Bir bilim komisyonunun da Mısır Seferi’ne dâhil edilmesi, öyle anlaşılıyor ki Napoléon’un fikriydi.
Genel bir bakış
XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Osmanlıların güçten düşmeleri ve ülkelerini korumakta güçlük çekmeleri, bazı Batılı düşünürleri ve siyasetçileri, Avrupa Devletleri’nin yabancı ülkeleri alma ve sömürme politikalarına Osmanlı Ülkeleri’nin de dâhil edilmesi gerektiği düşüncesine yöneltti. Bu bağlamda, Fransızların Kuzey Afrika’ya ve Mısır’a yerleşmeleri için bazı projeler geliştirildi ve bunlardan ilki, “Haçlı Seferleri Ruhu”nu diriltmek ister gibi görünen büyük Alman bilgini ve düşünürü Gottfried Wilhelm Leibniz’e (1646-1716) aitti. Leibniz, çok uğraşmasına karşın, projesini Fransızlara benimsetemedi, ama Mısır ile ilgilenmelerini sağladı.[1]
Bu girişimin hemen ardından yayımlanan, Le Bouclier d’Europe et la guerre Sainte (1686, Avrupa Kalkanı ve Kutsal Savaş) ve Projets de Conquetes pour le régne du roi Louis XIV (Kral XIV. Louis Saltanatı İçin Fetih Projeleri) adlı yapıtlarda, Mısır, Osmanlı Devleti’nin muhtemel bir taksiminde, Fransa Devleti’nin hissesi olarak gösterildi. Ayrıca 1777 yılında Mısır’a seyahat yapan [ve Humbaracı Ahmed Paşa’nın ardından Osmanlı Ordusu’nun yenilenmesi girişimlerine katkıda bulunan] Baron de Tott da (1733-1793), dönüşünde Fransız Hükûmeti’ne vermiş olduğu raporda, Mısır’daki anarşik durumu anlattı ve burasının alınması için ne gibi yöntemlere başvurulması gerektiğini gösterdi.
1795’e gelindiğinde bu olaylardan haberdâr olmayan Osmanlı Devleti, Fransızlardan, çağdaş gelişmeler doğrultusunda, kara ordularında yeni düzenlemeler yapacak ve Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn’u kuracak bir askerî heyetin gönderilmesini rica etti. Bu sıralar boşta bulunan Napoléon Bonaparte (1769-1821), böyle bir heyet ile Osmanlı Devleti’nin hizmetine girmek için hükûmetine bir dilekçe verdi ve bu dilekçesinde, Osmanlı Ordusu’nun yenileştirilmesinin Fransa’nın çıkarlarına yarayacağını belirterek, bu göreve talip olduğunu söyledi:
“Rusya İmparatoriçesinin, Rusya-Avusturya dostluk bağlarını kuvvetlendirmek için uğraştığı bir devirde, Türkiye’nin askerlik bakımından hatırı sayılır bir hale gelmesi için, Fransa’nın elinden geleni yapması kendi menfaati iktizasındandır. Türkiye’nin kahraman, fakat harp sanatlarından anlamayan külliyetli milis askeri vardır. Modern tâbiyede, harplerin kazanılmasında ve bilhassa kalelerin zapt ve muhafazasında müessir olan topçuluk, Türkiye’de henüz çocukluk devresindedir. Bunu hisseden Bâb-ı ‘Âlî, bizden topçu ve istihkâm zâbitleri istedi. Hâlihâzırda orada bu sahada çalışan birkaç zâbitimiz vardır. Fakat müsbet bir netice elde edilmesi için, bunlar ne adet ne de malumat bakımından kâfî görülebilirler. Birçok yerlerde ve bilhassa Toulon’un muhâsarasında, topçularımızı idâre hususunda şöhret kazanan General Bonaparte, hükûmet nâmına Türkiye’ye gitmeğe tâliptir. Kendisiyle birlikte harp ilminde husûsî bilgileri olan beş altı zâbiti de beraberinde götürecektir. Bu yeni vazifesinde, yani Türk ordularını kuvvetlendirmeğe ve İmparatorluğun müstahkem mevkilerini takviyeye muvaffak olursa, Bonaparte, vatanına büyük bir hizmet yaptığına kâni olacak ve avdetinde kendisini ona layık görecektir.”[2]
Napolyon

Ancak, yönetim, kendisini İtalyan Ordusu Kumandanlığına atadı ve bu nedenle Napoléon’un isteği gerçekleşmedi. Bu sırada başka gelişmeler de oldu. 1797’de Talleyrand (1754-1838), Hâriciye Nazırlığı’na getirildi ve Fransa’nın kalkınması için yeni sömürgelere gereksinimi olduğu düşüncesini işlemeye başladı. Napoléon’un da kendisi gibi düşündüğünü bildiği için, ona bir mektup yazdı ve onu Mısır konusunda cesaretlendirdi. Napoléon, bir Mısır Seferi için gerekli olan bilgileri derlemek maksadıyla, Claude Etienne Savary’nin Lettres sur l’Egypte (Mısır Üzerine Mektuplar, 1783) ve Volney’nin Voyage en Egypte (Mısır’da Seyahat, 1787) adlı yapıtlarını okudu; ancak bunlar kendisini tatmin etmediği için, araştırmalarını daha da genişletti ve sonuçta, Fransa’nın Mısır’ı alması gerektiği konusundaki inancını daha da güçlendirdi.
