GazeteBilim
Destek Ol
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Hegel Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
Okuyorsun: Dişlerimiz neden bu kadar hassas
Paylaş
Aa
GazeteBilimGazeteBilim
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Hegel Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
  • Destek Ol
Bizi Takip Edin
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
Copyright © 2023 Gazete Bilim - Bütün Hakları Saklıdır
GazeteBilim > Blog > Bilim > Biyoloji > Dişlerimiz neden bu kadar hassas
BilimBiyoloji

Dişlerimiz neden bu kadar hassas

Yazar: GazeteBilim Yayın Tarihi: 29 Mayıs 2025 6 Dakikalık Okuma
Paylaş

Bugün ağzımızda taşıdığımız dişler, bir zamanlar çevredeki titreşimleri, sıcaklık değişimlerini, hatta düşman balıkların yaklaşımını fark eden minik sensörlerdi belki de…

İçindekiler
Diş mi, zırh mı, yoksa bir duyusal radar mı?Taşlar arasında aranan bir sırModern balıklar ve eski sırların tanıklarıBalıklardan miras kalan başka neler var?Kaynakça

Beyza Aydoğdu

Bir dondurma ısırdığınızda dişlerinizin zonklamasına hiç dikkat ettiniz mi? O anlık keskin sızlama hissi, aslında vücudunuzun çok ama çok eski bir zamanlara uzanan hikâyesini fısıldıyor olabilir. Öyle ki bu his, yalnızca soğukla değil, 500 milyon yıllık bir evrimsel geçmişle ilgilidir. Ve belki de yalnızca çiğneme değil, hissetme içgüdüsünün ta kendisidir.

Çünkü yeni araştırmalar, dişlerimizin çiğnemek için değil, bir zamanlar çevremizi hissetmek için evrimleştiğini öne sürüyor. Bu bilgi, evrimsel biyolojiye ilgisi olan herkes için heyecan verici bir keşfin kapılarını aralıyor.

Diş mi, zırh mı, yoksa bir duyusal radar mı?

Bilim insanları uzun yıllardır dişlerin ne zaman, nasıl ve neden ortaya çıktığını anlamaya çalışıyor. İlk ipuçları, dişlerin ağızda değil de vücudun dış yüzeyinde ortaya çıktığını gösteriyor. Evet, ağız içindeki dişlerden çok önce, balıkların derilerini kaplayan mikroskobik dikenimsi yapılar vardı. “Odontod” adı verilen bu yapılar, bugünkü dişlerin ilkel atalarıydı.

Bu yapılar yalnızca bir koruma kalkanı mıydı, yoksa balıkların çevresel sinyalleri algılamasını sağlayan erken bir duyusal sistem mi? Yeni veriler, ikincisini destekliyor. Yani, bugün ağzımızda taşıdığımız dişler, bir zamanlar çevredeki titreşimleri, sıcaklık değişimlerini, hatta düşman balıkların yaklaşımını fark eden minik sensörlerdi belki de…

İlk ipuçları, dişlerin ağızda değil de vücudun dış yüzeyinde ortaya çıktığını gösteriyor.

Modern köpekbalıkları, yayın balıkları ve vatozlar gibi bazı balık türlerinde hâlâ bu yapılar var. Derilerinin zımpara gibi pütürlü olmasının nedeni de bu. Bu yapıların altında sinir ağları bulunması ise onların sadece zırh değil, aynı zamanda duyu organı olduğunun açık bir göstergesi.

Taşlar arasında aranan bir sır

Tüm bu bilgiler, Nature dergisinde yayımlanan bir çalışmayla daha da netlik kazandı. Chicago Üniversitesi’nden Yara Haridy, fosil koleksiyonlarını tararken gözünden kaçmayacak kadar ilginç bir yapı fark etti: 500 milyon yıl önce yaşamış bir canlıya ait minik diş benzeri çıkıntılar.

Anatolepsis ve diş benzeri çıkıntıları

“Anatolepis” adı verilen bu canlının bir zamanlar omurgalı, hatta balık olduğu sanılıyordu. Ancak Haridy’nin dikkatlice incelediği bu mikroskobik yapıların altında, eklembacaklıların duyusal organlarına çok benzeyen “tübüller” yer alıyordu. Yani bu yapı, aslında bir balığın değil, bir omurgasızın duyu sisteminin parçasıydı.

