Yazının devamı “spoiler” içerir. Şunu da belirtmek isteriz ki biz diziyi sosyal yönden değil, bilim kurgusu gereği içerdiği fizik yönünden ele alacağız.
Giriş
Netflix’te yayınlanan “3 Cisim Problemi” isimli dizi, ismini 3 yıldıza sahip bir Dünya-dışı gezegen sisteminden alıyor ve gezegenin sahipleri ise San-Ti olarak anılıyor. Aslında teknik olarak ismi 4 cisim problemi olmalıydı: 3 yıldız + gezegen. Belki 4 rakamı Çince’de iyi bir anlama karşılık gelmediği için (okunuşunun Çince “ölüm” kelimesine benzerliğinden dolayı) ismi 3 Cisim Problemi olarak seçilmiş olabilir. Şimdilik bunu bir kenara koyalım.
Fizik açısından konuşacak olursak, Newton’un mekaniğine göre 3 cisim problemi analitik bir çözüme sahip değildir. Bunu Newton mekaniğindeki 2 cisim problemi ile karşılaştırabilirsiniz. 2 cisim probleminde bir gezegen, güneşi etrafında eliptik bir yörünge izler, ya da kapalı yörünge olmadığı zaman parabolik ya da hiperbolik yörüngeler izleyebilir. Burada herşey nettir. Fakat 3 cisim probleminin bu şekilde bir çözümü yoktur ve genelde çözümler kaotiktir: Yani başlangıç şartlarına (mesela dizideki yıldızların belirli bir andaki konumları ve hızlarına) çok hassas şekilde bağlıdırlar. Kaos olgusu, bizi hava tahminlerini belirli bir zamandan öteye geçirmekten alıkoyan şeydir de aslında. Şimdi ise diziyi, içerdiği bilim yönünden bölüm bölüm inceleyelim.
Bölüm 1
Büyük Patlama Kuramı
Dizi bu kuram üzerinden bir hikâye anlatarak başlıyor. Büyük Patlama Kuramı evrenin başlangıcına dair popüler ve kabul gören bir yaklaşım. Bu aslında şuna benziyor, eğer evren şu an genişliyorsa, bunu geriye doğru ilerletirsek bir noktada uzamının sıfır olması gerekiyor. Tabi modern kozmolojide şişme kuramı (en: inflation theory) da büyük patlama kuramı ile birlikte kullanılıyor ve gözlemsel verileri açıklamakta oldukça başarılı. Öte yandan farklı düşünceler de var, örneğin Roger Penrose’un konformal döngüsel kozmolojisi gibi (en: conformal cyclic cosmology). Bu yaklaşıma göre evren genişliyor, sonra çöküyor, sonra yeniden bir genişleme periyoduna giriyor ve bu düzen bu şekilde ilerliyor.
Bölüm 2
Kuantum mekaniğinin çoklu dünyalar yorumu
Bu yorum Everett’in çoklu dünyalar yorumu diye de geçer fizik literatüründe. Bu yoruma göre, örneğin, bir kuantum numune üzerinde her ölçüm sonucu için evren dallara ayrılır ve her birinde o ölçümün ilgili sonucu gözlenmiş olur. Bu yoruma göre bizim çok çok fazla sayıda kopyamız başka evrenlerde vardır ve her olasılık bir anlamda bir evrende gerçekleşmiş olur. Bu yaklaşım kuantum hesaplama ya da kuantum bilgisayar çalışmaları yapanlar arasında oldukça popülerdir. Fakat üzerinde genel bir kabul yoktur.
Bünyeye su girişi ve çıkışı
Bu durum San-Ti bireylerinin biyolojik bir özelliği. Yıldızlarının sıcaklığı çok vurduğu zaman bir anlamda vücutlarındaki suyu dışarı atıyorlar ve daha sonra kararlı bir çağ başladığı zaman su ilave edilerek normal formlarına kavuşuyorlar. Fizikçi olduğum için bu biyolojik konu üzerine çok fazla yorumum olmayacak.
Kaotik ve kararlı çağlar
Kaotik ve kararlı çağlar, muhtemelen, 3 yıldıza sahip olan San-Ti’nin gezegenlerinin kaotik ya da kararlı hareket ettiği durumlara karşılık geliyor. Kararlı çağlarda rahatça yaşayabilirken, kaotik çağlarda çok sıcağa ya da çok soğuğa maruz kalıyorlar. Zaten kendi gezegenlerini terk etmelerinin ardında yatan sebep de bu. Dünya tek bir yıldıza sahip ve bir anlamda her zaman kararlı denebilir.
Bölüm 3
Kaskın teknolojisi
San-Ti, Dünya’ya vardıklarında kendilerine yardımcı olacağını düşündüğü kişileri seçmek amacıyla bir tür ince metal gibi gözüken bir kask aracılığı ile onlara hikâyelerini anlatıyor. Kaskı bir nevi VR (sanal gerçeklik) gözlüğü gibi düşünebiliriz, fakat yetenekleri bunun çok ilerisinde. Kişilerin beyinlerine bir anlamda doğrudan erişim sağlayabiliyor. Şu anki teknolojimizle beyne ancak doğrudan etki ettiğimiz durumlarda kısmen bir kontrol sağlanabiliyor. Hafızam beni yanıltmıyorsa, bir böceğin beynine elektrotlar takarak onun hareketleri kontrol edilebilmişti. Şu aşamada bu kaskın teknolojisi, kapasitemizin üzerinde duruyor. Fakat teknolojinin ivmelenerek hızla ilerlediği düşünülürse, belki de bu çok da uzak olmayan bir gelecekte mümkün olabilir.
