Hititler döneminden beri 1933 yılına kadar Türkiye’nin birçok bölgesinde haşhaş ekimi yapılıyor ve afyon elde ediliyordu.
Prof. Dr. Afife Mat
Biruni Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Haşhaş bitkisi, latince adıyla Papaver somniferum, Papaveraceae familyasından tek yıllık otsu bir bitkidir. Haşhaş ve afyon hakkındaki en eski bilgilere Sümer tabletlerinde rastlıyoruz. Ninova şehri kütüphanesinde bulunmuş olan çivi yazılı tabletlerde haşhaştan mutluluk bitkisi olarak bahsedilmektedir.
Hititler döneminden (M.Ö.2000-1500 yılları) beri Anadolu’da haşhaş yetiştirilmekte ve afyon elde edilmektedir. Boğazköy’de (Hattuşaş) bulunmuş olan ve bugün İstanbul Arkeoloji Müzesinde saklanan Hitit tabletleri, Anadolu’da haşhaş ekimi ve afyon ile ilgili bilgiler vermektedir. Bu tabletlerdeki bitki isimleri üzerinde yapılan bir araştırma, Hititlerin haşhaşı “haşşika” olarak isimlendirdiğini ortaya koymuştur. Haşhaş kelimesinin kökeninin Hititçe olduğunu söyleyebiliriz.
Papaver somniferum kültürü yapılan bir bitkidir, doğal olarak yetişmez. Afyon sadece Papaver somniferum türünden elde edilir ve morfin içeren tek bitkidir.

Afyon nedir ve nasıl elde edilir?
Haşhaş kapsülleri tam olgunlaşmadan önce sabah erken özel bir bıçak ile yapılan çizikten akan lateks zamanla koyulaşır ve akşam üzeri özel algı bıçağı ile toplanır. Bu ürün afyon drogudur.
Afyon morfin, kodein, narkotin, papaverin gibi tedavide önemi olan alkaloitler içermektedir.

Tarihte haşhaş ve afyon
Birinci yüzyılda Adana yakınında, Anazarba’da doğmuş olan Dioscorides, ‘Materia Medica’ isimli eserinde haşhaşın yetiştirilmesinden başlayarak, hazırlanma şekillerini ve afyon elde edilişini anlatmaktadır. Dioscorides, haşhaştan elde edilen iki drog tarif eder: Biri kapsüllerin çizilmesiyle akan süt, yani ‘opium’ (afyon), diğeri ise haşhaş yaprakları ve kapsüllerinin suyla kaynatılmasıyla hazırlanan ‘meconium’dur.
Yakın Doğu’ya keşif gezileri yapan Avrupalı gezginler, seyahatnamelerinde Türklerde haşhaş ekimi, afyon elde edilişi, kullanılışı ve ticareti hakkında bilgiler vermişlerdir.
Osmanlılar döneminde en çok kullanılan ağrı kesici olan afyon aynı zamanda keyif verici olarak da çok kullanılıyordu. Özel olarak hazırlanmış afyon, çubuk veya kabak denilen aletlerde yakılır ve meydana gelen duman çekilirdi. İstanbul’da afyon içicilerin, yani afyonkeşlerin toplandığı kahveler bulunuyordu. Diğer bir kullanım şekli de hap şeklinde alınmasıydı.
Aktarlarda çocukları uyutmak için satılan ‘çocuk macunu’ afyon ile hazırlanıyordu. Haşhaş yetiştirilen bölgelerde günümüzde halk arasında haşhaş kapsülü kırılarak bir tülbente sarılıp çocukların ağzına emzik olarak verilmektedir. Girit adasında da benzer şekilde kullanıldığı kayıtlıdır.
Afyon ve afyon preparatlarını satanlar ‘esnaf-i afyonciyan’ olarak tanınıyordu ve dükkânları İstanbul’da tiryakiler çarşısında bulunuyordu.
Avrupa’ya iki tip afyon ihraç ediliyordu: İhraç edildiği limana göre İzmir afyonu ve İstanbul afyonu olarak isimlendiriliyordu. İzmir afyonu bulunan en saf afyon olup, yüksek miktarda morfin içeriği nedeniyle tercih ediliyordu. Osmanlı döneminde Türk afyonları, uluslararası sergilerde sergilenmiş ve ödül kazanmıştır.
Anadolu’da haşhaş ekimi ve afyon üretimi
Hititler döneminden beri 1933 yılına kadar Türkiye’nin birçok bölgesinde haşhaş ekimi yapılıyor ve afyon elde ediliyordu. İstanbul’da bulunan üç alkaloit fabrikasında yerli afyonlar işlenerek ülkenin ihtiyacı olan afyon alkaloitleri elde ediliyor, ayrıca ihracat da yapılıyordu. 25 Aralık 1932 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile bu fabrikalar kapatılmış ve 1933 yılından itibaren Türkiye’de haşhaş ekimi ve afyon elde edilmesi hükümet kontrolüne alınmıştır. Ekim yapılacak iller her yıl Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmiştir.
Dünyada uyuşturucu kaçakçılığının ve ABD’de eroin kullanımının artması nedeniyle 1960’lı yıllarda Türkiye’ye haşhaş ekimi ve afyon üretiminin yasaklaması için baskı yapılmaya başlanmıştır. ABD başkanı Nixon ülkeye giren eroinin %80’inin Türkiye’den geldiğine inandırılmış ve Türkiye’ye ambargolar uygulanmıştır.
Yasaklama isteği Süleyman Demirel’in başbakanlığı döneminde 4 kez reddedilmiştir. Nihat Erim hükümeti döneminde 29 Haziran 1971 Bakanlar Kurulu kararı ile 1971 yılında ekim yapılacak il sayısı 4’e indirilmiş ve 1972 sonbahar döneminden itibaren Türkiye’de haşhaş ekimi ve afyon üretimi tamamen yasaklanmıştır.
Binlerce yıllık bir seleksiyon sonucu elde edilmiş bir ırk olan Türk afyonu dünyadaki en iyi kalite afyondur. Diğer taraftan haşhaş tohumu önemli bir ihraç ürünü olup tohumlardan elde edilen haşhaş yağı halk arasında kullanılmaktadır.
Haşhaş tohumları belli bir süre ekilmeyince çimlenme özelliğini kaybeder. İleriki yıllarda tekrar haşhaş ekimine karar verilirse aynı kalite afyon elde edilmesi mümkün olmayabilir. Bu durumu farkeden Prof. Dr. Turhan Baytop bir rapor hazırlayarak devlet üretme çiftliklerinde tohumun korunması için ekim yapılmasını önerir. Bu raporu Tarım Bakanına, Toprak Mahsulleri Ofisi Afyon İşleri Şube Müdürlüğüne ve Devlet Üretme Çiftliklerine gönderir.
Bülent Ecevit başbakan olunca, Başbakanlık Müsteşarı Zeyyat Baykara 8.2.1974 tarihinde Turhan Baytop’a bir mektup yazarak bu raporu istemiştir. 1.7.1974 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile 1974-1975 döneminden itibaren 7 ilde haşhaş ekimine izin verilmiştir. Ancak kapsüllerin çizilerek afyon elde edilmesi yasaktır.
2 yıl süresince Türkiye’nin haşhaş ekimini ve afyon üretimini durdurmasının Amerika Birleşik Devletleri’nde uyuşturucu satışı ve kullanımında hiçbir şey değiştirmediği görülmüştür.

