Alzheimer hastalığı yaşlılıkla beraber ortaya çıkan ve başta unutkanlık olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açan ilerleyici bir beyin hastalığıdır. Ailesel geçiş sanıldığı kadar yüksek oranda değildir. Alzheimer, demans semptomlarının yıllar içinde giderek kötüleştiği yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Erken evrelerinde hafıza kaybı hafiftir, ancak geç evre Alzheimer’da bireyler konuşmayı sürdürme ve çevrelerine yanıt verme becerilerini kaybederler.
Prof. Dr. M. Zülküf Önal
Nöroloji Uzmanı
Alzheimer hastalığı yaşlılıkla beraber ortaya çıkan ve başta unutkanlık olmak üzere çeşitli zihinsel ve davranışsal bozukluklara yol açan ilerleyici bir beyin hastalığıdır. Ailesel geçiş sanıldığı kadar yüksek oranda değildir. Alzheimer, demans semptomlarının yıllar içinde giderek kötüleştiği yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Erken evrelerinde hafıza kaybı hafiftir, ancak geç evre Alzheimer’da bireyler konuşmayı sürdürme ve çevrelerine yanıt verme becerilerini kaybederler. Alzheimer hastalığı demansa neden olan hastalıkların başında gelmektedir. Demans vakalarının % 60-70’inin nedenidir.
Alzheimer hastalığı demansa neden olan hastalıkların başında gelmektedir. Demans vakalarının % 60-70’inin nedenidir.
En yaygın erken belirti, yakın zamandaki olayları hatırlamada zorluktur. Hastalık ilerledikçe, semptomlar arasında dil sorunları, yönelim bozukluğu (kolayca kaybolma dahil), ruh hali değişimleri, motivasyon kaybı, kendini ihmal etme ve davranış sorunları yer alabilir. Bir kişinin durumu kötüleştikçe, genellikle aileden ve toplumdan uzaklaşır. Yavaş yavaş, bedensel işlevler kaybolur ve sonuçta ölüme yol açar. İlerleme hızı değişebilmekle birlikte, tanı konulduktan sonra ortalama yaşam beklentisi üç ila on iki yıldır.
Bugüne kadar, demans hastalığı konusunda yapılan çalışmaların da nerdeyse tamamı Alzheimer hastalarında yapılmıştır. Demansa neden olan diğer hastalıkların tedavisine yönelik yeterli çalışma maalesef yoktur. Bu nedenle elimizde olan tedavi seçeneklerini diğer demans tiplerinde de kullanıyoruz.
Son yıllarda geliştirilen antikor tedavileri yeni umutların yeşermesine sebep olmuştur. Bunlardan birisi olan donanemab adlı ilacın hastalığın ilerlemesini yüzde 30 oranında yavaşlattığı bilimsel deneylerle kanıtlanmıştır. Donanemab, Alzheimer hastalarının beyninde oluşan “beta amiloid” adlı maddeyi temizlemek üzere tasarlanmıştır. Amiloid, beyinde nöronlar arasında biriken bir proteinin azalttığının gösterildiği bu tedavi seçeneklerinin son derece umut verici olsalar da bazı riskleri de barındırdıkları da gözlenmiştir. Ölümle sonuçlanan beyinde şişme gibi bir yan etkisinin olması ilaç için ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Hatta bu gerekçe ile bir başka monoklonal antikor olan Avrupa Birliği’ndeki denetleme kurumlarınca onaylanmamıştır.
Erken dönem Alzheimer hastaları için iyi bir seçenek olan bu yeni ilaçların orta ve ileri devre hastalarda etkisi bilinmemektedir.
Ancak amiloidin Alzheimer hastalığının yalnızca bir bölümünü teşkil ettiği ve yeni tedavinin uzun vadede etkin olup olmayacağının bilinmediği de ifade edilmektedir. Buna karşın yine de deney sonuçlarının amiloidin temizlenmesinin erken evredeki Alzheimer’ın tedavisini olumlu etkilediğini teyit ettiğine dikkat çekiliyor. Bu ilaçların maliyeti, bugün diğer önemli sorunların yanında yer almaktadır. Yıllık tedavi 27000 / 30000 dolar civarındadır. Bu ilaçların kullanımında gerekli alt yapı birçok ülkede yoktur. Türkiye’de ise birkaç merkez bu tedaviyi uygulayabilecek alt yapıya sahiptir. Bu süreçte erken dönem tanısı için gerekli olan flortaucipir and florbetapir PET henüz Türkiye’de yoktur. Erken dönem Alzheimer hastaları için iyi bir seçenek olan bu yeni ilaçların orta ve ileri devre hastalarda etkisi bilinmemektedir.
