GazeteBilim
Destek Ol
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Hegel Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
Okuyorsun: Felsefi açıdan eğitim programının temellendirilme sorunu
Paylaş
Aa
GazeteBilimGazeteBilim
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Hegel Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
  • Destek Ol
Bizi Takip Edin
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
Copyright © 2023 Gazete Bilim - Bütün Hakları Saklıdır
GazeteBilim > Blog > Eğitim > Felsefi açıdan eğitim programının temellendirilme sorunu
EğitimFelsefe

Felsefi açıdan eğitim programının temellendirilme sorunu

Yazar: Hasan Aydın Yayın Tarihi: 20 Mart 2024 15 Dakikalık Okuma
Paylaş
eğitim felsefe
Sorular, bizi, eğitim felsefecilerinin tartıştığı, eğitim programının temellendirilmesi sorunuyla karşı karşıya bırakmaktadır. (Görsel: Unsplash)

Eğitim programında yer alan bilgiler, önemli sayılan bilgiler olduklarına göre, önemli görülen bilgi nedir? Niçin o bilgiler önemli ve değerli sayılmıştır? Kuşkusuz bu sorulara verilen yanıtlar, hemen her eğitim programı için değişecek ve bizi farklı eğitim programlarıyla karşı karşıya bırakacaktır.

İçindekiler
‘Yararcı Eğitim Programı’‘Sınıf Temelli Eğitim Program’‘Ussalcı Eğitim Programı’‘Kültür Mirasına Dayalı Eğitim Programı’Değerlendirme ve sonuç

Eğitim programı, öncelikle, bir şeyi bilme, beceri bilgisi, bunlarla birlikte, kimi inanç ve tutumları içeren ve çocuklara kazandırılması istenen bir bilgi materyalidir.  Bu açıdan bilgi nedir, inanç nedir, tutum nedir soruları anlamlı sorulardır. Fakat daha önemli olan soru, her bilgi, inanç ve beceriyi öğretebilir miyiz sorusudur. Bu soruya, eğitim için ayrılan sürenin kısalığına gönderme yaparak evet yanıtı vermek olanaksızdır. Şu halde, bir eğitim programında yer alan bilgi, inanç ve tutumlar, çok önemli bulunanlar olmalıdır. Ancak burada yeni bir soru ortaya çıkmaktadır. Eğitim programında yer alan bilgiler, önemli sayılan bilgiler olduklarına göre, önemli görülen bilgi nedir? Niçin o bilgiler önemli ve değerli sayılmıştır? Kuşkusuz bu sorulara verilen yanıtlar, hemen her eğitim programı için değişecek ve bizi farklı eğitim programlarıyla karşı karşıya bırakacaktır. Ayrıca geleneksel eğitim programları, bilim, matematik, coğrafya, tarih, din gibi belli alanların öğretilmesini önermektedir. Bu alanlara ilişkin bilgilerin çocuklara öğretilmesini değerli bulmaktadır. Neden bu alanlar? Başka alanları öğretmek neden değerli olmasın? Bu alanları ve disiplinleri diğerlerinden önemli kılan özellikleri nelerdir? Tüm bu sorular, bizi, eğitim felsefecilerinin tartıştığı, eğitim programının temellendirilmesi sorunuyla karşı karşıya bırakmaktadır. Kuşkusuz anılan sorulara yanıt verebilmek için, bilgiye ilişkin belli bir tutumun olması, kimi bilgilerin kimilerinden değerli görülmesi gerekmektedir. Bu değerli bulunma işlemi, tarihsel koşullar, programın temeline oturan felsefi anlayışa göre farklılaşmaktadır. Biz burada, programda ne türden bilgilerin yer alacağını ya da programın hangi tür bilgileri önemsediğini belirleyen ölçütlerden sadece, felsefi ölçüt üzerinde duracağız.

