GazeteBilim
Destek Ol
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
  • Biz Kimiz
  • İletişim
Okuyorsun: Fitosene bir çağrı: Bitkilerin kadîm hikayesi
Paylaş
Aa
GazeteBilimGazeteBilim
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
  • Biz Kimiz
  • İletişim
  • Destek Ol
Bizi Takip Edin
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
Copyright © 2023 Gazete Bilim - Bütün Hakları Saklıdır
GazeteBilim > Blog > Felsefe > Fitosene bir çağrı: Bitkilerin kadîm hikayesi
Felsefe

Fitosene bir çağrı: Bitkilerin kadîm hikayesi

Yazar: GazeteBilim Yayın Tarihi: 14 Aralık 2024 10 Dakikalık Okuma
Paylaş
Bitkiler yaşamın temel yapı taşlarıdır ve biz insanlar, onların sessiz bilgeliğinden öğrenebileceğimiz çok şey olduğunun farkında bile değiliz.
Bitkiler yaşamın temel yapı taşlarıdır ve biz insanlar, onların sessiz bilgeliğinden öğrenebileceğimiz çok şey olduğunun farkında bile değiliz.

Bu kitabı yazarken hem tarihe hem doğaya hem de kendime bir yolculuk yaptım. Bitkiler, insanlık için her zaman yalnızca bir besin kaynağı ya da estetik bir değer olmaktan fazlası olmuştur. Çünkü bitkiler yaşamın temel yapı taşlarıdır ve biz insanlar, onların sessiz bilgeliğinden öğrenebileceğimiz ne çok şey olduğunun farkında bile değiliz. Bu kitabı biraz da bu unutulmuş bilgeliği yeniden hatırla(t)mak için yazdım.

Doç. Dr. Mustafa Yavuz

Bu kitabı yazarken hem tarihe hem doğaya hem de kendime bir yolculuk yaptım.
Bitkiler, insanlık için her zaman yalnızca bir besin kaynağı ya da estetik bir değer olmaktan fazlası olmuştur. Çünkü bitkiler yaşamın temel yapı taşlarıdır ve biz insanlar, onların sessiz bilgeliğinden öğrenebileceğimiz ne çok şey olduğunun farkında bile değiliz. Bu kitabı biraz da bu unutulmuş bilgeliği yeniden hatırla(t)mak için yazdım.

Şamlı Nikolaos’un, İbn Sînâ’nın ve İbn Bâcce’nin eserlerini çevirmek ve bu metinler üzerinden bir düşünce inşa etmek, benim için önemli bir görevdi. Çünkü bu büyük zihinlerin bitkiler üzerine yazdıkları yalnızca botanikle sınırlı değil; onların metinleri, insanın bilgiye ve doğaya bakışının nasıl değiştiğini anlamak için bir rehber niteliğinde. Nikolaos’un analitik tarzı ve İbn Sînâ’nın bitkilerdeki canlılık anlayışı, bilimsel ve felsefî düşüncenin köklerine ışık tutuyor. Bu metinleri Türkçeye kazandırmak, sadece onları erişilebilir kılmak değil; aynı zamanda onların mirasını çağdaş tartışmalarla buluşturmak anlamına geliyor.
Antik Yunan’dan İslam Orta Çağı’na, bilimsel düşüncenin nasıl şekillendiğini izlemek, beni her defasında şaşırtıyor. Bitkilerin sistematik incelenmesi, doğaya dair en temel soruların yanıtlarını bulmamız için bize bir yöntem sunuyor. “Bir bitki gerçekten ‘canlı’ mıdır?” ya da “Bitkiler, diğer canlılardan nasıl farklıdır?” gibi sorular, modern biyolojinin hala yanıtlamakla zaman kaybettiği sorular. Ama bu soruların kökleri binlerce yıl öncesine uzanıyor.