Bulmaca, su doku gibi meşguliyetler hastalığının oluşmasını engellemez. Alzheimer kaçınılmaz olarak her yaşlıda olacak diye bir kural olmadığı gibi, genç sayılabilecek yaşlarda da ortaya çıkabilmektedir.
Bulmaca, su doku gibi meşguliyetler hastalığının oluşmasını engellemez. Alzheimer kaçınılmaz olarak her yaşlıda olacak diye bir kural olmadığı gibi, genç sayılabilecek yaşlarda da ortaya çıkabilmektedir. Elimizde olan tedavi seçenekleri, şimdilik hastalığın seyrini yavaşlatmaktadır. Ancak yine de hastalıktan korunmada zihinsel canlılığı sağlayan egzersizler önerilebilir. Bu konuda sık sık okuma, kişinin okuduğunu, öğrendiğini, gün içinde yaşadıklarını anlatması, yakınlarındakileri ile paylaşması oldukça önemlidir. Kabaca dedikodu yapması önerilebilir, bulmaca çözmenin sanıldığı gibi faydası yoktur. Sigara ve alkol kullanımının bırakılması hastalığın oluşmasını engelleyebilir.
Korunmak için;
· Kan basıncının, kan şekerinin ve kolesterol seviyelerinin normalleştirilmesi sağlanmalıdır.
· Kilo kontrolü yapılmalıdır.
· Günde en az yarım saat egzersiz yapılmalıdır.
· Akli melekeleri geliştirecek egzersizler yapılmalıdır.
· Kafa travmalarına karşı tedbirli olmak gereklidir.
· Madde bağımlılığından, sigaradan ve alkolden uzak durmak gereklidir.
· Uyku bozukluğu özelikle az uyumak veya çok uyumaktan kaçınmak gereklidir. Horlama varsa mutlaka tedavi edilmelidir.
· Depresyon tedavi edilmediği sürece demans riski artmaktadır.
· Ailede varsa genetik yatkınlık tanıda dikkate alınmalıdır.
Son zamanlarda yapılan çalışmalarda özellikle erken tanı konusunda yardımcı olabilecek bazı yeni yöntemler geliştirilmiştir;
· Koku testi ile erken tanı artık mümkün olmaktadır.
· Düşük doz uzun süre içme suyundaki lityuma maruz kalanlarda demans daha az görülmektedir.
· Cilt biyopsisi demans tiplerinin ayırıcı tanısında artık kullanılmaktadır.
· Bağırsak florasının dengelenmesi için yapılan demans önleyici çalışmalar yapılmaktadır.
· Yüksek kolesterolün kontrolü için kullanılan ilaçların Alzheimerı önleyebileceği gösterilmiştir.
· Gen tedavisinde umut verici sonuçlar alınmaya başlamıştır.
· Kontrollü kahve tüketiminin de Alzheimer oluşumunu engellediği gösterilmiştir.
1 – Alzheimer tedavisi mümkün olan bir hastalık mı?
Alzheimer tedavisi mümkün olan bir hastalık değil, fakat hastalığı yavaşlatmak amacıyla elimizde 3-5 ilaç bulunmakta. Tedavi verilmediği takdirde hastaların yaşama süresi 5 yıl civarında iken, bu tedavilerle 10 yıla kadar uzatabiliyor. Bu ilaçlara rağmen, kaçınılmaz sona engel olan tedavi henüz yok.
2 – Alzheimer hangi yaş aralığında sık görülüyor?
