GazeteBilim
Destek Ol
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
Okuyorsun: Darwin ve evrim kuramı 
Paylaş
Aa
GazeteBilimGazeteBilim
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
  • Destek Ol
Bizi Takip Edin
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
Copyright © 2023 Gazete Bilim - Bütün Hakları Saklıdır
GazeteBilim > Blog > Tarih > Bilim Tarihi > Darwin ve evrim kuramı 
Bilim Tarihi

Darwin ve evrim kuramı 

Yazar: Harun Çakan Yayın Tarihi: 30 Nisan 2023 17 Dakikalık Okuma
Paylaş
darwin, evrim, tanrı, yaratıcı, yaratan, yaratılış, yaradılış, din, bilim
Charles Robert Darwin (1809-1882)

Darwin’in kiliseye, dini dogmalara ve insanın ben-merkezci dünya algısına vurduğu büyük darbenin kısa tarihi…

İçindekiler
Darwin’i etkileyen düşünürlerBeagle Yolculuğu ve evrim kuramının ortaya çıkışıDarwin’in evrim kuramıBiyoloji bilimi ve düşünce hayatı açısından evrim kuramı

Charles R. Darwin’in (1809-1882) 1859 yılında doğal seleksiyona dayanan evrim kuramını öne sürdüğü Türlerin Kökeni adlı eserini yayımlaması, dönemin düşünce dünyasında büyük yankı uyandırmıştı. Gerek bu eser gerekse sonraki süreçte yayımladığı İnsanın Türeyişi ve Seksüel Seçme adlı eserlerinde geliştirdiği kuramı Kilise’ye, dini dogmalara ve insanın ben-merkezci dünya algısına büyük darbe vurmuştu.

Darwin’i etkileyen düşünürler

Darwin, evrim kuramını geliştirirken temelde kendi gözlemlerinden yola çıkar. Bütün bilim insanları gibi Darwin de hem geçmişteki hem de kendi dönemindeki diğer bilimsel ve düşünsel çalışmalardan etkilenir. Bununla birlikte, Darwin ve evrim kuramının şekillenmesinde büyük bir önem taşıyan düşünürlerden ikisine ve bunların fikirlerine aşağıda kısaca değineceğiz.

Darwin’in evrim kuramını geliştirmesinde en büyük etken, 1831 yılında İngiliz gemisi HMS Beagle ile çıktığı yolculuktur.

Darwin’i, evrim kuramını geliştirirken etkileyen düşünürlerden birisi Thomas Malthus (1776-1834) olmuştu. Malthus’un Nüfus Prensibi Üzerine Deneme adlı çalışması Darwin için önemli bir esin kaynağıdır. Malthus, bu eserinde, insan nüfusunun çok hızlı bir şekilde artabileceğini fakat nüfusun savaş, kıtlık, hastalık gibi nedenler tarafından sınırlandırıldığını ileri sürmüştü. Darwin ise bu görüşü insanlarla sınırlı tutmayıp bütün canlı türlerine uygulamıştı. Doğal ortamda, canlıların besin, su gibi kaynakların izin verdiğinden daha fazla ürediğini, bunun sonucunda ise mevcut koşullara en iyi uyum sağlamış olan veya diğerlerine göre daha avantajlı karakteristiklere sahip bireylerin hayatta kalıp soylarını sürdürebilecekleri sonucunu çıkarmıştı.

Darwin’in düşüncelerinin ve evrim kuramının oluşmasında büyük bir öneme sahip olan diğer bir bilim insanı ise Charles Lylle (1797-1875) olmuştu. Lyell, Jeolojinin Prensipleri adlı eserinde geçmişte yeryüzünü şekillendiren güçlerle bugünkü güçlerin aynı olduğunu ileri sürmüş ve jeolojik oluşumların bugün hâlâ devam eden uzun süreçler sonunda oluştuğunu savunmuştu. Ona göre, yeryüzü çok yavaş ve aşamalı bir şekilde oluşmuştu. Darwin ise, Lyell’ın yeryüzüne uyguladığı bu düşünceyi alıp canlı doğaya uygulamıştır.

