GazeteBilim
Destek Ol
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Çağdaş Epistemoloji Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Hegel Dersleri
    • İnsan Felsefesi Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Kuantum Mekaniği ve Yorumları Dersleri
    • Marx Dersleri
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
Okuyorsun: Atatürk’ü üç farklı tarihsel bağlama oturtmak
Paylaş
Aa
GazeteBilimGazeteBilim
Ara
  • Anasayfa
  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk
  • Etkinlikler
    • Astronomi Dersleri
    • Çağdaş Epistemoloji Dersleri
    • Davranış Nörolojisi Dersleri
    • Eğitimciler İçin Yapay Zekâ Okur-Yazarlığı Dersleri
    • Epigenetik Dersleri
    • Evrim Dersleri
    • Bilim Tarihi Dersleri
    • Hegel Dersleri
    • İnsan Felsefesi Dersleri
    • Kapitalizmin Tarihsel Gelişimi ve İktisadi Düşünce Dersleri
    • Konuşmaktan Korkmuyorum
    • Kuantum Mekaniği ve Yorumları Dersleri
    • Marx Dersleri
    • Nörobilim Dersleri
    • Nörohukuk
    • Nörofelsefe Dersleri
    • Öğrenilmiş Çaresizlik
    • Teizm, Deizm, Agnostisizm ve Ateizm Dersleri
    • Teoloji, Bilim ve Felsefe Tartışmaları
    • Zihin Dersleri
  • Biz Kimiz
  • İletişim
  • Destek Ol
Bizi Takip Edin
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
Copyright © 2023 Gazete Bilim - Bütün Hakları Saklıdır
GazeteBilim > Blog > Tarih > Bilim Tarihi > Atatürk’ü üç farklı tarihsel bağlama oturtmak
Bilim Tarihi

Atatürk’ü üç farklı tarihsel bağlama oturtmak

Yazar: Remzi Demir Yayın Tarihi: 8 Mayıs 2023 11 Dakikalık Okuma
Paylaş
atatürk, bilim, islam
Önümüzdeki yıllarda gerçekleştirilecek nesnel bir tarihsel soruşturma, Atatürk’ün belki de Halife el-Me’mûn ve Sultan Uluğ Bey gibi İslam Düşünce Tarihi’nde büyük roller oynamış yöneticilerden çok daha önemli bir tarihsel konumda bulunduğunu gösterecektir. (Unsplash)

Atatürk, bir filozof veya bir bilgin değildir, ama icraatları Doğu’da farklı bir zihniyetin temellerini atarak yeni bir felsefî ve bilimsel hareketin doğuşuna zemin hazırlamıştır.

İçindekiler
1. Türk Düşünce Tarihi2. İslam Düşünce Tarihi3. Dünya Düşünce TarihiSonuç

İnkılap Tarihi Enstitüleri’ndeki çalışmalara terk edilmiş olan Atatürk Araştırmaları’nın umumiyetle siyasî, hukukî, iktisadî, toplumsal ve kültürel konulardaki gelişmeleri konu edinmeleri, Atatürk’ün düşünce tarihindeki yerinin açık bir biçimde anlaşılmasını olanaksız kılmıştır. Hiç şüphe yoktur ki bu alanlardaki devrimlerin ve yeniliklerin zihniyet dönüşümü açısından da çok önemli sonuçları olmuştur.

Evet! Atatürk, bir filozof veya bir bilgin değildir, ama icraatları Doğu’da farklı bir zihniyetin temellerini atarak yeni bir felsefî ve bilimsel hareketin doğuşuna zemin hazırlamıştır.

Atatürk’ün düşünce tarihinde oynadığı rolü daha iyi kavrayabilmek için, meselenin üç farklı tarihsel bağlamda tartışılması gerekir.

