Sahip olunacak ufak bir farkındalığın dahi intihar riski taşıyan bireylerin yaşamlarına “hayati” dokunuş sergileyeceği söylenebilir.
Giriş
10 Eylül, 2003 yılından bu yana Uluslararası İntiharı Önleme Derneği ve Dünya Sağlık Örgütü’nce her yıl farklı bir temayla “Dünya İntiharı Önleme Günü” olarak anılmaktadır. Temel olarak intiharın önemli bir halk sağlığı sorunu olduğuna, intihara yönelik olumsuz tutum ve davranışların kişilerin tedavisiz kalmasına neden olduğuna, toplum ve birey düzeyindeki müdahaleler ile önlenebileceğine dair toplumun dikkatini çekmeyi amaçlamaktadır. İntiharı Önleme Günü için 2021-2023 yılları teması “harekete geçerek umut yaratmak” olarak belirlenmiştir. Sahip olunacak ufak bir farkındalığın dahi intihar riski taşıyan bireylerin yaşamlarına “hayati” dokunuş sergileyeceği söylenebilir. Bu yazıda da okuyucuya intihar davranışı ile ilgili bu kapsamda bilgi verilmesi amaçlanmıştır.
Tanımlar
İntihar davranışı, karmaşık sebeplerin çoklu etkileşimine bağlı olarak ortaya çıkan, temel olarak kişinin kendi hayatını sonlandırmaya yönelik tehdit edici eylemler bütünü olarak tanımlanabilir. İntiharı tek bir kavram olarak ele almak yeterli olmayıp birçok alt boyutu bulunmaktadır. İntihar düşüncesi, intihar niyeti, intihar planı, intihar girişimi ve intihar (ölüm durumu) kavramları genel bir başlık altında intihar davranışı olarak tanımlanır. Bu açılardan intihar davranışını kişinin hayatını sonlandırma güdüsü ile gösterdiği her türlü düşünce ve davranış örüntüsü olarak ele almak mümkündür.
İntihar düşüncesi, kişinin hayatını sonlandırmaya yönelik düşünceler bütünüdür. Bu düşüncelerin bir kısmı kişinin sadece ölmüş olma hayalini ifade ederken (keşke ölsem de kurtulsam), bazıları doğrudan kendini öldürme motivasyonu taşır. Buna göre intihar düşüncesinin doğrudan ölme niyeti içerip içermediği önemlidir.
İntihar planı, bireyin intihar girişiminde bulunmaya dair yöntem, yer ve zamanının çeşitli derecelerde belirlenmiş olması durumudur (evde kimse yok iken ilaç içmeyi planlamış olmak gibi). Bu planların ayrıntısının derecesi intihar riski açısından önem arz eder. Örneğin intihar girişimi için net bir tarihin belirlenmiş olması buna örnek olabilir.
İntihar girişimi, kişinin hayatını sonlandırma güdüsü içeren, ölümcül veya ölümcül olmayacak şekilde sonuçlanan, kendine zarar verici davranışlar bütünü olarak tanımlanabilir. Tüm intihar girişimleri ölümle sonuçlanmayacağı için yaralanma ve sakatlanma riskini de içinde barındırır.
İntihar girişimi, kişinin hayatını sonlandırma güdüsü içeren, ölümcül veya ölümcül olmayacak şekilde sonuçlanan, kendine zarar verici davranışlar bütünü olarak tanımlanabilir.
İntihar, kişinin kendini öldürme motivasyonu taşıyarak hayatını sonlandırması durumudur.
Kişi bunlardan herhangi birini tek başına veya birlikte gösterebilir. Örneğin intihar düşünceleri olan bir kişinin intihar planı olmayabilir. Herhangi bir intihar düşüncesi veya planı olmadan tetikleyici durumlar karşısında kişi intihar girişiminde bulunabilir.