Tarihçe
1798 Talleyrand ve Napoléon’un tavsiyesi üzerine, Hindistan Yolu’nu keserek İngiliz yayılmacılığını engellemek maksadıyla, Direktuvar tarafından, Mısır Seferi’ne karar verildi.
1798 Fransız Generali Napoléon Bonaparte (1769-1821), Doğu Ordusu başkumandanlığına getirildi.
1798 Ordu, Toulon’dan ayrıldı.
1798 Malta’yı aldı.
1798 İskenderiye’yi aldı ve Mısır’da ilerlemeye başladı.
1798 Piramitler Savaşı ve Zaferi.
1798 Napoléon Kahire’ye girdi ve bir Divan kurdu.
1798 Mısır çıkarmasını yapan Fransız Donanması, büyük İngiliz Amirali Nelson (1758-1805) kumandasındaki İngiliz Donanması tarafından Abukir’de yakıldı.
1798 Napoléon, Institut d’Egypte’i (Mısır Enstitüsü) kurdu ve başkanlığına, geçici olarak yakın dostu Gaspard Monge’u getirdi.
1798 Fransa’ya savaş ilan edildi.
1798 Rusya ile Fransa’ya karşı ittifak antlaşması yapıldı.
1798 Fransız baloncu Nicolas-Jacques Conté (1755-1805) tarafından, Kahire’nin Özbekiye bölgesinde bir balon uçuşu yapıldı.
1798 Kahire Ayaklanması; 800 Fransız askeri öldürüldü.
1799 Mısır’da ikinci balon uçuşu. Napoléon’un Rivoli Muharebesi (14 Ocak 1797) zaferinin ikinci yıldönümü kutlamaları sırasında uçurulan bir balon, kısa bir havalanmadan sonra Barkiye tepelerine düştü.
1799 İngiltere ile Fransa’ya karşı ittifak antlaşması yapıldı.
1799 Mısır’a hâkim olan Napoléon, Suriye’ye saldırdı. Birçok kent düştü, ancak Ake Savaşları sonunda Fransızlar bozguna uğradılar ve kaçtılar.
1799 Sadrazam Yusuf Paşa ordu ile Mısır üzerine hareket etti.
1799 Napoléon, Fransız ordusunun başına General Jean-Baptiste Kléber’i (1753-1800) bıraktı ve en iyi 100 subayı ile birlikte gizlice İskenderiye’den Fransa’ya kaçtı. Bir hükümet darbesiyle Direktuvar yönetimini devirdi ve imparatorluğunu ilan etti.
1799 Mısır’a girmek isteyen Türk ordusu Fransızlara yenildi.
1800 Fransız ordusunun kumandanı General Kléber, Kahire’de bir suikast sonucunda öldürüldü.
1801 İngiliz donanması Mısır’a asker çıkardı.
1801 Reşid Kalesi Fransızlardan alındı ve İskenderiye kuşatıldı.
1801 Fransızlar Kahire’yi boşaltarak Türklere teslim ettiler. Fransız Ordusu ve bilginleri, Fransa’ya gönderildiler.
1802 Fransa ile Türkiye arasında barış antlaşması yapıldı.
Bilim Komisyonu ve Institut d’Egypte’in çalışmaları
Bir bilim komisyonunun da Mısır Seferi’ne dâhil edilmesi, öyle anlaşılıyor ki Napoléon’un fikriydi. Yaklaşık 170 kişiden oluşan bu komisyon, çoğunlukla teknik personelden oluşuyordu; aralarında mühendisler, teknisyenler, mesahacılar, haritacılar, tercümanlar, kâtipler, mimarlar, cerrahlar ve eczacılar vardı. Bununla birlikte bir miktar fizikçi, kimyacı, astronom, jeolog, zoolog, arkeolog, ekonomist, sanatçı, müzisyen ve şair de bulunuyordu. Bunlardan bazıları alanlarının en önde gelen kişileriydi veya süreç içinde öyle olmuşlardı. Matematikçilerden Monge ve Fourier, kimyacılardan Berthollet, ekonomistlerden Say, zoologlardan Geoffroy Saint-Hilaire, jeologlardan Dolomieu, fizikçilerden Malus, sanatçılardan Vivant Denon ve şarkiyatçılardan Venture de Paradis’nin adları sayılabilir.