Beagle Yolculuğu ve evrim kuramının ortaya çıkışı

Darwin’in evrim kuramını oluştururken yukarıda en önemlilerini verdiğimiz çok sayıda düşünür ve bilim insanlarından etkilenmişti. Fakat onun evrim kuramını geliştirmesinde en büyük etken, 1831 yılında İngiliz gemisi HMS Beagle ile çıktığı yolculuktur. Denizcilere harita hazırlamak üzere 5 yıllık bir dünya turu yapacak olan Beagle gemisine doğa bilimci olarak katılan Charles Darwin, bu yolculuk süresince kuramına temel oluşturacak ölçüde önemli gözlemler yapma ve örnek toplama imkânı buldu.

evrim, popülasyon, canlı, insan, gen, darwin
Bir canlı popülasyonunda çeşitli karakteristikler bulunmakta ve bunlar ebeveynleri tarafından yavrulara aktarılmaktadır. (Pixabay)

Yaptığı gözlemler arasında belki de en önemlisi, ziyaret ettiği birbirine yakın adaların her birinde diğer adalara uçabilecek kadar iyi uçucu olmayan ispinoz kuşlarına rastlamasıdır. Yaptığı gözlemler sonucu her bir ispinoz türünün içinde yaşadığı adanın koşullarına daha iyi uyum sağlayacak şekilde bazı küçük farklılıklara sahip olduğunu anlamıştı.

Diğer yandan, topladığı aynı türe ait bireylerde de her zaman ufak farklılıkların olduğunu gözlemlemişti.

Darwin bu gemi yolculuğu sonrasında geri döndüğü İngiltere’de de gözlemlerine devam etti. Canlıların evrimsel bir süreç ile meydana geldiğini ve farklılaştıklarını anlamış fakat evrimsel işleyişin mekanizmasını henüz keşfedememişti. İngiltere’de gözlemlerine güvercin yetiştiricilerini ziyaret ederek bunların seçme yoluyla nasıl farklı özelliklere sahip güvercin elde ettiklerini öğrenmişti. Darwin bu yetiştiricilerin uyguladıkları yapay seçilimin doğada işleyebileceğini düşündü.

Kuramının ne ölçüde tepki uyandıracağını bildiği için yeterli miktarda kanıt toplayıp kuramını öyle açıklamak istiyordu. Bundan dolayı kuramını açıkladığı Türlerin Kökeni adlı eserini ancak 1859 yılında yayımladı.

Darwin’in evrim kuramı

Darwin, evrim kuramında, canlıların çevresel koşullarla etkileşim halinde daha ilkel canlılardan evrimleştiğini ileri sürdü. Onun bu kuramına göre bütün canlılar, ölenlerden daha fazla sayıda yavru meydana getirdiklerinden dolayı hem besin, su gibi yaşamsal açıdan önemli unsurlar için hem de üreme ve soyunu sürdürmek için birbirleriyle rekabet halinde bulunuyorlardı. Birbirleriyle rekabetin yanı sıra canlılar, cansız çevrelerinden ve aynı coğrafyada yaşayan diğer canlılar tarafından baskı altında bulunuyorlardı. Aynı zamanda bir canlı popülasyonunda çeşitli karakteristikler bulunmakta ve bunlar ebeveynleri tarafından yavrulara aktarılmaktadır. Ancak bir türün bu rekabete ve çevresel baskıya en iyi uyum sağlamış veya diğerlerine göre daha avantajlı karakteristiklere sahip olan bireyleri hayatta kalma ve soylarını sürdürme imkânı bulabilecektir. İyi uyum sağlayamamış canlılar ve bireyler ise ya doğrudan yok olacak ya da üreme konusunda daha iyi uyum sağlamış bireylere göre daha başarısız olacakları için popülasyondaki oranları gittikçe azalacak ve bir süre sonra yok olacaktır. Doğal seleksiyon olarak adlandırdığı bu mekanizmadan dolayı bütün canlı popülasyonları zaman içerisinde yavaş yavaş değişecek ve yeterli bir sürenin sonunda canlı türü ilk halinden farklı türe dönüşecektir, yani evrimleşecektir. Darwin, evrimleşmede temel mekanizma olarak doğal seleksiyonu kabul etmekle birlikte evrimsel süreçlerde eşeysel seçilim gibi farklı mekanizmaların da rol oynadığını belirtti.

Darwin’in evrim kuramı ile Mendel’in kalıtım kuramı birbirlerini tamamladı ve modern evrim kuramı ya da diğer adıyla “sentetik evrim kuramı” olgunlaştı.

Günümüzde geçerli olan evrim kuramına ise, temelde Darwin’in kuramına dayanmakla birlikte, zaman içinde bazı eklemeler yapıldı. Örneğin, genetik sürüklenme gibi evrimsel süreçlerde rol oynayan mekanizmalar konusunda katkılar oldu.

