Tüm dünyada, insanlar aşırı iklim olayları nedeniyle geçim kaynaklarını kaybediyor ve bunu başka bir yerde yeniden inşa etmek zorunda kalıyor. Disiplinler arası araştırma projesi RE-TRANS, hangi alanların özellikle tehdit altında olduğunu ve insanların nasıl başarılı bir şekilde yeniden yerleştirilebileceğini analiz ediyor.
Yazı: Patrizia Widmer
Çeviri: Beyza Şen
Kuraklıklar, fırtınalar, seller, yükselen deniz seviyeleri ve orman yangınları: iklim değişikliğinin sonuçları bugün açıkça fark edilip ölçülebilmekte ve tüm bunlar dünya çapında, insanların geçim kaynaklarını tehdit etmektedir. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’ne göre 2008 yılından bu yana her yıl yaklaşık 20 milyon insan kuraklıktan, tropikal fırtınalardan, şiddetli yağışlardan ve sellerden kaçmaktadır. Ancak bu sadece bir başlangıç. Coğrafya profesörü Christian Huggel, iklim mültecilerinin sayısının önümüzdeki on yıllarda artmaya devam etmesini bekliyor.
2050 yılına kadar geçici ya da kalıcı olarak yer değiştirmek zorunda kalacak insan sayısı 30 ila 140 milyon arasında değişmektedir.
Bu durumdan tam olarak kaç kişinin etkileneceğini tahmin etmek zor. Orta ve Güney Amerika, Sahra altı Afrika ve Güney Asya’da iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılına kadar geçici ya da kalıcı olarak yer değiştirmek zorunda kalacak insan sayısı 30 ila 140 milyon arasında değişmektedir. Christian Huggel, “Önümüzde, ulusal ve uluslararası düzeyde büyük zorluklar var” diye de ekliyor.
Kaotik yerleşimler
Günümüzde insanlar çoğunlukla ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel nedenlerle evlerini terk etmektedir. Ve iklim değişikliği de bu göç baskısını daha da arttıracaktır. Christian Huggel, gelecekte göçün ilk nedeninin giderek daha fazla iklim değişikliği olacağını öngörüyor. Bu durum, etkilenen ülkelerin hükümetleri için de bir zorluk teşkil edecektir. Örneğin, iklim değişikliğinin tehdit ettiği bölgelerden insanları yerleştirmek ve onlara gelecek için yeni umutlar vaat etmek söz konusu olduğunda bu durum zorluk teşkil edecektir. Huggel, “Şimdiye kadar bu tür yerleşimler çoğunlukla kaotik ve kontrolsüz bir şekilde oldu” diyor.
Huggel de tam olarak bunun neden böyle olduğunu öğrenmek istiyor. Bu nedenle Zürih Üniversitesi’nde tam ölçekli disiplinler arası araştırma projesi RE-TRANS’ı başlattı. Amaç; önceki yerleşimleri tarihi, teknik, mali, hukuki, siyasi, doğal ve sosyal bilimler perspektifinden analiz etmek ve gelecek için dersler çıkarmak. Nihayetinde araştırma ekibi, gelecekteki yerleşimleri kolaylaştırmak ve daha sürdürülebilir hale getirmek için uygulamaya yönelik bir kılavuz geliştirmek istiyor.
Genel bir bakış elde etmek için araştırmacılar şu anda iklim kaynaklı yerleşime ilişkin küresel bir risk haritası geliştirmektedir. Bu harita, gelecekte yaşanabilirlik sınırına ulaşılabilecek ve yeniden yerleşimin kaçınılmaz hale gelebileceği, özellikle iklim değişikliğinin tehdit ettiği alanlara genel bir bakış açısı sağlamayı amaçlamaktadır. Araştırmacılar özellikle Bengal Deltası’ndaki (deniz seviyesinin yükselmesi, sel ve kuraklıklar), Kolombiya’nın merkezindeki (ormanları tahrip etme ve sıcaklık) ve aynı zamanda Peru Altiplano bölgesindeki ve İsviçre dağlarındaki (buzulların erimesi) tehdit altındaki alanları inceleyecekler.
Huggel, “Tehdit altındaki insanların çoğu, hükümetin kendilerine alternatifler sunması durumunda gönüllü olarak gidebileceklerini” belirtiyor.
Huggel’in daha önceki araştırmalarında keşfettiği şey: İnsanlar, iklim değişikliğine uyum sağlama ve örneğin tahrip edilmiş altyapıları yeniden inşa etme konusunda güçlü bir eğilime sahipler – tabii bunu karşılayabilecek güçleri varsa. Araştırmacı, “Herkesin aynı anda yer değiştirmediği de sıklıkla görülen bir durumdur” diyor. Memlekette kalmaya ya da memleketi terk etmeye değip değmeyeceği genellikle bireysel risk değerlendirmesine bırakılıyor. Verilecek karar, başka bir yerde farklı beklentilerin olup olmadığı sorusundan da etkileniyor. Huggel, “Tehdit altındaki insanların çoğu, hükümetin kendilerine alternatifler sunması durumunda gönüllü olarak gidebileceklerini” belirtiyor.
