Bahâ Tevfik, maddenin ezelî ve ebedî olduğunu, şeylerin sadece şekillerinin değiştiğini ifade etmiştir. Maddenin gözlemlenebilmiş olan evrenin her yerinde aynı olduğunu vurgulamakta, ruhun ise doğaüstü bir varlık olmadığını, bunun maddî bedenin bir kuvveti olduğunu savunmaktadır.
30 yıl gibi kısa bir ömrü olmuş olsa da Bahâ Tevfîk (1884-1914), yaşadığı dönemin önemli düşünürlerinden biri olmuştur. Gerek felsefe alanında gerek gazeteciliği ve gerekse yayıncılığı ile Osmanlı düşünce hayatında büyük bir etki bırakmıştır.
Kısa hayatında çok sayıda çeviri yapmış, eser kaleme almış, dergi ve gazete çıkarmış ve çalışmalarıyla döneminde önemli tartışmalara yol açmıştır. Burada ise hayatına ve çalışmalarına, yazının kapsamını aşacağından dolayı derinlemesine incelemeden değinilecektir.
Hayatı
Osmanlı’nın son döneminin önemli düşünürlerinden Bahâ Tevfîk, 13 Nisan 1884 tarihinde İzmir’de doğmuştur. Babası gümrük memuru olan Bahâ Tevfîk’in iki kardeşi vardır.
İlk ve orta okulu eğitimini tamamladıktan sonra İzmir Mülkî İdâdîsi’ne gitmiştir. Bahâ Tevfîk modern bir eğitim veren bu okulda doğa bilimlerinin yanı sıra Fransızca da öğrenmiştir. Bu sayede Batı edebiyatıyla da hayatının bu döneminde tanışmıştır.
İdâdî eğitimini tamamlayan Bahâ Tevfîk, yüksek öğrenimi için İstanbul’a gitmiş ve burada Mülkiye Mektebine başlamıştır. Burada Fransızcasını daha da ilerleten Bahâ Tevfîk’in, Batı edebiyatına ve felsefesine olan ilgisi de artmıştır.
Mülkiye Mektebini 1907 yılında bitirdikten sonra İzmir’e dönmüştür. Ertesi yıl Bahâ Tevfîk, özel bir okulda müdürlük yapmış, sonrasında ise İzmir’de vilayet maiyet memurluğuna atanmıştır.
Bu görevini fazla sürdürmeyen Bahâ Tevfîk, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi üzerine 1909 yılında İstanbul’a taşınmıştır. Hayatının bu döneminde yayıncılık faaliyetlerine yoğunlaşan Bahâ Tevfîk, burada 15 Mayıs 1914 tarihinde vefat etmiştir.
Genç yaştaki ölüm sebebi ise bazı kaynaklara göre karaciğeri ile ilgili bir rahatsızlık, bazı kaynaklara göre ise apandisittir.
Yayıncılık, yazarlık ve çevirmenlik faaliyetleri
Bahâ Tevfîk, yazı hayatına henüz öğrenciliği devam ederken İzmir gazetesiyle adım atmıştır. Burada bir yandan felsefî yazılar kaleme almış, öte yandan çeviri hikâyeler de yayınlamış, gazetenin İstanbul muhabirliğini de üstlenmiştir. Buradaki yazılarının bazıları takma isimle bazılarını da imzasız olarak yayımlanmıştır. İzmir gazetesindeki son yazısı Kasım 1905’te çıkmış, gazete de zaten yılın sonunda kapatılmıştır.
Gazete, 1907 yılında Hüseyin Hilmi tarafından yeniden çıkarıldığında Bahâ Tevfîk de burada tekrar yazmıştır. Aynı yılın sonlarına doğru, gazetenin ismi Haftalık İzmir olarak değiştirildikten sonra da başyazarlığı üstlenmiştir. II. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre önce buradan ayrılmıştır.
Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra ise adını bu olaydan alan 11 Temmuz isimli bir gazete çıkaran Bahâ Tevfîk, gazetenin birinci sayısındaki yazısında geçen bazı sözlerden dolayı mahkemelik olmuş, gazete ise kısa bir süre içerisinde kapatılmıştır.
Bahâ Tevfîk, Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra adını bu olaydan alan 11 Temmuz isimli bir gazete çıkarmıştır.
1908 yılının sonunda ise Ferdâ-yı Temmuz isimli başka bir gazete yayımlayan Bahâ Tevfîk, aynı zamanda Hüseyin Hilmi’nin gazetesine de yazılar yazmıştır. İstanbul’a yerleşmesinden sonraki süreçte ise çeşitli gazete ve dergilere yazılarıyla katkıda bulunmuştur.
Temmuz 1910 tarihinde arkadaşlarıyla beraber Teceddüd-i İlmî ve Felsefî Kütübhanesi isimli yayınevini kurmuştur. Bu yayınevi kapsamında çeşitli dergiler çıkarmış, ayrıca kitaplar da basmıştır.
Bahâ Tevfîk, yaklaşık 10 yıl süren yayın hayatı boyunca 11 Temmuz, Ferdâ-yı Temmuz, Serbest İzmir, Musavver Eşref, Hande, Eşek, Kibar, Yuha, Malûm, Piyano, Düşünüyorum, Hak Yolu, Karagöz, Yirminci Asırda Zekâ, Zekâ ve Felsefe Mecmuası gibi dergi ve gazeteleri çıkarmış veya çıkarılmasına katkıda bulunmuştur. Ayrıca yukarıda anılanların yanı sıra Kadın, Sedat, Ümmet, Serbestî, Alemdar, Teşrih, Takvimli Gazete, Büyük Duygu, Çocuk Duygusu gibi dergi ve gazetelerde de yazıları yayınlanmıştır. Bunların yanı sıra Bahâ Tevfîk, Osmanlı Sosyalist Fırkasının yayın organı olan İştirak gazetesine de katkıda bulunmuştur.
Bahâ Tevfîk, kısa yayın hayatı içerisinde gerek çeviri gerekse telif olmak üzere birçok felsefî ve edebî eser vermiştir. Felsefeye ilişkin telif eserleri arasında Hassasiyet Bahsi ve Yeni Ahlak (1910) (Ahmed Nebîl ile birlikte), Teceddüd-i İlmî ve Edebî (1911), Nietzsche Hayatı ve Felsefesi (1912) (Ahmed Nebîl ve Memduh Süleyman ile birlikte), Muhtasar Felsefe (1913), Felsefe-i Fert (1914) gibi kitapları vardır. Ayrıca çeşitli dergilerde yayımlanmış olan ancak kitaplaştırılmamış çalışmaları da bulunmaktadır. Örneğin, Kant ve Felsefesi, Mektep Dersleri ve Felsefe Kâmûsu gibi çalışmaları Felsefe Mecmuası’nda tefrika edilmiştir.
Özgün eserlerin yanı sıra Bahâ Tevfîk, Osmanlı düşünce hayatına yaptığı çevirilerle de önemli katkılar sağlamıştır. Tercümleri arasında Vahdet-i Mevcûd – Bir Tabî‘at ‘Âliminin Dîni (1911) (Ahmed Nebîl ile birlikte), Madde ve Kuvvet (1911) (Ahmed Nebîl ile birlikte), Tarih-i Felsefe (1911) (Ahmed Nebîl ile birlikte), Feminizm Âlem-i Nisvan (1912), Psikoloji İlm-i Ahvâl-i Ruh (1912) (Ahmed Nebîl ile birlikte) bulunmaktadır. Bunların dışında yine Felsefe Mecmuası’nda tefrika edilmeye başlanan ancak tamamlanamamış olan bir çevirisi daha bulunmaktadır. Bu da Ernst Haeckel’in bir başka eseri olan Kâinâtın Muammâları’dır.