‘Yararcı Eğitim Programı’

Faydacı sözcüğü, iki farklı şekilde anlaşılabilir. O, doğru bir biçimde yararlı sözcüğü ile birleştirilebilir. Çünkü faydacı eğitim programı, öğrenen için yaralı olan konulara dayanılarak temellendirilebilir. Söz gelimi matematik, işçi, ev hanımı, mühendis, bilim insanı vb.’ne yararlı olduğu gerekçesiyle temellendirilebilir. Aynı durum diğer bilimler için de geçerlidir. 19. yüzyılın en etkili eğitimcisi Herbert Spencer, bilimsel bilginin, yetenekli işçi, başarılı anne baba, sorumluluk alan vatandaş olma ve boş zamanlarını bilgelikle değerlendirme konusunda en önemli bilgi olduğunu ileri sürdü. Matematik ve bilimin dışında, tarih, coğrafya, çeşitli sanatlar ve zanaatlar, bir şekilde yaralı oldukları gerekçesiyle temellendirilebilir. Bu görüş, J. J. Rousseau’nun Emile adlı yapıtında gündeme gelir ve Emile’in öğrendiği her şey, ‘bunun benim için yararı nedir’ sorusuyla temellendirilir.

Emile
Bu görüş, J. J. Rousseau’nun Emile adlı yapıtında gündeme gelir ve Emile’in öğrendiği her şey, ‘bunun benim için yararı nedir’ sorusuyla temellendirilir. (Görsel: Wikimedia)

Terimin bir diğer anlamı, ‘mutluluğu sağlama’dır. Bu yararcı diye bilinen ve yararlı eylemi, çok sayıda insanın mutluluğuna hizmet eden eylem olarak nitelendiren filozofların benimsedikleri bir görüştür.  Bu anlamdaki faydacılığın önderlerinden birisi, Jeremie Bentham ve John Stuart Mill’dir. Onlar, eğitimin, insan zihnini hem birey olarak hem de diğerleri için mutluluğun kaynaklarını araştırmaya yönlendirmek olduğunu ileri sürmüştür. Onca bir şeyin iyiliğini ya da kötülüğünü belirlemek için, yararlı olup olmadığına bakılmalıdır. Söz gelimi hekimlik sanatı iyidir, çünkü sağlık yararını taşır; müzik iyidir, zevk yararını taşır. İnsanların mutluluğunu hoşlanma duygusu doğurur; hoşlanılan yararlı olandır. Davranışlarımız bize mutluluk verdikleri ölçüde iyi, bize verdikleri mutsuzluk oranında kötüdürler. Şu hâlde, faydacı bir eğitim programı, insan mutluluğu temelinde temellendirilebilir. Yararcılar insan mutluluğunda, dış dünyadaki çok sayıda nesnelerle etkileşim, sosyal yaşamda komşular ve kurumların etkileri gibi nedenlerin önemli olduğunu kabul ederler ve eğitimin insanı bu dünyalarda mutlu olmak için hazırlaması gerektiğini düşünürler. Söz gelimi, bilim, eylemlerimizin sonuçlarını görmemize katkı sağlar ve evrendeki içkin düzeni neden-sonuç ilişkisi içinde ortaya koyarak bizim ve diğerlerinin mutluluğu elde etmelerine hizmet eder. Bu türden bir bilgi güçtür. Benzer bir biçimde tarih, sosyal bilimler, politika ve ahlak, hemcinslerimizle etkileşimlerimizi ve ilişkilerimizi, belli ölçülerde doğru bir biçimde öngörmemize neden olurlalar.  Dinsel bilgi hem bu dünyada hem de öte dünyada mutluluğu elde etmemize katkı sağlar. Geleneksel eğitim programı, sanatlar ve bilimler, kolay bir biçimde temellendirilebilir; çünkü, çeşitli disiplinler, insan mutluluğuna hizmet eden yararlar içermektedir.