Darwin, eserlerinde ileri sürdüğü evrim kuramının kalıtım yönünü de açıklamak üzere bazı görüşler ileri sürdü. Fakat bu görüşlerinin bütünüyle yanlış olduğu zamanla ortaya çıktı. Bunun ise başlıca iki nedeni olduğu söylenebilir. Birincisi, Darwin’in yaşadığı dönemde kalıtım ile ilgili bilgi birikimi henüz çok azdı. İkincisi ise kalıtımı moleküler düzeyde incelemek için gerekli teknolojik aletler henüz bulunmuyordu. Darwin’in eserini yayımladığı dönemde DNA’nın varlığı veya kalıtım materyalinin moleküler yapısı henüz bilinmiyordu. Ancak Mendel’in kalıtım ile ilgili bezelye bitkisiyle yaptığı deneysel çalışmaların fark edilmesi sonrasında Darwin’in evrim kuramı ile Mendel’in kalıtım kuramı birbirlerini tamamladı ve modern evrim kuramı ya da diğer adıyla “sentetik evrim kuramı” olgunlaştı. Kalıtım materyalinin moleküler yapısı ile ilgili bilgi ise ancak 20. yüzyılın ortalarında, 1953 yılında James D. Watson ve Francis Crick isimli bilim insanlarının yaptıkları çalışmalar sonucunda elde edilebildi.

Biyoloji bilimi ve düşünce hayatı açısından evrim kuramı

Darwin ve geliştirdiği evrim kuramı gerek biyoloji bilimi başta olmak üzere bütün bilim dalları üzerinde gerekse genel olarak düşünce hayatı üzerinde çok büyük bir etki yaptı. Kuramın ileri sürüldüğü yıllarda başlayan tartışmalar, aradan 161 yıl geçmesine rağmen halen devam ediyor. Aşağıda kısaca, Darwin’in biyoloji ve düşünce hayatı üzerinde yaptığı bu etkinin belli başlı bazı boyutlarına değineceğiz.

Her ne kadar öncesinde de bazı bilim insanı ve düşünürler canlı türlerinin sabit olmadığını ve zaman içerisinde değişebileceğini ileri sürmüş olsalar da, Darwin’in doğal seleksiyona dayanan evrim kuramı ile bu görüş genel kabul görmeye başladı. Böylece, Charles Lyell’ın yeryüzünün ve jeolojik oluşumların sabit ve durağan olmadıklarını ve zaman içerisinde yavaş yavaş değiştiklerini göstermesinden sonra Darwin de canlıların sabit ve hiçbir ciddi değişim geçirmeksizin var olduklarına dair anlayışın yanlışlığını gösterdi. Bunun sonucunda hem cansız hem de canlı dünyaya ilişkin durağan ya da statik doğa algısı yıkıldı, onun yerini bütün canlı türlerinin içinde bulundukları çevre ve diğer canlılarla etkileşim halinde sürekli küçük değişiklikler geçirdiği dinamik bir doğa algısı aldı. Canlıların bu küçük değişiklikler ile birbirlerinden türedikleri görüşü, aynı zamanda, türlerin birbirinden bağımsız, birbirleriyle hiçbir ilişkisi bulunmayan varlıkları olduğu algısını da yıktı. Böylece, Darwin’in evrim kuramının, Aristoteles’ten Linne’ye kadar birçok düşünür ve bilim insanının ilgisini çekmiş olan canlıları sınıflandırma konusunda da önemli bir katkısı oldu.

ekoloji, darwin
Darwin’in ismi ekoloji biliminin de kurucuları arasında yer alıyor. (Pixabay)

Eskiden hareket tarzı, dış görünüş gibi yapay bir ayrıma dayanan canlıları sınıflandırma çalışmalarını artık akrabalık ilişkilerine dayanan doğal bir sisteme oturtma imkânı ortaya çıktı. Bunun sonucunda, biyolojinin sınıflandırma ve taksonomi dalları da doğanın gerçekliğine uygun bir zemin kazandı.

Darwin’in kendi not defterlerinde basit şemalar olarak çizdiği ve canlı gruplarının birbirleriyle olan akrabalıklarını gösterdiği “yaşam ağacı” ise evrim kuramı ile gelişen anlayışa uygun olarak ilerleyen dönemlerde geliştirildi ve bilinen bütün canlı gruplarını ve türlerini içeren bir şema oldu. 

