Rektörlük gibi ülkemizin geleceği bakımından son derece önemli bir mevkiye atama yapılırken, adayların bilimsel yeterlilik, yönetsel birikim ve ahlaksal donanım bakımından soruşturulması gerekmez mi?
“Su-i misal emsal olmaz” diye bir deyiş vardır, “Kötü örnek, örnekten sayılmaz” anlamına gelir; ancak son yıllarda bu türden örnekler o kadar çoğaldı ki insanın aklına “Neden sayılmasın?” diye bir soru düşüyor.
Bahsimiz, sizin de tahmin edeceğiniz üzere niteliksiz rektörlerle ilgili…
Bunlardan birisine ilişkin bir haber de birkaç gün önce medyaya aksetti: bir üniversitemizin rektörü, evli ve bekar kadınlarla gönül ilişkisi, cinsel taciz, görevi kötüye kullanma ve rüşvet gibi iddialar üzerine başlatılan soruşturma sonucunda YÖK tarafından görevinden alındı…
İyi de oldu!
Ancak burada şu soruyu sormak gerekir:
Rektörlük gibi ülkemizin geleceği bakımından son derece önemli bir mevkiye atama yapılırken, adayların bilimsel yeterlilik, yönetsel birikim ve ahlaksal donanım bakımından soruşturulması gerekmez mi?
Lütfen “Kavun değil ki dibini koklayasın” türünden bir deyişle bu vahim olayı baştan savmaya çalışmayalım!
Olay çok vahimdir:
Vatandaşların gözünde akademik eğitime duyulan güven kaybolmuş ve akademisyenlerin itibarı beş paralık olmuştur.
Sadece bu misal mi var?
Hayır!
Daha önce de bu türden hadiselere rastlandı.
Öyleyse bunların “kural hali”ne gelmesi ve Türk Bilim Hayatı’nın çökmesi arzu edilmiyorsa, hiç vakit geçirmeden rektör ve elbette dekan atama sistemine müdahale edilmesi gerekir.
Akademi, geleceğin güvencesidir. Niteliksiz yöneticilere teslim edilemez.