‘Sınıf Temelli Eğitim Program’

Marks’ın düşüncelerini takip eden sosyalist eğilimli eğitimciler, eğitim programının özde ilgilerin bir yansıması olduğunu ileri sürmüşlerdir. Eğitim programlarının içerdiği bilgiler, topluma öncelikle ve baskın olarak etki eden sınıfın görüş ve ilgilerinden başka bir şey değildir. Diğer bir deyişle, onlarca eğitim programları, belli bir sosyal sınıfın ilgilerini yansıtır. Onlarca ortaçağlarda öğretilen bilgiler, baskın sınıf olan feodal beylerin, modern çağlarda ise, burjuva sınıfının baskın eğilimini içerir. Bu yüzden, belli bir sınıfın ilgilerini yansıtan eğitim programları, farklı sosyal konumlara uygun değildir ve sosyal konumlar tarafından belirlenmiş göreceli programlardır. Göreceli bilgi teorisine ileten bu görüş, doğruluğun, belli bir sosyal sınıf tarafından belirlenmiş, bilgi ve becerilere endeksli olduğunu düşünür. Farklı toplumlar ve gelişimleri farklılık gösteren toplumlar, değerli olan bilgi konusunda farklı tutum benimseyeceklerdir. Eğitim programına konan, matematik, bilim, sanatlar, tarih vb. alanlar, aslında, belli bir sınıfın çıkarına hizmet edecek tarzda örgütlenmiş bilgiler içerir ve çoğunluğun istemini yansıtmamaktadır. Eğitim programlarının, bilim odaklı olması gerektiğini savunan sosyalist eğitimciler, bilimin baskın sınıfların diğerlerini ezmek için kullanılmaması gerektiğine, sınıfsız toplum idealine hizmet edecek bilgi ve becerilere yer vermesi gerektiğine dikkatleri çekerler.

Marx_Engels
Marks’ın düşüncelerini takip eden sosyalist eğilimli eğitimciler, eğitim programının özde ilgilerin bir yansıması olduğunu ileri sürmüşlerdir.

‘Ussalcı Eğitim Programı’

Ussalcı eğitim programı düşüncesi, rasyonel zihin üretme ideali ile temellendirilmektedir. En eski savunucusu ünlü Eski Yunanlı filozof Platon’dur. Platon, Devlet adlı yapıtında, görünüşler dünyasına takılıp kalmadan, onun ötesine uzanıp gerçekliğin formlarını ussal olarak elde eden bir insan modeli üzerinde durmakta ve bu türden insan yetiştirmek için bir eğitim programı önermektedir. Platon’un eğitim programı, başlangıçta, çocuklar için içinde yaşadıkları görünüşler dünyasını düzenlemeye dönük deneysel çalışmalar içerir; fakat o, daha sonra şehrin yöneticisi olmak için, gençlere oldukça biçimsel bir eğitim vermeye yönelir. Bu biçimsel eğitim, matematiği içerir; çünkü onun bilgi paradigması matematik odaklıdır. Onun felsefesi, matematiğe benzer bir felsefedir ve doğru bilgi, matematiksel bilgilerin elde edilmesinde olduğu gibi, formların sezgisel olarak elde edilmesine dayalıdır. Bu türden bilgi, gerçekliğin ussal olarak elde edilmesini amaçlar ve sanı oluşturan görünüşlere ilişkin bilgilerden köklü bir biçimde ayrılır.

Platon’un eğitim programı, başlangıçta, çocuklar için içinde yaşadıkları görünüşler dünyasını düzenlemeye dönük deneysel çalışmalar içerir; fakat o, daha sonra şehrin yöneticisi olmak için, gençlere oldukça biçimsel bir eğitim vermeye yönelir.