Yayın balıkları, köpekbalıkları ve vatozlar üzerinde yapılan deneylerde dış diş benzeri yapıların gerçekten de duyusal uyarılara tepki verdiği gözlemlendi.

Bu keşif, sadece bir türün sınıflandırmasını değiştirmekle kalmadı; dişlerin kökenine dair anlayışımızı da baştan sona sarstı. Çünkü bu tübüller, sinyalleri beyne ileten sensilla’lara çok benziyordu. Ve eğer ilk odontodlar bir tür “duyu organı” idiyse, o zaman dişlerimizin geçmişinde bir tür çevre algısı, bir tür bilinçli temas isteği var demektir.

Modern balıklar ve eski sırların tanıkları

Haridy ve ekibi, modern balıklarda bu yapılara karşılık gelen bölgelerde sinirlerin varlığını araştırdı. Yayın balıkları, köpekbalıkları ve vatozlar üzerinde yapılan deneylerde dış diş benzeri yapıların gerçekten de duyusal uyarılara tepki verdiği gözlemlendi.

Bu yapıların hem geçmişte hem bugün duyusal işlev taşıyor olması, dişlerin sadece çiğneme değil, hissetme amaçlı bir evrimsel kökene sahip olabileceği fikrini güçlendiriyor. Belki de ağzımızın içindeki dişler, bir zamanlar balıkların derisine yayılmış sinir ağıyla çevresini anlamaya çalışan bir sistemin içeriye doğru evrilmiş hâlidir.

Balıklardan miras kalan başka neler var?

Dişlerimizle başlayan bu evrimsel yolculuk, aslında sadece ağızla sınırlı değil. Bugün insan bedeninde taşıdığımız pek çok yapı, çok daha eski su altı atalarımıza uzanıyor. Evrimsel biyolojide bu izler “filogenetik gölgeler” olarak tanımlanıyor.

Örneğin, embriyonik gelişim sırasında insanların tıpkı balıklar gibi solungaç kemerlerine benzeyen yapılar geliştirdiğini biliyor muydunuz? Her ne kadar bu yapılar daha sonra başka sistemlere (örneğin kulak, boyun ve boğaz yapılarına) dönüşse de kökenleri açıkça balıklara işaret eder. Aynı şekilde, orta kulaktaki örs, çekiç ve üzengi kemikleri de balıklardaki solungaç destek yapılarından evrilmiştir. Hatta dilimizin hareketlerini kontrol eden bazı kaslar da balıklardaki solungaç kaslarının evrimsel karşılığıdır.

Embriyonik gelişim sırasında insanların tıpkı balıklar gibi solungaç kemerlerine benzeyen yapılar geliştirdiğini biliyor muydunuz?

İşte bu noktada, çok tanıdık ama bir o kadar da gizemli bir refleks devreye giriyor: hıçkırık. Bazı bilim insanlarına göre hıçkırık, modern bir memelide artık işlevsiz hâle gelmiş bir solungaç refleksidir. Diyaframın ani kasılması, ses tellerinin kapanması ve ardından gelen o tanıdık “hık” sesi… Bunlar, milyonlarca yıl önce su altında yaşayan atalarımızın nefes alma mekanizmalarının bedenimizde yankılanan bir hatırası olabilir. Özellikle amfibilerde görülen benzer refleksler, bu görüşü destekliyor.

Sonuç olarak, bir gün dişiniz zonkladığında durup bir an düşünün: Belki de bu acı, 500 milyon yıl önce suyun derinliklerinde çevresini algılamaya çalışan bir balığın sinir sisteminden size kalan bir mirastır.
Ya da hıçkırık tuttuğunda, balık atalarımızın solungaç hareketlerinin yankısıdır duyduğunuz.

Evrim, yalnızca DNA’larda ya da fosillerde değil; bazen ağzımızın içinde, bazen boğazımızın dibinde, bazen de tek bir istemsiz kas hareketinde karşımıza çıkıyor ve her biri, “Nereden geldik?” sorusuna verilen küçük ama anlamlı bir cevap olabiliyor.

