Konya, her ne kadar bugünkü kültürel atmosferiyle mukayese edildiğinde tuhaf bir kontrast sunacak olsa da cumhuriyetin ilk yıllarında düşünce ve yayın faaliyetlerinin oldukça yoğun olduğu bir kentti.
Okan Nurettin Okur
Bilhassa 1925-1929 yılları arasında Naci Fikret Baştak ve Namdar Rahmi Karatay’ın Konya’da yayınlanan Yeni Fikir Dergisi ve Konya Enerjetizm Felsefe Okulu bu düşünce hareketinin en somut örneklerindendir. Bu iki düşünür Mutlak Enerjetizm anlayışını benimsemiş olup Konya Enerjetizm Felsefe Okulunu da tam olarak bu ekol bağlamında şekillendirmiştir. Arzu ettikleri etkiyi oluşturamamaktan ve nihai sonuçtan memnun olmasalar da maddi imkansızlıkların, yeniden varolma mücadelesinin hakim olduğu cumhuriyetin ilk yıllarında böylesine bir düşünce ekolünün ortaya çıkmış olması dahi takdire şayandır.
Enerjetizm esasen, 19. yüzyıldaki bilimsel gelişmelerin, bilhassa fizik biliminin, felsefeye yansıması ile ortaya çıkmış, Alman filozof ve kimyacı W. Ostwald tarafından geliştirilmiş bir düşüncedir. Madde kadar ruhun da enerjiden ibaret olduğunu, ayrıca canlılar ve cansızlar arasında işleyiş olarak hiçbir farklılık olmadığını savunur. Yani insanın fizyolojik ve psikolojik bütün yönleri, değişimleri enerji ile açıklanabilir. Hatta bilinç gibi epifenomenal özelliklerin dahi temelde bir enerji birikimi olduğunu iddia ederler.
Enerjetizm, modern şekliyle Ostwald tarafından ortaya atılıp savunulmuş olsa da onun felsefi temellerini evrende “…canlı kuvvetlerin yani enerjinin sabit olduğunu” ortaya koyan Leibniz’da ve pek çok filozofta da bulmak mümkündür. Zira enerji fiziki olarak bilinmediği dönemlerde sadece metafizik kavramlarla açıklanmaktaydı. Fizikte ortaya çıkan son gelişmelerin yanında ışık ve ısı olaylarını dalga kuramı ile değil, kesintili enerji parçalarının yayılmasıyla açıklayarak kuantum kuramını ortaya koyan M. Planck’ın ve radyum konusundaki incelemeleri, maddenin parçalanarak enerji haline geçtiği görüşünün gelişmesine yol açan Curie’nin çalışmasının Ostwald’ın enerjetizmine ilham kaynaklığı ettiği söylenebilir. Herşeyin enerji olduğunu, enerjiden başka bir şey olmadığını temel prensip olarak benimseyen Ostwald; maddede, ruhta, uygarlıkta, ısı ve ışıkta termo-dinamik yasalarına bağlı bir takım enerji tarzlarının (modes) varlığını kabul etmekte ve yasaların, bizi sürekli olarak deney yapmaktan kurtaran, öngörü aracıları olduklarını ileri sürmektedir.
Enerjetizme yönelmelerinden önceki ilk dönemlerinde cazibe prensibini benimseyen Naci Fikret ile atalet prensibini benimseyen Namdar Rahmi, kısa bir süre sonra bu düşüncelerin yetersizliğini görmüş ve monist bir sistem kurma arayışı içerisine girmişlerdir. Zira onların benimsedikleri düşünceler, maddenin yalnızca pasif bir halini ifade etmektedir. Oysaki nesne ve olaylardaki hareket ve faaliyeti açıklayabilmek için aktif bir prensibe ihtiyaç vardır. Namdar Rahmi, aranan prensibi F. Nietzsche’nin güç istenci’nden esinlenerek fizikteki enerjide bulmuştur. Kendisine başvurulabilecek olan en doğru prensip fizikteki enerjidir. Ancak bunu sadece fizikle sınırlamak doğru değildir. Bu enerji yaşamsal, ruhsal, ahlâksal, toplumsal her olayı idare etmektedir. Bu suretle Naci Fikret ve Namdar Rahmi, önce monist ve realist karakter taşıyan bir felsefe anlayışına ulaşmışlar, daha sonra da buna uygun bir sistem kurmaya çalışmışlardır. Böylece iki düşünürün fikri arayışları neticelenmiştir. Bu aşamadan itibaren ulaştıkları sonuçları geliştirip, paylaşabilecekleri yayın organlarına ihtiyaç duyacaklardır. Her ikisi için de dönüm noktası Naci Fikret in 51 sayı yayınlanacak olan Yeni Fikir (1925-1929) dergisini çıkarırlar.
