Egemen güçler ve bazen de erkek egemen toplumlar ciddi şekilde bilimsel düşünceye sansür uygulamaktadır. Bu da bilimsel bilginin yaygınlaşmasını ve gelişimini ciddi şekilde engellemektedir. [1]
Sansür, genelde hükümetler tarafından uygulanan bir yöntem olup çeşitli kavramların çeşitli yollarla kontrol altına alınmasıdır. Sansürde amaç toplumu korumak ve devletin üzerinde kontrol sağlayacağı şekilde genişletmektir. Kimi düşünceleri ve konseptleri çıkarma yoluyla algıyı kontrol etme eylemi olarak da tanımlanan sansür, ifade özgürlüğünün baskı altına alınmasıdır ve tarih boyunca birçok yönetim tarafından uygulanmıştır. Bilim de zaman zaman sansür uygulamalarından nasibini almıştır.
İlk sansür örneklerinden biri, Çin İmparatoru Qin Shi Huang (ö. MÖ 210) dönemine aittir. Bu imparator döneminde kitaplar ve düşünceler üzerinde ağır baskılar kurulmuş ve yasaklara uymayanlar şiddetle cezalandırılmıştır. Bir başka örnek Sokrates’in, içinde yaşadığı topluma yönelik eleştirel düşünceleri ve açıklamaları nedeniyle idam edilmesidir.
Yine 415 yılında Kıpti Hristiyan bir çete tarafından taşlanarak öldürülen Hypatia (370–415) da başka bir örnektir. Hypatia Yunanlı filozof, matematikçi ve astronomdur. İskenderiye Valisi Orestes ve İskenderiye Piskoposu Cyril’in kışkırtmaları ile Hypatia “dinsizlik” ve “şeytanlık” ile suçlanmış ve kaynaklara göre 415’te taşlanarak ve derisinin yüzülmesiyle öldürülmüştür.
Yasaklanmış Kitaplar Listesi’ne (Index Librorum Prohibitorum)
Orta Çağ döneminde Hristiyanlığın uzun yıllar boyunca Katolik Kilisesi’nin Yasak Kitaplar Listesi okunacak kitapları sınırlandırdığı bilinmektedir. Yasaklanmış Kitaplar Listesi 1560-1966 arasında aktifti. Bu listeden önce tek tek kitapları yasaklama girişimleri vardı, ancak resmî olmayan bu tür girişimler yaygın değildi. 1559’da Papa IV. Paulus, Pauline Endeksi‘ni yayınladı. Ancak endeks çok ölçüde ciddiye alınmadı. Ardından Papa IV Paulus Yasaklanmış Kitaplar Listesi’ni yayımladı. Sapkın olarak değerlendirilen kitapların daha önceki kınamalarının ardından, Roma Katolik Kilisesi Engizisyon Cemaati (veya Kutsal Ofis), 1559’da “İndeks” adını kullanarak yasaklı ve tavsiye edilen kitapların ilk listesini yayınladı. 1948’e kadar diğer baskılar yapıldı. Endeks resmen 14 Haziran 1966’da Papa VI. Paulus tarafından kaldırıldı. Dizinde adı geçen kitaplar çoğunlukla doktrinel nedenlerle, Papalık ve Kiliseyi eleştirdikleri veya eleştiriyor gibi göründükleri için ya da ahlaki nedenlerle kınanmıştır.
Endekse giren dikkate değer kişiler arasında Michel de Montaigne, Voltaire, Denis Diderot, Victor Hugo, Jean-Jacques Rousseau, André Gide, Baruch Spinoza, Desiderius Erasmus, Immanuel Kant, David Hume, René Descartes, Francis Bacon, Bruno, Kopernik, Galileo Galilei, Kepler, Blaise Pascal, Lavoisier, Servetus vardır. 17. Yüzyıldan sonra da John Locke, George Berkeley, David Hume, Immanuel Kant, John Stuart Mill, Auguste Comte, Erasmus Darwin, Henri Bergson’ın da bazı eserleri Yasak Kitaplar Listesi’nde yerini almıştır.

