Adli dilbilim, hukuki bir davada kullanılabilecek kanıtları araştırmak için hem yazılı hem de sözlü dilin analizine başvurur. İşte gerçek vakalarda adli dilbilimin kullanıldığı örnekler…
Çeviren: Pınar Daylan
1952’de Derek Bentley adında bir adam, polis memuru cinayetinden yargılandı ve idam cezasına çarptırıldı. 1993’te yani ölümünden sonra ise kraliyet affı aldı ve adı temize çıkarıldı. Af çıkması nadir bir durum olmasa da bu sefer ki adli dilbilim tarihi açısından eşsizdi. Dilbilimci Malcolm Coulthard, Bentley’in ifadesini inceledi ve ifadede Bentley’in bireydili (dilin kişiye özgü kullanımı) ile tutarsız olan birkaç örnek buldu. Bunun sonucunda savcılar ifadeye polis tarafından müdahale edildiğine karar verdi. İşte bu olay adli dilbilimin harika bir örneğidir.
Günümüzde adli dilbilimin birçok dalı vardır ve bu dallar farklı uzmanlar tarafından suç araştırmaları, mahkemeler, hukuk dilinin incelenmesi gibi birçok amaç için kullanılır.
Adli dilbilim tanımı
Amacı, tarihi ve bazı adli dilbilim vakası inceleme örneklerinden önce genel hatlarıyla adli dilbilimin ne olduğuna bakalım.
Adli dilbilim, dilbilimsel bilgilerin ve yöntemlerin hukuki ve cezai durumlara uygulanmasını içeren uygulamalı dilbilimin alt alanlarından biridir. Bir disiplin olarak adli dilbilim, hukuki bir davada kullanılabilecek kanıtları araştırmak için hem yazılı hem de sözlü dilin analizine başvurur.
Savcılar ve avukatlar, bireylerin kendine özgü dil kullanımına dayanarak (Derek Bentley olayında olduğu gibi) kimin suçlu kimin suçsuz olduğunu ortaya çıkarmak için kanıt toplarken adli dilbilime başvurabilirler ancak adli dilbilim yalnızca bunun için kullanılmaz. Genel anlamıyla ele aldığımızda adli dilbilim üç ana çalışma alanını kapsar:
- Hukuk alanında kullanılan dil (örneğin yazılı bir yasanın altında yatan anlam, verilecek hükmü etkileyebilir.)
- Yargı sisteminde ve adli süreçte kullanılan dil (sorgu esnasında polisin kullandığı dil, örneğin polisin yönlendirici soru yöneltip yöneltmediği vb.)
- Dilbilimsel kanıt (sunulan kanıttaki yazım biçimi ile sanığın yazım biçimini karşılaştırmak)
Bu çalışma alanlarını daha detaylı incelemeden önce adli dilbilimin tarihinden söz edelim.
Adli dilbilim tarihi
Adli dilbilimin tarihi 1927 yılında ABD’de yaşanan bir olaya dayanmaktadır. Muhtemelen bir yabancı tarafından, Duncan McLure adında bir adama fidye notu yazıldı. Fidye notunda Duncan’ın soyadı, yalnızca yakın arkadaş ve akrabalarının heceleyebileceği şekilde yazılmıştı. Ailede kendi adını McClure yerine McLure olarak heceleyen tek kişi Duncan’dı. Bu dilbilimsel ipucu, fidye notunu yazan kişinin aslında Duncan ailesinden birinin olduğunu ortaya çıkarmış oldu.
1900’lerin ortasında ABD’de Miranda haklarındaki anlam bulanıklıkları (belirli bir söylemin birden fazla şekilde yorumlanabilmesi) nedeniyle yapılan çağrılar arttı. ABD’deki Miranda hakları (Susma Hakkı) kişiye yasal haklarının hatırlatılmasıdır. ABD’de polisler ceza soruşturması sırasında birini gözaltına aldıktan sonra o kişiye Miranda haklarını sıklıkla hatırlatırlar. Ancak her bir insanın Miranda haklarındaki söylemleri gerçekten tam olarak anlayıp anlamadığına dair endişelerin ortaya çıkmasıyla, 1966 yılında dil İngilizce olarak standart hale getirildi. Günümüzde benzer endişeler bu kez ana dili İngilizce olmayan bireyler için dile getirilmektedir.
Birleşik Krallık’ta polis ifadelerinin gerçekliğine olan güvenin azalmasından dolayı adli dilbilim daha da yaygınlaşmaya başladı. Böylece polislerin, şüphelilerin ve tanıkların ifadesini tam olarak veya doğru bir şekilde sunmadığı ve bizim şu an dil açısından oldukça önemli olduğunu bildiğimiz duraksamalar, küçük detaylar ve sözünü baştan alma gibi etkenlerin çoğunlukla göz ardı edildiği anlaşıldı.
1968’de dilbilimci Jan Svartvik, “Evan’s Statements: A Case for Forensic Linguistics” kitabında adli dilbilim terimini ilk kez resmî olarak kullanmıştır. Svartvik, Evan’ın kendi karısı ve çocuğunun cinayetiyle suçlanması sonucu polise verdiği ifadesini dilbilimsel açıdan incelemiş olup Evan’ın günlük hayatında kullandığı yazma biçimi ile ifadedeki biçem (üslup) ve dilbilgisi kullanımı arasında birçok tutarsızlık bulmuştur.