Bu çevirilerin bazıları doğrudan yabancı bir eserin çevirisi iken diğer bazıları ise çeşitli Batılı bilim insanı ve düşünürlerden derlenerek hazırlanmış çevirilerdir.
Bunların yanı sıra Bahâ Tevfîk’in yazılarına ilişkin söylenmesi gereken bir diğer önemli nokta açık ve sade bir dil kullanmış olmasıdır.
Felsefî görüşü
Osmanlı Devleti’nin son çeyreğinde Bahâ Tevfîk’in düşünce hayatı üzerinde önemli bir etkisi olmuştur. Gerek yaptığı çeviriler gerekse telif eserlerinde savunduğu görüşler üzerinden modern Batı felsefe ve düşüncesinin aktarılmasına ve yaygınlık kazanmasına büyük katkılar vermiştir. Kant’ı ve felsefesini ele alan yazı dizileri kaleme almış, Nietzsche’yi felsefesi ve hayatıyla Osmanlı düşünürlerine tanıtmış, feminizm, anarşizm gibi akımlara dair eserler yayınlamıştır. Ancak Osmanlı düşünce hayatı açısından belki de en önemli katkısı, dönemin önemli felsefî akımlarından biri olan Alman bilimsel materyalizminin Osmanlı’ya aktarılması ve burada savunulması olmuştur.
Bilimsel materyalizmin Osmanlı düşünce hayatına aktarılmasında Bahâ Tevfîk ilk isim değildir. Ondan önce de bu görüşlerin tercümeler aracılığıyla Osmanlı’ya girdiği ve burada da taraftar kazandığı bilinmektedir. Benzer şekilde kendi döneminde de Bahâ Tevfîk, bu akımın Osmanlı’daki tek savunucusu değildir, ondan sonra da başka savunucuları olmuştur. Ancak Bahâ Tevfîk gerek yaptığı çevirilerle gerek kaleme aldığı telif eserlerde dile getirdiği görüşlerle ve gerekse çıkardığı dergilerle bu akımın sistemli savunucuları arasında yer almaktadır.
Bu çerçevede onun en önemli katkısı, bilimsel materyalizmin en önemli temsilcisi olan Ludwig Büchner’in Madde ve Kuvvet başlıklı eserinin tam metin çevirisini yapmak olmuştur. Daha önce de Abdullah Cevdet’in bazı kısımlarını çevirip yayımladığı bu eserin, Alman bilimsel materyalizminin temel eseri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bahâ Tevfîk ise bu eseri çalışma arkadaşı olan Ahmed Nebîl ile beraber 1911 yılında çevirip üç cilt halinde yayınlamıştır.
Bu çeviriye ilişkin ilginç bir nokta, çevirmenlerin eserin önsözünde “Bizim Sözlerimiz” başlığıyla yazdıklarıdır:
“Madde ve Kuvvet’in okuruna şu hususu şimdiden haber vermek isteriz ki, bu kitapta söz konusu olan din, İslâm dini değil, Hıristiyanlıktır, hatta Hıristiyanlığın tahrif edilmiş şeklidir. Yazar ancak bu mantıksız şekli ele alarak itirazlarını saymış ve hücumlarını yapmıştır. Bundan başka bu itirazların İslâmlığı kapsadığı varsayılsa da cevabını verecek hocalarımız, çok şükür yok değildir.” (Büchner, s. 367)
Ayrıca çeviriyi harfiyen yaptıklarını ve sorumluluğun yazara ait olduğunu da ifade etmişlerdir. Bahâ Tevfîk’in Ahmed Nebîl ile beraber bu sözleri yazmalarındaki amaç, muhtemelen kendilerini, gelebilecek tepkilerden korumak olmuştur.
