentisi:

Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan,

Vatan büyük ve müebbed bir ülkedir Turan…

Vatanı müşahhas bir mekân olmaktan çıkarıp ona zaman gibi sonsuzluk çapında mistik bir hüviyet biçen bu lafların ufkunda seyrettiğimiz, dili, fikri ve gayesi olmayan, at sırtında tozu dumana katmış, medeniyetlere saldıran bir vahşet yığınının plâstik dünyasına gönül bağlamaktan başka bir şey değildir.

Biz İslâm’ı kabul ettikten sonra Türkün Türkçüsüyüz!

Ziya Gökalp’in Türkçülüğü ise, milliyetçiliği ruhî muhtevada, yani dinde gören üstadı Durkheim’a zıt şekilde, İslâm’ı Türk ruhundan sökmenin kavmiyetçiliğidir.

Nitekim, kendisinden kısa bir zaman sonra aynen tatbik edildiği üzere,

Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur,

Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kur’ân okunur,

Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!…

demeye kadar gitmiştir.

Bahsimiz Ziya Gökalp değil, Batı tefekkürü ve bu arada Durkheim… Onun için bu bahsi burada kesiyor ve nice yazılarımız ve konuşmalarımızla senetlerine bağlamış bulunduğumuz davayı Tanzimat’tan beri gelen sahte inkılaplar mevzuuna bırakıyoruz. Ziya Gökalp bu mevzuun anahtar şahsiyetlerinin başındadır.”[1]

Bu ifadelerin ciddiye alınacak ve bilimsel açıdan eleştirilecek bir tarafı yoktur; buna karşın, ne yazık ki [DP’nin vermiş olduğu destekten almış olduğu ivmeyle] bu dönemde dindar gençler üzerinde çok etkili olmuş ve Ziya Gökalp gibi, Türkiye’de “bilimsel zihniyet”in yerleşmesinde büyük bir rol oynamış bir şahsiyetin yanlış tanınmasına yol açmıştır.

Gökalp, sadece dönemin yaygın ulusçu akımlarına karşın “Türk Ulusçuluğu”nun biçimlenmesini ve böylece İngiliz Sömürgeciliği’nin Anadolu’yu işgal etmesini engelleyen bir ideolojinin oluşturulmasına katkıda bulunan bir ideolog değildir; aynı zamanda, sosyoloji gibi bir bilimin tanınmasını ve Türk Çağdaşlaşması’nın bu bilimden aldığı ilhamla mümkün olan en rasyonel şekilde gerçekleşmesini sağlayan bir âlimdir. İkinci Meşrutiyet Dönemi’nde yurt dışından getirttiği akademisyenler ve yurt dışına gönderttiği öğrenciler, geleceğin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli roller oynayacaktır.

Görüşlerinde ve uygulamalarında yanlışları olabilir… Olmuştur da… Ancak, bunları tanıtırken nesnel olmak ve bu şahsiyeti, bütün yönleriyle değerlendirmeye almak gerekir. Ziya Gökalp, Durkheim’dan öğrendiği sosyolojik yöntemi, Türkiye’nin sorunlarını kavramakta ve çözmekte bir araç olarak kullanmıştır. Bu yaklaşımı onu bir “aparıcı” değil, ancak bir “uyarlayıcı” kılar [Bilimler ve teknikler de böyle gelişmez mi?]; nitekim, bu yaklaşımı kısa bir süre sonra Atatürkçüler’e de ilham kaynağı olmuş ve Türkiye’nin kurtuluşu, bu çizgi üzerinde geliştirilen devrimler sayesinde gerçekleşmiştir.

Görüşlerinde ve uygulamalarında yanlışları olabilir… Olmuştur da… Ancak, bunları tanıtırken nesnel olmak ve bu şahsiyeti, bütün yönleriyle değerlendirmeye almak gerekir.

Yani, hastalığın tedavisi için doğru reçete yazılmıştır!

Bu sene Ziya Gökalp’in ölümünün 100. Yıldönümü… Bu münasebetle, onun arkasında bırakmış olduğu entelektüel mirası yeniden sorgulayalım ve Türk Düşünce Tarihi’ndeki gerçek yerini belirlemeye çalışalım. Bilim insanları olarak görevimiz budur…


[1] Necip Fazıl Kısakürek, Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu, 25. Baskı, İstanbul 2017, s. 72-73.

Etiketler: necip fazıl, ziya gökalp
Remzi Demir 12 Şubat 2024
Bu Yazıyı Paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp E-Posta Linki Kopyala Yazdır
Yazar: Remzi Demir
Prof. Dr., Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Bilim Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı
Önceki Yazı evrim İnsanın evrimi hâlâ devam ediyor mu, gelecekte insanı neler bekliyor?
Sonraki Yazı Darwin Flörtöz Hayvanlar yazı dizisi başlıyor!

Popüler Yazılarımız

krematoryum fırını

Türkiye’de ölü yakma (kremasyon): Hukuken var, fiilen yok

BilimEtik
23 Kasım 2023
cehalet
Felsefe

“Cehalet mutluluktur” inancı üzerine

Eşitleştiren, özgürleştiren, mutlu kılan, bilgi midir yoksa cehalet mi? Mutlu kılan, cehalet mutluluktur sözünde ifade edildiği gibi, bilgisizlik ve cehalet…

12 Ağustos 2023
deontolojik etik
Felsefe

Deontolojik etik nedir?

Bir deontolog için hırsızlık her zaman kötü olabilir nitekim çalma eyleminin özünde bu eylemi (daima) kötü yapan bir şey vardır.

15 Ağustos 2024
kurt, köpek
Acaba Öyle midir?Zooloji

İddia: “Kurt evcilleşmeyen tek hayvandır!”

Tabii ki bu cümle baştan aşağı yanlıştır. Öncelikle kurt ilk ve en mükemmel evcilleşen hayvandır. İnsanın en yakın dostu köpek…

2 Şubat 2024

ÖNERİLEN YAZILAR

Bilim ve sansür

Egemen güçler ve bazen de erkek egemen toplumlar ciddi şekilde bilimsel düşünceye sansür uygulamaktadır.

Bilim Tarihi
30 Eylül 2025

Gazi Yaşargil’in icatları

Yaşargil'in icatları arasında kızının adını verdiği beyin loblarını açmada kullanılan “Otomatik Leyla Ekartörü” ile “Yaşargil Anevrizma Klipsleri”ni sayabiliriz.

Bilim Tarihi
11 Haziran 2025

Anadolu’da yetişmiş bir Türk mühendis: Cezerî

Cezerî’nin teknoloji tarihindeki yeri oldukça önemlidir. Sınaat el-Hiyel adlı kitabında birçok mekanik aletin tasvirini vermiş ve bu aletlerin çalışma prensiplerini…

Bilim Tarihi
28 Mayıs 2025

Bilimin ilham veren makus talihli kadınları…

Margaret Rossiter, bilim tarihinin haksızlığa uğramış kayıp bilim kadınlarını gün yüzüne çıkarmak için çalıştı. Bilim adamlarının “kadınları caydırmak için yaptıkları…

Bilim Tarihi
24 Nisan 2025
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım İzinleri
  • İletişim
  • Reklam İçin İletişim

Takip Edin: 

GazeteBilim

E-Posta: gazetebilim@gmail.com

Copyright © 2023 GazeteBilim | Tasarım: ClickBrisk

  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk

Removed from reading list

Undo
Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?