Anti-kahramanları sever misiniz? Birini karanlık yönüyle tanımayı, dünyada sadece iyilerin olmadığını fark etmeyi, kendi karanlığınızı görmeyi… Eğer cevabınız evet ise, sizi Caravaggio ile tanıştırmak isterim.
Suçla iç içe bir yaşam
Michelangelo Merisi da Caravaggio, 1571 yılında Milano’nun Caravaggio kentinde doğdu ve evet, biz onu doğduğu kentin adıyla anıyoruz. Ailesinin birkaç çocuğundan birisi olan Caravaggio, ailesinden pek çok kişiyi çok erken yaşta vebadan kaybetti. Bu durumdan oldukça etkilenen Caravaggio, çok küçük yaşlardan itibaren suçla iç içe bir yaşam sürdü. Öyle ki bu suçların içinde yağma, adam öldürme, kavgaya bulaşma, yaralama, çete liderliği gibi pek çokları daha bulunmaktaydı.
Bir ekolün öncüsü: Caravaggio
Caravaggio, topluma zararlı biriydi. Rehabilite edilemezdi, suç işlemek artık onun karakteri hâline gelmişti. Ancak bu suçlar, aynı zamanda Caravaggio’nun da sanat yaşamının kapısını aralayan anahtarlar olmuştu. 13 yaşında çırak olarak girdiği bir resim atölyesinden, hırsızlık nedeniyle kovulsa da bununla yetinmeyecek, bir ekolün öncülüğünü yapacaktı.
Caravaggio, kullandığı ışık-gölge tekniği ile eserlerin durağan değil, teatral olmalarını; sanki dramatik bir tiyatro hissiyatı vermelerini sağladı. Bu özelliği ile birlikte de Barok Dönemi Resim Sanatı’nın öncüsü hâline geldi.
Halkın içinden
Caravaggio’nun popülarite kazanmasının tek sebebi, öncülüğünü yaptığı bu teknik değildi. Aynı zamanda Caravaggio, önemli figürleri halktan insanlar olarak resmetmeyi de seven birisiydi. Kendisinden önceki ekolde benimsendiği gibi önemli dinî figürler insanüstü, tanrısal varlıklar değil; herhangi biri gibi, halktan kişilerdi. Bu figürler, yeri geliyor sıradan insan, yeri geliyor anti-kahraman biçimlerinde gösteriliyordu. Örneğin ‘Genç Hasta Baküs’ resminde, Roma mitolojisi için önemli olan şarap tanrısı Baküs, hasta ve çirkin Caravaggio’nun otoportresi olarak resmedildi.

Her ne kadar kilise tarafından ağır cezalara çarptırılmak istense de halk, Caravaggio’yu çok sevmişti. Çünkü onun resimlerinde kendilerini buluyorlardı. Eskiden ulaşılmaz, insanüstü ve uzak olan dinî figürler, artık onlardan biriydi.


Kendinden parça resimler
Caravaggio, her eserine kendinden bir parça koyardı. Ya eserde ana karakter olarak gözükür ya da arkada bir yerlerde, olayı izleyen bir figüran olurdu. Genelde, olayla hiç ilgilenmeyen ya da asıl kötü işi yapan kişi olarak, çirkin ve hasta bir biçimde resmederdi kendini Caravaggio.

Kilisenin hedefi Caravaggio
Caravaggio’nun, önemli dinî figürleri halktan kişiler olarak resmetmesinden bahsetmiştik. Bu konudaki bir diğer özelliği ve kilise ile başının derde girmesinin asıl sebebi ise, bu kimseleri aşağılayıcı bir biçimde betimlemesiydi.
Örneğin, ‘Palafrenieri Meryemi’ tablosunda resmettiği İsa figürü, alışılanın aksine, güçsüz bir bebek İsa idi. Aynı şekilde, buradaki Meryem de o dönem asillere ve önemli kişilere layık görülmeyen kırmızı bir kıyafet ile betimlenmişti.

Bir başka örnek olarak, ‘Assisili Aziz Francesco Vecd Hâlinde’ tablosunda Caravaggio, İsa ile bir olma durumunda olan bir kişiyi betimler. Bu kişi, Caravaggio’nun ta kendisidir. Herkesin can attığı İsa ile bir olma durumunun Caravaggio tarafından yaşanması, hatta Caravaggio gibi bir insanın bile bu durumu yaşayabilmesi, bu durumu alçaltan bir şey olarak anlatılır.

Bir örnek daha vermek gerekirse, ‘Vaftizci Yahya’nın Başının Kesilmesi’ tablosu, Caravaggio’nun başına pek çok bela açmış bir tablodur. Aziz Yahya gibi oldukça önemli bir figürün, bu şekilde yerlerde öldürülür bir biçimde betimlenmesi, Kilise’nin kabul edemeyeceği bir hamledir. Aynı zamanda bu tabloda göze çarpan bir detay daha vardır ki, o da Aziz Yahya öldürülürken camdan ona bakıp gülen kişinin Caravaggio’nun ta kendisi olmasıdır.

“Caravaggio’nun yaşamı da sanatından farksızdır, gecenin kör karanlığında çarpan bir şimşek silsilesi gibidir. Asla açık seçik görevileceğiniz biri değildir; yaptığı, söylediği, düşündüğü hemen her şey ele avuca gelmez, geçmişin içinde yitip gitmiştir.”*
Caravaggio pek çok kez cezaya çarptırılmış, pek çok kez de affedilmiş bir kişidir. Ancak Caravaggio için her affedişin sonunda tekrar bir suç beklemektedir. Fakat en sonunda bir affediliş, yeni bir suçla buluşamayacaktır. Caravaggio, bu sefer şeytanın bacağını kıramamış; yaptığı hata onun ölümüyle sonuçlanmıştır. Bize de bir dönemin başlangıcı olan, geride pek çok eser bırakan Caravaggio’yu eserlerinde izlemek kalmıştır.
Dipnotlar
(*) Graham-Dixon, Andrew. Caravaggio: Dinsel ve Dünyevi Bir Hayat. Alfa Yayınları, 2021, s. 29