Bahâ Tevfîk’in, yine Ahmed Nebîl ile birlikte yaptıkları ikinci bir çeviri ise doğrudan dâhil edilemese de Alman bilimsel materyalist akımla ilişkili görüşler dile getiren Ernst Haeckel’den yaptıkları bir çeviridir. Vahdet-i Mevcûd – Bir Tabî‘at ‘Âliminin Dîni başlığıyla yayınlanan bu çeviri de 1911 yılında basılmıştır.
Bunların dışında Bahâ Tevfîk yine Haeckel’den bir metni 1911 yılında Hak Yolu gazetesinde Mesâ’il-i Muğlaka-i Tabî‘at başlığıyla çevirip yayınlamıştır. Son olarak ise aynı yazarın Kâinâtın Muammâları başlıklı bir çevirisidir. Bu çeviri kendi dergisi olan Felsefe Mecmuası’nda tefrika edilmeye başlanmış ancak tamamlanamamıştır.
Bahâ Tevfîk’in, bilimsel materyalizmin Osmanlı düşünce hayatına aktarılmasındaki tek faaliyeti çeviriler olmamıştır. O, çeşitli telif eserlerinde dile getirdiği görüşlerde de bu akımın fikirlerini dile getirmiş ve savunmuştur.
Örneğin, Muhtasar Felsefe başlıklı eserinde maddenin ezelî ve ebedî olduğunu, şeylerin sadece şekillerinin değiştiğini ifade etmiştir. Yine aynı eserinde maddenin gözlemlenebilmiş olan evrenin her yerinde aynı olduğunu vurgulamaktadır. Ruhun ise doğaüstü bir varlık olmadığını, bunun maddî bedenin bir kuvveti olduğunu savunmaktadır.
Bahâ Tevfîk, tanrı konusunda da materyalist bir görüş dile getirmektedir. Felsefe Mecmuası’ndaki bir yazısında şöyle demektedir:
Bahâ Tevfîk: “Hatta bize kalırsa Allah fikri, esasen bir faraziyedir. Bu faraziye insanların kendi nefsini düşünmelerinden ileri gelmiştir.”
“Hatta bize kalırsa Allah fikri, esasen bir faraziyedir. Bu faraziye insanların kendi nefsini düşünmelerinden ileri gelmiştir. Ebediyen yaşamak fikri insana ölümü muvakkat addetmek ve bir müddet sonra dirilerek yine hayata devam eylemek fikrini vermiş ve bu ölüm beşerin aczini meydana koyduğu için, fikir bu gibi aczlerden muarra daha yüksek bir mükemmeliyet tasavvuruna mecbur olmuştur; işte bu tasavvur Allah’tır.” (Bağcı, s. 181-182)
Buna uygun olarak dinleri de insan tarafından oluşturulmuş kurumlar olarak değerlendirmiştir.
Bahâ Tevfîk canlıların ortaya çıkışı ve türleşme konularında ise evrimci bir yaklaşım sergilemiştir. Bu konuya ilişkin kendi çıkardığı Felsefe Mecmuası’nda da farklı yazarların makaleleri bulunmaktadır.
Bahâ Tevfîk’in bilimsel materyalist bir açıdan ele aldığı bir konu ise ahlâk ve özgür irade olmuştur. Ona göre, mutlak veya metafizik bir iyi veya kötü olamaz. Bunlar koşullar tarafından belirlenen kavramlardır. Özgür iradeyi ise şu cümlelerle ele almıştır:
“İstediği gibi olgunlaşmada özerk olmayan, daima yaşadığı muhitin etkilerine boyun eğmeye mecbur, vücuduna ve ruhuna bir dakika tahakkümden hali kalmayan tabiat ve özellikle de toplum kuvvetleri altında bilmem nasıl bir ‘irade sahibi, bir fiil hâkimi!’ göz önüne getirilebilir?” (Bahâ Tevfîk, 2016, s. 168)

Siyasi görüşü
Bahâ Tevfîk, felsefî görüşlerinin yanı sıra siyasi görüşleriyle de öne çıkmış bir Osmanlı düşünürüdür. Özellikle de Hüseyin Hilmi ile ilişkisinden dolayı onun sosyalist olduğu yönünde değerlendirmeler vardır. Bu bağlamda, Bahâ Tevfîk’in Osmanlı Sosyalist Fırkasının kurucuları arasında bulunduğu, İştirak gazetesinin aslında Bahâ Tevfîk tarafından idare edildiği ve Hüseyin Hilmi adıyla çıkan yazıların da aslında Bahâ Tevfîk tarafından yazıldığı ileri sürülmektedir. Ancak bu konuda farklı görüşler de bulunmaktadır. Bilinen bir şey var ise ikisi arasında gazetecilik bağlamında bir mesai arkadaşlığının varlığıdır.