Adli dilbilimin dalları
Yukarıda bahsettiğimiz gibi adli dilbilimin üç ana dalı vardır:
- Hukuk alanında kullanılan dil: Adli dilbilimin en az kapsamlı çalışma alanlarından biri olan ve yazılı kanunların kendisinde kullanılan dildir. Çoğunlukla uzun, karmaşık ve eski olan yazılı kanunlar (Örneğin Birleşik Krallık’ta hala bulunan 1267’de yazılanlar) büyük ölçüde anlam bulanıklığına neden olabilirler. Adli dilbilimciler ya da avukatlar, kendi davalarını kanıtlamaya yardımcı olması için yasalarda anlam bulanıklığı arayabilirler.
Hukuk alanında anlam bulanıklıklarının var olduğu ve bu bulanıklıkların etkisini yumuşatmak amacıyla “hoşgörü kuralı” gibi kuralların uygulamaya konulduğu yaygın olarak bilinmektedir. Hoşgörü kuralı herhangi bir anlam bulanıklığının sanığın lehine en uygun olacak şekilde yorumlanması gerektiğini ifade eder.
- Yargı sisteminde kullanılan dil: Adli dilbilimin bu çalışma alanı polis memurları, avukatlar, savcılar, hükümet liderleri gibi hukuk alanında çalışan insanlar tarafından kullanılan dil ile ilgilenmektedir. Bazen insanlar istediği cevabı almak, başkalarını kandırmak ve kafalarını karıştırmak için dili belirli yöntemlere başvurarak kullanabilmektedir. Adli dilbilimciler bunu ortaya çıkarmayı ve yasal sürece şeffaflık getirmeyi amaçlamaktadır.
Adli dilbilimcilerin ilgilendiği bazı dil teknikleri şunları içermektedir:
- Yönlendirici sorular
Bunlar, görüşülen kişiyi önceden kararlaştırılmış cevapları vermeye yönlendiren üstü kapalı sorulardır. Örneğin, “O sırada ne kadar kızgın olduğunuzu söylerdiniz?”
- Uyumlu konuşma
Uyumlu Konuşma Teorisi konuşmayı, konuşulan kişinin kendisiyle bağdaştırabileceği şekilde değiştirmeyi ifade eder. Howard Giles, polislerin güven oluşturmak amacıyla konuşmalarını karşısındaki kişiye daha yakınmış gibi hissettirecek şekilde değiştirdiğini ortaya koydu. - Kapalı veya açık uçlu soruların kullanımı
Bu kullanımlar için bir örnek kullanalım. Bir tanığın kürsüdeki bir avukat tarafından sorguya çekildiğini hayal edin. Avukat, tanığın söylemeyi planlamadığı bir şeyi kazara söylemesini istiyorsa tanığı çok konuşturmak için ona sürekli açık uçlu sorular yöneltebilir. Ancak avukat tanığın yanlışlıkla bir şey söylemesini istemiyorsa tanığı mümkün olduğunca az konuşturmak için sıklıkla kapalı uçlu sorular (örneğin yalnızca evet/hayır ile yanıtlanabilen sorular) yöneltir.
- Terminoloji ve argo kullanımı
Hukuk alanında çalışan profesyoneller bazen kasıtlı olarak kafa karıştırmak için özellikle argo dilini veya terminolojiyi kullanabilmektedir.
- Dilbilimsel kanıt: Adli dilbilim kanıtları analiz ederken dilin içerdiği dilbilgisi, dil dizgesi, sözdizimi, tonlama, diyalektik ve idyolektik unsurları sanığın, tanığın ya da mağdurun her zaman kullandığı dil kalıplarıyla karşılaştırır. Adli metin türlerine geçmeden önce bu terimlerin bazılarını açalım:
- Sözdizimi: Sözcük ve sözcük öbeklerinin tümce içindeki dizilimi
- Dil dizgesi: Dilin biçim ve biçemi
- Diyalekt/Lehçe: Dilin coğrafi farklılıklara göre değişen türüdür. Örneğin Türkiye’nin doğusunda konuşulan dil ile batısında konuşulan dilin bazı küçük farklılıklar göstermesi gibi.
- İdyolekt: Bireyin kendine özgü dil kullanımıdır. Bu kullanım lehçeyi, aksanı, konuşma kalıplarını, sözcük dağarcığını ve daha fazlasını kapsar.
Adli dilbilimcilerin analiz ettiği adli metin türleri:
- Tanıkların ifadeleri
- İtiraflar
- Fidye veya tehdit mektupları
- Acil servis ile yapılan telefon görüşmeleri
- İntihar notları
- Ölüm hücresindeki suçluların ifadeleri
- Sosyal medya gönderileri ve mesajlaşmalar
Adli dilbilim yöntemleri
- Karşılaştırmalı dilbilim
Bir diğer deyişle adli biçembilimi, bir metni başka bir metinle karşılaştırma ve dilin biçemindeki benzerlikleri ya da farklıkları araştırma sürecidir. Bu süreç şunları içerebilir:
- Sözcük seçimi, örneğin bir e-postadaki başlama ve bitirme şekilleri kıyaslanabilir.