Günümüzde çiftçi haşhaş kapsüllerinden tohumları aldıktan sonra kapsülleri bu fabrikaya getirmektedir. Fabrikada ekstraksiyon yöntemiyle alkaloitleri ayrılır ve ilaç endüstrisinin kullanımına sunulur. Diğer taraftan türev ünitesinde çeşitli türevler hazırlanarak kullanıma sunulmaktadır.
Doğada Papaver türleri
Doğal olarak yetişen ve gelincik olarak isimlendirdiğimiz bitkiler de Papaver türleridir. Bu gelincik türleri de çeşitli alkaloitler içerir. Türkiye’de 40 kadar Papaver türü doğal olarak yetişmektedir. 1972 yılından beri İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Laboratuarında bu türlerin alkaloitleri araştırılmış ve birçok tez ve yayın yapılmıştır. Narkotin, papaverin, tebain gibi tedavide önemi olan alkaloitleri içeren türler saptanmıştır.
Türkiye’de yetişen bazı Papaver türleri




Afyon alkaloitlerinin keşfi
Afyonun etkili bileşiklerinin araştırılması 19.yüzyılın ilk yıllarında başlamıştır. Paris’te bir eczacı, Jean-François Derosne afyondan kristalize bir tuz elde ettiğini 1803 yılında Eczacılık Cemiyetine bildirir. Ancak elde ettiği maddenin alkali özelliğinin hazırlama sırasında kullandığı çözücülerden ileri geldiği düşünülerek bu buluş ciddiye alınmaz. 1804’de bir başka Fransız, Armand Séguin, Bilimler Akademisine sunduğu bildiride afyondan narkotik bir madde izole ettiğini açıklar, ama ne yazık ki araştırmalarına devam etmez ve sonuçlarını ancak 1814 de yayınlar. Bu arada Almanya’nın Paderborn şehrinde çıraklık yaparak mesleğe hazırlanan Friedrich Sertürner çalıştığı eczanenin laboratuarında afyon üzerinde araştırmalar yapmaktadır. İlk önce bir organik asit elde eder ve köpek üzerinde yaptığı deneyde hiçbir uyutucu etkisi olmadığını gözlemlediği bu maddeyi mekonik asit olarak isimlendirir. Daha sonra elde ettiği beyaz kristalize madde ise köpeği kısa sürede uyutur. Bu buluşunu 1805’de bir bilimsel dergide yayınlayan Sertürner 1806’da ayrıntılı bir yayın daha yapar. Araştırmalarına devam eden Sertürner eski Yunan uyku tanrısı Morpheus’a ithafen “morfium” olarak isimlendirdiği bu maddenin karbon, oksijen, hidrojen ve azottan oluştuğunu ve asitlerle kolayca reaksiyona girerek kristalize tuzlar yaptığını ortaya koyar. Böylece bitkilerden alkali özellikte bir maddenin elde edilmesi bitki kimyası araştırmalarında yeni bir çağ başlatmıştır. Bu keşif Sertürner’e “büyük tıbbi keşiflere yol açtığı” için 1831’de Montyon Ödülü’nü kazandırmıştır.