Siyasi görüşleri konusundaysa bazılarına göre Bahâ Tevfîk liberal, bazılarına göre ise anarşisttir. Bahâ Tevfîk, siyasi yaklaşımını da içeren Felsefe-i Fert başlıklı kitabında merkezi anlayışlara karşı çıkarak âdem-i merkeziyetçi bir tutum benimsemektedir. Ona göre, hükümetler güçlerini topluma sosyal haklar ve söz, yazı ve düşünce özgürlüğü vererek kazanırlar.
Bir yandan âdem-i merkeziyetçi yani liberal, diğer yandan en makul yönetim biçimi olarak sosyalizmi gören ama aynı zamanda anarşizmi de savunan bir düşünürdür Bahâ Tevfîk.
Aynı eserinde Bahâ Tevfîk, sosyalizm ve anarşizme dair düşüncelerini de dile getirmektedir. O, bazı düşünürlerin sosyalizm ile anarşizmi birbirlerine yakın kabul etmesini yüzeysel bir değerlendirme olarak kabul etmektedir. Bahâ Tevfîk, sosyalizmin bireyden ziyade toplumu ve toplumsal hayatı esas alan bir akım olduğunu belirtmekte ve şunları yazmaktadır:
“Yani fikrimce dünyada makul bir hükümet teşkil etmek lazım gelirse ve hangi bir sebepten dolayı bunu tasvip edersek şuna da kani olmalıyız ki o hükümet katiyen sosyalist hükümet olacaktır. ‘İnsanları kardeş etmek ve onlar arasında eşitlik tesis etmek’ düsturunu en geniş salahiyetle bağırabilecek ağızlar ancak sosyalistlere has ağızlardır.
‘Anaşizm’e gelince, bu büsbütün ayrı bir mahiyete haizdir. …
‘Anarşizm’ demek; bireyin üzerinde tabiat kanunlarından başka bir kanun bırakmamak, muazzam hayat kavgası düsturunu bütün çıplaklığıyla meydana çıkarmak demektir.” (Bahâ Tevfîk, 2017, s. 108)
Sonrasında da sosyalizm ile anarşizmin birbirine karşıt bulunduğunu savunmaktadır. İnsanlığın geleceğinde sosyalizm mi, anarşizm mi olduğu konusunda ise şunları söylemektedir:
“Ben bu yeni asrın içinde ‘anarşizm’i görüyorum. Fikrimce esirlikten ecirliğe ve ecirlikten iştirakçiliğe geçen insanlık en nihayet anarşizme vasıl olacak ve orada bireyselliğin bütün istiklalini, bütün azametini hissedecektir.
Fakat bu anarşizm; şimdilik başlangıç halinde bulunan usulsüz ve nizamsız değil, tabiata ve tabiliğe uygun fenni ve hakiki bir anarşizm olacaktır.” (Bahâ Tevfîk, 2017, s. 109-110)
Kendi ifadelerinden yola çıkılarak değerlendirildiğinde kesin bir yargıya varmak zor görünmektedir. Bir yandan âdem-i merkeziyetçi yani liberal, diğer yandan en makul yönetim biçimi olarak sosyalizmi gören ama aynı zamanda anarşizmi de savunan bir düşünürdür Bahâ Tevfîk.