İntihar davranışında doğru kavramsallaştırma önem arz eder. Örneğin sıklıkla yapılan bir hata intihar sonucu ölümü tarif etmek isterken “tamamlanmış/başarılı intihar” gibi kavramlara başvurulmasıdır. Bu durum intihar davranışını gösteren bireyin bir hedefi başardığı, tamamladığı ya da bireyin tamamen kendi özgür iradesi ile gerçekleştirmiş olduğu “sanki” olumlu bir duruma işaret eder. Oysaki birazdan anlatılacağı üzere intihar oldukça karmaşık sebeplerle meydana gelen ve uygun müdahalelerle önlenebilen bir davranıştır. Bu açıdan intihar durumu, anlaşılır olmak için “intihar girişimi sonucu hayatını kaybetti” şeklinde ifade edilebilir.
Epidemiyoloji
Dünya Sağlık Örgütüne göre yılda ortalama 700.000 kişi intihar sonucu hayatını kaybetmektedir. Ölüm nedenleri arasında intihar ön sıralarda bulunmakta olup, “yaklaşık her 40 saniyede bir kişi hayatını intihara bağlı olarak kaybetmektedir.” Özellikle genç yaştaki ölümlerin kaza ve yaralanmalardan sonraki en sık sebebini intihar oluşturmaktadır.
Kaba intihar hızı toplumdaki her 100.000 kişi başına düşen intihar oranını tanımlar. Buna göre dünya ortalaması 2019 verisine göre 9.4’tür. İntiharda kadın ve erkek arasında belirgin fark olup erkeklerdeki kaba intihar hızı 13.3, kadınlarda ise 5.7 şeklindedir. Ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2022 yılındaki kaba intihar oranı 100.000’de 4.88’dir. Bu sayılar erkekler için 7.31, kadınlar için 2.44 olarak belirlenmiştir.
Güzel bir haber olarak dünya genelinde intihar hızlarının düşme eğiliminde olduğu söylenebilir. (Grafik 1) Bu noktada intihar davranışını önlemeye dair yapılan çalışmalar önemli olmuştur. Başka bir güzel haber ise ülkemizdeki intihar oranlarının Dünya ve Avrupa ortalamasının altında olmasıdır.

Risk faktörleri
İntihar davranışı, birçok sebebin etkileşimi ile meydana gelen karmaşık bir süreçtir. Bunların neler olduğunun saptanması intihar riskinin anlaşılması açısından önemlidir.
Sosyodemografik bazı özellikler artmış intihar riski ile ilişkilidir. Örneğin yukarıda bahsedildiği gibi tüm dünyada erkeklerde intihar kadınlara göre daha sıktır. Bu duruma uymayan bazı örnekler mevcut olup özellikle bazı sosyal faktörlerin varlığında (kadın ayrımcılığı, vb.) cinsiyet farkları kapanmakta veya tersine dönmektedir. Bu açılardan intihar hızlarının yaş, cinsiyet, medeni duruma göre incelenmesi yol göstericidir. (Grafik 2)

Cinsiyete bağlı bu farklılıkların çeşitli sebepleri bulunmaktadır. Erkeklerin öldürücülüğü yüksek yöntemleri (ası, ateşli silah, vb.) daha yüksek oranda tercih ettiği, daha düşük oranlarda psikiyatrik destek aradıkları ve alkol kullanımı gibi bazı davranışları kadınlara göre daha yüksek oranda sergilemeleri bunlardan bazılarıdır.
İntiharda başka bir riskli grubu yaşlılar oluşturmaktadır. Buna göre yetersiz ailevi ve sosyal destek risk arz eder. Ayrıca ergenlik dönemi de intihar davranışı açısından risklidir. Özellikle dürtüsel davranışların varlığı, duygusal değişimlerin intihar riskini arttırdığı bilinmekte ve ergen/genç grubunda risk yaratmaktadır. Medeni durum da önemli bir risk faktörü olup, bekar, boşanmış ve dullarda intihar riski daha fazladır. Yine düşük sosyoekonomik düzey, ekonomik sorunlar, işsizlik gibi sosyal faktörler de artmış intihar riski ile ilişkilidir.
