Sebastian Sunday Grève ve Yu Xiaoyue, cevabın “evet” olduğu beklenmedik bir yol buldu.
Yazı: Sebastian Sunday Grève ve Yu Xiaoyue
Çeviri: Batuhan Akgündüz
Alan Turing, (en azından teoride) İngiliz yazlarının favorisi olan çilek ve kremayı seven makineler yapmanın mümkün olduğunu düşünmüştü. Bundan, bilinçli makineler yapmanın (yine en azından teoride) mümkün olduğunu düşündüğünü de çıkarabiliriz. Çünkü bilinçli değilseniz çilek ve kremadan gerçekten zevk alamazsınız- ya da alabilir misiniz? Her durumda Turing, makinelerin bilinçli olabileceğini düşündüğünü çok açık bir şekilde ifade etmişti. Bununla birlikte, bu tür makinelerin yakın zamanda yapılabileceğini düşünmüyordu. Nedeni ise bunun yapılmasını zor bulduğundan değildi. Sadece böylesi bir çalışmaya emek harcamaya değmeyeceğini düşünüyordu: Bilgi İşlem Makineleri ve Zekâ adlı meşhur kitabında “Muhtemelen bu lezzetli yemeğin tadını çıkaracak bir makine yapılabilir, ancak bunu yapmaya yönelik herhangi bir girişim aptalca olur” diye yazmıştı. Çilek ve kremanın tadını çıkarma yetersizliği ihtimalinden bahsetmenin bile okuyucularına anlamsız gelebileceğini belirtmiş ve şöyle eklemişti:
“Bu yetersizlikle ilgili önemli olan şey, diğer yetersizliklerin bazılarına katkıda bulunmasıdır; örneğin, insan ile makine arasında beyaz adam ile beyaz adam ya da siyah adam ile siyah adam arasında olduğu gibi aynı türden bir dostluğun oluşmasının zorluğudur.”
Makinelerin bilinçli olup olamayacağını sormanın açık ara en zor yanı, “bilinçli” kelimesinin ne anlama gelmesi gerektiğini belirlemektir.
Böylece bize, Turing’in alışkın olduğu gibi, insanların kendi türlerinde bile diğer bazı bireyleri eşit yetenek veya değerde kabul etmeyi her zaman zor bulduklarını hatırlattı. Dolayısıyla, makinelerin muhtemelen çilek ve kremanın tadını çıkaramamasının öneminin, bunun makinelerin insan yaşamının belirli unsurlarını paylaşma konusundaki daha geniş bir yetersizliğinin bir örneğini teşkil etmesinde yattığını söyledi.
En azından prensipte bu konuda haklıydı- tıpkı yapay sinir ağlarının, genel olarak makine öğreniminin ve özellikle de pekiştirmeli öğrenmenin başarısını doğru tahmin ettiği gibi. Ancak Turing, açıkça ve defalarca yaptığı gibi belirgin bir şekilde insanî ama entelektüel olmayan yeteneklere sahip makineler yapmak için büyük bir çaba sarf edilmeyeceğini tahmin etmekte yanıldı. Aksine, sohbet botlarına, sanal asistanlara ve ev robotlarına yönelik artan talep, bunun tam tersinin doğru olduğunu açıkça göstermektedir. Makineler bilinçli hale getirilebilirse, muhtemelen er ya da geç onları tasarlayacağız. Dahası, çoğu insan, özellikle etik açıdan bakıldığında, genel olarak bilincin büyük bir fark yarattığını düşündüğünden, makinelerin bilinçli olup olmadığı sorusu, daha fazla insanın bunu sormayı öğrenmesini gerektirecek kadar önemli görünüyor.

Soruyu cevaplarken yapılacak ilk şey, ‘makine’ ile neyi kastettiğimizi belirtmektir. Turing, makinelerin düşünüp düşünemeyeceğini değerlendirirken “makineleri” dijital bilgi işlem makineleriyle sınırladı. Bunlar, akıllı telefonlardan süper bilgisayarlara kadar günümüzün bilgi işlem cihazlarının büyük çoğunluğuyla aynı türde makinelerdi. 1950’lerde yazdığı sırada, böyle bir makinenin gerçeğe dönüşmesine yardımcı oldu. Bu arada, bilgisayarlar için gerekli matematiksel temeli, şimdi Evrensel Turing Makinesi olarak bilinen hesaplama yöntemiyle sağladı. Yani Turing’in, bilgisayarların o zamanki yeniliği göz önüne alındığında, hâlâ yapması gereken çok şey vardı. Bugün, çoğu insan en azından sezgisel olarak bilgi işlem makinelerinin temel güçlerine âşinadır, bu nedenle kendimizi ayrıntılı bir teorik hesaptan kurtarabiliriz. Aslında, “makine” ile kastettiğimiz şeyi dijital bilgi işlem makineleriyle sınırlamamıza gerek yok. Görüleceği gibi, burada sunduğumuz makinelerin bilinçli olup olmadıklarını sormanın özel yolu, ilgili mühendisliğin öncelikle biyolojik bir yapıya sahip olmadığını şart koşmamızı gerektirir.