Bu kitap, bilim tarihinin sadece akademik bir çalışma değil, aynı zamanda bugünün meselelerine dair bir pusula olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Bitkilerin yaşam döngüsü, ekolojik rolleri ve insan yaşamındaki yeri, bugün sürdürülebilirlik ve çevre tartışmalarının tam da merkezinde yer alıyor. Bu kitapta, tarihte biriken bilgiyi çağdaş dünyanın sorunlarına bir ışık olarak sunmaya çalıştım. Çünkü inanıyorum ki, geçmişi anlamadan bugünü kavrayamaz ve geleceği şekillendiremeyiz. Bu konuda biz temel bilimcilere, özellikle de biyolojik bilimlerde uzmanlaşmış kişilere çok büyük görevler düşüyor.
Çalışmamın bir diğer amacı da, Türk bilim ve felsefe literatürüne bir katkı sunmaktı. Nikolaos ve İbn Sînâ gibi düşünürlerin eserleri, ne yazık ki Türkçe literatürde gerektiği kadar yer bulamadı. Oysa bu metinler, yalnızca birer tarihsel belge değil; aynı zamanda bugünün bilimsel düşüncesini besleyebilecek birer kaynaktır. Onları Türkçeye çevirmek, benim için bu bilgeliği daha geniş bir kitleye ulaştırmak anlamına geliyor. Bu kitaptaki çeviriler yoluyla, hem akademisyenlerin hem de doğaya ilgi duyan herkesin derin metinlerle buluşmasını amaçladım. Yazarken hep şunu düşündüm: “Bu metinler bugünün okuruna ne anlatabilir?” İşte bu yüzden kitap, yalnızca bir bilim tarihi anlatısı değil; aynı zamanda doğaya dair felsefî bir düşünce yolculuğu. Çünkü insan, doğayı anlamaya çalışırken kendi varlığını da sorgular. Böylelikle, bitkilerin köklerini anlamak, aslında bizim kendi köklerimizi anlamamızın bir yoludur da denebilir. Bu kitabı yazmak, benim için bir sadece geçmişi hatırlatmak değil, aynı zamanda doğayı yeniden düşünmek için bir davetti. Bugün doğayla kurduğumuz ilişki, giderek daha yüzeysel hale geliyor. Oysa bitkiler, bize yaşamın döngüselliğini, sessizce sürdürdükleri varoluş mücadeleleriyle de öğretebilir. İnsanlık, onların bu bilgisini görmezden geldiği sürece, kendi varlığını da anlamakta ve anlamlandırmakta zorlanacaktır.

Bitkiler, sessiz rehberler, gürültüsüz öğretmenlerdir. Tarihin başlangıcından -bununla ne anlıyorsak- beri bizimle birlikte nefes alıyor, yaşadıkları topraklara kök salıyor, güneşe uzanıyor ve dünyamızı dönüştürüyorlar. Ancak biz modern ve özellikle de kentli insanlar, bu bilge varolanları görmezden gelmeyi seçtik. Bitkilerden bahsederken niçin bilge termini kullanıyor olduğum, Paco Calvo’nun yakında Türkçede de yayımlanacak Planta Sapiens adlı eseriyle daha belirgin anlaşılacaktır. Maalesef genellikle bitkileri yalnızca birer kaynak, kullanılacak ve tüketilecek birer nesne olarak algıladık. Oysa bitkiler, yaşamın özünü, spiral döngüselliğini ve sürdürülebilirliğini temsil ederler. Köklerinden yapraklarına, mevsimler geçişlerine kadar her halleriyle bize birer ders sunarlar: Sabır, uyum ve süreklilik.

Tarih boyunca bilge kişiler bitkilerin bu sessiz bilgisini anlamaya çalıştı. Aristoteles’in sınıflandırma çabası, Nikolaos’un analitik gözlemleri, İbn Sînâ’nın canlılık üzerine derin düşünceleri, hepsi aynı sorunun etrafında döner: Bitki nedir? Bitkilerin yaşam içindeki yeri nedir? Bu sorular, bilim tarihi boyunca yolumuzu aydınlatmış ve insanlığın bitkilere dair bilgisini derinleştirmiştir. Ama bugün, bu soruları yeterince sormuyor, moderniteye hapsolmuş zihinlerimizle, teknolojinin ve tüketimin sarhoşluğunda doğayı unutuyoruz. Bitkileri ve onların bize sunduğu bilgeliği yeniden keşfetmek, insanlığın varoluşsal krizlerini aşmasında bir anahtar olabilir.

Bitkilerin felsefesi, yalnızca bir akademik uğraş değildir. Bu felsefe, yaşamın temel sorularını yeniden sormamıza olanak tanır. Bitkiler, bir birey midir, yoksa bir topluluk mu? Yaşam, kök salmak ve çevreyle uyum içinde büyümek midir? Yoksa yaşam, sürekli bir değişim ve yeniden yapılanma mıdır? Bitkiler bize, yaşamın bu karmaşıklığını ve birliğini öğretir. Onların dünyası, sınırları aşan bir hikâyedir. Kökleri toprak altındaki karanlığa uzanırken, yaprakları ışığı yer ve yutar. Bitkilere ışık yiyici denmesi de bundandır. İki dünya arasında bir köprü kuran bitkiler, insanlığın da kendi zıtlıklarıyla uyum içinde yaşayabileceğini hatırlatır.