Darwin’in ve kuramının düşünce hayatına diğer bir katkısı ise evrimin temel itici kuvveti olarak ortaya koyduğu doğal seleksiyon mekanizmasının, canlının hem cansız çevre hem de diğer canlılarla sürekli etkileşim halinde olduğunu göstermesi oldu. Buna göre canlılar sadece evrimsel ilişkilerinden dolayı zamansal olarak değil, aynı zamanda mekânsal olarak da birbirleriyle etkileşim halindedirler. Darwin’in ismi bu katkılarından dolayı, terim olarak her ne kadar ilk kez Ernst Haeckel tarafından kullanılmış olsa da, ekoloji biliminin de kurucuları arasında yer alıyor.

Kuramın, en önemli sonuçlarından birisi ise o güne kadar genel kabul gören canlıların varoluşuna ilişkin tanrısal yaratılış açıklamasının yerine alternatif bir açıklama getirmiş olmasıydı. Daha da önemlisi bu yeni açıklama tamamen materyalist bir açıklamaydı ve ne Tanrı’ya ne de herhangi bir ilahi veya doğaüstü nedene ihtiyaç bırakmıyordu. Böylelikle, Kopernik ile birlikte dünyanın evrenin merkezinde yer aldığı iddiası çürümüş olan Kilise ve dini dünya algısı, canlıların yaratılışı konusundaki iddialarının da çürümesiyle ikinci bir darbe yemiş oldu.

Darwin, insanların da aynı süreçler sonucunda diğer hayvanlardan türediğini savunuyordu.

Bütün canlıların evrimsel bir süreç ile meydana geldiği kuramı aynı zamanda Tanrı’nın yaratma kudretini de sorguluyordu. Tanrı, sonsuz bir kudrete sahip olmasına rağmen neden bütün canlıları mükemmel yaratmamıştı da bunların evrimsel süreçlerle değişmesi gerekmişti? Öte yandan, neden bazı canlı türleri zaman içerisinde tükenmişti?

Diğer yandan ise sadece bitki ve hayvanların evrimsel süreçler sonucunda ortaya çıktığını ve bu sürecin tamamen doğal bir mekanizma ile olduğunu ileri sürmekle kalmıyor, Darwin, insanların da aynı süreçler sonucunda diğer hayvanlardan türediğini savunuyordu. Bu, belki de insanın yaratılışına ve varlığına diğer tüm canlılardan farklı ve daha yüce bir anlam vermiş olan Kilise inancına, diğer canlıların evrim ile meydana geldiği görüşünden daha ağır bir darbe oldu. Çünkü Kilise’nin benimsediği dünya algısı ve insanın yaratılışı anlatısına göre, bütün yeryüzü ve doğa sadece insan için yaratılmıştı. İnsan ise bunlardan tamamen ayrı ve ona başka hiçbir canlıda bulunmayan bir bilinç sağlayan bir ruhla donatılmış olarak yaratılmıştı. Yeryüzü ise, onun sonsuz ahiret yaşamı için sadece sınava çekileceği bir yer olarak tasvir edilmişti.

Darwin’in savunduğu şekliyle, insanın da tıpkı diğer canlılar gibi uzun bir süreç sonunda ve yine bunlardan farklılaşarak oluştuğu görüşü ise bütün bu Kilise kurgusu için son derece tehlikeli bir düşünceydi.

tanrı, din, ateizm, deizm, materyalizm, evrim
Darwin’in açıklaması tamamen materyalist bir açıklamaydı ve ne Tanrı’ya ne de herhangi bir ilahi veya doğaüstü nedene ihtiyaç bırakmıyordu. (Pixabay)

Bu sadece Kilise ve Tanrı inancına vurulmuş bir darbe değildi. Aynı zamanda kendisini evrenin merkezinde ve diğer tüm canlı ve cansız varlıklardan üstün görme eğiliminde olan insan egosuna da büyük bir darbe oldu.

Fakat tahmin edilebileceği gibi Kilise de bu darbelere karşı kendisini savunmaya çalıştı. Kilise’nin ve din adamlarının tepkileri genellikle bu kuramın dinsizlik ve küfür olduğu yönündeydi. Ancak bu tepkiler sadece din adamlarından gelmemişti; aydınlar ve hatta bazı bilim insanları da bu söyleme katılarak Darwin’e itiraz etmişlerdi. Bununla birlikte, özellikle doğa bilimi alanında çalışan bilim insanları arasında Darwin’i ve evrim kuramını savunanlar da bulunuyordu. Bilimsel tartışma amacıyla yapılan bazı toplantılarda ise her iki tarafın temsilcilerinin atışmalarına da şahit olunuyordu. Bu atışmalardan belki de en ünlüsü, 1860 yılının haziran ayında gerçekleşen bir toplantıda yaşandı. Bu toplantıda Oxford Piskoposu Samuel Wilberforce, Darwin’i savunan Thomas Huxley’e “senin büyük annen ve büyük baban bir maymundan mı gelmedir?” diye sordu. Huxley ise buna cevaben “eğer bu soru bana yöneltildi ise, ben, bilimsel bir tartışmaya, sahip olduğu yetenek ve olanaklarıyla, alayı sokan bir insana karşı, maymun bir atayı tercih ederim. Kuşkusuz tercihimi maymun için yaparım” dedi.