Kaynakça

  1. Haridy, Y. (2025, May 25). Teeth hurt? It could be because of a 500-million-year-old fish. Phys.org. Retrieved May 28, 2025, from https://phys.org/news/2025-05-teeth-million-year-fish.html
  2. Straus, C., & Cros, P. (2017). Hiccups: from reflex to functional hypothesis. Respiratory Physiology & Neurobiology, 244, 97–100. https://doi.org/10.1016/j.resp.2017.06.00
  3. National Geographic. (2023, March 15). Why do we hiccup—and is there a better way to get rid of them?. Retrieved May 28, 2025, from https://www.nationalgeographic.com/science/article/hiccups-why-how-to-get-rid-of-them-fish-ancestors

Etiketler: antik yaşam, diş, diş ağrısı
GazeteBilim 29 Mayıs 2025
Bu Yazıyı Paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp E-Posta Linki Kopyala Yazdır
Önceki Yazı Milyon yıllık ısırık evrime ne katar?
Sonraki Yazı Çağdaş zihin felsefesi kapsamında yapay zekâ

Popüler Yazılarımız

krematoryum fırını

Türkiye’de ölü yakma (kremasyon): Hukuken var, fiilen yok

BilimEtik
23 Kasım 2023
cehalet
Felsefe

“Cehalet mutluluktur” inancı üzerine

Eşitleştiren, özgürleştiren, mutlu kılan, bilgi midir yoksa cehalet mi? Mutlu kılan, cehalet mutluluktur sözünde ifade edildiği gibi, bilgisizlik ve cehalet…

12 Ağustos 2023
deontolojik etik
Felsefe

Deontolojik etik nedir?

Bir deontolog için hırsızlık her zaman kötü olabilir nitekim çalma eyleminin özünde bu eylemi (daima) kötü yapan bir şey vardır.

15 Ağustos 2024
kurt, köpek
Acaba Öyle midir?Zooloji

İddia: “Kurt evcilleşmeyen tek hayvandır!”

Tabii ki bu cümle baştan aşağı yanlıştır. Öncelikle kurt ilk ve en mükemmel evcilleşen hayvandır. İnsanın en yakın dostu köpek…

2 Şubat 2024

ÖNERİLEN YAZILAR

Uzayda malzeme üretiminde yeni dönem: Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley ve Stanford’dan mikrogravitede grafen aerojel ve MOF kristalleri…

Dr. Özbakır’ın katkı sunduğu projelerde, grafen aerojel ve metal-organik kafes (MOF) sentezi, mikrogravite ortamında gerçekleştirilerek yerçekimsizliğin malzeme yapısı üzerindeki etkileri…

Uzay
4 Kasım 2025

Kuantum ışınlama ve geleceği taşıyacak kuantum teknolojiler

Kuantum ışınlama kulağa fütüristik bir kavram gibi gelse de teori ya da laboratuvar ölçeğinde sınırlı kalmaktan çıkarak birçok kuantum teknolojisinin…

Fizik
30 Ekim 2025

Uluslararası Dünya Kuantum Bilimi ve Teknolojileri Yılı

Yüzyıl sonra teknoloji öyle bir aşamaya gelmişti ki kuantum mekaniği artık dolaylı değil doğrudan algılama, haberleşme, hesaplama gibi alanlara giriyor.

Fizik
30 Ekim 2025

Evrim ve dönüşüm: Viyana Doğa Tarihi Müzesi ve Viyana Kelebekler Evi

Her oda bir sınıftı, öğreniyordum, odalar beni büyütüyor ve bugünüme geliyordum farklılaşmış olarak, dönüşmüş olarak. Bilime olan hayranlığım pekişmişti.

Psikiyatri
28 Ekim 2025
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım İzinleri
  • İletişim
  • Reklam İçin İletişim

Takip Edin: 

GazeteBilim

E-Posta: gazetebilim@gmail.com

Copyright © 2023 GazeteBilim | Tasarım: ClickBrisk

  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk

Removed from reading list

Undo
Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?