Aralarında anlamlı farklılıklar bulunmasına rağmen, kimi noktalarda Platon’un görüşlere benzeyen modern bir eğitim programı kuramı, P. H. Hirst tarafından önerilmiştir. Hirst’in açıklaması, tarihsel açıdan, insanların kendi dünyalarına bakmalarında benimsedikleri belli yollara bağlıdır ve o bunu, bilginin formları olarak adlandırmaktadır. Bu bilgi formaları, Platon’un formları gibi varlıklar değillerdir; ancak, farklı perspektifler oluştururlar ve dünyaya ilişkin farklı görüş açıları verirler. Her bir form, kendine özgü özellikleri olan kavramsal bir yapıdır ve bu yapı sonuçları etkilemektedir. Söz gelimi matematik, sayılar, kosinüs, karekök gibi kendine özgü bir kavramsal yapı inşa etmiştir; onun karakteristik süreci, tümdengelimsel uslamlama ve kanıtlamaya dayanır. Bilim bir diğer bilgi formudur, onun da kendine özgü, enerji, protoplazma, osmos, vb. kavramları vardır. O sonuçlarını, gözlem, deney ve tümevarımsal çıkarımla elde eder. Diğer formlar, ahlak, estetik ve din gibi etkinliklerce belirlenir ve bunların her birinin, kendilerine özgü kavramları, araştırma yöntemleri ve doğruya ulaşma yolları bulunmaktadır. Bu kuram, bütün ayrıntılarıyla ortaya konmamıştır ve ona ilişkin henüz yanıtı verilmemiş sorunlar bulunmaktadır. Söz gelimi, ahlaki, estetik, dinsel genel kabulü gerektiren bir kavramsal yapı oluşturamamıştır. Ancak bu kuramın özü, zihni, rasyonel işleyen bir zihin haline getirmektir. Hirst’in en temel önerisi, her bir formun, farklı olması ve bir formun diğerini değiştirmeye zorlamaması, her bir bilgi formunun, rasyonel olduğu sürece, kendi yöntemiyle eğitim programında yer alması şeklindedir. Çünkü ussallık, iyi nedenlere dayalı olarak eylemde bulunmak anlamına gelir ve iyi nedenler nihai olarak bilginin dayanağıdır. Bu yüzden, öğrenciler, insan deneyimlerine ilişkin bütün bilgi formlarını öğrenmedikleri zaman, iyi nedenlere dayalı eylemde bulunmaları güçleşir. Bilimden habersiz bir insan, bilimsel bir bağlamda rasyonel hareket edemez. Aynı durum diğer disiplinler için de geçerlidir. İnsanın davranışının değişmesi, ancak belli disiplinlere ilişkin formları öğrenmesi ve bu bağlamda rasyonel hareket etmesiyle olanaklıdır. Bir kimse, sanat, müzik, edebiyat gibi alanlarda, bir bilgi sahibi değilse, bu alanlarda rasyonel kararlar vermesi ve rasyonel seçimler yapması ve daha da önemlisi kendi rasyonel eylemde bulunma özerkliğini oluşturması olanaksızdır. Aynı durum ahlak, din ve diğerleri için de geçerlidir. Bilgi, öğrencileri rasyonel yaşama, rasyonel seçimler yapmaya ve eylemlerini rasyonel nedenlere dayandırmayı, bunun için entelektüel birikim oluşturmayı başarmalıdır. Ana disiplinlere yer veren geleneksel eğitim programı, böyle bir hazırlanmaya olanak sağladığı sürece onaylanabilir.

‘Kültür Mirasına Dayalı Eğitim Programı’

Eğitim programını temellendirmeye ilişkin farklı bir yaklaşım, öncekilerden önemli ölçüde ayrılan ve kültür mirasının aktarımını temel alan yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre eğitimin özü, ulusun geleneğini ve ulusça ortaklaşa paylaşılan bilgi ve değerleri öğrencilere kazandırmaktır. Bu ulusal gelenek, bir tür kültür mirası olarak görülebilir ve ulusun tüm üyelerinin, yaşamlarında paylaştıkları, yaşadıkları yer ve zamanda ilgi duydukları her şeyi içerir. Bu toplumun kültürüne odaklıdır; kültür, entelektüel, ahlaki, estetik açıdan, toplumun doğayla girdiği ilişki sonucu ürettiği her şeyi ifade eder. Bilim, matematik, teknik, müzik, resim, sanat tarihi vb. onun bir parçasıdır. Ancak onda baskın olan, ahlakilik ve dinsel görüş açısıdır. Bu farklı alanlara yönelik bilgi ve inançlar, insanın dünyayla girdiği ilişkiyi belirler. İnsanın kültürün unsurlarını içeren söz konusu alanlarla ilişki içerisine girmesi, onu hayvanlıktan uzaklaştırıp insanlaşmasını sağlar. İnsan kendi insanlığını anılan disiplinlere göndereme yapan kültür ve onun terimleri aracılığıyla anlar. Çocuk doğduğunda, bunlara sahip değildir; bu yüzden doğduğunda insan olarak doğsa da, daha çok hayvanımsı bir doğadadır. Ya da diğer bir deyişle, çocuğun insanlaşması için, paylaşılan bilgi sistemleri, kültürel miras ve kültürel kalıt, onlara aktarılmalı, yaşamlarına anlam katılmalıdır. Eğitim programı, kültürel kalıtı kazandırma ve ortak yaşam alanı oluşturmayla temellendirilir.