“Enerjetizm açıklamalarında üç temel kavram kullanılıyordu. Bunlar madde, enerji ve tekamül idi. Söz konusu akıma dair kavramlarla ilgili açıklamaları daha çok Naci Fikret’te bulabilmek mümkündü. Ona göre madde, yine maddesel özellik taşıyan atomlardan oluşmuştur. Atomlarda madde ile esir arasında duran parçacıklar vardır. Bunların ortak bir merkez etrafında bir devir hareketi yapmalarıyla madde oluşur; katı bir hal alır. İki turiu hareket vardır, devri hareket ile dongusel hareket. İlkinin devamlılığı, hızı maddenin varlığını sürdürmesine yol açar: ikincisiyse, maddeyi oluşturan elektronları çekim merkezinden uzaklaştırıp dışarı yöneltir. Böylelikle madde bozulup dağılır, madde olmaktan çıkmaya başlar. Isı, ışık. elektrik böylelikle ortaya çıkar. Naci Fikret, buradan da maddenin aslının esir olduğu biçiminde, aslında metafizik olan bir sonuç çıkanr. Bu devir hareketi hızını koruduğu sürece maddenin biçimi aynı kalır. Ancak devir hareketi bozulursa madde ışığa, elektriğe, ısıya dönüşür. Naci Fikret’e göre her eşyanın, her olayın kaynağı maddenin bu devinimlerindeki başkalıklardır. Bu kuvvetler dışarı yönelmiş maddenin almış olduğu şekillerdir. Bunların tümü enerji adı altında birleşir.
Konya Enerjetizm Felsefe Okulunun temsilcileri varlığın bir tekamül içinde bulunduğunu kabul ederler. Naci Fikret, Kevni ve Fikri Tekamül adlı yazıda, her şeyin değiştiğini, Marc Aurele’den beri bilinen bu hakikatin Darwin ve Lamarck’a gelinceye kadar şairane bir düşünce olduğunu, ancak onların bu fikri ilim haline getirdiklerini belirtir. Spencer’ın ispata muhtaç felsefesini Gustave Le Bon, tecrübî ve ilmî çalışmalarıyla müspet bir hale getirmiştir. O, bitkiler ve hayvanlar gibi madenlerin de değişmekte olduğunu ve tekāmüle bağlı olduğunu göstermiştir. Namdar Rahmi ise tekâmülün Bergson’un iddia ettiği gibi yaratıcı, yapıcı bir olay olmayıp, pasif ve lazım bir tezahür olduğunu belirtmiştir. Enerjetizm Okuluna göre, tekamül için öncelikle bir dengesizliğin olması gerekmektedir. Her örgenin bir tekâmül derecesi vardır ve bu tekamül derecesine varılmak istenecektir. Dolayısıyla hem kişide hem de toplumda tekamülün nedeni dengesizliktir. Dengeye varılınca tekâmül için olmuş olan hareket de sona erecektir.
Enerjetizm, idealizm ve materyalizm akımları söz konusu olduğunda kendini bir tür materyalizm olarak kabul etmektedir. Maddeci bir bakış açısı ile insanın hayvandan ve nebatattan farkının esasta değil şekilde olduğunu belirtmiş. Naci Fikret bunu şu şekilde ifade eder:
”Maddenin esire dönüştüğünü söylemek. maddeyi inkâr etmek demek değildir. Zira materyalizmin zıttı enerjetizm değil, muhtemelen spiritüalizmdir ki bunun da yanlışlığı ortadadır.”