Aslında 60 yaş üzerinde daha sık karşımıza çıkıyor ama son zamanlarda 40-60 arasındaki insanlarda da görmeye başladık. Özellikle bu pandemi sonrası, hastaların sosyal olarak kapanmaları, beyin fonksiyonlarında gerilemeye neden oldu. Covid olup iyileşen hastalarda da bilinç sislenmesi dediğimiz bir durum ortaya çıkmaya başladı, hafıza sorunları görülüyor. Hasta iyileşiyor ama iyileşmesine rağmen hafızasında, akli melekelerinde özellikle yakın hafızayla ilgili sorunlar olmaya başlıyor. O yüzden daha erken yaşlarda Alzheimer hastaları görmeye başladık. Popülasyon yaşlandıkça, nüfus arttıkça hastalığın görülme sıklığı artacak. Ancak bu tip durumlar pandemi gibi sosyal ilişkilerin azalmasına neden olan, kapanma gibi zorunlu süreçler hastalığın daha sık karşımıza çıkmasına neden oluyor. Şöyle bir rakam verecek olursak, 60 yaş üst basit bir şekilde 20 kişide 1 görülürken, 85 yaşın üzerinde neredeyse 2 kişide 1 görülüyor. Yani neredeyse 85 yaş üzerinde %50 risk var.
2 – Alzheimer’da erken teşhis ne kadar önemli?
Erken teşhis ve ayırıcı tanısı çok önemli. Hastalık erken dönemlerde, birçok kişi tarafından göz ardı ediliyor. Hastanın yakınları tarafından fark edilsede, hastalarda ciddi bir inkâr süreci gözlemliyoruz. Ayrıca, hasta yakınlarının ihmal etmesi de söz konusu olabiliyor. Erken dönemde, kişi eşyalarını kaybetmeye başlıyor, aynı şeyleri tekrar tekrar sormaya başlıyor, gezmekten ya da sosyal ortamlarda bulunmaktan kaçınmaya başlıyor. Geçiştirmek veya bu hastalığı ötelemek, hastalığın var olan elimizdeki kısıtlı tedavilerden yararlanmasını daha da zorlaştırıyor. Ama erken teşhis, birçok hastalıkta olduğu gibi, Alzheimer tedavisi için de çok önemli.
3 – Aşı ve TPS tedavisi nasıl bir fark yaratıyor?
Alzheimer tedavisiyle ilgili, Neredeyse 20 yıldan beri yeni bir ilaç geliştirilmedi. Son birkaç yıl içinde, Alzheimer’la ilgili iki tedavi yöntemi karşımıza çıktı. Birisi aşı yöntemi, diğeri ise TPS. Aşıdan yaralanmak için hastalığın mutlaka erken dönem de olması lazım. Hastanın ayda bir, hastane koşullarında damardan bir tedavi alması gerekiyor. Amerika’da FDA tarafından onaylanmış bir tedavi yöntemi. Onaylanmış olmasına rağmen, ilacın çok ciddi yan etkileri var. Bu nedenle ilacın pratikte kullanımının önünde ciddi sorunlar var. Bu nedenle, bütün dünyada yaygınlaşması, oldukça zaman alacaktır.
4- Alzheşmer için kullanılan alternatif tedavi seçenekleri bulunmaktadır.
TPS (Transkraniyal Pulse Stimülasyon) yöntemidir. Beyindeki uygulama sırasında herhangi bir yan etki oluşturmuyor. Özellikle hafıza ile ilgili merkezde lokalize edebileceğimiz, oraları hedef alabileceğimiz şok dalgaları kullanıyoruz. Bu pulslar ile o yıkıma giden, küçülmeye giden hücrelerin canlanması, yeni damar oluşması, hücrelerin koruyu maddelerinin salgılanmasını sağlıyor.
Bu tedavinin bilinen bir yan etkisini olmadığını belirtmekte de yarar var. Yapay zekâ yöntemi ile beyinde etkilenmiş bölgelerde kaybedilen beyin fonksiyonlarını yeniden kazandırmayı hedefleyen TPS Avrupa’da Alzheimer hastalarında tek CE kullanım onayı almış tedavidir.
Bu tedavinin bilinen bir yan etkisini olmadığını belirtmekte de yarar var. Yapay zekâ yöntemi ile beyinde etkilenmiş bölgelerde kaybedilen beyin fonksiyonlarını yeniden kazandırmayı hedefleyen TPS Avrupa’da Alzheimer hastalarında tek CE kullanım onayı almış tedavidir. Bu yöntem, beyinde 8 cm’ye kadar derinliklere ulaşmaktadır. TPS, beynin çeşitli bölgelerini uyararak Alzheimer hastalarının bilişsel yeteneklerini geliştirmeyi ve bu yetenekleri mümkün olduğunca uzun süre korumayı hedefler. Bu non-invaziv işlem, hastanın kafasına yönlendirilen ultrason dalgaları veya akustik darbelerle gerçekleştirilir. TPS, hedeflenen beyin bölgelerinin uyarılmasıyla etkisini gösterir ve uzun vadede nöroplastik etki sağlar. Trancranial Pulse Stimulasyon TPS, şu anda Alzheimer hastalarında bilişsel yeteneği ve ruh halini iyileştirdiği ve koruduğu klinik olarak kanıtlanmış bir ilaçsız tedavi seçeneğidir.