1. Türk Düşünce Tarihi

Atatürk’ün Türk Düşüncesi’ndeki yeri henüz gereği gibi aydınlatılabilmiş değildir. Aydın Sayılı’nın bu yöndeki çalışmaları, özellikle de bilim tarihindeki yerinin belirlenmesi bakımından yararlı olmuştur. Meselâ “Batılılaşma Hareketimizde Bilimin Yeri ve Atatürk” ve “Atatürk ve Milli Kültürümüzün Temel Unsurlarından Bilim ile Entelektüel Kültür ve Teknoloji” başlıklı makalelerinde geniş bir tarihsel süreç bağlamında bu savı kanıtlamaya çalışmıştır.[1]

Remzi Demir “Atatürkçülüğün Düşünsel Temelleri” adlı makalesinde daha geniş bir açıdan bakarak, XVIII. yüzyılda başlayan Gelenekçiler ile Yenilikçiler arasındaki çatışmanın 1923-1938 seneleri arasında gerçekleştirilen devrimlerle Yenilikçiler lehine sonuçlandığına dikkat çekmiştir. Öyle anlaşılmaktadır ki bu gelişmeler sonrasında özellikle de “Yeni Bilim”in daha yakından ve derinden tanınması, zihniyet değişiminde önemli bir rol oynamıştır.[2]

Nihayet Zafer Toprak, Atatürk, Kurucu Felsefenin Evrimi adlı hacimli eserinde konuyu bütün boyutlarıyla incelemiş ve sonuçta önemli bir saptamada bulunmuştur:

“Son kertede Batı kökenli fikir hareketleri Atatürk’ün düşünce dünyasının oluşumunda ve Cumhuriyet’in kurucu felsefesinde etkin rol oynadı. 1908-1938 arasındaki 30 yıllık görece kısa zaman diliminde, dünyada çok az ülke Türkiye’de izlenen ölçekte dönüşümlere sahne oldu. Bu süreçte Tanzimat’tan beri Batı’dan gelen esintilerin etkisi büyüktü. Aydınlanma 18. Yüzyıldan beri tüm dünyada ulusal yapılanmaları tetiklemiş, geleneksel toplumları köklü dönüşümlere uğratmıştı. Atatürk aydınlanmadan yana bir hümanistti. Türkiye de Atatürk’ün öncülüğünde bu kervana katılacaktı. Rönesans’tan beri gelişen doğa bilimleri, insanı doğada egemen kılma yolunu göstermişti. Gündemde Cumhuriyet’in toplumsal dokusunu aklın ve bunun ürünü olan bilimin eleştirisinden geçirerek laik bir insanlık kültürünü inşa etmek vardı. 1920-1938 arası ülke bu doğrultuda Batı normlarında çağdaş bir görünüm kazandı.

Bu yapılanmanın mimarı Atatürk’tü.”[3]

2. İslam Düşünce Tarihi

Bildiğim kadarıyla Atatürk, bu bağlamda hemen hemen hiç tartışılmamıştır, oysa siyasî, hukukî, iktisadî, toplumsal ve kültürel alanlardaki fikirleri ve icraatları hiç şüphe yoktur ki İslam Düşünce Tarihi’nde yepyeni bir çağ açmıştır.[4]

Hemen vurgulamak isterim ki Müslüman Yazarlar’ın bu husustaki cehaleti bazen inanılmaz boyutlara ulaşmaktadır. Meselâ İngiliz bilim yazarı ve gazetecisi Hassan Ehsan Masood’un, Türkçemize İslam ve Bilim adıyla çevrilen Islam and Science’ının (2006) “İslam ve Bilim: Tarihten Dersler” adlı On Beşinci Bölüm’ünde, Atatürk’ü, bazı İslâm Ülkeleri’nin Müslüman Önderler’iyle mukayeseye kalkışması meselenin ne kadar yabancısı olduğunu kanıtlamaktadır:

“Bugün bilim dünyasının daha iyi durumda olduğu gelişmekte olan toplumlarda bilim ve otoriter yönetim arasındaki ilişki açıktır. İslam Konferansı Örgütü ülkeleri arasında İran, Malezya, Pakistan ve Türkiye’de örneğin bilim adamları için kabul edilebilir ücretler, araştırma laboratuvarları ve genç insanlar için yurt dışında ileri bilim ve eğitim olanaklarına erişme fırsatları mevcuttur. Çin ve Singapur gibi İslam Konferansı Örgütü üyesi olmayan ülkelerde ise bilim adamları için koşullar çok daha iyidir. Ancak tüm bu örneklerde ülkelerini modern dünyaya taşımak konusunda tutkulu liderler sayesinde bilim adamları mutludur ve bilim iyi durumdadır. Bu liderler ayrıca halkın fikirlerine çok duyarlı olmayıp muhaliflerini etkisiz hale getirmek için güç kullanmaktan çekinmeyecek yöneticilerdir. İslam dünyasındaki bu liderler arasında modern İran Devleti’nin kurucusu Ayetullah Humeyni, Malezya’yı yirmi yıl boyunca sert yumruğuyla yöneten Mahasir Muhammed, modern Türkiye’yi kuran Kemal Atatürk ve Pakistan’ı 1950’den beri yöneten generaller anılabilir.”[5]