1817’de Gay-Lussac bu tip maddelerin isimlendirilmesinde bütünlük sağlamak için “in” eki ile biten isimler verilmesini teklif eder. Böylece Sertürner’in “morfium”u morfin adını alır. 1818’de ise Wilhelm Meissner ilk defa “alkaloit” terimini ortaya atar. Bu tarihten sonra bitkilerden izole edilen alkali özellikteki azotlu bileşikler için alkaliye benzer anlamına gelen “alkaloit” terimi benimsenir.
Bu sırada Paris Eczacılık Okulu hocalarından Pierre-Jean Robiquet, 15 yıl önce Derosne’un uyguladığı yöntemi tekrarlayarak onun bulduğu maddeyi yeniden elde eder. Morfinden farklı bir yapıya sahip olan bu bileşiği narkotin olarak isimlendirir. Hiçbir narkotik etkisi olmayan ama çok iyi bir öksürük kesici olan ve hâlen bu amaçla kullanılan bileşiğin adı daha sonra noskapin olarak değiştirilmiştir. Afyon üzerindeki çalışmalarına devam eden Robiquet 1824’de kodeini izole etmeyi başarır. Afyonun spazm çözücü etkisini veren papaverin ise 1848’de Georg Franz Merck tarafından keşfedilir.
Yarı sentetik morfin türevleri
Morfin kısa sürede ağrı kesici olarak tedavi alanına girmiştir. 19. yüzyıl sonlarına doğru ise morfinin yarı sentetik türevlerinin hazırlanmasına yönelik araştırmalar hız kazanır. Londra’da bir hastanede kimya asistanı olan Alder Wright, morfin ve kodeini organik asitler ve aldehitler ile muamele ederek yeni bileşikler elde eder. Sentezlediği bu bileşiklerden biri olan diasetilmorfinin farmakolojik etkilerini inceleyen F. M. Pierce 1874’de narkotik etkide olduğunu gösterir. 1887’de ise Edimburglu eczacı Ralph Stockmann kuvvetli etkisine dikkat çeker. Bu araştırmalar 10 yıl aradan sonra Darmstadt’ta Merck laboratuarında çalışan Alman Kimyacı von Mering tarafından yeniden ele alınır. Alder Wright’ın sentezlediği diasetilmorfini, tedavi edilemeyen tüberkülozlu hastalarda deneyen Heinrich Dreser çok iyi sonuçlar elde eder ve bileşiği “kahraman” anlamına gelen “eroin” olarak isimlendirir. Dreser eroin ile tedavi edilen morfinomanların morfini bıraktığını gözlemler.

Morfinomaniyi de tedavi eden çok güçlü bir ağrı kesici bulduğuna inanır. Eroin 1898 yılında Bayer tarafından ilaç olarak piyasaya çıkar. 1900 yılında bir bilimsel dergide eroin şu cümleyle tanıtılmaktadır: “Morfin yerine eroin, artık toksinoman kalmayacak.” Morfinden daha kuvvetli olarak bir ilaç olarak tanıtılan eroinin bağımlılık yapıcı etkisinin de morfinden daha kuvvetli olduğu kısa sürede anlaşılır. Morfinomanlar daha güçlü bir uyuşturucu olan eroin için morfini bırakmaktadırlar. 20. yüzyılın başlarında yasaklanan eroin artık bir ilaç değil, uyuşturucu olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde yapımı, kullanımı ve satışı yasak olan eroin gençliği tehdit eden en önemli sorunlardan birini oluşturmaktadır.
Kaynaklar
Afife Mat, Osmanlı İmparatorluğunda Haşhaş ve Afyonun Tarihi, Osmanlı Bilimi AraştırmalarıXI/1-2 (2009-10)
Afife Mat, Bitkiden İlaca Hepsinin Bir Öyküsü Var, Pharmavision Kültür Yayınları, İstanbul 2012