- Belirli deyimlerin ve sözcük öbeklerinin kullanımı.
- Yazım. Örneğin metinde İngiliz, Amerikan ya da Avustralya İngilizcesi mi kullanılmış?
- Argo kullanımı.
- Büyük harf kullanımı.
- Alıntı ve dipnot biçimleri (akademik metinler için uygulanabilir)
- Devamlı yapılan hatalar (yazım hataları, virgülün yanlış kullanımı vb.)
- Tarihin yazılış biçimi (birçok yazım şekli vardır)
Bütün bu sözcüksel özellikler ve dahası bir araya gelerek idyolekti oluşturur.
- Lehçebilim
Sözcük dağarcığı, telaffuz ve bazen de gramer bakımından resmi dilden farklı olan dillere lehçe denir. Dolayısıyla lehçebilim dildeki lehçe ile ilgili ipuçlarını araştırmayı ifade eder. Diğer bir deyişle yazarın nereli olduğuna ya da şu an nerede yaşadığına dair ipuçlarına bakılır. Örneğin bir kişinin aksanı ya da belirli bölgeye ait bir sözcük kullanması o kişinin hangi coğrafyadan olduğuna dair fikir verebilir.
- Söylem analizi
Söylem analizi birçok alanda, farklı yöntemle uygulanabilen geniş bir terimdir. Adli dilbilimde söylem analizi, sözü baştan alma, kekeleme, dönüt verme, dolgu sözcük kullanma (ımm, şey… vb.) gibi söylem işaretlerini not alıp analiz etmekten, metindeki gizli anlamları bulmak için daha geniş açıdan bakmaya kadar uzanabilir.
- Yazar profili oluşturma
Suçlu profili oluşturma, toplanan tüm kanıtların bir araya getirilip suçlunun kim olabileceğine dair çıkarımların yapıldığı bir araştırma stratejisidir. Yazar profili oluşturma ise yukarıda değindiğimiz bütün dilsel öğeleri inceleme ve kanıtlardan suçlunun profilini ortaya çıkarma sürecidir. Unabomber olayı, yazar profili oluşturma sürecini daha yakından kavramak için iyi bir örnektir.
Ted Kaczynski adında bir adam 1970-1990 yılları arasında ABD’deki rastgele kurbanlara isimsiz olarak el yapımı bombalar göndermiştir. Üniversite ve havaalanlarını hedef almasıyla Unabomber (UNiversity and Airline bomber) takma adını almıştır. Kaczynski kanıt bırakmama konusunda oldukça titiz davrandığından, FBI uzun yıllar boyunca onu tutuklamak için hiçbir adli ipucu bulamamıştır.
1995’te bir suç profili uzmanı olan James Fitzgerald bu dava üzerinde çalışmaya başlamış ve Kaczynski’nin, gazetelere göndermiş olduğu, suçlarıyla ilgili mektuplarını incelemeye başlamıştır. Fitzgerald mektupları inceleyerek Kacyznski’nin yalnız yaşamayı seven, iyi eğitimli bir adam olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca Kaczynski’nin kullandığı deyimlerden yola çıkarak onun 50’li yaşlarda olabileceğini, üslubundan dolayı muhtemelen Chicago’da doğmuş olduğunu ve akademik kaynak gösterme şekli ve harf düzeninden dolayı da büyük olasılıkla 1960’lı yıllarda doktora tezi yazmış olabileceğini belirlemiştir.
1995 yılında Kaczynski FBI’ya 35.000 sözcükten oluşan bir bildiri (manifesto) göndermiştir. Daha sonra bu bildiri, birinin Unabomber’ın idyolektini tanıyıp, onu FBI’ya ihbar etmesi umudu ile gazetede yayınlanmıştır. Bu taktik işe yaramış ve Kaczynski’nin kardeşi yıllardır abisinden aldığı yüzlerce özel mektuplarla birlikte ortaya çıkmıştır. Burası karşılaştırmalı dilbilimin devreye girdiği kısımdır. Bildiri ile Kaczynski’nin özel mektupları arasında kendine özgü yazım, sözcük seçimi, deyim, sözdizimi ve daha fazlasını içeren binlerce dilsel eşleşme bulunmuştur. Ancak dilbilimsel kanıtı sağlamlaştırmaya yarayan ve yargıcı arama emrini imzalamaya teşvik eden bir dilsel öğe vardı, o da eski bir İngiliz atasözüydü.
Bildiride de özel mektuplarda da Kaczynski modern İngiliz versiyonu olan “You can’t have your cake and eat it too.” yerine “You can’t eat your cake and have it too.” atasözünü kullanmıştır. Sonuç olarak bu yaygın atasözünün idyolektik kullanımı kimliğinin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
Kaynak: https://www.studysmarter.co.uk/explanations/english/linguistic-terms/forensic-linguistics/