Listeye ilk giren kadın, 1569’da çocuk kitabı Die sontegliche Episteln über das gantze Jar in gesangsweis gestellt [Tüm Yıl Pazar Mektupları, teste tabi tutuldu] ile giren Magdalena Haymairus (y. 1635-1586’dan sonra) oldu. Diğer kadınlar arasında Anne Askew, Olympia Fulvia Morata, Munsterberglı Ursula (1491-1534), Veronica Franco ve Paola Antonia Negri (1508-1555) bulunmaktadır.
Osmanlılarda bilim ve sansür
Osmanlı’da ise sansür alanında ilk resmî uygulama 1874’te çıkarılan Matbuat Nizamnamesi (Basın Tüzüğü) ile başladı. Bu tüzükle gazete ve dergi çıkarmak izne bağlandı ve hükümete gerekli gördüğü durumlarda yayın organlarını kapatma yetkisi verildi. II. Abdülhamit yönetimi sansürün en katı biçimde uygulandığı dönem oldu. 1881 yılında kurulan Encümeni Teftiş ve Muayene’ye gazete, dergi ve kitapları yayımlanmadan önce denetleme yetkisi verildi. Bu dönemde basılan her şey siyasal düzene uygunluk açısından denetlendi.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan (1299) Fatih’in tahta çıkmasına (1451) kadar geçen sürede pozitif bilimler Osmanlılarda pek ilgi görmemiştir. Matematik ve astronomi alanlarında Osmanlı Devleti’nin en önemli dönemi, Fatih zamanında Türkistan’dan İstanbul’a davet edilen Ali Kuşçu ile başlamış ve Fatih Sultan Mehmed’in ölümünden sonra bir süre daha pozitif bilimlere gösterilen ilgi sürmüştür.
Ne var ki, Osmanlıların İstanbul’u fethettikten sonra Batı ile teması sonucu Batı’da başlayan Rönesans hareketlerinden etkilenmesi beklenirken, tam tersine, bilimsel anlamda önemli bir gelişme olmamış, özellikle astronomi alanında eskiye bağlı kalınmakta ısrar edilmiştir.

Osmanlılardaki bilimsel hareketliliğin Fatih’in ölümünden sonra da bir süre devam ettiği görülür. 15. yüzyılın son çeyreğiyle 16. yüzyılın ilk yarısında Osmanlılarda felsefe, kelam ve tasavvuf ile ilgilenenlerin başında gelen Bitlisli İdris (ö.1521), Sinan Paşa (ö.1486), Hocazade, Tokatlı Molla Lütfi (ö.1494)’nin eserleri sayılabilir. Molla Lütfi’nin, felsefî konularda kaleme aldığı el-Metalibu’l-İlahiyye fi-Mevzuatu’l-Ulum adlı eseri hür düşünceyi temsil etmektedir. Zaten bu yüzden o, Şeyhülislam Hatipzade’nin fetvasıyla idam edilmiştir. Adıvar’a göre bu olay belki de Osmanlı Türkiye’sinde fikir adına işlenen ilk suçlardan biridir.
Kaynaklara göre Osmanlılarda Molla Lütfi’den başka düşünce özgürlüğü uğruna üç kişi daha idam edilmiştir. Bunlardan ilki Kabız-ı Acemi’dir (ö.1527). Kabız, Hz. İsa’nın Hz. Peygamber’e üstün sayılması gerektiğini söylemiş, Kanuni Süleyman’ın Sadrazamı olan İbrahim Paşa (ö.1536) zamanında yakalanarak yargılanmış, ceza olarak kendisine sövülmüş ve tehdit edilmiştir. Kabız, iddialarını ayet ve hadislerle yineleyince serbest bırakılmıştır. Ancak ertesi gün Kabız, tekrar yakalanarak bu defa bizzat padişahın emriyle mahkemeye çıkarılmış, İstanbul Kadısı tarafından katline hükmetmiştir. İkincisi III. Murat (ö.1595) zamanında Hamza adında bir kişidir ve aynı suçtan idam edilmiştir. Sonuncusu ise Meşhur Bruno’ya benzer düşünceleri nedeniyle idam edilen Nadajlı Sarı Abdurrahman’dır (Abdurrahman Hoca, ö.1601).
Takiyüddin ve İstanbul Gözlemevi uğursuzluk mu getirdi?