Enerjetizm Okulunun düşüncelerine yönelik en önemli eleştiri, Cemil Sena Ongun’un Kudret ve Hayat başlıklı yazısı yoluyla yapılmıştır. Cemil Sena Ongun:
“Materyalizm tezlerini maddeten ispat etmediği müddetçe faraziyeler ortaya atmış olacak, bunlar da spiritüalizmin tezlerinden farklı olmadığı gibi, ondan daha az sırri de olmayacaktır. Her ispat, tezin mahiyetiyle mütenasip olmalıdır. Yani esasını maddeye dayandıran bir görüş de faraziye halinden çıkmak zorundadır.”
Konya Enerjetizm Okulu din, ahlak, sanat gibi manevi değerleri de enerji açısından açıklamaya çalışmıştır. Din ve Dinler Tarihi ile bilhassa Naci Fikret meşgul olarak yazılarında dinin ortaya çıkışı ve iptidai dinlerin yapısı ile ilgili açıklamaların yanı sıra semavi dinlerle ilgili izahlara çalışmıştır.
Konya Enerjetizm Felsefe Okulu düşünürleri, enerjetizme dair çok yönlü yayım faaliyetlerini sürdürmelerine rağmen, onların etkileri dar bir aydın kadrosuna ulaşmanın ötesine geçememiştir. Anadolu basınında çıkan birkaç felsefi kritik, Milli Mecmua’da yayınlanan bir eleştiri yazısı ve ona yanıt veren bir yazıdan başka bir etkinlik olamamıştır. Onlar, Türkiye genelinde bekledikleri ilgi ve tepkiyi bulamamışlardır. Namdar Rahmi’ye göre insanların çoğu ilim yolundan çok itikada (inanmaya) yönelmektedir. Tefekkürün (düşünmenin) zor ve elem verici olmasına karşılık, itikadın haz ve sevinç verici olması bunun sebebidir.
Fikir adamı olarak halkın karşısına çıkmaktan çok, aydınlar arasında fikirlerini yaymak isteyen Naci Fikret ve Namdar Rahmi’nin, arzu ettikleri ilgiyi görememelerine, kişisel problemleri de eklenince bu hareket uzun süreli olamamıştır. Naci Fikret, bir aile sahibi olması gerektiğini söyleyen arkadaşlarına Nuruosmaniye’de oturduğu apartman odasındaki kitaplarını göstererek “işte ben bunlarla evliyim evlenirsem nasıl okuyabilirim, benim iki hayat arkadaşım var ki kitap ve şarap” diyerek hem bu husustaki tepkisini dile getirmiş hem de alkolün müptelası olduğunu teyit etmiştir.
Naci Fikret ve Namdar Rahmi Enerjetizm üzerine çalışmalarından çok şey bekleseler de geniş bir tepki bulamamışlardır. Devrin bulabildikleri tüm imkanlarından yararlanmışlar, günün fikir adamı olarak halkın karşısına çıkmaktan ziyade aydınlar arasında yazılarla düşüncelerini yaymaya çalışmışlardır. Dönemin şartları göz önünde bulundurulduğunda yine de önemli bir düşünme hareketi olduğu kabul edilebilir.
Kaynakça
Saka, A. (2024). Konya Enerjetizm Felsefe Okulu, Naci Fikret Baştak ve Yeni Fikir’de Yer Alan Yazıları. Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 14, 696-718.
Koç, E. (2009). Konya Enerjetizm Felsefe Okulu. Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, 1(1).
Sena, C. (1976). Filozoflar Ansiklopedisi, C.3, İstanbul. Remzi Kitabevi.
Ülken. H. Z.(1994). Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul: Ülken Yayınları.
Bolay. S. H. (1990). Felsefi Doktrinler Sözlüğü, Ankara: Akçağ Yay.