Bugün, insanlık büyük bir yol ayrımındadır. Doğayı görmezden gelerek, onun kaynaklarını tüketerek ve dengeyi bozarak en başta kendi varlığımızı tehlikeye atıyoruz. Oysa bitkilerin tarihine ve bilgeliğine dönüp bakarsak, orada bir kurtuluş rehberi bulabiliriz. Bitkiler bize sadece yaşamayı değil, doğru şekilde yaşamayı öğretir. Onlardan öğrenecek çok şeyimiz var: Köklerimizi hatırlamak, çevremizle uyum içinde olmak ve kendi yerimizi bulmak gibi.

Bu çağrı, yalnızca bilim insanlarına ya da filozoflara değil, tüm insanlara yönelik bir çağrıdır. Bitkilerin sessiz şarkısına kulak veriniz. Onları yalnızca gövde ve yapraklardan ibaret görmeyiniz; çünkü onların özünde yaşamın sırrı saklıdır. Bitkilerle dost olunuz, onların hikâyesini anlamaya çalışınız. Çünkü onların geçmişi, insanlığın geleceği için bir anahtardır. Bitkilerin dünyasına yönelmek hem kendimizi hem de dünyayı kurtarmak için attığımız en bilgece adım olabilir. Unutmayalım ki köklerimiz toprağın derinliklerindedir ve bitkilerin bilgeliğini anlamak, bizi yeniden insan yapacaktır.
İçinde bulunduğumuz antroposen çağı, insanın doğa üzerindeki hâkimiyetini ve yıkıcı etkilerini gözler önüne seriyor. İnsan merkezli bir dünya tasavvuru olan hümanizm, doğayı yalnızca insanın çıkarlarına hizmet eden bir araç olarak gören bir anlayışı besledi. Ancak bu paradigma, modern çağın krizlerini çözmek bir yana, daha da derinleştirdi. Posthümanizm, insanı merkezden çekip alarak doğayı, hayvanları, bitkileri ve tüm yaşam formlarını eşit bir düzlemde ele alma arayışını beraberinde getirdi. Fakat bitkiler –bu sessiz ve bilge varlıklar– hâlâ hak ettikleri yeri bulabilmiş değiller. İşte bu kitap, insanlık tarihinin bu kırılma noktasında, yeni bir çağın başlangıcını işaret ediyor: Fitosen. Artık anlamı her dilde olumsuzlanan antroposene nazire olarak uydurduğum ve ilk kez sosyal medyada kullandığım bir terimdir Fitosen. Bitki Biliminin Kök(en)leri ile dikkat çekmek istediğim bu bakış, bitkilerin kadim bilgeliğini yeniden keşfetmeye ve insanlık için bir yol haritası çizmeye bir çağrıdır. Fitosen yani bitkilerin çağı, antroposen’in bencil ve yıkıcı mirasına karşın kökten bir alternatif olarak doğmalıdır, doğacaktır ve hatta doğmuştur da. Bitkilerin dünyasında kök salan bir anlayış, yaşamı yeniden düşünmenin, yeniden şekillendirmenin anahtarıdır. Çünkü bitkiler, yaşamın hem en sade hem de en karmaşık biçimini temsil ederler. Onların köklerinden yükselen sessizlik, insanlığın gürültüsünü ancak dengeleyebilir.

Fitosen, bitkilerin merkezde olduğu bir felsefî ve etik dönüşümdür. Bitkiler, yalnızca birer kaynak değildir; onlar, yaşamın döngüselliğini ve dayanıklılığını temsil eden bilge canlılardır. Gövdeleriyle zamana köprü kurar, yapraklarıyla ışığa yönelir ve kökleriyle toprağın derinliklerine uzanırlar. İnsanlık, bu döngüyü anlamak ve onun bir parçası olmak zorundadır. Fitosen’in doğuşu, insanın kendisini doğanın efendisi değil, yüklendiği sorumlulukları yeniden hatırlamış bir üyesi olarak konumlandırmasını gerektirir. Bu, yalnızca felsefî bir talep değil, bir varoluş meselesidir. Böylelikle diyebilirim ki aslında Bitki Biliminin Kök(en)leri, antroposenin tükenişine ve Fitosen’in başlangıcına dair işaretlerden biridir. Şamlı Nikolaos, İbn Sînâ ve İbn Bâcce gibi büyük düşünürlerin bitkilere dair yazdıkları, yalnızca geçmişin bilgeliği değil, geleceğin de rehberidir. İnsanlık, bitkilerden öğrenerek kendisini ve dünyayı dönüştürmelidir. Bitkilerin yaşam biçimleri, insanın tüketici ve yıkıcı alışkanlıklarına bir alternatif sunacaktır.