16. yüzyılda Osmanlılar’ın en büyük astronomi bilgini hiç kuşkusuz Takîyüddîn’dir. Takîyüddîn’in matematik ve astronomi başta olmak üzere birçok alanda araştırmaları vardır. Özellikle trigonometri alanındaki çalışmaları oldukça önemlidir. III. Murat İstanbul’da bir gözlemevi kurdurmak isteyince, Takîyüddîn bu işle görevlendirilmiş ve Tophane’de bu yüzyılın Dünya çapında, en önemli gözlemevlerinden birini kurdurmuştur (1575). Bu gözlemevinde oldukça başarılı çalışmalar yapılmış ancak Osmanlılarda bir çığır açamamıştır. Çünkü gözlemevinin kurulmasına hizmeti geçmiş olan hükümdarın hocası Saadettin Efendi’nin Padişah’ın yanında öneminin artmasını çekemeyenler Gözlemevi’ni ona karşı kullanmak istemişlerdir. 1577 yılında bir kuyruklu yıldız görülmüş, 1578’de de veba salgını başlamıştı. Saraydakiler bu fırsattan yararlanarak, bir gözlemevinin kurulduğu her yerde felâketlerin birbirini kovaladığını, Uluğ Bey’in ölümünü de örnek göstererek kanıtlamaya çalıştılar. Padişah da bu baskılar sonucunda gözlemevinin yıkılmasını emretti. Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa 1580 yılında bütün gözlem araçlarıyla birlikte bir gecede gözlemevini yerle bir etti.

Türkiye’de bilim ve sansür
Kitapların toplum üzerinde hükûmetlerin istemediği bir etki bırakma korkusu yüzünden dünyada ve Türkiye’de yıllar boyunca birçok kitap yasaklanmış veya kısıtlanmıştır. Türkiye’de bugüne kadar 23 bin kitabın yasaklandığı varsayılmaktadır.
George Pulitzer’in Paris İşçi Üniversitesindeki öğrencileri tarafından alınan notlara dayanan ve ölümünden sonra (1945) yayımlanan eseri Felsefenin Temel İlkeleri (Principes Élémentaires de Philosophie), Türkiye’de de geniş bir okuyucu kitlesi buldu ve 12 Eylül darbesi sonrasında yasaklanan ilk kitap oldu.
06.12.2012 Sabah gazetesinin haberine göre 453 kitapla ilgili yasak 63 yıl sonra kaldırıldı. Buna göre 1949 yılında yasaklanan kitapların yasağı kaldırılmış oldu. Habere göre, Marx, Lenin, Said-i Nursi, Nazım Hikmet, Mahir Çayan ve Aziz Nesin’in de aralarında bulunduğu yazarlara ait 453 kitapla ilgili yasak, 63 yıl sonra kaldırıldı. Yasağı kaldırılan kitaplar arasında 1961 tarihli Tommiks çizgi romanı da bulunuyordu.

Atatürk’ün direktifiyle yazılmış olan tarih kitaplarına yasak!
1931 yılından 1949 yılına kadar Atatürk’ün direktifleriyle hazırlanan, Türk tarihinin derinliğine inen ve orta öğrenimde ders kitabı olarak okutulan tarih kitapları ABD ile 27 Aralık 1949 tarihinde imzalanan ‘FULBRİGHT’ anlaşması sonrasında yürürlükten kaldırıldı.
Milli Eğitim’de 27 Aralık 1947′de imzalanan Fulbright Antlaşması ile oluşturulan komisyon, Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim sistemini şekillendirdi. Anlaşma gereği komisyonun başkanlığını ABD’nin Türkiye’deki Büyükelçisi yaptı. Fulbright Komisyonu, ilkokuldan İmam Hatip’e kadar, tüm eğitim müfredatını belirliyor, yarısı ABD’lilerden oluşan komisyona ABD’nin Türkiye Büyükelçisi başkanlık ediyordu. Ancak bazı tarihçilere göre bu doğru değildir. Türk Tarih Kurumu tarafından yazılıp 1932 yılında basılmış olan ders kitapları eğitimciler ve kimi çevrelerce eleştirilere uğramış ve pedagojik gereksinimler dikkate alınarak 1936 yılında ders kitaplarının tekrar gözden geçirilmesi kararlaştırılmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı ve Türk Tarih Kurumu’nun üyelerinden oluşan bir komisyon tarafından akademik ve pedagojik olarak donanımlı uzmanlarla birlikte yeni kitaplar hazırlanmıştır.