Makinelerin bilinçli olup olamayacağını sormanın açık ara en zor yanı, “bilinçli” kelimesinin ne anlama gelmesi gerektiğini belirlemektir. Elbette, bir bireyin bilinci sadece öznel deneyimleri olduğu sürece, insanlar bilince yakından aşinadır. Terimin bu yaygın anlamına göre bilinç, belirli bir zamanda belirli bir zihinsel durumda olmanın nasıl bir şey olduğunun özel niteliğidir. Pek çok insanın en gelişmiş robotlarda bile eksik olması gerektiğini düşünmeye meyilli olduğu şey tam da bu özel niteliktir.
Ancak “Makineler bilinçli olabilir mi?” sorusundaki temel zorluk, bilince olan doğal aşinalığımıza rağmen, onun temel doğası hakkında hâlâ bilgisiz olmamızdır. Bilincin ne olduğunu ve ne zaman var olduğunu nasıl anlayabileceğimize dair üzerinde geniş ölçüde uzlaşılmış bir teori yok. Onu sıfırdan nasıl inşa edeceğimizi de kesinlikle bilmiyoruz. Göreceğimiz gibi işin püf noktası bu cehaleti aşmak ve bunun yerine temel âşinalığımızdan yararlanmaktır.
İnsan yapımı
Bilinçli bir şeyin mühendisliğini yapmanın umut verici bir yolunu düşünebilir miyiz? Elbette üreme var; ancak bu, mühendislik yönteminin temel olarak biyolojik bir doğaya sahip olmaması koşulumuza ters düşecektir. Aynı şey, cilt hücrelerini işlevsel sinir hücrelerine dönüştüren nöral kök hücre tedavisi ve doku nano-transfeksiyonu gibi rejeneratif yöntemler için de geçerlidir. Hem üreme hem de rejenerasyon, bilinçli şeyleri, özellikle insanları doğrudan veya dolaylı olarak (ilgili işlevleri geri kazandırarak) tasarlamak için kullanılabilir. Bununla birlikte, kullanılan yöntemlerin öncelikle biyolojik doğası gereği, sonucun bilinçli makineler değil, insanlar olduğunu kabul etmemiz gerekecektir.
Biyoloji mühendisliğindeki son gelişmeler, insan sinir sisteminin bir kısmının, beyne her iki yönde bağlanan protez uzuvlar yoluyla, işlevsel onarımının gerçekleştiğini gözler önüne seriyor.
Şimdi benzer ama farklı bir yöntemi ele alalım. Biyoloji mühendisliğindeki son gelişmeler, insan sinir sisteminin bir kısmının, beyne her iki yönde bağlanan protez uzuvlar yoluyla, işlevsel onarımının gerçekleştiğini gözler önüne seriyor. Böylece bu gelişmeler, ince motor kontrolü ve propriyosepsiyon (uzuv pozisyonunun sezgisel bilgisi) ve fantom uzuv algısının azaltılmasını mümkün kılıyor. Bu teknoloji henüz ilk aşamalarında olmakla birlikte, insan sinir sisteminin bazı bölümlerinin silikon gibi yarı iletken malzemeler kullanılarak onarılabileceği fikrinin deneysel kanıtını şimdiden sağlıyor. İnsan-makine nöral arayüzü üzerine bu ve bununla ilgili devam eden araştırmaların gelecekte daha fazla ilerleme sağlayacağını, böylece sinir sisteminin daha fazla bölümünün silikon gibi malzemeler kullanılarak onarılabileceğini veya değiştirilebileceğini beklemek mantıklı görünüyor. Gelecekte, bir dörtlü amputeye, dokunsal algı, propriyosepsiyon, termo algı ve benzerleri dâhil olmak üzere tam kol ve bacak işlevselliği yeniden kazandırılabilir.
© Sebastian Sunday Grève ve Yu Xiaoyue 2023
Sebastian Sunday Grève (Çin Yurtdışı Felsefe Enstitüsü ve Pekin Üniversitesi) ve Yu Xiaoyue (Pekin Üniversitesi) Pekin’de yaşayan felsefecilerdir ve diğer disiplinlerden meslektaşlarıyla yakın işbirliği içinde insan-makine ilişkilerinin bilişsel temelleri üzerinde çalışmaktadırlar.
Kaynak
https://philosophynow.org/issues/155/Can_Machines_Be_Conscious (son erişim tarihi: 20.04.2023) adresindeki makalenin bir kısmının çevirisidir.