TMS (Transkraniyal Manyetik Stimülasyon) Alzheimer TMS tedavisi özellikle hastalığın erken evrelerinde Alzheimer ve demans semptomlarını hafifletebilen, zihinsel işlevleri geliştirebilen, umut verici, ilaç kullanmadan yapılan, invaziv olmayan ve güvenli bir tedavi yöntemidir. Unutkanlık, hafıza ve hatırlama problemlerinde önemli iyileşmeler sağlayabilmektedir. Transkraniyal Manyetik Uyarım (TMU), beyin aktivitesini değiştirmek için kısa, güçlü manyetik alanlar kullanan non-invaziv bir tedavi yöntemidir.
Birincil tedavi olarak önerilmez ancak standart tedavilere yanıt vermeyen depresyon, anksiyete, OKB, şizofreni (özellikle negatif semptomlar ve halüsinasyonlar), bağımlılık ve diğer dirençli psikiyatrik bozukluklar için seçenek olarak kullanılabilir.
Birincil tedavi olarak önerilmez ancak standart tedavilere yanıt vermeyen depresyon, anksiyete, OKB, şizofreni (özellikle negatif semptomlar ve halüsinasyonlar), bağımlılık ve diğer dirençli psikiyatrik bozukluklar için seçenek olarak kullanılabilir. Gebelik, emzirme ve kalp hastalığı gibi durumlarda da ilaçlara alternatif olabilir. Nöronavigasyonlu TMU, daha hassas hedefleme ve kişiselleştirilmiş tedavi olanağı sağlar. TMU, elektrokonvülsif terapiye (EKT) göre daha az yan etkiye sahiptir (çoğunlukla hafif baş ağrısı) ve anestezi gerektirmez. Etkinlik oranı farmakoterapiden yüksek, EKT’den düşüktür. Çocuklarda DEHB, OKB, Otizm Spektrum Bozukluğu, depresyon ve anksiyete tedavisinde kullanımı sınırlıdır ancak umut vadetmektedir. Tedavi, genellikle 10-30 dakikalık seanslar halinde 20 seansa kadar uygulanır ve sol ön alın bölgesine bobin yerleştirilerek yapılır.
tDCS (Transkraniyal Doğru Akım Stimülasyonu), bir cihaz aracılığıyla beyne düşük seviyelerde doğru akım uygulanmasıyla gerçekleştirilir. Elektrotlar, hedeflenen beyin bölgesine yerleştirilir ve zayıf akım uygulanır. Bu şekilde, beyin aktivitesi etkilenir ve belirli nöral ağlar güçlendirilebilir. Transkraniyal doğrudan akım stimülasyonu (tDCS), beyindeki nöronların elektriksel aktivitesini anod (+) ve katod (-) elektrotları aracılığıyla değiştirerek çalışan, CE belgeli bir tedavi yöntemidir.
Depresyon, kronik ağrı, demans, inme sonrası rehabilitasyon ve madde bağımlılığı gibi çeşitli nörolojik ve psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılır.
Depresyon, kronik ağrı, demans, inme sonrası rehabilitasyon ve madde bağımlılığı gibi çeşitli nörolojik ve psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılır. İlaç tedavisine alternatif veya yardımcı tedavi olarak sunulan tDCS, yaşlılar, organ yetmezliği olanlar veya ilaç kullanamayanlar için uygun bir seçenek olabilir. Kısa süreli, ağrısız ve ilaç etkileşiminden yoksundur. Uygulama öncesinde hasta değerlendirmesi yapılır ve hamilelik, emzirme, kalp pili, kafa içi metal implant veya kulak tüpü gibi durumlarda uygulanmaz. Hafif karıncalanma, kaşıntı, yorgunluk ve baş ağrısı gibi yan etkiler görülebilir, ancak ciddi yan etkiler nadirdir. tDCS, özellikle depresyon tedavisinde ve bilişsel fonksiyonların geçici olarak iyileştirilmesinde etkilidir.