Fulbright Komisyonu, ilkokuldan İmam Hatip’e kadar, tüm eğitim müfredatını belirliyor, yarısı ABD’lilerden oluşan komisyona ABD’nin Türkiye Büyükelçisi başkanlık ediyordu.
1933 Reformu- Darülfünun’dan atılanlar
Bilindiği üzere 1933 yılında Atatürk’ün direktifiyle yapılan üniversite reformu sonrasında Darülfünun kapatılarak İstanbul Üniversitesi adıyla yeniden açıldı. Bazı bilim insanlarının üniversite ile ilişkisi kesildi. Bu bilim insanları arasında İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Fatin Gökmen, Hamid Hüsnü Sayman, Ahmet Malik Sayar gibi isimler de bulunmaktaydı. Kimilerine göre bunun temel nedeni Cumhuriyet döneminde ilk on yılda biraz da zaruret icabı, devlet için üniversitenin bilgi üretmesi gereken değil fakat rejimi desteklemesi gereken bir kurum olmasındandı. Erdal İnönü konuyla ilgili şu değerlendirmede bulunur: “1867-1933 arasında araştırma yayını sayısı çok düşük; 1, 2, 3 makale yazılmış kişi başında. 5 yayın yapan 12 kişi var. Sürekli bir araştırma etkinliği yok. 1928’den önce hiçbir kadın bilimcimiz yok… 1933-1960 arası araştırma sayısı ikiye katlanmış… 1933 sonrası çalışmalar artmış ve atıf sayılarında da artış olmuştur”.
147’ler
27 Mayıs 1960 askerî darbesinin ardından kurulan askerî yönetim üniversiteden gelen ihbarlarla 147 öğretim üyesini üniversitelerden ihraç etme kararı aldı. 1962 yılında çıkarılan yasayla öğretim üyelerine geri dönüş hakkı tanındı. Bu öğretim üyeleri arasında bazı isimler şunlardır: Tevfik Remzi Kazancıgil, Kazım İsmail Gürkan, Fahri Arel, Naci Bengisu, Muzaffer Esat Güçhan, Ekrem Şerif Egeli, Naşit Erez, İhsan Şükrü Aksel, Cevat Kerim İncedayı, Osman Cevdet Çubukçu, Ekrem Behçet Tezel, Zeki Zeren, Ahmet Tevfik Berkman, Üveis Maskar, Abdülhak Kemal Yörük, Ali Fuat Başgil, Ratip Berker, Tarık Zafer Tunaya, Takiyettin Mengüşoğlu, Afif Erzen, Minâ (Urgan) Irgat, Hasan Eren, Emin Bilgiç, Feridun Nafiz Uzluk, Fuat Sezgin, Sabahattin Eyüboğlu.
1402’likler
12 Eylül Darbesi sonrasında 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile birçok memur ve çoğunlukla üniversite öğretim elemanları görevden alındı. Bu isimler arasında bazı bilim insanları şunlardır: Mümtaz Soysal, Mete Tunçay, Baskın Oran, Korkut Boratav, Gençay Gürsoy, Niyazi Öktem, Yalçın Küçük, Rennan Pekünlü.
Komünist propagandası mı bilimsel kitaplar mı?
1953 yılında alınan bir kararla Sovyet Rusya’da yayınlanan yayınlar komünist propaganda yaptığı gerekçesiyle yasaklanmıştır. Bu karar üzerine Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekan Yardımcısı Akdes Nimet Kurat, Başvekalete bir yazı yazarak fakültenin tesisi tarihinden itibaren bir Rus Dili ve Edebiyatı Enstitüsü’nün mevcut olduğunu, Sovyet Rusya’da Türk tarihini, arkeolojisini, etnografyasını, Rus tarihi ve edebiyatını ilgilendiren birçok eserin de yayınlandığını ifade ederek Rektörlük tarafından bildirilen Vekiller Heyeti kararı gereğince yasak edilen Sovyet Rusya neşriyatının ilmî eserleri de kapsayıp kapsamadığının en kısa zamanda açıklanmasını rica eden bir yazı yazmıştır.
