Biyolojik çeşitlilik, bir parçası olduğumuz yaşam ağının kendisidir: yiyecek ve yem, enerji, ilaç ve genetik kaynak sağlar; insanın fiziksel refahını, kültürel zenginliğini ve psikolojik esenliğini destekler. Biyolojik çeşitliliği yüksek bir coğrafyada yaşamak, akılcı bir yaklaşım ön şartıyla, doğanın sunduğu yaşamsal katkılardan daha fazla faydalanmak demektir. Ancak burada “doğa-insan ikiliği” yaklaşımının tuzağına da düşmemeliyiz: Doğa, insanın dışında, ondan bağımsız ve hoyratça sömürülecek bir nesne değildir. Bu ikiliği besleyen felsefe, örneğin, ormanların tahribini ve diğer canlıların öldürülmesini “insan refahı” adına meşrulaştırır; sonunda hem doğayı hem de insan emeğini sömürür.
Hakan Gür
Anadolu Biyocoğrafyası Araştırma Laboratuvarı, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi
Anadolu’nun eşsiz coğrafyası
Derin zamana yayılan jeolojik ve iklimsel çeşitliliği ile Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının kavşak noktasındaki konumu, Türkiye’yi—Anadolu’yu—biyolojik çeşitlilik ve doğanın sunduğu yaşamsal katkılar açısından ayrıcalıklı kılar. Öyle ki, Anadolu, dünyadaki 36 biyolojik çeşitlilik sıcak noktasından üçünün—Akdeniz Havzası, İran-Anadolu ve Kafkasya—kesiştiği bir coğrafyadır. Ancak sıcak nokta tanımı, yalnızca yüksek biyolojik çeşitliliğe sahip olmak anlamına gelmez; aynı zamanda bu çeşitliliğin büyük ölçüde tehdit altında olduğu—doğal yaşam alanlarının en az %70’inin kaybedildiği—anlamına da gelir. Yani, dünya kara yüzeyinin yalnızca yüzde 0,5’ini kaplayan Anadolu toprakları, barındırdığı yeri doldurulamaz/eşsiz biyolojik çeşitlilik ve karşı karşıya olduğu büyük tehditler nedeniyle küresel ölçekte benzersiz bir biyolojik mozaik oluşturur. Böylesine küçük bir coğrafyada üç farklı biyolojik çeşitlilik sıcak noktasının kesişmesi, dünya genelinde son derece sıra dışıdır. Bu olağanüstü durum, Anadolu’nun son 12 bin yıllık insanlık tarihinin şekillenmesindeki kilit rolü düşünüldüğünde—bir diğer deyişle, insan ve doğa arasındaki karşılıklı etkileşimin dünya üzerinde en uzun süreye yayıldığı coğrafyalardan biri olduğu gerçeğiyle—daha da anlam kazanır.


Yeni keşif ve koruma alanlarının vazgeçilmez bir parçası
Türkiye, Akdeniz, Avrupa-Sibirya ve İran-Turan bitki coğrafyası bölgelerinin etkileştiği bir coğrafyadır. Bu nedenle, dünya üzerinde bugün yaşadığı bilinen yaklaşık 343.000 bitki türünün %50’sini barındıran 15 ülkeden biri olması şaşırtıcı değildir. Bu durum, ülkemizin eşsizlik özelliğini pekiştirir. Ne yazık ki, bu eşsiz coğrafya, coğrafi ve taksonomik bilgi eksikliklerinin en yoğun olduğu 33 küresel bitki çeşitliliği karanlık noktasından biridir; böylece, öncelikli keşif ve koruma bölgeleri arasında yer alır. Bu nedenle, yeni türler keşfetmek, koruma bölgeleri tasarlamak vb. konularda akademik bilgi üretmek ve üretilen bilgiler ışığında karar vericileri yönlendirmek, en büyük önceliklerimiz arasında yer almalıdır. Bunun için de üniversitelerimizi ve ilişkili yapılarımızı gerçekten evrensel düzeyde bilim yapan kurumlar haline getirmeliyiz!

Gezegeni dönüştüren güç: İnsan
Anlaşılacağı gibi, alarm zilleri çoktan çalıyor. Arazi ve deniz kullanımı değişikliği, organizmaların doğrudan kullanımı, iklim değişikliği, kirlilik ve istilacı türler, biyolojik çeşitliliğin beş ana tehdit unsurudur. İklim değişikliği ile biyolojik çeşitlilik kaybı arasında da karşılıklı bir etkileşim vardır. Bu iki temel unsur da doğrudan insanlığın yaşam kalitesini etkiler. Bu nedenle, biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklim değişikliği birbirinden ayrı düşünülemez ve biriyle mücadele ancak diğeriyle mücadele ile mümkün olabilir. Tüm bu etkileşen unsurlar, nihai olarak insan faaliyetlerinin bir sonucudur. Bu nedenle, bilim çevreleri günümüzdeki yok oluş hızının doğal arka plan hızının çok üzerinde olduğunu ve Altıncı Büyük Yok Oluş sürecinde olduğumuzu tartışmaktadır. Memeli biyokütlesinin %98’ini insan ve evcil hayvanlar, yalnızca %2’sini yabani memeliler oluşturuyorsa, gezegenin dengesi çoktan bozulmuştur.
Doğa, insanın dışında, ondan bağımsız ve hoyratça sömürülecek bir nesne değildir.
Anadolu Yer Sincabı: Sembol ve uyarı
Anadolu yer sincabı, bu tabloyu somutlaştıran simge türlerden biridir. Coğrafi dağılımının neredeyse tamamı Anadolu’da olduğundan, aslında neredeyse Anadolu’ya endemiktir. Bozkırların tarıma açılması günümüzdeki, hızlanan iklim değişikliği ise gelecekteki en büyük tehdittir. Bu küçük bozkır bekçisi, iklim değişikliği ile mücadele etmezsek, yaz sıcaklığındaki 4-5 °C’lik artış nedeniyle yaşam alanlarının çoğunu yüzyıl ortasına kadar kaybedebilir. Bu somut örnek, önleyici eylemin ne denli acil olduğunu gözler önüne serer.
Bu somut örnek, önleyici eylemin ne denli acil olduğunu gözler önüne serer.
22 Mayıs Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Günü çağrısı
22 Mayıs, Anadolu’nun eşsiz biyolojik çeşitliliğini korumak için bir harekete geçme çağrısıdır. Bu dosyada, farklı konularda uzman yaşam bilimcilerin, bugün için kaleme aldıkları yazıları bulacaksınız.