Değerlendirme ve sonuç

Eğitim programlarını temellendirmeye yönelik yukarıda özetlediğimiz girişimlerle ilgili daha pek çok şey söylenebilir; hatta her biri ayrı ayrı ele alınıp tartışılabilir. Ancak belli bir görüş açısı kazandırmak için yukarıda söylenenlerin yeterli olduğu kanısındayız. Ancak burada felsefi açıdan sorulması gereken yeni sorular bulunmaktadır. Bu soruların en önemlileri, tek bir temellendirmenin var olan eğitim programlarını temellendirmede yeterli olup olmadığı sorusu ile, eğitim programlarının bireye ya da kültüre odaklanmasının kabul edilip edilemeyeceğidir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, hiçbir temellendirme tek başına yeterli olmamaktadır. Söz gelimi faydacı yaklaşım, hangi versiyonunu ele alırsak alalım, kendi başına bir eğitim programını temellendirmek için yetmemektedir. Çünkü eğitim programları, sıradan insanlar için doğrudan faydalı olmayacak pek çok konuyu içermektedir. Trigonemetri, fonksiyonlar, edebiyat tarihine ilişkin konular, farklı ulusların tarihleri, Einstein fiziği vb. bunlardan sadece bir kaçıdır. Kaldı ki, eğitimde yer alan pek çok konunun doğrudan insan mutluluğunu sağlamayla ilişkilendirilemeyeceği de açıktır. Aksine bilgilenmek çoğu kez insana acı da verebilir. Öte yandan, programların sınıfa dayalı olarak temellendirildiği düşüncesi de, eğitim programlarında yer alan ve her sınıfın kullanımına açık bilgilerin varlığını temellendirmede sorunlar içermektedir. Ussalcı yaklaşım, her bir disiplinin kendine özgü bir mantık içerdiği ve belli bir disiplin içerisinde anlamlı davranışlar ortaya koymanın, onun yapısını bilmekten geçtiğini söylerken, disiplinleri geçişsiz formlar olarak sunmakta, insanın bütünlüğünü parçalamaktadır. Çünkü insan zihni bilgisayar programlarında olduğu gibi farklı geçişsiz dosyalara benzememekte, tüm disiplinlere ilişkin geçişli bir ussal tutum geliştirme eğilimindedir. Kaldı ki, var olan eğitim programları tümüyle ussala indirgenemez; duygusal ve öznel temelli pek çok unsuru barındırmaktadır. Bireysel yaratım odaklı, resim, müzik, din, edebiyat gibi alanlarda, duyguların etkisi ve rolü yadsınamaz. Eğitim programları salt geleneğe de odaklanmaz; çünkü onda geleneği aşan insanlığın ortak kültür mirasına gönderme yapan pek çok unsur bulunmaktadır. Öte yandan kültüre odaklı eğitim programları, çoğu kez değerleri kutsallaştırmakta ve din ağırlıklı muhafazakâr bir eğitim programına temel olmaktadır. Böylesi bir program, bilimsel, sanatsal eğitim gibi farklı alanlara yer verse bile bunlar çoğu kez, geleneği meşrulaştırmada bir araç konumuna indirgenmektedirler. Yararcı temellendirme, birey odaklılığa, ussalcı temellendirme disiplin odaklılığa, sınıfsal temellendirme sınıf odaklılığa, kültürel temellendirme ise kültür odaklılığa dayanmaktadır. Oysa, eğitim programı, bireyi olduğu kadar toplumu ve kültürü, bu ikisini olduğu kadar da evrenseli yakalamayı ilke edinen bir program olmalıdır. Şu halde, ideale yönelen bir eğitim programını temellendirme konusunda tek bir bakış açısına dayanmaktan çok, farklı temellendirmelerin sentezine dayanmak daha doğru bir tutum olsa gerektir.