Tartışmaların yanı sıra, o dönemde Darwin’i eleştiren birçok yayın organında Darwin’e hakaret eden, onu yarı maymun veya hayvan olarak gösteren karikatürler de yayımlanmaktaydı.

maymun, maymundan mı geldik
Oxford Piskoposu Samuel Wilberforce, Darwin’i savunan Thomas Huxley’e “senin büyük annen ve büyük baban bir maymundan mı gelmedir?” diye sordu.

Evrim kuramına karşı din kökenli eleştiri ve saldırıların yanı sıra bilimsel temelli eleştiriler de yapılıyordu. Bunlardan bir tanesi, karmaşık canlıların tesadüfi değişimler ve farklılaşmalar ve doğal seleksiyon gibi mekanizmalarla oluşamayacağı yönündeydi. Bu eleştiriye, dünyanın yaşı ve ilk canlıların ne zaman oluştuğu hakkında bilimsel bilgiler sayesinde cevap verilebilmiştir. Dünyanın yaşının o güne kadar tahmin edilenden çok fazla olduğuna ve canlılığın da çok daha eski zamanlarda ortaya çıktığına dair bulguların sonucunda, en karmaşık canlıların dahi milyonlarca yıl içerisinde gerçekleşen ufak değişimlerin birikmesi ve doğal seleksiyon gibi mekanizmaların süzgecinden geçmesiyle evrimleşebileceği anlaşıldı. Diğer bir itiraz konusu kalıtım ile ilgiliydi. O dönemde kalıtım konusunda pek bir bilgi bulunmadığı için Darwin’in bu konudaki görüşleri de yanlıştı. Bu konu ancak kalıtım genel ilkelerinin anlaşılmasıyla çözülebildi. Üçüncü bir itiraz konusu ise karmaşık organların evrimleşmesiyle ilgiliydi. Örneğin, göz gibi karmaşık, son derece faydalı olan bir organ nasıl bir anda oluşmuştu? Eleştirilere göre bir organı meydana getiren parçalar tek başına anlamlı değildi. Organın başarılı olabilmesi için bütün parçaların birden oluşması gerekliydi. Darwin buna, gelişmenin küçük adımlarla meydana geldiğini açıklayarak cevap verdi. Ona göre, birçok ilkel hayvanların baş kısmında sadece ışığı algılayabilecek yapılar evrimleşmişti. Uzun bir süreç sonunda ise bu yapılar adım adım karmaşık göz yapısını oluşturmuştu. Diğer bir önemli itiraz ise fosillerdeki eksikliklere ilişkindi. İtiraz eden bilim insanlarına göre çeşitli canlı grupları arasında bulunması gereken “ara türlerin” fosilleri bulunamamaktaydı. Fakat bu eksikliklerin bir kısmı zamanın ilerlemesiyle tamamlandı. Diğer yandan fosillerin oluşmasını gerektiren koşullar göz önünde bulundurulduğunda bazı türlerin neden eksik olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.[1]

Bugün biyoloji çevrelerinde evrim kuramına itiraz edenlerin sayısı yok denecek kadar az. Bazı ayrıntılarda fikir ayrılığı olmakla birlikte biyologlar ve doğa bilimciler arasında evrim kuramı benimsenmektedir. Bununla birlikte, Türlerin Kökeni’nin yayımlandığı 1859 yılında başlayan dini kökenli itirazlar günümüzde hâlâ sürüyor. Kendilerine akıllı tasarımcı diyenler hem Türkiye’de hem de dünyanın diğer ülkelerinde dini dogmalarını bilimsel bir kılıf kullanarak savunmaya çalışıyorlar. Diğer yandan, tıpkı o günlerde olduğu gibi günümüzde de Darwin’e hakaret eden, onu din ve hatta insanlık düşmanı olarak gösteren çevreler var.