Kısır İslamcılık ve özellikle de Arap Milliyetçiliği hareketleri, bu hakikatin keşfini bugüne değin imkânsız kılmıştır, ancak önümüzdeki yıllarda gerçekleştirilecek nesnel bir tarihsel soruşturma, Atatürk’ün belki de Halife el-Me’mûn ve Sultan Uluğ Bey gibi İslam Düşünce Tarihi’nde büyük roller oynamış yöneticilerden çok daha önemli bir tarihsel konumda bulunduğunu gösterecektir.

Atatürk, “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir (1924)” derken, aslında “alaturka bilim inkârcıları”na karşı Yeni Cumhuriyet’in kültür politikasını özetlemiş oluyordu.

3. Dünya Düşünce Tarihi

Atatürk’ün Dünya Tarihi’ndeki yerini en doğru biçimde tespit eden tarihçilerden biri de büyük İngiliz tarihçi Arnold J. Toynbee’dir. Atatürk Devrimleri’ne pek de sıcak bakmadığı anlaşılan Toynbee, Türkçemize Dünya, Batı ve İslam adıyla çevrilen The World and the West (1953) başlıklı bir çalışmasında Batılılaşma girişimlerini,

“Türkiye’nin uzun süre ısrarla uğraştığı Batılılaşma Meselesi’ne ilişkin çözüm yolları gerçekçi değildir ve Türk tarihinin geleceği için iki alternatif görünmektedir: Birincisi, Türkler daha önce yaptıkları gibi küçük dozajları alıp bedelini ödemeye devam edecekler. Ya da ikinci alternatif olarak Batı’nın kendilerini yok etmemesi için tüm içtenlikle kuvvet ve ruhlarını kullanarak kendilerini koruyacaklar. Türkler, daha önce bu iki alternatiften birincisini seçmek sureti ile yok olma sınırına getirildikten sonra, fazla gecikmeden, Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde yürütülen sınırsız Batılılaşmanın içine dalarak kendilerini kurtarmış oldular.”[6]

biçiminde özetledikten sonra şu hükmü vermektedir:

“Mustafa Kemal’in politikası ve ileriye yönelik hedefleri Türkiye’yi Batılı bir hayat tarzına kavuşturmaktı. Ve yıllar 1920’lere geldiğinde, daha önce hiçbir ülkede bu kadar kısa zamanda sistematik bir şekilde ve isteyerek gerçekleştirilemeyen bir devrim programı çok kısa bir zamanda hayata geçirildi. Her şeyiyle birden, bir kişinin hayatı içine sığdırılmış ve kanunla icbar edilmiş bu devrim, Batı Dünyası’ndaki Rönesans, 17. Yüzyılda gerçekleştirilen sekülerist bilimsel akıl devrimi, Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi gibi bir şeydi. Türkiye’deki kadının özgürlüğü, İslâm dininin devlet işlerinden ayrılması, Türkçe için öngörülen Arap Alfabesi’nin kaldırılarak yerine Latin Alfabesi’nin kabul edilmesi, bunların hepsi 1922-1928 yılları arasında yani tam altı yıl içerisinde gerçekleştirildi. Bu devrim, iktidarı elinde tutan tek parti sahibi bir diktatörün eliyle yürütüldü. Belki de bu devrim başka birinin eliyle bu derece çabuk ve yüksek bir metotla gerçekleştirilemezdi. 1920’lerde Türkiye hayatını ya dışa döndürecek ya da ölecekti. Ve Türk Halkı ne pahasına olursa olsun ayakta kalmayı seçti.”[7]   