Etiketler: eğitim, eğitim felsefesi, eğitim programları, felsefe
Hasan Aydın 20 Mart 2024
Bu Yazıyı Paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp E-Posta Linki Kopyala Yazdır
Önceki Yazı osmanlı medresesi Medrese ne idi?
Sonraki Yazı H. G. Wells Evrim kuramı (Türkiye’de din-bilim çatışması)

Popüler Yazılarımız

krematoryum fırını

Türkiye’de ölü yakma (kremasyon): Hukuken var, fiilen yok

BilimEtik
23 Kasım 2023
cehalet
Felsefe

“Cehalet mutluluktur” inancı üzerine

Eşitleştiren, özgürleştiren, mutlu kılan, bilgi midir yoksa cehalet mi? Mutlu kılan, cehalet mutluluktur sözünde ifade edildiği gibi, bilgisizlik ve cehalet…

12 Ağustos 2023
deontolojik etik
Felsefe

Deontolojik etik nedir?

Bir deontolog için hırsızlık her zaman kötü olabilir nitekim çalma eyleminin özünde bu eylemi (daima) kötü yapan bir şey vardır.

15 Ağustos 2024
kurt, köpek
Acaba Öyle midir?Zooloji

İddia: “Kurt evcilleşmeyen tek hayvandır!”

Tabii ki bu cümle baştan aşağı yanlıştır. Öncelikle kurt ilk ve en mükemmel evcilleşen hayvandır. İnsanın en yakın dostu köpek…

2 Şubat 2024

ÖNERİLEN YAZILAR

Yapay zekâ çağında eğitim: Sistemin gerçek amacı artık bilgi değil, bağımlılık

Bugün eğitim kurumları meslek kazandıran yerler değil, borçlandırma ve zihinsel uyum süreçlerinin uygulandığı merkezler hâline geldi. Üniversiteler devasa harçlar talep…

GenelYapay Zekâ
21 Ekim 2025

Karl Marx, ulusların özgür halklar olarak kuruluşu ve insanlığın kurtuluşu

Modern dünyada insanlık ulusları ortaya çıkarmış; bu, insanlığın nihai kurtuluşu yolunda zorunlu bir adımdır; fakat egemen devletler olarak örgütlenmiş uluslar…

Felsefe
19 Temmuz 2025

Açlıkla büyüyen estetik

Dayatılan toplumsal güzellik normları sağlıklı bir kadın bedenini değil; metalaştırılmış, hem ruhsal hem fiziksel olarak tüketilmiş bir kadın bedenini vurguluyor.

FelsefePsikiyatriPsikoloji
2 Temmuz 2025

Teolojik tarihten modern zamanların tarihine: İnsan özgürlüğü ve kurtuluşu

Özgürleşmek, tarihi anlamak ve inşa etmek için ilk koşulsa, bu önce özgürleşmenin şartlarını ve tanımını yapmayı gerektirecektir.

Felsefe
2 Temmuz 2025
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım İzinleri
  • İletişim
  • Reklam İçin İletişim

Takip Edin: 

GazeteBilim

E-Posta: gazetebilim@gmail.com

Copyright © 2023 GazeteBilim | Tasarım: ClickBrisk

  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk

Removed from reading list

Undo
Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?