Ruh sağlığı hizmetinde, kişilerin kendilerini rahat ve güvende hissetmeleri, duygularını ve düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri büyük önem taşır. Bu bağlamda, yapay zekâ geleneksel terapi ortamlarının bazı zorluklarına alternatif olabilir.
Çiğdem Çelik Yaşar
Her geçen gün dijitalleşen dünyamızda yapay zekâ da hızla günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Yapay zekânın (YZ) hayatımızı kolaylaştırdığı alanlar öyle hızlı artıyor ki beraberinde, tıpkı teknik destek ihtiyacımızda olduğu gibi, duygusal ve psikolojik destek ihtiyacımızda da ondan ne kadar faydalanabiliriz sorusu akılları kurcalıyor. Sohbet robotları, YZ destekli dijital terapiler bir taraftan merak ve heyecan yaratırken, diğer taraftan tedirgin ediyor. Peki gerçekten bir teknolojiye kendimizi açmak ve bundan fayda sağlamak mümkün mü?
Yapay zekânın öğrenme süreci ve sınırları
Yapay zekâ sistemlerinin en güçlü yanlarından biri, çok büyük miktarda veriyi kısa sürede işleyebilmesidir. Bu avantajdan faydalanılarak internetteki devasa bilgiyle YZ belirli alanlarda eğitilir ve günlük hayatta kullanılmaya uygun botlar geliştirilebilir. Eğitim, sağlık, finans gibi pek çok teknik konu artık yapay zeka desteğiyle yürütülmektedir. Ancak ruh sağlığı gibi pek çok gri alan ve duygusal derinlik barındıran bir konudda, yapay zekanın kullanımının ne derece güvenli ve etkili olacağı daha derin bir tartışmaya zemin hazırlar.
Tartışma sırasında akla ilk gelenlerden biri, internet kaynaklı öğrenmenin bilgi kirliliğine maruziyet yaratabileceği ve YZ’nin her zaman doğru bilgilerle donatılmamış olabileceği ihtimalidir. Daha sık tekrarlanan bilgiyi doğru kabul etme eğilimi, yapay zekâyı önyargılar ve yanlış bilgilerden öğrenmeye açık hale getirir. Bu zorlukların üstesinden gelmek için çevrimdışı kaynaklarla ve güvenilir sınırlı bilgi setleriyle eğitilen teknolojiler üzerine çalışmalar devam etmektedir.
Yapay zekâ bizi iyileştirebilir mi?
Ruh sağlığı hizmetinde, kişilerin kendilerini rahat ve güvende hissetmeleri, duygularını ve düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri büyük önem taşır. Bu bağlamda, yapay zekâ geleneksel terapi ortamlarının bazı zorluklarına alternatif olabilir. Özellikle anonimlik, yargılamadan uzak bir ortam sunma ve ifade özgürlüğü sağlama gibi vaatler cazip görünse de, dijital dünyada veri gizliliğinin asla tam olarak garanti edilemeyeceği gerçeği, bu tartışmanın merkezinde yer alır.

Ayrıca ruh sağlığı uzmanlarının önem verdiği beden dili, ses tonu, kelime seçimi, yüz ifadesi gibi değişkenleri değerlendirmede yapay zekanın yaşadığı kısıtlılıklar, kişinin ruh halini anlamayı ve duruma uygun empatik bir tutum geliştirmeyi zorlaştırır. Bununla birlikte, mikro mimikleri ve ses tonundaki detayları tanıyabilen sistemlerin geliştirilmesi hızla ilerlemektedir.
Yapay zekâyla dertleşmek: Temas mı, kaçınma mı?
İnsan doğası gereği kolay ve anlık rahatlama sağlayacak tercihlere yönelebilir; ancak her zaman anlık rahatlama uzun vadede fayda sağlamaz. Ruh sağlığı uzmanı yalnızca şikayetleri gidermekle kalmaz, bireyin kendini, ilişkilerini ve dünyayı algılama biçimini dönüştürmeyi hedefler. Deneyimli bir terapist, kişinin görmek istemediği alanlara ışık tutabilir, alışılmış düşünce kalıplarını sorgulatabilir. Yapay zekâ ise bu tür “akıllı rahatsız edicilik” sergilemekte zorlanır; çünkü algoritmalar çoğunlukla kullanıcı memnuniyetini ve etkileşim süresini önceliklendirir.
Ruh sağlığı uzmanı yalnızca şikayetleri gidermekle kalmaz, bireyin kendini, ilişkilerini ve dünyayı algılama biçimini dönüştürmeyi hedefler.
Kendisini daha utangaç, içe dönük tanımlayan kişilerin sohbet botlarını sosyal bir eşlikçi ya da bir psikolojik destek mekanizması olarak daha sık kullanmaları bu duruma güzel bir örnektir. Sosyal hayatını idame ettirmekte zorlanan kişinin temas ihtiyacını dijital ortamda karşılaması kısa vadede iyi hissettirse de, uzun vadede gerçek temastan kaçınma davranışını pekiştirebilir ve bu durum yalnızlaşmayı artırabilir.