TÜBİTAK; Türlerin Kökeni, Charles Darwin hakkında kapak konusu olamaz!
UNESCO, Darwin’in 200. doğum yıldönümü ve “Türlerin Kökeni” adlı eserinin yayımlanmasının 150. yılı nedeniyle 2009’u “Darwin yılı” ilan etmişti. TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisinin Mart 2009 sayısının kapak konusu olarak belirledi ve Darwin ile ilgili yazılara yer verdi. Ancak dergi basım aşamasındayken son anda bu yazılar dergiden çıkartıldı.

Richard Dawkins’in sitesine ulaşmak yasak!
2008 yılında ise Dawkins’in sitesi Harun Yahya ismiyle yayınlar yapan Adnan Oktar’ın kendisine hakaret edildiği iddiasında bulunması sebebiyle Şişli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ihtiyati tedbir kararı ile 03.09.2008 (Değişik İş 2008/199 sayılı ihtiyati tedbir kararı) tarihinde erişime kapatıldı. Ancak iki yıl boyunca devam eden dava süreci sonunda mahkemece sitenin ‘sakıncalı’ görülmeyip erişme açıldığı bildirildi. Bu tedbir kararı sonrasında davacı Adnan Oktar tarafından Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde Richard Dawkins sitesinin hazırlayıcılarına karşı bir hakaret davası açıldı. Dava 2010 yılının Kasım ayında görülmeye başlandı ve 30.06.2011 tarihinde 4. Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesi dava ile ilgili kararını verdi. Hakaret davası Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedilerek web sitesinin üzerindeki tedbir kararı kaldırıldı.
Bir de erkek bilim insanları tarafından sansürlenen kadın bilim insanları var! (Ne yazık ki…)
Marie Tharp (1920 – 2006): Bruce Heezen ile ortaklaşa Atlantik Okyanusu tabanının ilk bilimsel haritasını oluşturan Amerikalı bir jeolog ve oşinografik haritacı. Tharp ve Heezen, 1957’de Kuzey Atlantik’in ilk fizyografik haritasını yayınladılar. Ancak bu çalışmaların hiçbirinde Tharp’ın adı geçmedi.
Tharp ve Heezen, 1957’de Kuzey Atlantik’in ilk fizyografik haritasını yayınladılar. Ancak bu çalışmaların hiçbirinde Tharp’ın adı geçmedi.
Caroline Lucretia Herschel (1750-1848): Astronom. Kendisi gibi astronom olan William Herschel’in kız kardeşidir. Astronomi çalışmalarını William Herschel ile beraber çalışmıştır. Astronomi tarihçilerine göre William Herschel’e atfedilen keşiflerin bazısı onu tarafından keşfedilmiştir.
Rosalind Franklin (1920-1958): DNA’nın moleküler yapısını yeni bir deneysel teknikle en net görüntüleyen ve fotoğrafını çeken bilim insanıdır. James Watson ve Francis Crick de DNA’nın ikili sarmal yapısı üzerinde çalışıyorlardı. Franklin’in çektiği fotoğrafı gördükten kısa bir süre sonra DNA yapısını çözümledi ve keşiflerini 25 Nisan 1953 tarihli Nature dergisinde yayımladılar ve 1962 yılında fizyoloji ve tıp dalında Nobel Ödülü’ne layık görüldüler. Ancak Franklin’in fotoğrafı henüz bilim dünyasına açıklanmamış olduğu için ondan hiç söz etmediler.
Cecilia Payne-Gaposchkin (1900 – 1979): 1925’te hazırladığı doktora tezinde yıldızların temel olarak hidrojen ve helyumdan oluştuğunu belirledi. Çığır açan sonucu, Henry Norris Russell da dâhil olmak üzere önde gelen astrofizikçiler tarafından başlangıçta reddedildi. Ancak sonunda Russell, Payne’in sonuçlarıyla paralel sonuçlar elde etti ve onun haklılığını kabul etti. Bu sonuçlar da Russell’a atfedildi.