ABD’li bilim tarihçisi Robert P. Crease’in birkaç sene önce yayımlanan ve Türkçemize Bilim Devrimcileri (2022) adıyla çevrilen The Workshop and the World: What Ten Thinkers Can Teach Us About Science and Authority (2019) başlıklı ilginç eseri, Atatürk’ün bilim tarihindeki yerinin tartışılması bakımından geniş bir ufuk açmış görünmektedir.[8] Yazar bu çalışmasında Francis Bacon, Galileo Galilei, René Descartes, Giambattista Vico, Mary Shelley, Auguste Comte, Max Weber, Edmund Husserl ve Hannah Arendt gibi isimler arasında, “Kemal Atatürk: Bilim ve Vatanseverlik” gibi bir başlık altında Atatürk’e de yer vermiş ve onun “bilim inkârcıları”na karşı vermiş olduğu mücadelenin önemine dikkat çekmiştir.

Crease’e göre Tanzimat Reformları, modern ve Avrupa’ya (genellikle de Fransa’ya) özgü “yeni bilgiler” ile Türklere ve Müslümanlara özgü “eski bilgiler” arasında gittikçe belirginleşen kültürel çelişkiyi daha da pekiştirmiştir. Bu reformlar, bir tür bilgiden diğerine basit bir geçiş değildir:

“Bu bilgi türlerinin her biri, farklı insan türleri, hatta toplumsal gruplar tarafından benimsenen kendi varsayım, yaklaşım ve davranış gruplarına sahipti. İkisi için de kapsayıcı kültürel stereotip gelişti: İşler ya geleneksel biçimde -alaturka- ya da yeni yollarla -alafranga, yani Fransız usulü- yapılıyordu”.[9]

İşte Atatürk, “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir (1924)” derken, aslında “alaturka bilim inkârcıları”na karşı Yeni Cumhuriyet’in kültür politikasını özetlemiş oluyordu. 

Türkler’in uzun bir maziye dayanan düşünsel tecrübeleri umumiyetle görmezden gelinmiş ve 21. yüzyıl için hiçbir değer ifade etmeyen kısır teolojik ve teosofik tartışmaların arkasına itilmiştir!

Sonuç

Henüz bir İslâm Rönesansı’ndan bahsetmek mümkün görünmemektedir. Atatürk’ün Türkiye’de yapmış olduğu devrimler bu konuda çok ciddi adımların atıldığını kanıtlamaktadır, ancak ikinci bağlamdaki yetersizlikten de kolayca anlaşılacağı üzere, İslâm Ülkeleri’ndeki düşünsel gelişmeler, henüz bunların yeterince takdir edilemediğini göstermektedir.

Aradan 100 yıla yakın bir zaman geçmiştir; fakat Türkler’in uzun bir maziye dayanan düşünsel tecrübeleri umumiyetle görmezden gelinmiş ve 21. yüzyıl için hiçbir değer ifade etmeyen kısır teolojik ve teosofik tartışmaların arkasına itilmiştir! Şayet Müslümanlar, Geleceğin Dünyası’nda seçkin bir konuma ulaşmak istiyorlarsa, bu “Türk Deneyimi”nden istifade etmeli ve onların çetin mücadelelerine omuz vermelidir.


[1] Aydın Sayılı, Atatürk ve Bilim, Editör: Remzi Demir, s. 89-189 ve s. 191-259.

[2] Remzi Demir, “Atatürkçülüğün Düşünsel Temelleri Üzerine Bir Deneme”, Historia 1923 (Yeniden Atatürk, Akıl ve Bilime Dönüş), Sayı 6, Bahar 2019, s. 8-36.

[3] Zafer Toprak, Atatürk, Kurucu Felsefenin Evrimi, İstanbul 2020, s. 382.

[4] Atatürk’ün ölümü İslâm Âlemi’nde büyük bir üzüntüyle karşılanmıştır. Bu konuda fikir edinmek için bkz., Nurcan Toksoy, “Atatürk’ün Vefatının Balkanlar ve Orta Doğu Basınındaki Etkilerinin Türkiye’deki Akisleri”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı VIII/2, Erzurum 2006, s. 199-206.