Sonuç
Bahâ Tevfîk kısa ömrüne rağmen Osmanlı düşünce hayatında önemli bir etki bırakmıştır. Yukarıda da kısaca ele alındığı gibi hem yayıncılık ile uğraşmış hem çeviriler yapmış hem de eserler kaleme almıştır. Düşünce hayatı açısından en önemli yönünün ise bilimsel materyalizmin Osmanlı’ya aktarılmasında ve yaygınlaşmasında oynadığı rol olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle Büchner’in Madde ve Kuvvet başlıklı eserini çevirmesi ve bu akımın görüşlerinin Osmanlı’da yayılmasıyla beraber çok sayıda tepkiye yol açmış ve felsefî bir tartışmanın başlamasında etken olmuştur.
Kaynakça
- Akgün, Mehmet, Materyalizmin Türkiye’ye Girişi, Ankara 2005.
- Alkan, Mehmet Ö., “Baha Tevfik ve İştirak’taki İmzasız Yazıları”, Tarih ve Toplum, Sayı 83, Kasım 1990, s. 7.
- Ateş, Mustafa, Baha Tevfik’te Din ve Tanrı Problemi, Selçuk Üniverstiesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2004.
- Bağcı, Rıza, Baha Tevfik’in Hayatı Edebî ve Felsefî Eserleri Üzerinde Bir Araştırma, İzmir 1996.
- Baha Tevfik, Felsefe-i Ferd, Çeviren ve Hazırlayan: Alper Çeker, İstanbul 2017.
- Baha Tevfik, Muhtasar Felsefe, Sadeleştirenler ve Yayına Hazırlayanlar: Gül Eren ve Ali Utku, Konya 2014.
- Baha Tevfik, Teceddüd-i İlmî ve Edebî, Sadeleştiren ve Yayına Hazırlayan: Veli Kılıçarislan, Konya 2016.
- Baha Tevfik ve arkadaşları, Felsefe Mecmûası, Yayına Hazırlayan: Abdullah Öztop, Konya 2016.
- Başaran, Filiz, Baha Tevfik’in Mecmuacılığı, Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Niğde 2010.
- Büchner, Louis, Mâdde ve Kuvvet, Çevirenler: Baha Tevfik ve Ahmed Nebil, Sadeleştirenler ve Yayına Hazırlayanlar: Kemal Kahramanoğlu ve Ali Utku, Konya 2012.
- Demir, Remzi ve Bilal Yurtoğlu, “Vahdet-i Mevcûd: Bahâ Tevfîk ve Ahmed Nebîl’in Haeckel’den Bir Tercümeleri”, Ernst Haeckel, Vahdet-i Mevcûd – Bir Tabî’at ‘Âliminin Dîni, Çevirenler: Baha Tevfik ve Ahmed Nebil, Sadeleştirenler ve Yayına Hazırlayanlar: Remzi Demir, Bilal Yurtoğlu ve Ali Utku, Konya 2014, s. 7-16.
- Demirel, Ahmet, “Baha Tevfik”, Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, Yayın Yönetmeni: Ekrem Çakıroğlu, Cilt 1, 1999, s. 283.
- Erdal, Serkan, Osmanlı Devleti’nde Sosyalist Faaliyetler Üzerine Bazı Örnek İncelemeler, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi), Erzurum 2014.
- Hanioğlu, M. Şükrü, “Felsefesiz Bir Toplumun Felsefe olmayan Felsefesinin İlmihali: Madde ve Kuvvet”, Louis Büchner, Mâdde ve Kuvvet, Çevirenler: Baha Tevfik ve Ahmed Nebil, Sadeleştirenler ve Yayına Hazırlayanlar: Kemal Kahramanoğlu ve Ali Utku, Konya 2012, s. 19-33.