Günümüzde yapay zekâ uygulamaları
Ruh sağlığı alanında yapay zekâ denemeleri üç ana kategoride toplanabilir. İlk olarak, ruh hali takibi yapan uygulamalar, bireylerin stres ve kaygı düzeylerini ölçerek erken uyarı sistemi sağlar. Bunlar, bireyin beyan ettiği bilgiler yanında, dijital fenotipleme yönteminde giyilebilir teknolojiler aracılığıyla günlük ekran süresi, adım sayısı, uyku kalitesi gibi verileri de analiz eder.
İkinci grupta, yapay zekâ destekli sohbet botları yer alır. Bu sistemler, meditasyon ve gevşeme önerileri gibi basit yönlendirmeler sunarak, psikolojik iyi oluşa katkıda bulunur. Woebot ve Wysa gibi sohbet robotları bu gruba örnektir.

Üçüncü grup ise bilişsel davranışçı terapi (BDT) temelli eğitilmiş uygulamalardır. Kaygı ve depresyon gibi durumlarda, belirli tekniklerle kişilerin kendilerini daha iyi hissetmelerine katkı sağlar. Bunların yanında, VR teknolojisiyle entegre edilen yapay zekâ sistemleri fobi, travma sonrası stres bozukluğu ve sosyal beceri geliştirme alanlarında uygulanmaktadır.
Hastalık yoktur, hasta vardır: Yapay zekânın bireysel yaklaşımı mümkün mü?
Modern tıpta hastalık kişinin özelinde ele alınırken “hastalık yoktur, hasta vardır” ilkesi giderek kabul görür olmuştur. Bu yaklaşım ruh sağlığında ayrı bir öneme sahiptir; çünkü her ne kadar bilimsel bir dil oluşturmak amacıyla geliştirilen tanı kriterleri olsa da kişilerin her hastalık için deneyimleri bambaşkadır. Hâl böyleyken hem yaklaşım şekli hem de önerilecek tedavi yöntemleri de kişinin hastalık deneyimi, bireysel özellikleri, geçmiş yaşantıları, destek faktörleri göz önüne alınarak ayrı ve özenle planlanmalıdır.
Yapay zekâ, büyük veri analizi ve karmaşık örüntü tanıma becerisi sayesinde bireyselleştirilmiş yaklaşımlar sunma potansiyeline sahiptir.
Yapay zekâ, büyük veri analizi ve karmaşık örüntü tanıma becerisi sayesinde bireyselleştirilmiş yaklaşımlar sunma potansiyeline sahiptir. Semptom verileri, genetik bilgiler ve yaşam tarzı alışkanlıkları analiz edilerek kişiye özel öneriler geliştirilebilir. Bununla birlikte, insan psikolojisinin derinlikleri, bilinç dışı süreçleri ve savunma mekanizmalarına uygun, yapıcı ama zorlayıcı müdahaleler yapabilme kapasitesi henüz insanla yarışabilir düzeyde görünmemektedir.
Sonuç: Bugün değilse yarın?
Yapay zekâ, şüphesiz ki pek çok alan gibi ruh sağlığı alanına da devrim niteliğinde yenilikler getirecektir. Önemli bir ön değerlendirme ve yönlendirme aracı olarak işlev görebilir. Yapay zekâ botları, semptomları analiz ederek, standart anketler uygulayarak veya genel bilgi toplayarak bir ilk değerlendirme yapabilir. Kişilere doğru kapıya daha hızlı ulaşma ve tedaviye başlama fırsatı sunabilir. Özellikle ruh sağlığı hizmetlerinin sınırlı olduğu kırsal bölgelerde veya düşük gelirli topluluklarda erişim engellerini azaltabilir.
Yapay zekânın bir diğer potansiyeli takibi kolaylaştırmakla ilgidir; kişilerin tedaviye uyumunu arttıracak hatırlatmalar, ilerleme takibi ve geri bildirim mekanizmaları sunarak tedavi süreçlerini optimize edebilir. Rutin görevleri üstlenerek terapistlerin daha karmaşık vakalara odaklanmasına olanak tanıyabilir. Tüm bunların yanında yapay zekânın insan doğasını, duygu ve davranışlarını daha ayrıntılı analiz etme ve anlamaya yönelik yatırımlara rağmen empati, karmaşık duygusal dinamikleri anlama, etik karar verme ve dönüştürücü bir ilişki kurma yeteneği bakımından halen gerçek bir insanla karşılaştırılamayacak konumda görülmektedir.
Yapay zekânın gelecekteki rolünü, ruh sağlığında tek başına bir çözüm olmaktan çok insan uzmanlarla işbirliği içinde, daha erişilebilir, kişiselleştirilmiş ve verimli ruh sağlığı hizmetleri sunan bir ekosistem yaratmak üzerine kurmak mümkün görünmektedir.
Yapay zekânın gelecekteki rolünü, ruh sağlığında tek başına bir çözüm olmaktan çok insan uzmanlarla işbirliği içinde, daha erişilebilir, kişiselleştirilmiş ve verimli ruh sağlığı hizmetleri sunan bir ekosistem yaratmak üzerine kurmak mümkün görünmektedir. Daha etik, güvenilir ve duygusal kapasitesi yüksek yapay zekâ sistemlerinin gelişmesiyle bu alandaki sınırlar her geçen gün zorlanacaktır.