Bilim insanları bu işi test etmek için prairie vole denilen minicik, tatlı kemirgenlere yöneldi. Bunlar tam bir sosyal canlı: hem eşlerine sadık kalıyorlar hem de “dostluk” kurabiliyorlar.
Beyza Aydoğdu
GazeteBilim Yazı İşleri
Şimdi dürüst olalım: Oksitosin deyince aklımıza hemen “aşk hormonu” geliyor, değil mi? Doğumda, anne-bebek bağında, sevgililer arasında… Ama işte bilim yine sürpriz yapıyor. Meğer bu molekül sadece aşkla değil, kiminle arkadaş olacağımızı seçmekle de ilgileniyormuş.
Bilim insanları bu işi test etmek için prairie vole denilen minicik, tatlı kemirgenlere yöneldi. Bunlar tam bir sosyal canlı: hem eşlerine sadık kalıyorlar hem de “dostluk” kurabiliyorlar. Yani tam bir deney hayali. Peki ne yaptılar? Oksitosin reseptörü (Oxtr) genini bu hayvanların bazılarına kapattılar. Sonuç mu? İşte olay burada başlıyor.

Normal vole’lar, arkadaşlarını yabancılardan hemen ayırıyor. Mesela önüne tanıdığı bir dostunu ve hiç görmediği başka birini koy, hemen dostunun yanına gidiyor, onunla vakit geçiriyor. Ama oksitosin reseptörü olmayan vole? Hiç umurunda değil. Dost, yabancı, hepsi aynı. Yani sosyallikleri devam ediyor ama seçicilik yok! Onlar için adeta herkes “aynı kişi.”
İşin eğlenceli tarafı şu: Deneylerden birinde hayvanlara bir kolu çekip arkadaşlarına ulaşma şansı verdiler. Normal vole’lar “tabii ki dostum için uğraşırım” deyip kolu çekiyor. Reseptörü olmayanlar ise “çeksem de olur, çekmesem de olur” modunda. İşte bu yüzden bilim insanları diyor ki: Oksitosin reseptörü sosyal olmayı değil, kimi seçeceğimizi belirliyor.
Oksitosin reseptörü sosyal olmayı değil, kimi seçeceğimizi belirliyor.
Bununla da bitmiyor. Reseptör yokken, beynin oksitosin salgısı bile azalıyor. Yani bu sistem bir tür geri bildirim döngüsü gibi: Reseptör çalışmazsa hormonun etkisi de düşüyor.
İlginç olan şu: Daha önceki çalışmalar, reseptör kapalı olsa bile vole’ların eşlerine bağlandığını göstermişti. Yani romantik ilişki ayrı, arkadaşlık ayrı mekanizmalara bağlı. Demek ki oksitosin, sadece “aşk hormonu” değil, aynı zamanda “arkadaşlık filtresi.”
Peki bu bizim için ne anlama geliyor? Belki de sosyal seçimlerimizde, kimlerle bağ kuracağımızda oksitosin önemli bir rol oynuyor. Otizm gibi sosyal iletişim bozukluklarında bu mekanizmaların nasıl işlediğini anlamak, ileride yeni tedavilerin yolunu açabilir.
Kaynak:
https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0960982225009431