Esther Miriam Zimmer Lederberg (1922 – 2006): Bakterilere bulaşan bir virüs keşfetmiş ve kocasıyla birlikte bakteriyi petri kapları arasında taşımak için bir yöntem geliştirmiştir. Ancak bu çalışmaları sayesinde kendisi değil sadece eşi Joshua Lederberg 1958 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü almış, konuşmasında ondan bahsetmemiştir. Erkeklerin egemen olduğu bir alanda çalışan bir kadın ve Nobel ödüllü Joshua Lederberg’in eşi olan Esther Lederberg, mesleki tanınırlık için mücadele etti. Mikrobiyoloji alanındaki temel keşiflerine rağmen, kendisine hiçbir zaman bir üniversitede kadrolu bir pozisyon teklif edilmedi. Ders kitapları genellikle çalışmalarını görmezden gelir ve başarılarını kocasına atfeder.
Mileva Mariç (1875-1948): Ünlü fizikçi Einstein’in önce çalışma arkadaşı sonra eşidir. 1986 yılında, ikili arasında öğrencilik günlerinde başlayan yazışmalar keşfedildiğinde onun hakkında yeni düşünceler ortaya atıldı. Gerçekte eşinin dehasının ötesine geçen parlak bir matematikçiydi ve 1905’te görelilik üzerine yazdığı makale de dâhil olmak üzere Einstein’ın ardındaki asıl dehanın Mileva olmalıydı. Mileva’nın hayatını araştırmak için 50 yılını harcayan Ljubljana Üniversitesinde fizik profesörü olan Dord Krstic “Mileva & Albert Einstein: Aşkları ve Bilimsel İş Birlikleri” adını taşıyan kitabında, aslında Mileva’nın olabilecek bazı çalışmaların yalnızca Albert Einstein imzasıyla yayımlandığını öne sürmektedir. Ancak Marić’in Einstein’ın kuramlarının gelişimine katkısı olduğuna dair güçlü bir kanıt olmadığı genel bir görüştür.

Siyasi, dini ve ekonomik gerekçeler bilimsel araştırmaların sansürlenmesinde temel rol oynamaktadır. Egemen güçler ve bazen de erkek egemen toplumlar ciddi şekilde bilimsel düşünceye sansür uygulamaktadır. Bu da bilimsel bilginin yaygınlaşmasını ve gelişimini ciddi şekilde engellemektedir. Dolayısıyla sansür, sanatta, eğitimde, düşünsel alanda ilerlemeye engel olduğu gibi bilimsel ilerlemeyi de engelleyen, bilginin yayılımını sınırlayan ve daha da önemlisi bilimsel özgürlüğü tehdit eden kritik bir bariyer olarak ortaya çıkmaktadır. Bilimsel özgürlüğün korunması ve bilgiye erişimin teşvik edilmesinin, ilerlemenin temel anahtarı olduğu unutulmamalıdır. Sanat, felsefe, eğitim, iletişim alanlarında ve bilim hayatımızda sansürsüz bir dünya ve gelecek dileğiyle.
Kaynakça
Adnan Adıvar, Osmanlı Türklerinde İlim, İstanbul 1970.
Anne Lyon Haight, Banned Books, 387 B.C. to 1978 A.D, R.R. Bowker, 1955.
Durmuş Günay, Üniversite Felsefesi, Büyüyen Ay Yayınları, İstanbul 2009.
Enver Demirpolat, Osmanlılarda Felsefenin Serüveni, Fırat Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi 14:1 (2009), s. 105-118.
Erdal İnönü, «İstanbul Üniversite’nin 1933 Reformu’ndan sonraki Gelişmeler Üzerine Düşünceler», Türkiye’de Üniversite Anlayışının Gelişimi, TÜBA, 2007.
Erinç Erdal Yıldırım, İnönü Dönemi’nde Tarih ve Eğitim: Tarih Alanında Süreklilik ve Değişimler, ODTÜ Yayıncılık, Ankara 2014.
Hali Felt, “Rock Stars: Marie Tharp – Plate Tectonics Pioneer”, GSA Today, 27, 2017, s. 32–33.
Index Librorum Prohibitorum sanctissmi domini nostri Piii Sexti, Romae 1786, s. 6.
J. Stachel, “Albert Einstein and Mileva Marić: A Collaboration that Failed to Develop”, Creative Couples in the Sciences, Ed: H. M. Pycior, N. G. Slack, ve P. G. Abir-Ams, Rutgers University 1996, s. 205-219.