Fitosen çağrısı aslında gayet nettir: Sadece ev hayvanlarıyla değil, bitkilerle birlikte düşünmek, onların yaşam döngülerini anlamak ve onlarla uyum içinde bir gelecek tasarlamak. Hümanizmin dar görüşlülüğünü geride bırakıp posthümanist bir perspektif benimsemek, ama bunu bitkilerin kadim bilgeliğiyle taçlandırmak. Fitosen, sadece bir çağ değil, bir dönüşüm yolculuğudur. İnsan, bitkilerden ilham alarak köklerini yeniden keşfetmeli, göğe doğru yükselirken toprağın derinliklerini unutmamalıdır.
Fitosen, insanlık için bir dönüşüm fırsatıdır. Fitosen, yalnızca bitkilerle uyum içinde yaşamak değil, onların öğretilerini varoluşumuzun temeline yerleştirmektir. Gelecek, bitkilerin ışığıyla aydınlanacaktır -tıpkı bizden önceki geçmişte olduğu gibi. Köklerimizi yeniden bulmak, bizi insanlığın ileri seviyesine, yaşamın gerçek anlamına taşıyacaktır.

Bitki Biliminin Kök(en)leri, bir davettir. Bilime, doğaya ve bilim tarihine yeniden bakmaya hasılıkelam, Fitosen’e bir çağrı ve ümittir.

Etiketler: bitki felsefesi, bitkilerin kadim öyküsü, fitosen
GazeteBilim 14 Aralık 2024
Bu Yazıyı Paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp E-Posta Linki Kopyala Yazdır
Önceki Yazı Felsefenin gerçekleşmesi, tüm insanlara kendi bireysel mesellerinde ve toplumu ve dünyayı ilgilendiren genel mesellerde ‘filozofun gözü’ ile bakma yeteneği kazandıracaktır. Felsefenin kurucu bir kavramı olarak barış
Sonraki Yazı Oldukça küçük olmalarına rağmen eşsiz doğaları sebebiyle yaşadıkları çevreye kolay bir şekilde adapte olabiliyor ve dünyada dominant bir karaktere sahip olabiliyorlar. Canlılığın sınırındaki gizemli yapılar: Virüsler

Popüler Yazılarımız

krematoryum fırını

Türkiye’de ölü yakma (kremasyon): Hukuken var, fiilen yok

BilimEtik
23 Kasım 2023
deontolojik etik
Felsefe

Deontolojik etik nedir?

Bir deontolog için hırsızlık her zaman kötü olabilir nitekim çalma eyleminin özünde bu eylemi (daima) kötü yapan bir şey vardır.

15 Ağustos 2024
cehalet
Felsefe

“Cehalet mutluluktur” inancı üzerine

Eşitleştiren, özgürleştiren, mutlu kılan, bilgi midir yoksa cehalet mi? Mutlu kılan, cehalet mutluluktur sözünde ifade edildiği gibi, bilgisizlik ve cehalet…

12 Ağustos 2023
kurt, köpek
Acaba Öyle midir?Zooloji

İddia: “Kurt evcilleşmeyen tek hayvandır!”

Tabii ki bu cümle baştan aşağı yanlıştır. Öncelikle kurt ilk ve en mükemmel evcilleşen hayvandır. İnsanın en yakın dostu köpek…

2 Şubat 2024

ÖNERİLEN YAZILAR

Çağdaş zihin felsefesi kapsamında yapay zekâ

İşte ben, bilgisayar biliminin bir alt dalı olan YZ araştırmaları, bilişsel psikoloji, bilişsel sinirbilim ve bilişsel dilbilim gibi bilişsel bilim…

FelsefeYapay Zekâ
29 Mayıs 2025

Kant ve deprem

1 Kasım 1755'te zamanının en zengin ve kalabalık Avrupa şehirlerinden biri olan Lizbon depremle sarsıldı. Lizbon'un bir liman şehri olmasıdan…

Felsefe
11 Mayıs 2025

Hegel nörobilimin öncüsü olabilir mi?

Beyin daha en baştan kültürel bir organdır ve kültür beynin kıvrımlarında izlenebilir, bu ikisi arasındaki ilişki ancak diyalektik bir materyalizm…

Felsefe
9 Mayıs 2025

‘‘Benim bedenim benim kararım’’ ne demektir?

Kadın bedeninin tarihsel serüvenine kısaca baktığımızda onun siyasal politikanın konusu haline gelmesi durumu kafamızda daha da netleşecektir. Yirmi birinci yüzyılda…

Etik
30 Nisan 2025
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım İzinleri
  • İletişim
  • Reklam İçin İletişim

Takip Edin: 

GazeteBilim

E-Posta: gazetebilim@gmail.com

Copyright © 2023 GazeteBilim | Tasarım: ClickBrisk

  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk

Removed from reading list

Undo
Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?