Ben tüm baskılara, eziyet ve işkencelere karşın mücadelelerinden vaz geçmeyen Mohammedi ve diğer insan hakları savunucularına ödül verilmesini doğru buluyorum ama bu ödülün değil.
Alfred Nobel, Barış Ödülü’nün, “Ulusların kardeşliği, silah ve orduların azaltılması ve barış kongreleri düzenlenmesi için en çok çaba sarfeden” kişi veya kuruluşlara verilmesini vasiyet etmiştir.
Bu vasiyete uymak Nobel Barış Komitesi’nin en önemli görevidir.
Hukuk açısından da ödül verilirken Alfred Nobel’in vasiyetine uyulması gerekir.
İsveç Nobel Vakfı’nın Norveç Nobel Komitesi’nin buna uyup uymadığını kontrol etme hakkı ve zorunluluğu vardır ama bugüne dek umursanmamıştır.
Bu yıl Nobel Barış Ödülü İran’da kadınlara yönelik baskıya karşı verdiği mücadele ve herkes için insan hak ve özgürlüklerinin gelişmesi için verdiği mücadele nedeniyle Narges Mohammedi’ye verildi.
Mohammedi, kararlı mücadelesi nedeniyle eziyet görmüş, kırbaçlanmış, hapse atılmış İranlı bir kadın.
Bazıları Mohammedi’yi Batı ajanı ilan ediyor ve İran’a kondurulan her tozun Batı’nın işine yarayacağını düşünerek karşı çıkıyor.
Ben tüm baskılara, eziyet ve işkencelere karşın mücadelelerinden vaz geçmeyen Mohammedi ve diğer insan hakları savunucularına ödül verilmesini doğru buluyorum ama bu ödülün değil. Mohammedi’yi Barış Ödülü’nün kriterlerine ve Alfred Nobel’in vasiyetine uygun bulmuyorum.
Nobel Vakfı, insan hakları için bir ödül vermeyi uygun buluyorsa bir “Nobel İnsan Hakları Komitesi” kurmalıdır. Bu komite adaylar arasından “Nobel İnsan Hakları Ödülü”nü alacak kişiyi belirlemelidir. İşte o zaman Narges Mohammedi’ye ödül de hakettiği yerini bulmuş olur.

Barış Ödülü verilen bazı kişilere ve ödül verilme gerekçelerine baktığımızda pek çoğunun vasiyet ve amaca uygun olmadığını görüyoruz. Bu da haklı eleştirilere neden oluyor.
Örneğin İsveçli Alva Myrdal… Silahsızlanma için çalışmalar yaptı, bu yanıyla uygun görülebilir ama öte yandan ırk enstitüsünün kurulmasına, Laponlara ve toplumda aşağı görülen kişilere kısırlaştırma uygulanarak soylarının kurutulmasına neden oldu. Bu bir insanlık suçu ve bunun için cezalandırılması gerekirken ödüle lâyık görüldü.
Kissinger, Begin, Obama gibilere ödül verildi.
Bunlar barış güvercinleri mi yoksa savaş akbabaları mı?
Böylelerine ödül verilmesi komik mi, trajik mi yoksa trajikomik mi?
Adaylar belirlenirken neden Assange ve Snowden gibi çalışmalarıyla emperyalizme darbe vuran, Batı’nın suçlarını ifşâ eden insanlar akla hiç gelmiyor?
Venizelos’un Barış Ödülüne aday gösterdiği Mustafa Kemal Atatürk emperyalizmi yenip “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini yaşama geçiren önder…
Kadının kara çarşaftan kurtulmasını, çağdaşlaşmasını, pekçok ülkeden önce seçme-seçilme hakkı kazanmasını sağlamış bir lider. Neden ödül ona verilmedi?
Adaylar belirlenirken neden Assange ve Snowden gibi çalışmalarıyla emperyalizme darbe vuran, Batı’nın suçlarını ifşâ eden insanlar akla hiç gelmiyor?
Şöyle de sorabiliriz: Ödül neden sadece Batı’nın işine yarayan Doğululara veriliyor?
Nobel Barış Komitesi bu hâliyle ne yazık ki, Batı’nın (emperyalizmin) elinde bir araç durumunda ve bu nedenle Nobel Barış Ödülü gittikçe değer, saygınlık kaybediyor.
Nobel Barış Komitesi tarafsız olmalıdır.
Nobel Barış Komitesi hem Doğu’daki hem Batı’daki adayları aynı kriterlerle yansız ve Alfred Nobel’in vasiyet ettiği barış ve silahsızlanma alanlarında değerlendirerek ödül vermelidir.
Sapla samanı ayırmalıdır.
Nobel Fizik, Kimya, Tıp, Edebiyat, Barış, Ekonomi ödüllerine bir de “Nobel İnsan Hakları Ödülü” eklenmelidir.