Bilimkurgu klasiklerinden biri de Mars’ı terraform etmektir. Terraform, soğuk komşumuzu (Mars’ı) ısıtarak insanların yaşayabilmesi için uygun hâle getirme sürecidir. Science Advances’ta yayınlanan araştırmaya göre, bu süreci gerçekleştirme fikri o kadar da uçuk olmayabilir.
Hannah Richter
Çeviri: Emine Öykü Güner
Araştırmacılar, Mars’ın atmosferine minik parçacıklar enjekte etmenin gezegeni aylar içinde 10°C’den fazla ısıtabileceğini ve bu durumun sıvı suyun varlığını sürdürmesine yeteceğini tespit etti. Bu plan yılda yaklaşık 2 milyon ton parçacık gerektirse de, bunlar Mars tozunda kolaylıkla bulunabilen bileşenlerden üretilebileceği için umut vaad ediyor.
Glasgow Üniversitesi’nde uzay mühendisi olarak çalışan ve bu çalışmaya dahil olmayan Colin McInnes, “Terraform için gerçekten oldukça yenilikçi bir fikir bulmak çok sık rastlanan bir durum değildir. Mars’ın şu anki hali ile yaşanabilirlik açısından olabileceği hal arasındaki fark düşündüğümüzden daha dar.” dedi.
Mars’ta milyarlarca yıl önce suyun aktığı düşünülse de, bugün geriye kalan az miktarda su kutuplardaki buzullarda ve toprağın altında donmuş durumdadır. İnce bir atmosfer ve zayıf bir Güneş ile ortalama sıcaklık yaklaşık -62ºC’dir. Dünya’daki çoğu yerden daha soğuktur. Kızıl Gezegeni (Mars) ekinler, sıvı halde su ve kendi bedenlerimiz için uygun hale getirmek için sıcaklıkta önemli bir artış gerekmektedir.
Araştırmacılar, ironik şekilde Dünya’da küresel ısınmayı yönlendiren aynı mekanizmayı kullanarak komşu gezegenimiz Mars’ı dönüştürebileceklerini düşünüyor. Northwestern Üniversitesi’nde doktora öğrencisi ve yeni çalışmanın baş yazarı olan Samaneh Ansari, “Genel fikir yapay olarak bir sera yaratmaktır.” diyor. Bilim insanları, atmosfere büyük miktarlarda enjekte etmek için, tıpkı Dünya’daki su buharı ve karbondioksit gibi ısıyı hapseden bir madde bulmaya çalışıyor.
Daha önceki bir çalışmada araştırmacılar, saç spreyi gibi aerosollerde kullanılan ozona zarar veren bileşiklerin aynısı olan kloroflorokarbonların atmosferin yükseklerine fırlatılmasını önerdi. Yakın zamanda yapılan başka bir çalışmada ise araştırmacılar, Mars topraklarında ısıyı hapsederken zararlı ultraviyole radyasyonu da engellemek amacıyla zemine şeffaf ve hafif bir katı olan silika aerojel fayansları yerleştirmeyi önerdi. Ancak her iki önerinin önündeki en büyük engel maliyet olacaktır. Mars yüzeyinde seyrek olan kloroflorokarbonlar ve insan yapımı gerektiren silika jeller nedeniyle her maddeden büyük miktarlarda Dünya’dan taşınması gerekecektir. Bu da günümüzün roketleriyle neredeyse imkansızdır.
Ansari ve meslektaşları, Mars’ta bol miktarda bulunan bir madde olan tozun ısıyı tutma yeteneklerini test etmek istediler. Mars tozu, ona karakteristik kırmızı rengini veren demir ve alüminyum açısından zengindir. Ancak mikroskobik boyutu ve kabaca küresel şekli, radyasyonu absorbe etmeye veya yüzeye geri yansıtmaya elverişli değildir.
Hal böyle olunca araştırmacılar farklı bir parçacık üzerinde beyin fırtınası yaptı. Toz bulunan demir ve alüminyumu kullanarak, mars tozu zerresinden yaklaşık iki kat daha büyük ve ticari olarak satılan parıltıdan daha küçük olan 9 mikrometre uzunluğunda çubuklar ürettiler.
Ansari, bu parçacıkların ışıkla nasıl etkileşime gireceğini test etmek için bir simülasyon tasarladı. Yüzeyden kızılötesi radyasyonu nasıl emdikleri ve bu radyasyonu Mars’a nasıl geri saçtıkları konusunda beklenmedik derecede büyük etkiler buldu. Bu etkiler arasında aerosol parçacığının sera etkisi yaratıp yaratmadığını belirleyen temel faktörler de var.
Chicago Üniversitesi ve Central Florida Üniversitesi’ndeki işbirlikçiler parçacıkları Mars’ın ikliminin bilgisayar modellerine besledi. Her yıl 2 milyon ton çubuğun yüzeyden 10 ila 100 metre yüksekliğe enjekte edilmesinin etkisini incelediler. Bu çubukların türbülanslı rüzgarlar tarafından daha yüksek irtifalara çıkarılacağı ve atmosferde doğal mars tozuna göre 10 kat daha yavaş çökeceği belirtildi.
Ekip, bu yöntemin önerilen diğer sera gazı planlarından 5000 kat daha az malzeme gerektirmesine rağmen Mars’ın birkaç ay içinde yaklaşık 10°C kadar ısınabileceğini buldu. 2 milyon ton parçacık her yıl Dünya’da çıkarılan endüstriyel metallerin kabaca %0,1’ini temsil etmektedir. Ancak ekip, çubukların hammaddelerinin Mars’ta mevcut olması nedeniyle Dünya’dan nakliye ihtiyacını ortadan kaldırabileceğini söyledi.
Open Üniversitesi’ndeki doktora sonrası gezegen bilimi araştırmacısı olan ve bu çalışmaya dahil olmayan Juan Alday, “Gezegenin sıcaklığını artırmak, Mars’ta herhangi bir yardım olmadan yaşamak için yapmamız gereken şeylerden sadece biridir” diyor. Birincisi, Mars’ın atmosferindeki oksijen miktarı yalnızca %0,1 iken Dünya’daki %21’dir. Mars’taki basınç da Dünya’dakinden 150 kat daha düşüktür. Bu da insan kanının kaynamasına neden olacak bir durumdur. Mars’ta ozon tabakası da yoktur. Bu da Güneş’in zararlı ultraviyole radyasyonuna karşı koruma olmadığı anlamına gelmektedir. Dahası, Mars toprakları bir kez ısınsa bile hâlâ ürün yetiştiremeyecek kadar tuzlu veya zehirli olabilmektedir. Başka bir deyişle McInnes, sıcaklığı artırmanın Mars’ı yaşanabilir hale getirecek sihirli bir anahtar olmadığını söylüyor.
Bu durum yine de Ansari ve meslektaşlarını olasılıkları araştırmaktan alıkoymuyor. Daha sonra, farklı şekillerin, boyutların ve karbon manyetit gibi diğer bileşenlerin etkisini araştırırdı. Bunun sonucunda da nano çubukları laboratuvarda üretip test etmeyi umuyorlar.
Chicago Üniversitesi’nden gezegen bilimci ve çalışmanın ortak yazarı Edwin Kite, dünyalaştırma araştırmasının aynı zamanda Dünya’yı incelemenin de ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini söylüyor. Şu sorunun da altını çiziyor: “İklimi ve ekosistemleri başka bir yere inşa edecek kadar iyi anlayabilir miyiz?”
Kaynak:
https://www.science.org/content/article/terraforming-mars-could-be-easier-scientists-thought (son erişim tarihi: 21.09.2024)