Dünya Sağlık Örgütüne göre yılda ortalama 700.000 kişi intihar sonucu hayatını kaybetmektedir.
İntihar davranışında en önemli risk faktörlerini psikiyatrik hastalıklar oluşturmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta intihar davranışının doğrudan bir psikiyatrik hastalık olarak ele alınmamasıdır. İntihar davranışı psikiyatrik bir hastalıktan fazlasıdır. Ne var ki intihara hemen her zaman bir psikiyatrik hastalık eşlik etmektedir. Yapılan çalışmalara göre intihar sonucu hayatını kaybetmiş kişilerde %90 oranında bir psikiyatrik bozukluk bulunur. Psikiyatrik hastalıklar içinde intihar ile ilişkisi en güçlü olanı tahmin edileceği üzere depresyondur. Bipolar bozukluk, şizofreni, alkol madde kullanım bozuklukları, kişilik bozuklukları da artmış intihar riski ile ilişkili diğer ruhsal bozukluklardır. Bu açıdan intihar davranışını azaltmaya yönelik yapılması gereken en etkin müdahalelerin başında kişilerin psikiyatrik tedaviye ulaşımını sağlamak gelmektedir. Ne yazık ki intihar sonucu ölen kişilerin önemli bir kısmının herhangi bir psikiyatrik tedavi almadığı gösterilmiştir. Ayrıca yetersiz tedavi de önemli başka bir sorunu teşkil etmektedir. Yapılan çalışmalarda intihar eden kişilerin bir kısmının intihar öncesinde tekrarlayan psikiyatrik veya diğer hastane başvurularının (örneğin aile hekimlerine) intihar etmeyenlere göre daha fazla olduğu saptanmıştır.
İntiharla ilişkili başka bir risk faktörü doğrudan intihar davranışları ile ilişkilidir. Buna göre kişinin daha önce intihar girişiminde bulunmuş olması, intihar planlarından bahsetmesi, vedalaşma, vasiyet hazırlama gibi ölüm ritüellerini gerçekleştirmesi, intihar araçlarına daha kolay ulaşım (evde ateşli silah bulunması gibi) durumunda artmış risk söz konusudur.
İntihar davranışı psikiyatrik bir hastalıktan fazlasıdır. Ne var ki intihara hemen her zaman bir psikiyatrik hastalık eşlik etmektedir.
Bunun haricinde dürtüsellik, öfke, duygusal dalgalanma, uykusuzluk gibi durumların varlığı da riski arttırmaktadır. Yine kronik fiziksel hastalıklara sahip olmak da başka bir risk faktörüdür. Olumsuz çocukluk çağı yaşantılarının da (fiziksel, cinsel istismar) intihar davranışı riskini arttırdığı unutulmamalıdır.
Risk faktörlerini ele alırken intihar davranışına yatkınlık yaratan ve tetikleyici olan faktörleri ele almak yol gösterici olabilir. Buna göre intihar davranışını yatkınlık yaratan faktörler üzerine eklenen, bir tetikleyici sonucu gelişen bir nihai süreç olarak anlamak mümkündür. İntihar vakalarının önemli bir kısmı intihar davranışı sırasında alkol ve madde etkisi altında olduğuna dair yayınlar bulunmaktadır. Örneğin depresif bir kişi, eşiyle yaşayacağı tartışma sonrası yoğun alkol kullanıp intihar davranışında bulunabilir. Bu durumda depresyonu bir çeşit yatkınlık, eşiyle tartışmayı ve alkolü tetikleyici olarak anlamak faydalı olabilir.
İntihar en nihayetinde ölümle sonuçlanan bir eylem olup bir sona, bitişe işaret eder. Bu açıdan gelecek tasavvurunun yokluğu da denilebilir. Bunu yordayan en önemli risk faktörü de umutsuzluk düşünceleridir. Umutsuzluk, kişinin geleceğe dair kendinden, hayattan herhangi bir beklentinin olmaması, herhangi bir yaşam amacı taşımaması olup, intihar riskini arttıran önemli bir düşünme faktörüdür. Kendini bir şeye ait hissedememek, başkalarına yük gibi hissetmek, düşüncelerinin katı ve değişmeye kapalı olması, hayatı sürekli olumsuz yorumlama gibi düşünme tarzları da intihar açısından risk yaratan düşünme stilleridir.