Isı, yangın, fırtına
Hindistan, iklim değişikliğinin sonuçlarından halihazırda en çok etkilenen ülkelerden biri. Hindistan alt kıtasında şimdiden 50 °C’ye varan sıcaklıklar ölçülmektedir. RE-TRANS proje ekibinin bir parçası olan Zürih Üniversitesi’nde Yer Sistem Bilimleri Profesörü Maria J. Santos, “Sıcaklıklar muhtemelen artmaya devam edecek” diyor. Santos, diğer konuların yanı sıra Hindistan’da ekosistemlerin ve insanların birbirlerini nasıl etkilediğini de araştırıyor. Ayrıca sosyal ve ekolojik açıdan hangi yerleşim seçeneklerinin mevcut olduğunu ve yeniden yerleşimin biyoçeşitlilik ve ekosistem süreçlerini nasıl etkileyeceğini analiz ediyor.

Hindistan’ın pek çok bölgesindeki sıcaklar sadece insanlara değil, doğaya da ciddi zararlar veriyor. Topraklar kuruyor, bitki örtüsü ölüyor ve bitkilerin serinletici etkisi olmadan iklim daha da değişiyor ve ısınıyor. Ülke, gıda üretimini sınırlayacak olan sert kuraklıklarla karşı karşıya. Aynı zamanda bazı bölgelerde sel tehdidi de var. Enerji santralleri için su bulunamazsa elektrik de kıtlaşabilir. Tüm bu gelişmeler de birçok insanın kaçmasına neden olabilir. Maria J. Santos Hindistan’da iklimle bağlantılı üç göç akımı beklemektedir: kuraklık ve sellerle boğuşan kırsal bölgelerden, ısı adalarına dönüşecek mega şehirlerden ve denize batacak delta bölgelerinden.
Ancak bu, dünyanın diğer bölgelerinde de – örneğin orman ve çalı yangınları nedeniyle – tehlikelidir. “Örneğin üç yıl önce Güney Avrupa, Kaliforniya ve Avustralya’da ciddi çalı yangınları yaşandı. Bütün köyler yok oldu” diye belirtiyor Huggel. Bu durum halkı, tahrip edilmiş altyapıları yeniden inşa etmeye değip değmeyeceği ya da gitmelerinin daha iyi olup olmayacağı sorusuyla karşı karşıya bıraktı.
Sıcaklıklar arttığında kutuplardaki buzlar erir ve kıyı bölgeleri denize batar. Tamamen batacak küçük adaların yanı sıra, New York gibi birçok büyük şehir de deniz seviyesinin yükselmesinden etkilenecektir. Huggel, “Orada insanları ve altyapıyı deniz seviyesinin yükselmesinden korumak için zaten birçok şey yapılıyor” diye ifade ediyor.
İklim değişikliğinden kaynaklanan tehlikeler genellikle bir araya geliyor. Coğrafyacı, bunun Florida örneğinde görülebileceğini vurguluyor. Amerika’nın bu eyaletinde sadece deniz seviyesi yükselmekle kalmıyor, aynı zamanda tropikal fırtınalar daha iç kesimlere kadar ulaşarak burada büyük hasara yol açıyor. İklim değişikliği nedeniyle şiddeti ve sıklığı artacak olan seller ve fırtınalar, iklim göçüne katkıda bulunacak diğer büyük tehlikelerdir.
En çok yoksullar etkilenecek
İklim göçüne ilişkin verilerin yetersizliğine rağmen, bu durumdan en çok yoksulların etkileneceği şimdiden açık. Ancak, iklim değişikliğinden etkilenen pek çok insan göç etmek için ise gerekli maddi olanaklardan yoksundur. Örneğin Hindistan’da, dünyanın pek çok başka yerinde olduğu gibi, büyük bir yoksulluğun yanı sıra büyük bir zenginliğin de mevcut olduğu görülmektedir. Ekonomik patlamaya rağmen, Birleşmiş Milletler’e göre 2022 yılında nüfusun yaklaşık yüzde 16’sı hâlâ yoksulluk içinde yaşıyordu. Ayrıca Hindistan toplumu çok hiyerarşik bir yapıya sahiptir. Etnik gruplar arasında büyük bir çeşitlilik vardır ve toprak kullanımı çok farklı geleneklerle şekillenmektedir – sosyal ve kültürel nedenlerden dolayı bazı grupların göç etme imkanları bile yoktur.
Hindistan’da, dünyanın pek çok başka yerinde olduğu gibi, büyük bir yoksulluğun yanı sıra büyük bir zenginliğin de mevcut olduğu görülüyor.
Hindistan şu anda 1,4 milyarı aşan nüfusuyla dünyanın en kalabalık ikinci ülkesidir. Nüfus yoğunluğu göz önüne alındığında bile yeni bir memleket için yer bulmak pek çok insan açısından kolay olmayacaktır. Maria J. Santos sözlerini şöyle özetliyor: “Bu nedenle yeniden yerleşim sağlamak, birçok nedenden dolayı çok zor bir konudur.”
RE-TRANS araştırmacıları, Hindistan’da ve benzer zorluklarla karşı karşıya kalan diğer ülkelerde başarılı olup olamayacakları ve nasıl başarılı olacakları sorularına önümüzdeki beş yıl içinde yanıt bulmak istiyor.
Kaynak
Universität Zürich Magazin – 1/2023
Beyza Şen: NEÜ Almanca Öğretmenliğinden mezun. Bir dershanede Sprachclub derslerine giriyor. Aynı zamanda Kahramanmaraş Belediyesi tarafından çıkartılan bir dergide çevirmen olarak çalışıyor.
Almanca ve İngilizce’den çeviriler yapmaya devam ediyor.