Jesús Martínez de Bujanda, Index Librorum Prohibitorum, 1600–1966, Droz, Geneva, 2002.
Joseph Hilgers, Der Index der verbotenen Bücher. In seiner neuen Fassung dargelegt und rechtlich-historisch gewürdigt. Freiburg in Breisgau: Herder. 1904.
Matthew Wills, “The Mother of Ocean Floor Cartography”, JSTOR, Retrieved October 14, 2016.
Murat Özgen, “Sansür”, TÜBİTAK Bilim Yayınları Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Başeditör Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, Ankara 2022.
Mustafa Yılmaz ve Yasemin Doğaner, “Demokrat Parti Döneminde Bakanlar Kurulu Kararı İle Yasaklanan Yayınlar”, Kebikeç, 22, 2006, s. 151-204.
Remzi Demir ve İnan Kalaycıoğulları, Cumhuriyet Dönemi’nde Bilim ve Tekniğe Genel Bir Bakış, Tantalos’un Çocukları, Bilim ve Ütopya Kitaplığı, İstanbul 2010.
Sandra Harding, “Sexist criticism of Watson’s memoir”, Science and Social Inequality: Feminist and Postcolonial Issues. University of Illinois Press, Urbana 2006.
Schindler, Thomas E., “Behind the Laboratory Doors: For Over One Hundred Years of Science, Women Participated in Obscurity”, A Hidden Legacy: The Life and Work of Esther Zimmer Lederberg (2021; online edn, Oxford Academic, 19 Aug. 2021), s. 99-110.
Sharon Bertsch McGrayne, Nobel Prize Women in Science: Their Lives, Struggles, and Momentous Discoveries, Joseph Henry Press, 2001.
Steven Soter ve Neil deGrasse Tyson, “Cecilia Payne and the Composition of the Stars”. American Museum of Natural History, 2000; https://www.amnh.org/learn-teach/curriculum-collections/cosmic-horizons-book/cecilia-payne-profile (Son erişim: 18.09.2025).
William Thomas Stead, “The Index Expurgatorius”, The Review of Reviews, 26, 1902.
Yavuz Unat, Bilim, Tarihi, Gelişimi ve Yöntemi, Say Yayınları, İstanbul 2025.
Yavuz Unat, Tarih Boyunca Türklerde Gökbilim, Bilimin Türk-İslam Kaynakları-1, Kaynak Yayınları, İstanbul 2008.
İnternet Kaynakları
http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/edebiyat/2012/12/06/453-kitap-artik-yasak-degil (Son erişim: 18.09.2025).
https://beta.nb.no/extrip/beacon/9701206 (son erişim: 18.09.2025).
https://beta.nb.no/extrip/beacon/9709907 (son erişim: 18.09.2025).
https://beta.nb.no/extrip/beacon/9710049 (son erişim: 18.09.2025).
https://beta.nb.no/extrip/beacon/9710346 (son erişim: 18.09.2025).
https://beta.nb.no/extrip/beacon/9800656 (son erişim: 18.09.2025).
https://beta.nb.no/extrip/beacon/result?query=descartes&country=8052&mode=all&pagesize=50 (son erişim: 18.09.2025); Banned Books, s. 20.
https://sozgazetesi.org.tr/oenemli-dosyalar/atatuerk-uen-yasaklanan-tarih-kitaplari/ (Son erişim: 18.09.2025).
https://www.cnnturk.com/teknoloji/richard-dawkinse-erisim-engeli-kalkti-376336 (Son erişim: 18.09.2025).
https://www.milliyet.com.tr/gundem/sen-misin-darwin-i-kapak-yapan-1069029 (Son erişim: 18.09.2025).
https://www.hurriyet.com.tr/gundem/darwin-in-dogum-yili-tubitak-ta-boyle-kutlandi-11199104 (Son erişim: 18.09.2025).
[1] 11-12 Eylül 2025 tarihinde Kastamonu’da Sansür konulu bir Konferans düzenlenmek istenmiş ancak maalesef yer bulunamadığından bu konferans gerçekleşememiştir. Bu yazı “Bilim ve Sansür” başlığı ile hazırlanan bildirimden özetlenmiştir.