İntihar davranışını azaltamaya yönelik toplumsal müdahaleler
İntihar ile ilişkili risk faktörlerinin sosyal, politik, bireysel özellik sergilediği görülmektedir. Bu nedenle yapılacak müdahalelerin birey, aile, toplum, ülke düzeyinde ele alınması gerekir.
Örneğin halk sağlığı düzeyinde etkinliği gösterilmiş en önemli müdahale intihar araçlarına erişimle ilgili yapılan düzenlemelerdir. Özellikle ateşli silahlara ulaşımın zorlaştırılmasına dair alınacak önlemlerin etkili olacağı söylenebilir. İntihar motivasyonu dalgalı bir seyir gösterir. Kişi intihar düşüncelerini yoğun yaşarken kısa bir süre sonra bu düşünceler azabilir. Bu açılardan bireylerin intihar araçlarına kolayca ulaşabilmesi bu tip durumlarda (örneğin tek başına, evde, alkollüyken silah ile) ek risk yaratabilir.
Psikiyatrik hastalık ve tedavilere dair olumsuz tutumların değiştirilmesi intihar davranışını azaltacak başka bir halk sağlığı müdahalesidir. Psikiyatrik rahatsızlıkların diğer tıbbi rahatsızlıklara benzer özellikler sergilediği ve etkin bir şekilde tedavi edilebilir olduğunun bilinmesi önemlidir. İhtiyaç durumunda profesyonel desteğe başvurulmasının özendirilmesi gerekir. Bunun için medya, okul ve yerel yönetimler düzeyinde yapılacak reklam, eğitimler ve girişimler önemlidir.

Önemli başka bir nokta medyada intihar haberlerinin nasıl verileceğine ilişkindir. İntihar davranışını romantik bir başkaldırı, bir çeşit felsefi tavır olarak ele almak ve buna yönelik paylaşımlarda bulunmak risk altındaki bireyler için tehlike arz eder. “Werther etkisi” (Genç Werther’in Acıları isimli romanın yayınlanmasından sonra Avrupa’da kısa bir zamanda genç erkeklerin romandaki karakter gibi giyinip aynı şekilde intihar etmesi) denilen “intihar bulaşı” açısından dikkatli olunmalıdır. Özellikle ergen ve genç erişkinler içinde bulundukları gelişim dönemi itibari ile intihar bulaşı açısından yüksek risklidirler. Ne var ki haberlerin nasıl paylaşılması gerektiğine dair uluslararası ve ulusal kılavuzlar bulunmasına rağmen medyada bu konuda yeterli özenin hâlâ gösterilmediği görülmektedir.
İntihar davranışı gösteren bireyler son ana kadar kararsızlık gösterebilmekte olup, en küçük bir umut ışığında girişimde bulunmaktan vazgeçebilirler. Bu açılardan bazı ülkelerde intihar yardım hatları, panik butonları bulunmakta olup, risk altındaki bireylerin hızlıca psikolojik yardım alabilmesi sağlanmaktadır. Ülkemizde ne yazık ki böyle bir destek hattı bulunmamakta olup gelecekte kullanılabilecek potansiyel bir müdahale aracı olabilir.
Politika düzeyinde yapılacak müdahalelerin de intihar davranışını azaltacağı söylenebilir. İşsizlik, ekonomik daralma intihar riskini arttırır. Yine cinsiyet eşitsizliği ile ilgili atılacak toplumsal ve yasal adımların da önemli olacağı hatırlanmalıdır.