Yüksek boyutlar
Bu konu kuramsal fizikteki spekülasyonlardan bir tanesi. Genelde sicim kuramı çalışmaları üzerinden bu konu literatürde yer buluyor. Her ne kadar havalı bir kavram olsa da henüz yüksek boyutların varlığı hakkında deneysel bir veriye sahip değiliz.
Bölüm 4
San-Ti ile anlık konuşma
Eğer San-Ti 4 ışık yılı uzaklıktaysa, konuşanın sözüne karşılık gelen ifadeyi duyması için 8 sene beklemek gerekmez mi? Bu, dizi kapsamında, Sofon’lar ile açıklanıyor. Aşağıda buna değindim.
Bölüm 5
Kuantum dolanıklık
Kuantum mekaniğine göre, iki kuantum sistem arasında temel seviyede korelasyon olabilir. Birisi üzerinde ölçüm yapıldığı zaman aynı anda diğeri de belirli bir kuantum hal içine girer. Fakat her ne kadar bu durum anlık olarak gerçekleşse de, kuantum dolanıklıkla ışıktan hızlı bilgi iletimi mümkün değildir.
Sofon’lar
Sofon’lar belki de dizinin bilim kurgu yanının en temel kısmı ve bir anlamda tüm dizi bunlara dayanıyor. San-Ti bunlardan iki çift oluşturuyor tüm imkânlarını kullanarak, her çift kendi arasında kuantum dolanıklığa sahip ve her çiftin bir üyesi Dünya’ya gönderiliyor, diğeri ise onlarda kalıyor. Bu aslında dizideki gemide geçen anlık konuşmaların da bir anlamda arkasında yatan teknoloji oluyor. Çünkü San-Ti 4 ışık yılı uzaklıkta ve gönderilen bir cevabın oraya gidip ona göre yanıt gelmesi 8 sene sürmeli. Bilinen fizik kapsamında, kuantum dolanıklığı ışıktan hızlı bir şekilde mesaj iletmek için kullanmak imkânsız. Fakat öte yandan Stephen Wolfram gibi ışık hızından hızlı mesaj göndermenin sadece zor bir mühendislik problemi olduğunu ifade edenler de yok değil.
Bölüm 6
Nükleer itki sistemi
Dünyadakiler, San-Ti’ye gönderecekleri kişi için bir uzay kapsülü ve nanofiberden oluşma bir nevi yelken hazırlıyorlar. Uzaydaki nükleer bombalar belirli bir konumda ve zamanda patlıyor ve uzay kapsülü hızlanıyor, yelkene uygulanan radyasyon basıncı ile. Tabi aynı basınç uzay kapsülünü de etkiliyor ama onun boyutu yelkenden daha küçük olduğu için ters yönde daha az bir kuvvet uygulanmış oluyor. Fiziken mümkün duruyor, fakat gerekli hızlara çıkabilirler mi sorusu için bir hesap kitap yapmadım. Bunu da belirtmek gerek.
Bölüm 7
Soğukta uyuyan bir bedenin canlanması
Burada belirli bir soğuklukta bir aydır tutulan bir şempazenin yeniden uyanışı gösteriliyor. Bu da San-Ti’ye gönderilecek kişi için bir prova niteliğinde anlatılıyor. Çok küçük boyutlarda olan tartigratlar için bu olgu doğrulanmış. Fakat bu biyolojik özellik, şempaze gibi büyük canlılarda gerçekleşebilir mi sorusunu, daha önceki “Bünyeye su girişi ve çıkışı” (Bölüm 2) gibi işin uzmanlarına bırakıyorum.
Bölüm 8
Bu bölümde üzerine yazacağım bir konu yok, ya da zaten önceki bölümlerde işlenen konular var.
Sonuç
Dizinin bilimsel kısmı ile ilgili yukarıda yazdık. Öte yandan genel manada ben diziyi beğendim. İlginç bir bilim kurgu olmuş. Bilim insanlarına oldukça değer verilmesi de beni memnun eden konulardan bir tanesi. Şu anki gidişata göre dizinin geri kalanı da çekilecek gibi duruyor.
İleri okuma ve kaynakça
Roger Penrose. “Fashion, Faith and Fastasy in the New Physics of the Universe.” Princeton University Press. 2017.
Roszkowska M, Gołdyn B, Wojciechowska D, Księżkiewicz Z, Fiałkowska E, Pluskota M, v.d. “How long can tardigrades survive in the anhydrobiotic state? A search for tardigrade anhydrobiosis patterns.” PLoS ONE 18(1): e0270386. https://doi.org/10.1371/journal.pone.0270386 . 2023.
- Stephen Wolfram. “Faster than light in our model of physics: Some preliminary thoughts.” https://writings.stephenwolfram.com/2020/10/faster-than-light-in-our-model-of-physics-some-preliminary-thoughts/ Erişim tarihi: 30 mart 2024