Meselâ Gaspard Monge (1746-1818), tasarımsal geometriyi kurmuş ve analitik geometrinin gelişmesine öncülük yapmış bir matematikçiydi. 1795’te Fransız Ulusal Enstitüsü’nün kurulmasına yardımcı olmuş ve devrim yıllarında, bilginler, ulusal savunmaya katkıda bulunmaya çağrıldıklarında, dökümhânelerin yönetimini üstlenmişti. Description de l’art de fabriquer les canons (Top Yapım Sanatının Betimlenmesi) ve Avis aux ouvriers en fer sur la fabrication de l’acier (Demir İşçilerine Çelik Yapımı Hakkında Öğütler) adlı yapıtları yazmıştı. 1794 yılında, bugün Ecole Polytechnique (Politeknik Okulu) olarak bilinen Ecole Centrale des Ponts et Chaussées’yi (Köprüler ve Yollar Okulu) kurdu ve yine aynı yıl, Joseph Lakanal ile birlikte, Ecole Normale Supérieure’ün kurucu üyeleri arasında bulundu. Mühendis yetiştirmek maksadıyla açılan Ecole Polytechnique’te, tasarımsal geometri, analitik geometri ve diferansiyel geometri dersleri verdi ve daha sonra ders notlarını elden geçirerek yayımladı. Bunlar arasında en önemlileri, Géométrie descriptive (Tasarımsal Geometri, 1799) ve Feuilles d’analyse appliquée à la géométrie’ydi (Analizin Geometriye Uygulanması, 1799) adlı çalışmalarıydı. İlk yapıtta, üç boyutlu bir cismin, birbirine dik üç doğrultudan elde edilen izdüşümleri aracılığıyla iki boyutlu düzlem üzerinde gösterilmesi yöntemi olan ve teknik resmin temelini oluşturan tasarımsal geometrinin esasları sergilenmişti. İkinci yapıtta ise, üç boyutlu geometride, cebirsel yöntemlerin uygulanmasına geçilmişti. Bu yapıtlarda ortaya konan yöntemler, mühendislik tasarımını büyük ölçüde değiştirdi ve bu alanlarda büyük bir gelişmeye neden oldu.

Napoléon’un, Fransız Ulusal Enstitüsü modelinden yararlanarak kurdurduğu Institut d’Egypte (Mısır Enstitüsü), mezkûr Bilim Komisyonu’nun en seçkin üyelerini, birkaç generali- ki bunlar arasında bulunan Napoléon, başkan yardımcısı seçilmişti- ve tamamı Fransız olan birkaç sivil yöneticiyi içeriyordu. Komisyon’un ve Enstitü’nün merkezleri, Kahire’ye yakın bir mahalledeydi. Burada bir kütüphane [ki yerli halk da buradan istifade edebiliyordu], laboratuarlar, atölyeler, bir rasathane, bir müze, bitki ve hayvan koleksiyonları, bir kuşhane, bir tarım deneyleri istasyonu, sanatkârların stüdyoları, bir basımevi ve diğer salonlar ile yaşam alanları mevcuttu.
Paris’in toplumsal yaşantısından uzakta bulunan bilginler, kendilerini tamamen işlerine vermişlerdi. Birçok konuyu araştırdılar: Nil’in balıklarını, mumyalanmış kedileri ve kuşları, çöl böceklerini veya Doğu musikîsini incelediler; arazide çalışanlar, Süveyş Kıstağı’nın yüzölçümünü almakla, Mısır’ın ayrıntılı topoğrafik haritalarını çıkarmakla ve eski şehir kalıntılarını ve ören yerlerini belirlemekle görevlendirildiler. Bu çalışmaların sonucunda, anıtsal bir yapıt olan Description de l’Egypte (Mısır’ın Tasviri) ortaya çıktı. 1809-1828 yılları arasında yayımlanan bu muazzam eserin 10 cildi metinlere, 14 cildi ise resimlere ayrılmıştı.
Tahmin edileceği üzere, arkeolojik çalışmalar çok verimli oldu. 1798 yılına kadar, Mısır, Batı’da sadece Herodotos’tan Savary’ye kadar bazı gezginlerin gerçekdışı öyküleri çerçevesinde tanınmıştı. Hiyeroglif, henüz çözülememişti ve çözümün anahtarı ancak 1799 yılında bulunabilmişti.
Bir Fransız başmühendisi, bir gün Rosetta Taşına rastlamıştı; bu taşın üzerindeki metin, Yunan, hiyeroglifik ve demotik karakterleriyle Mısırca ve Yunanca olarak yazılmıştı. Metin üzerinde önce İngiliz Thomas Young çalıştı ve nihayetinde, 32 yıl sonra, Fransız arkeolog ve filolog Jean-François Champollion Mısırca metni tamamen çözmeyi başardı.
Bu kısa serimlemeden de anlaşılacağı üzere, bugün “Ejiptoloji” (Mısırbilim) denen alanı varlığa getiren temel çalışmalar, Napoléon tarafından başlatılmıştı.
Acaba bu sırada, İstanbul ve Kâhire’nin önde gelen âlimleri, ne gibi ilimlerle meşguldüler?
[1] Ayrıntılı bilgi için bkz., Faruk Bilici, XIV. Louis ve İstanbul’u Fetih Tasarısı, Ankara 2004.
[2] Enver Ziya Karal, Fransa-Mısır ve Osmanlı İmparatorluğu (1797-1802), İstanbul 1938, s. 35-36.