[5] Ehsan Masood, İslam ve Bilim, Çeviren: Şafak Timur, İstanbul 2010, s. 170. Masood’un bu eserini eleştiren bir makale için bkz., Remzi Demir, “Ehsan Masood ve Tarihi Çarpıtmak!”, (Parantez), Bilim ve Ütopya, Sayı 196, Ekim 2010, s. 59-60.

[6] Arnold J. Toynbee, Dünya, Batı ve İslam, Çeviren: Abdullah Zerrar, İstanbul 2002, s. 30.

[7] Toynbee, s. 31.

[8] Robert P. Crease, Bilim Devrimcileri, Çeviren: Özlem Özarpacı, İstanbul 2022.

[9] Crease, s. 199.

Etiketler: atatürk, türk, türk düşünce tarihi, zafer toprak
Remzi Demir 8 Mayıs 2023
Bu Yazıyı Paylaş
Facebook Twitter Whatsapp Whatsapp E-Posta Linki Kopyala Yazdır
Yazar: Remzi Demir
Prof. Dr., Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Bilim Tarihi Ana Bilim Dalı Başkanı
Önceki Yazı kuantum, kuantum dolanıklık Felsefe fiziğe ve gerçeklik bilgiye nasıl dönüştü?
Sonraki Yazı DSÖ, Dünya Sağlık Örgütü, Covid19 Dünya Sağlık Örgütü: Covid-19 artık pandemi değil

Popüler Yazılarımız

krematoryum fırını

Türkiye’de ölü yakma (kremasyon): Hukuken var, fiilen yok

BilimEtik
23 Kasım 2023
cehalet
Felsefe

“Cehalet mutluluktur” inancı üzerine

Eşitleştiren, özgürleştiren, mutlu kılan, bilgi midir yoksa cehalet mi? Mutlu kılan, cehalet mutluluktur sözünde ifade edildiği gibi, bilgisizlik ve cehalet…

12 Ağustos 2023
deontolojik etik
Felsefe

Deontolojik etik nedir?

Bir deontolog için hırsızlık her zaman kötü olabilir nitekim çalma eyleminin özünde bu eylemi (daima) kötü yapan bir şey vardır.

15 Ağustos 2024
kurt, köpek
Acaba Öyle midir?Zooloji

İddia: “Kurt evcilleşmeyen tek hayvandır!”

Tabii ki bu cümle baştan aşağı yanlıştır. Öncelikle kurt ilk ve en mükemmel evcilleşen hayvandır. İnsanın en yakın dostu köpek…

2 Şubat 2024

ÖNERİLEN YAZILAR

Evrimin Türkiye’deki Öyküsü

Bu yıl yayımlanan Evrim'in Türkiye'deki Öyküsü başlıklı eser Osmanlı'dan günümüze kadar Evrim Kuramının Türkiye tarihindeki serüvenini ele alıyor.

Bilim Tarihi
27 Ekim 2025

Bilim ve sansür

Egemen güçler ve bazen de erkek egemen toplumlar ciddi şekilde bilimsel düşünceye sansür uygulamaktadır.

Bilim Tarihi
30 Eylül 2025

Atatürk ümmetçiliği neden reddetti?

"Türk milleti, milli hissi; dini hisle değil fakat insani hisle yan yana düşünmekten zevk alır."

Tarih
14 Temmuz 2025

Gazi Yaşargil’in icatları

Yaşargil'in icatları arasında kızının adını verdiği beyin loblarını açmada kullanılan “Otomatik Leyla Ekartörü” ile “Yaşargil Anevrizma Klipsleri”ni sayabiliriz.

Bilim Tarihi
11 Haziran 2025
  • Biz Kimiz
  • Künye
  • Yayın Kurulu
  • Yürütme Kurulu
  • Gizlilik Politikası
  • Kullanım İzinleri
  • İletişim
  • Reklam İçin İletişim

Takip Edin: 

GazeteBilim

E-Posta: gazetebilim@gmail.com

Copyright © 2023 GazeteBilim | Tasarım: ClickBrisk

  • Bilim
  • Teknoloji
  • Felsefe
  • Kültür-Sanat
  • Gastronomi
  • Çocuk

Removed from reading list

Undo
Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?