Kaynakça

  1. Bernal, J.D., Tarihte Bilim, Cilt 1, Çeviren: Tonguç Ok, İstanbul 2008.
  2. Demir, Remzi, Philosophia Ottomanica, Cilt 1, Ankara 2005.
  3. Demirsoy, Ali, Kalıtım ve Evrim, Ankara 2000.
  4. Dynik, M.A. ve diğerleri, Geschichte der Philosophie, Çeviren: Manfred Börner ve diğerleri ve diğerleri, Berlin 1959.
  5. Gould, Stephen Jay, Darwin ve Sonrası, Çeviri: Ceyhan Temürcü, Ankara 2003.
  6. Levine, George, Darwin Sizi Seviyor, Çeviren: Erkan Ünal, İstanbul 2009.
  7. Maswani, Aijaz Muhammad Khan, “Islam’s Contribution to Zoology and Natural History”, Natural Sciences in Islam, Cilt 1, Editör: Fuat Sezgin, Frankfurt am Main 2000.
  8. Ronan, Colin A., Bilim Tarihi, Çeviren: Ekmeleddin İhsanoğlu ve Feza Günergun, Ankara 2003.
  9. Singer, Charles, A History of Biology, London and New York 1962.

[1] Fosilleşme konusunda ilişkin daha ayrıntılı bilgi için bkz. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Ankara 2000, s. 473.

Etiketler: bilim, biyoloji, darwin, din, evrim, genetik, göz, kilise, lylee, malthus, maymun, maymundan mı geldik, mutasyon, seksüel seçme, türlerin kökeni, yaradılış, yaratılış
Harun Çakan 30 Nisan 2023
Bu Yazıyı Paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp E-Posta Linki Kopyala Yazdır
Yazar: Harun Çakan
Dr., Gaziantep Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi
Önceki Yazı deprem, sorumlu, insan, doğa İnsan kaynaklı deprem olur mu?
Sonraki Yazı kuantum, kuantum mekaniği, uzay, evren, olasılık, dalga, parçacık Kuantum mekaniğinin kısa tarihi

Popüler Yazılarımız

krematoryum fırını

Türkiye’de ölü yakma (kremasyon): Hukuken var, fiilen yok

BilimEtik
23 Kasım 2023
cehalet
Felsefe

“Cehalet mutluluktur” inancı üzerine

Eşitleştiren, özgürleştiren, mutlu kılan, bilgi midir yoksa cehalet mi? Mutlu kılan, cehalet mutluluktur sözünde ifade edildiği gibi, bilgisizlik ve cehalet…

12 Ağustos 2023
deontolojik etik
Felsefe

Deontolojik etik nedir?

Bir deontolog için hırsızlık her zaman kötü olabilir nitekim çalma eyleminin özünde bu eylemi (daima) kötü yapan bir şey vardır.

15 Ağustos 2024
kurt, köpek
Acaba Öyle midir?Zooloji

İddia: “Kurt evcilleşmeyen tek hayvandır!”

Tabii ki bu cümle baştan aşağı yanlıştır. Öncelikle kurt ilk ve en mükemmel evcilleşen hayvandır. İnsanın en yakın dostu köpek…

2 Şubat 2024

ÖNERİLEN YAZILAR

Hayvanlar neden iki zıt yöne evriliyor?

Son 1.000 yılda evcilleştirilen hayvanlar büyürken, vahşi türler küçülüyor. Bu garip değişimin tek ortak noktası var, insan etkisi.

BiyolojiHaber
13 Ekim 2025

Bilim ve sansür

Egemen güçler ve bazen de erkek egemen toplumlar ciddi şekilde bilimsel düşünceye sansür uygulamaktadır.

Bilim Tarihi
30 Eylül 2025

DNA’nız gözlerinizde saklı: Göz renginin biyolojik sırları

“Gözler, hem insanlık tarihinin hem de bireysel yaşamımızın genetik şifrelerini taşıyan, evrimin ve duyguların en parlak vitrinidir.”

Genetik
25 Eylül 2025

Fedakârlığın bilimi

Özgeciliğin seçilip seçilmediğini açıklayan kural tek bir formülden ibaret olmamalı.

Biyoloji
22 Eylül 2025
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım İzinleri
  • İletişim
  • Reklam İçin İletişim

Takip Edin: 

GazeteBilim

E-Posta: gazetebilim@gmail.com

Copyright © 2023 GazeteBilim | Tasarım: ClickBrisk

  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk

Removed from reading list

Undo
Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?