Psikiyatrik tedaviler ve antidepresanlar
İntihar davranışı ile ilişkili en önemli risk faktörünü psikiyatrik hastalıklar oluşturmaktadır. Bu noktada önemli bir tartışma konusu genelde psikiyatrik ilaçlar özelde antidepresanlar üzerine yoğunlaşmaktadır. Antidepresanların intihar riskini arttırdığı, bu durumun özellikle ergenlerde daha fazla gözlendiği iddia edilmiştir. Bu nedenlerle toplumlarda psikiyatrik ilaç tedavilerine yönelik olumsuz tutumlar meydana gelmiş ve bireylerin tedavisiz kalmasına neden olmuştur. Bu durum da dolaylı olarak intihar oranlarında artma ile ilişkilendirilmiştir.
Konu ile ilgili yapılan yüksek kaliteli çalışmalar psikiyatrik ilaçların ve özelde antidepresanların intihar riskini arttırmadığı, tersine depresyon gibi intihar riski yüksek rahatsızlıkları tedavi ederek intihardan koruduğuna işaret etmektedir. Ne var ki bu tarz olumsuz durumlar nedeni ile psikiyatrik hastalık ve tedavilere yönelik damgalayıcı tutumlar artmakta ve riskli bireylerin yetersiz tedavi almasına neden olmaktadır.
Psikiyatrik ilaçların ve özelde antidepresanların intihar riskini arttırmadığı, tersine depresyon gibi intihar riski yüksek rahatsızlıkları tedavi ederek intihardan koruduğuna işaret etmektedir.
Covid-19 pandemisi ve intihar davranışı
Pandemi süreci tüm dünyada olağan yaşamı sekteye uğratmış, karantinanın getirdiği zorluklar hem sosyal hem ekonomik hem de bireysel düzlemde çoklu değişimlere sebep olmuştur. Eve kapanma, ekonomik daralma, maske yasakları, Covid kaygısı, yeterli tıbbi tedavi, aşıya ulaşım zorlukları gibi durumlar nedeni ile bireyler ruhsal açıdan olumsuz etkilenmişlerdir. Ayrıca kronik psikiyatrik hastaların tedavilerinde aksamalar meydana gelmiştir.
Tüm bu sebeplerle pandeminin artmış intihar davranışına neden olacağına dair korkular oluşmuştur ve ikinci bir “(intihar) salgınının” ortaya çıkacağı iddia edilmiştir. Ne var ki süreç içinde yapılan çalışmaların ortaya koyduğu üzere pandeminin intihar davranışı üzerine anlamlı bir etkisinin olmadığı gösterilmiştir. Yine de pandeminin yarattığı sosyoekonomik değişimlerin bireysel düzlemde önemli bir tetikleyici olduğu söylenebilir.
Kaynaklar
- Türkiye istatistik Kurumu(TUİK), https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Olum-ve-Olum-Nedeni-Istatistikleri-2022-49679
- Çolak, B., & Devrimci Özgüven, H. (2019). Psikiyatrik Hastalıklarda İntihar Davranışı. H. D. Ozguven & M. Sercan (Ed.), İntiharı Anlama ve Müdahale içinde (sy. 111–133). Bayt Yayınevi.
- Ozguven, H. D., & Eskin, M. (2019). İntiharı Anlama ve Müdahale. H. D. Ozguven & M. Sercan (Ed.), İntiharı Anlama ve Müdahale (sy. 180–198). Bayt Yayınevi.
- Knipe D, Padmanathan P, Newton-Howes G, Chan LF, Kapur N. Suicide and self-harm. Lancet. 2022 May 14;399(10338):1903-1916.
- Hawton K, van Heeringen K. Suicide. Lancet. 2009 Apr 18;373(9672):1372-81.
- O’Connor RC, Nock MK. The psychology of suicidal behaviour. Lancet Psychiatry. 2014 Jun;1(1):73-85.
- (Dünya Sağlık Örgütü) https://www.who.int/campaigns/world-suicide-prevention-day/2023
- (Uluslararası İntiharı Önleme Derneği)https://www.iasp.info/wspd/

